bugün

dun bekledim, bugun bekliyorum ve yarın da bekleyeceğim. peki ya daha sonrası geldiğinde geç olmayacak mı? her gün biraz daha geç kalıyorsun bana ve ben her gün biraz daha yaklaşıyorum gözlerinde ışığı görebilecek sevgilinin yanına. geri dönmek için çok düşünme geldiğinde çok geç olabilir.
ta$ıl kaygısı kaotik özlem
neydi beklediğimiz ve gelecek olan
salt acı
sonsuz ye$il sonsuz geli$kin bir orman
içinde göllerini nehirlerini çağlayanlarını
gök ku$aklarını yitirdiğimiz kara sözcük
yokluğun dayattığı doğurgan sözcük: acı
bir deniz kızının uçma tutkusu
belleğin unutu$ çılgınlıklarında
bilinmeyen organizmalar dönü$türürken
bedenlerimizi duygularımızı ben'imizi
çürüyorduk... kaçı$ yoktu... çıkı$ da...

ye$il maytap patlatan sahte mesihin sözleri
yalandı acımasızdı efendilerin belirlediği
ölçtüğü biçtiği ya$attığı kendimiz
umarsız öte benler=nesneler
ağlayın
ağlayın ve kanayın
yok olduğunuz irin zamanında

nilgün marmara..
kabir azabından hallice durum.. çok fena, öyle böyle değil..
Beklemek neyi bekledıgınıze gore farklı tatlar veren eylemdir eger uzun suredır gormedıgın sevgılıyı beklıyorsan ıcını bır heycan kaplar ılk bulusma gıbı, gercegı beklıyorsan umutsuzluga dusmek gıbı fakat beklenılen sey guzelse tadını cıkarmak en guzelıdır tabı guzellıgınde fazla gec kalmamasıda dılenen seydir.
görsel
(bkz: bu olsa gerek)
kıyamet kopmak üzere olsa ve elinde bir fidan olsa onu hemen dikecekmişsin. yani yapacak iyi bir şey varsa bir an bile beklememeli... bir şeyin yapılacağı an ilk an. sonra hep zorlaşıyor. zaman yontup şeklini değiştiriyor her şeyin.
zor bir süreç.
insanın ömrü boyunca yaptığı süreklilik arz eden eylem.önce büyümeyi bekleriz,sonra üniversiteye girmeyi,sevmeyi,sevilmeyi,mezun olmayı,insanları anlamayı,insanlar tarafından anlaşılmayı vs.vs.liste böyle uzayıp gider.sonra bir bakmışız bekleye bekleye yolun sonuna gelmişiz aslında.kalbimizde ufacık bir umut ve çokça hayal kırıklığıyla.kim bilir belki de insan yolun sonunda anlıyordur ya da kabulleniyordur hayatın aslında kendisinin bir bekleyiş olduğunu.aldığımız her nefesin aslında tek bir anlamı olduğunu.herkes kendine sormalı belki de;doğmak aslında ölümü beklemeye başlamak değil mi bir anlamda?
godot' yu beklemek. *
Ben seni beklerim
Inan bana...
Sonsuzla beraber otururuz karşı kaldırımda
Arabalar geçer gider, güneş doğar batar
Ben, yine seni beklerim.

Arada bir içim sıkılır
Kırılırım sana, bana hiç bakmamana
Gülmene, ama sadece dudaklarınla
Gelmene, ama başkalarına
Sevmene, ama herkesten fazla değil
Ben seni, bu umarsız halinle beklerim.

Uzatırım ellerimi zamanlı zamansız
Kalır havada...
Ne yapacağımı bilemem, kaybetme korkusuyla
Bir laf atarım ortaya ve gülerim kahkahalarla
Yalandan da olsa
Ben seni, çaresiz kapılarda beklerim.

Ruhum titrer, üşürüm mavi akşamlarda
Çok üşürüm
Sarılmak isterim, doygun sevdana
Sığınmak isterim, kalbinin az köşesine de olsa
Yetinmek isterim, yetmeyeceğini bile bile
Ben seni, bencilce beklerim.

Yıldızsız gökyüzünde ay oluveririm
Pencereden izlerim, acırım kendime
Ben senden, ben herkesten uzağımdır artık
Olsun... Zaten,
Ben seni, uzakta beklerim.

