bugün

üstadlar tarafından söylenen kalemin erkek kağıdın kadın gibi zikredilmesiyle de belli olan durumdur. genelde kadınlar şiirde obje oldukları için erkeklerden iyi şairler çıkar kadınlar da iyi şairler ortaya çıkartır. sonuç olarak bayanlarında sofrada tuzu var tabi.

edit: hiç meşhur kadın şair olmaması ile bu başlık aynı doğrultuda olan başlık değildir. ünlü olan bir şair iyi olmak zorunda değildir.
(bkz: küçük iskenderin şiirlerine farklı bakış açıları)
kadın aşık olunandır, kutsal bir cümlede etken olsan ne olur edilgen olsan ne...

bu arada unutmamak gerekir ki kutsallığın bir diğer boyutu; her başarılı erkek şair, bir anadan doğmuştur.

hani bayanlardan iyi şair çıkmıyordu?
bikavs of kendileri duygularını daha çok içe attıkları için böyle bir durum vardır.
Kendine ait bir odaları olmadığı içindir. (bkz: Virginia Woolf a room one s own)
kadınların yeterince özgür olmamalarıyla doğru orantılı olan önermedir. neden mi? çünkü onların uzmanlaşması gereken daha önemli konular vardır bir kadının mesleği ne olursa olsun ev işlerinde ustalaşmak zorundadır. özgür değildir dedik ya hadi hödük eş sahibi hanımları bir kenara bırakalım duygularını özgürce yazan bir kadının karşılaşabileceği tepkileri düşünün özellikle şu toplumda (!) harika tepkiler alabilirdi.

--spoiler--
"Virginia'nın dikişle arası hiç iyi değildi. iç çamaşırlarını bile çengelli iğneyle tuttururdu. Ekmek ve pasta hazırlama, portakal reçeli yapma ve bir sürü basit yemekleri pişirme konusunda da daha iyi değildi."

Bu cümleler ev işlerinde pek az yeteneği olan bir kız öğrencinin karnesinden alınma değildir. Bunlar 20. yüzyılın en büyük kadın yazarlarından biri olan Virginia Woolf hakkında, 1977'de yayınlanan bir biyografiden alınan cümlelerdir. Marcel Proust ve James Joyce gibi çağdaşlarının dikiş, yemek ve pasta pişirme becerisi üzerine eleştirmenler ve biyograficiler şimdiye kadar kafa patlatmamışlardır. Fakat Virginia Woolf bugüne kadar bu ölçütlere göre değerlendirilegelmiştir. Ve kendisi edebi saygınlığına rağmen, zaman zaman "Kadın olarak eksikliğinin" acısını duymuştur

1941 yılında, elli dokuz yaşındayken hayatına son verdiğinde (suda boğulmuştur), aynı korkuları yaşamıştır. Ölümünden bir gün önce doktor muayene ettiğinde, "Bana dinlenme kürü vermeyeceğinize söz verir misiniz?" diye ricada bulunur. Kendisine bu konuda söz verilir. Herhalde inanmamıştır. Romanlarının birinde yapay bir tedaviye mahkûm edilmenin kendisi için ne büyük bir acı olduğunu anlatır. Mrs. Dolloway romanında (1925) doktora, "ölçülü yaşamın Tanrısı," der.

"Kadınlar," der Virginia Woolf, "milyonlarca yıldan beri evde oturuyorlar. Öyle ki yaratıcı güçlerini zamanla duvarlar emiyor." Ayrıca kadınların kendi paraları olursa, kin ve acı sona erecektir diye devam eder Woolf; "erkeklerden nefret etmeme hiç gerek yok. Erkek bana acı veremez. Hiçbir erkeği okşamama gerek yok. O bana hiçbir şey veremez."

Bu bağımsızlık, yaratıcı gücü serbest bırakır. Kadınlar da, Shakespeare gibi bir yazar olabilir, "yeter ki özgürlüğe alışalım, düşündüğümüzü aynen yazmaya cesaretimiz olsun."
--spoiler--
bu başlığı açan yazarın şiir hakkında bir b*k bilmediğini gösterir.
(bkz: lale müldür)
(bkz: gülten akın)
(bkz: umay umay)
(bkz: elif şebnem akal) vs. vs.

haa... pelin batu yu şair sanıp sadece onu okumuş biri için diyebileceği normal bişey!!
bu durum erkeklerin hiç bir zaman kendilerine çok aşık edecek kadar zarif, düşünceli, sevgi ve saygı dolu, duygusal ve sevecen olmadığının bir göstergesidir. şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla en iyi erkek bile bencillik ve çıkarcılıktan nasibini almış durumdadır. kadınlara güzel şiirler yazmalarının bile altında bir hinlik vardır.

kadınların şair olamamasını etkileyen faktörlerden birisi de kadınların erkekler kadar boş vakte sahip olmamasıdır. çünkü zavallı okumuş kadın hem işte hem evde çalışır. yetmez bir de çocuk bakar. okumamış kadındaysa şiir yazacak alt yapı yoktur. çünkü yazar olabilmek için önce okur olmak gereklidir. batılıların bilim, kültür ve edebiyatta öne geçmesinin sebebi de budur zaten. adamlar gitmişler afrikalıları v.b. köle olarak çalıştırmışlar, kendileriyse sanat, bilim, kültür gibi konularda kendilerini geliştirmişlerdir.

kısacası, çoğu kadın mucize eseri şiir ya da şarkı yazılacak kadar özel birini bulsa bile (bkz: once in a blue moon) şiir yazacak zaman ya da alt yapıya sahip olamaz ülkemizde.
trolün bayanların tepkisini çekerek onları tespit edip asılma çabasıdır.
aramaya inanmanın cinsiyeti yok.