Beyaz bir karanfile bürünür bazen sevgin
Her kıvrımı bir yürek atışı
Vurgun güzelliğinden sonra
Bırak koparmayı, dokunamam bile
Dokununca kan damlar,
Kıyamam
Ben seni, koklamadan beklerim.

Ben seni beklerim...
.
Kaç zaman sonra,
Hangi sonsuzluk uçurumunda
Bilemem ama...
Ben yine seni,
Ben hep seni, ...
.
Beklerim...
(#1706217)
zor ve heyecan verici eylemdir fakat neyi ya da kimi bekler insan, onu beklemeyip, akıp giden bu zamanda. peki neden bu kadar mahkum eder insanı, kendine? Bu bir saçmalık mıdır yoksa akıllılık mı?

Belki de beklemek yalnızca bilinmezliktir.
beklemek gövde kazanmasıdır zamanın
seni soruyorum hiç bir yerde yoksun*
aşkının gelmesini beklemek...
zaman kaybıdır, boşunadır, neyi beklerseniz bekleyin gelmez, beklemeniz onu çok istediğiniz anlamına gelir ve hayat sırf piçliğine beklediğinize değdirmez, zamanınızı ve umudunuzu tüketmeniz için elinden geleni de yapar...

tümüyle boşa, tümüyle anlamsız her bekleyiş...
aslında belki olmayacak, gerçekleşmeyecek bir şeyin büyük bir sabırla gelmesini gözlemek, içten içe istemek.
ayrıca gerçekleştirilirken etrafınızdaki bir sürü şeyin farkına varamamak belki beklediğiniz asıl şeyi kaçırmak;ama belli bir şeye takmış olduğunuz için onun aslında gelmiş olduğunu farkedememek (bkz: godot yu beklerken)
bu eylem bir kişiye karşı da gerçekleştirilebilir;ama tavsiye edilmez; çünkü o kişi gelir,siz sevinirsiniz, mutlu gezersiniz, herşey sizindir artık;çünkü daha soğuk gerçek suratınıza çarpmamıştır. bir süre sonra geldiğinde siz tam mutluluğun doruk noktasındayken o sizin canınızı yakar, sizi parçalar ve sanki hiç gelmemiş gibi hayatınızdan akııııp gider.siz de bakakalırsınız giden geminin ardından, atamazsınız kendinizi denize, dünya güzel. ağlayamazsınız, serde erkeklik vardır(orhan veli). ayrıca orhan veli bir de şöyle demiş:
bekliyorum
öyle bir havada gel ki,
vazgeçmek mümkün olmasın!
nerde nasıl beklediğinizle yakından ilişkilidir sinir bozuculuk katsayısı. lakin telefonda beklemek beni en yoran hadisedir ha bide yatakta beklemek var ki geciken bir gelme hadisesi tüm yatak ortamlarının korkulu rüyasıdır o yüzden gelinicekse beklemek yerine gelmek eylemi gerçekleşmelidir bu da beklemek eyleminin ortadan kalkmasıyla sonuçlanır.
eger beklediğiniz aynı zamanda sizi bekleyen ise,neticesinde vuslatın en güzelini yaşayabileceğiniz hadisedir.
beklemek sıkça tutunduğumuz bir saman çöpüdür. aslında hepimiz bir şeyleri bekliyoruz, her gün her saat, herhangi bir şekle bürünmüş olarak gelecek o kısmeti. eğer insan istese bunun üzerine hayatını oluşturabilecek bir yalan kurabilir, bedavadır ve beklemeyi insana kolaylaştırır. belkide hepimiz birazcık yapıyoruz bunu, bilmeden yada kabullenmeden.

beklemek bir sanattır. bunun hakkında felsefi bir kitap yazılabilir. daha da iyisi uygulamalı bir ödev. beklemekteki sanat, bunu yaparken başka bir şey halletmektir.

bir bayanı beklemek olayın şiirsel şeklidir. saat bu amaçla icat edilmiştir. mucidi, saatin eğitici bir etkisi olması gerektiğini düşündüyse o zaman aptalın tekiymiş. insan bekleyerek kocalığa uygunluğunu ispat eder. bu yüzden genç bayanlar bu sınavı severek uygularlar. beklediğiniz süre içinde her şeyi yapabilirsiniz: surat asabilir, duruşunuzu değiştirebilir, elinizi cebinize sokup malzemeyi kurcalayabilir, her yirmi saniyede bir saate bakabilirsiniz. kendi kendinize ultimatom verebilirsiniz: on dakika daha, sonra gidilecek! bu on dakikadan sonra son ultimatom verilir: beş dakika daha, sonra tamam. bu beş dakikadan sonra son ultimatom verilir. bu son gösterisini çoktan yaptığı halde tekrar tekrar gösteri yapan bir sirke benzer. verilen bu ultimatomlarla zaman öldürülür, öfke biriktirilir ve bir tartışma çıkartmaya hazırlanılır. ama beklenen kişi sonunda geldiğinde, tatlı, küçük bir kız çocuğu kadar masum, işte o zaman her şey unutulur ve insan kendini cennette gibi hisseder. kadın nezaket gereği dilinin ucuyla "biraz beklettim galiba" diye sorduğunda, sevimli ve nazik bir şekilde utanmasını önlemek için "yoo, hayır şimdi geldim bende" denir. bunun üzerine kadın "demek öyle! ne güzel! yani ben zamanında gelseydim, seni burada tam yarım saat beklemek zorunda kalacaktım, bunu bir daha yapmam" diye yanıt verir.

bekleme yerleri vardır, bunların amacı rahatımızı sağlamaktır. genelde oturulacak bir bank bulunmaz; çünkü ayakta durarak beklemek zarifliktir.

doktor ve avukatlardaki bekleme odaları en sıkıcı olanlarıdır. insan heyecanlıdır ve karıştırılmaktan eskimiş dergilere göz atılır; dergilerin hali de bu sıkıntıyı doğrular. korkulduğundan ve insana idam öncesi yaşanan son saatler gibi geldiğinden, diş doktorunda beklemek, sevilerek gerçekleştirilir. onca korkudan birdenbire diş ağrıları yok olup gitmiştir sanki, insan utanmasa evine geri dönecektir. sonrasında ise o kadar da kötü olmadığı anlaşılır. avukatta ise durum tam tersidir: ancak onun sayesinde herşeyin ne kadar karmaşık olduğu ve daha önceden gelinmesi gerektiği öğrenilir.

bazı bekleme odalarında ki beklemekte ise bir saygınlık söz konusudur. buradaki söz konusu saygınlık ise bekleten taraftan kaynaklanmaktadır. önemli beyler çok meşguldürler, onların zamanları dakikalarla sınırlıdır. eğer ziyaretçiyi hemen içeri aldırsalar zamanları bolmuş ya da ziyaretçiyi bekliyormuş gibi görünürler.

yazıyı küçük bir masalla bitirelim:

bir zamanlar genç bir çiftçi varmış ve bu çiftçi sevgilisi ile buluşacakmış. çok sabırsız biriymiş ve buluşacakları yere çok erken gelmiş. üstelik beklemeyi de bilmiyormuş. ne güneş ışığını, ne ilkbaharı, ne de çiçeklerin güzelliğini görüyormuş. sabırsızca bir ağacın altına yatmış, kendisi ve dünyayla kavgaya tutuşmuş.

birdenbire önünde gri renkte elbiseler giymiş olan bir adam belirmiş ve şöyle demiş: sıkıntının ne olduğunu biliyorum. bu düğmeyi al ve cepkenine dik. herhangi bir şey beklemek zorunda olduğunda ve zaman sana geçmiyormuş gibi geldiğinde, düğmeyi sağa doğru çevirmen yetecek ve sen zamanı istediğin kadar ileri alabileceksin.

bu tam da genç erkeğin istediği gibi bir şeymiş. büyülü düğmey tutup bir deneme yapmak için çevirmiş: o anda karşısına kendisine gülümseyen sevgilisi dikilmiş. bu iyi hoş da şu an düğünümüz olsa daha çok sevinirdim diye düşünmüş ve tekrar çevirmiş: sevgilisiyle düğün yemeğinde oturuyor, etrafında flütler ve kemanlar çalıyormuş. o an genç karısının gözlerinin içine bakmış: keşke yalnız kalmış olsak diye düşünmüş. düğmeyi tekrar gizlice çevirdiğinde gece çökerek isteği gerçekleşmiş.