(bkz: hiç meşhur kadın şair olmaması)
--spoiler--
....istanbul Arkeoloji Müzeleri Eski Şark Bölümü'nde Amerikalı bir profesör araştırmalar yapmaktadır. Dünyanın ilk Sümereloglarından biri olan Samuel Noah Kramer 2461 no'lu kil tableti eline alınca heycanlanır... Çiviyazısıyla yazılmış bir şiirle karşı karşıyadır.
Bulunan tabletlerin en eskilerinden birini elinde tutan Krame, şiirin Kral Şusin'e yazılmış bir aşk şiiri olduğunu anlar. Davetkar bir şiirdir bu: "Tanrı Enlil'in kalbini memnun eden Şusin'im/ Lütfen bana okşayışlarını..."
Kadınlardan şair olamayacağını iddia edenlerilk aşk şiirinin bir kadın tarafından yazıldığını elbette bilmezler. Çünkü, ucuz polemiklerle, sataşmalarla kendinden söz ettirmeye çalışan "küçük" şairlerin çapını zaman çok iyi ölçmektedir....
--spoiler--

Kaynak: Sunay Akın-istanbul'un Nazım Planı

Burdan da anlaşılacağı üzere kadından şair olmaz diyenlere "kapak" niteliğindeki yanıtıbir erkek olarak Sunay Akın vermektedir. Kişisel tavsiyem okuyup biraz feyzalınması gerektiğidir. Saygılar efenim.
istersin, elde edemezsin, kafayı yememek için içindekileri dökersin kağıda... sorun şu ki kadınların elde edemediği pek birşey olmadığından mütevellit böyle bir sonuç vuku buluyor. *
(#yakın bir tahminle)şairlerin %90'ı erkek, şiir konusunun %90'ı kadındır.

şimdi bir düşünelim, kadınlar erkek egemen dünyada bastırılmışlardır
buna rağmen bu gün dünyanın en çok okunan şairi de bir kadındır.

istatistikler konuşuyor.
(bkz: j k rowling)
(bkz: erkeklerin butun mesleklerde daha ustun olmasi)
şaşırılmaması gerekendir. zira kadın iki satır yazsa mazallah içine cin kaçmış sanırlar. hem neyine onların şiir yazmakk!!
erkek şiir yazar, kadın ise şiiri yazdırır..
öteden beri çeşitli arkadaş çevrelerinde ve edebi ortamlarda dönen geyiktir.

de hacı mes'ele basit aslında.

erkek dediğin kıllı-tüylü estetikten ve güzellikten ziyade "güç" ile bütünleşmiş bir mahlukattır. hâl böyle olunca da böyle bir mahlukatı tasvir eden güzel bir şeyler yazmak pek kolay olmasa gerek.
çoğu şiirin bayanlara yazılmasından kaynaklanıyor olabilir.
genellikle erkeğin aşk acısı çekmesi nedeniyle şairlik işi de erkeklere yüklenmiştir. kadınlar ise kendilerine yazılan şiirleri okumakla yetinmişlerdir. ama istisnalar elbette ki mevcuttur.
sappho ve sylvia plath' ın çürüttüğü öneri.
bayanların şiire yeteneklerinin olmaması durumudur. her cins düşen rolü yerine getirir. bayanların dili kullanma rolu kafa ütülemekken; erkenlerin ki karşıdakini etkilemek için kullanır. karşısındakini etkilemek için şiir çok iyi bir araçken, kafa ütülemek hiç kullanışlı değildir. kafiye ile kafa ütülenmez yada hece ile... bir kadın kafa ütülerken kullandığı heceleri saymaya kalksa ömrü yetmez.
dışardan baktığın zaman öyle görünüyor ama bence yanlış bir düşüncedir... çok iyi şiir yazan kadınlar tanıyorum, ömürleri bereketli olsun... *
(bkz: zeynep arkan)
(bkz: hayriye ünal)
(bkz: tuğba çelik)
şiir estetiktir.
şiir güzele ulaşma çabasıdır.
ve böyle bir yapının malzemesi ancak bir kadın olabilir.
ve bir kadının en güzel yanlarını yalnızca aşık bir adam görebilir, anlatabilir.
duygusuz olmalarından ileri gelir. erkekler sevdiklerinden ayrıldıklarında aşk acısı çeker, kızlar yeni birini bulur.*