sonra planları hakkında konuşmaya başlamış, "yeni evimiz bittiğinde demiş" ve yeniden düğmeyi çevirmiş: birden yaz mevsimi gelmiş, yeni, geniş ve boş evleri onları kucaklamaya hazırmış. şimdi çocuklarımız noksan demiş ve yine bekleyememiş. çabucak düğmeyi çevirmiş: artık yaşlanmış ve çocukları dizlerinde oturuyormuş. aklında yeni düşünceler varmış, yine bekleyememiş. çevirmiş, çevirmiş hayatı önünden akıp gitmiş ve o anlayamadan yaşlanmış ve ölüm döşeğinde yatıyormuş. artık çevirmesini gerektiren bir şeyi kalmamış ve geçip giden hayatına şöyle bir bakmış. hayatını kötü yönlendirdiğini anlamış. beklemek yerine yalnızca arzularının gerçekleşmesinden duyacağı mutluluğu tatmak istemişti, tıpkı kekin içinden yalnızca üzümleri ayıklayıp yemek gibi. hayatı akıp gidince, beklemenin de bir değeri olduğunu anlamış. zamanı biraz geri almak için neler vermezdim diye hayıflanmış! titreyerek düğmeyi sola çevirmeye çalışmış. o anda sarsıntı gibi bir şey olmuş, uyanmış ve hala çiçek açan ağacın altında yatarak sevgilisini beklemekte olduğunu görmüş. artık beklemeyi öğrenmiştir; tüm acelesinden ve sabırsızlıklarından kurtulmuştur; rahat rahat mavi gökyüzüne bakar, kuşları dinler ve çimenlerdeki böceklerle oynar. beklemekte olduğu için sevinç bile duyar.
söyleyecek sözün vardır aylar sonra. içinde korku, telaş, umut... adımların geriye ileriye kararsızca..

yoktur. geldiği gün geldiği yere gelmemiştir. oyun duraklar.

için piç olmuştur.

beklemek..
(*)ilk saniyeden itibaren;

5. dakika: hala gülümseyebilirsiniz, güne dair heyecanlarınız taptazedir. hem şu karşıdan gelen o mudur?

10. dakika: çantanıza bakmaya başlar, oyalanıcak birşeyler ararsınız. telefonunuzdaki keşfedilmemiş oyunları keşfedersiniz.

20. dakika: hemen yanınızda buluşup gülüşenlere sinir olur, kötü kötü bakışlar atarsınız, huzurları canınızı sıkar. yavaş yavaş sinirler gerilebilir. alternatif olarak başkalarıyla telefonda konuşmak zamanı hızlı geçireceğinden bu yola da başvurursunuz.

30. dakika: yandaki manavdan çilek ya da ötedeki bakkaldan çikolata alma zamanı gelmiştir. zira serotonine ihtiyaç duymanız işten bile değildir. artık dakikaları kişi gelince kızgınlığınızı nasıl ifade edeceğinizi, fiziksel şiddet yollarından hangisine başvuracağınızı düşünerek geçirirsiniz. böyle de bi 10 dakka geçer.

40. dakika: artık hala dikilip durmak kişinin insiyatifine, beklenen kişinin yakınlığına, geçmişteki bekleme referanslarına kalmıştır. ya vazgeçer gidersiniz; ya da 1'den 10'a kadar sayarak, tırnakları çeşitli formlarda yiyerek, yoldaki köpeği severek biraz daha zaman geçer. sonunda 1 saat olmuştur.

1 saat: beklenen gelmişse, sizdeki sinir katsayısına bağlı olarak ilginç olaylar yaşanabilir. sokak ortasında aksiyon sahneleri, yolunmuş saçların atmosferde dansetmesi, gibi. yok hala gelmemişse, geçmişler olsun diyor, kişiyi tekrar hayatınıza almadan önce bu durumdan çok iyi faydalanabileceğinizi belirterek entry'mi bitiriyorum.
zaman ve sabır kavramlarının gerekli olduğu bir süreçtir. gelip gelmeyeceğini bilemesenizde beklersiniz eğer seviyorsanız. bazen neyi beklediğinizi bilseniz de, niçin beklediğinizi bilemeseniz. ya beklenen olursunuz ya bekleyen.
'kaybetmek' demektir kimi zaman..
yorucu ve stresli eylem.

(bkz: sözlükçülerin an itibariyle yaptıkları)
gözün istemli ya da istemsiz telefona takılma hali..
gözleri sıkımsıkı yumup bir kaç saniye içinde sanki yıllar geçiyormuş hissi..
içinden korkunç bir gürültüyle büyük ve kara bir tren geçiyormuş gibi..
zamanı yutmuş gibi...
bir daha geriye dönmeyecekmişcesine..
pervaneleşen yelkovan ve akrep düşman olmuş bugün sanki..
nefesini tutmuş bekliyor o şimdi..
bitti..