bugün

kürtaj * , tecavüz* ,dışlanmışlık, ayrımcılık ve verilen adli kararların vicdanı asla rahatlatmayacağı ... her şeyin başlangıç noktası yine bir kız ...

insanların tutkularını tatmin edebilmek uğruna ne/ler yapabileceğini gösteren bir film. yapım olarak çok güçlü olmasa bile konusu ile sizi oturduğunuz yere bağlamakta. bir de sürekli vurgulanan tgg ***

1.5 saatlik bir sürede bir film hayatınızı gözden geçirmenizi sağlıyor. "-ölür müyüm , öldürür müyüm..." filmi izlerken bu soruyu defalarca kendinize soracaksınız...
(bkz: vesika bar)
çok çok sağlam bir film. serdar akar yine yönetmenliğini konuşturmuş ve gemide, dar alanda kısa paslaşmalar gibi şahane bir filme imza atmış.

şiddeti, tecavüzü insanlık dışı birçok şeyi ekrana en can alıcı haliyle sunmuş.

filmde çok küfür var. ama zaten böyle bir şey yapan insanların ağzının düzgün olması beklenemez. (ben bile sinirlendiğimde bazen aptal, öküz gibi küfürler ederim haha)

--spoiler--
filmin ilk 15 dakikasında konuylan alakası olmayan, filmi doldurmak için yapılmış ilk 15 dakika gözükse de, serdar akar orada az da olsa o gençleri tanıtmaya, hayata bakış açılarını anlatmaya çalışmış.


ve ilk 15 dakika sonrasında gerçek hikaye başlıyor ve şiddet, tecavüz vs. gibi insanlık dışı şeyler tüm çıplaklığıyla karşımıza geliyor. bazen yeter artık dedittiyor ki bunu dedittirmesi iyi bir şey oluyor film için.

filmin sonunca çocuğun savcıya ''biz onlar gibi değiliz zaman versin cezalarını'' demesi de ayrı bir güzellik film açısından.

--spoiler--

gerçekten çok etkileyici bir film. sağlam mı sağlam, yenilesi, baş tacı yapılası.
(bkz: tgg)
ilk on beş dakikasında salondan en az on kişinin ayrıldığını gözlemlediğim serdar akar filmi..

hostel filmine bile tahammül edebilmiş ben ziyadesiyle rahatsız oldum. ki bunda gerçek bir olay baz alınarak yapılmış olan bir film olmasının çok büyük etkisi vardı. bence böyle bir film yapılması gerekiyordu. gerçi filmi henüz tam anlamıyla yorumlayamıyorum belki (çünkü izleyeli bir-iki saat oluyor daha) ama yine de güzel/kötü yorumundan öte, gerçek olan bu filmin çekilmiş olmasıydı.

serdar akar yine usta işi bir yönetmenlik yapmış demek çok da doğru olmaz. gemide çok daha başarılıydı zira. ama yine de senaryo -ki çoğu küfür evet- geyet sağlamdı.

son söylemek istediğim şey ise, nejat işler`in oyunculuğu üzerine. gerçekten usta işi bir yorum. gerçekten izlenmeye değer.

kişisel not: filmi sevgilinizle izlemeyin.
meraklisina bir cok seyler verebilecek guzel bir film. zaten gercek hayatta yasanmis bir olay dan yola cikilarak cekilmis olmasi gercekten de buyuk bir avantaj. bu yuzden zaten "bir sifir" onde basliyor. turk sinemasinin bir cok basarisiz denemelerinden sonra gerilim seven insanlara verdigi parayi helal ettirecek bir eser. gerilim dalinda kotu orneklerini acimasizca elestirenlerin bu filmi seveceklerinden kendi payima eminim. ama; meraklisina.
biz filmlerimize ne kadar sahip cikarsak turk sinamasi da o kadar bize sahip cikacaktir. bir cok yabanci filmlerde ki absuritlikleri gormezlikten gelerek, bizi bize anlatan filmleri itin gotune sokarak elestirmek cok buyuk haksizlik. kendi degerlerimizi, eserlerimize biraz daha objektif davranirsak biz eserlerimize sahip cikarsak eserlerimiz de bize sahip cikacaktir. turk sinemasina sahip cikalim.
vizyondaki eğlencelik ve kanımca dandik türk filmlerinin arasından sıyrılıp ortaya çıkan gerçekten çok etkileyici bir film. izledikleri filmlerden çıkmayı düşünmeyen insanlar anadillerindeki bu filmde eminim çıkmayı düşüneceklerdir. kendi içimizden, bizden çıkan beklenenden öte çok güzel bir film. kesinlikle gidilesi.
filmi bugün izleme imkanı buldum. Filmin genelinde eleştirilen adalet sistemimiz elbette tam anlamıyla işlememektedir. aksaklıklar mevcuttur bunun aksini kimse iddia edemez. Ancak eğer bir film çekiyor ve adaleti eleştiriyorsak o filmde her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmeliyiz. En azından bir hukuk danışmanınız olmalı* O kadar masraf edilmiş, emek sarfedilmiş film çekilmiş. ama gel gör ki filmin en can alıcı noktasında, herkesin pür dikkat izlediği bir sahnede insan gülme krizine girebiliyor. Şöyle ki*

--spoiler--
sanık avukatı adliye koridorunda hakimle ayaküstü konuşmaktadır. o sırada hakim odasına doğru yönelir ve cebinden anahtarını çıkarır.
--spoiler--

Gayet normal gözüküyor değil mi? Evet salondaki herkes bu sahneyi normal karşıladı ve pür dikkat seyretti. Ben ise o sahnede gülmekten yerlere yatmış vaziyetteydim. Neden mi? Çünkü hakimin açmaya çalıştığı oda 1. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimine aitti. Oysa sanıklar türk ceza kanunu 81/2'den müebbete mahkum oldular. Peki böyle bir uyuşmazlık Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girer mi? Elbette ki girmez, ağır ceza mahkemesinin görev alanına girer.

filmde, Ağır Cezalık bir dava, Asliye Hukuk hakimi tarafından karara bağlanmıştır. Şimdi yargılamanın yenilenmesini talep etmek o sanıkların hakkı değil mi?

Yaşasın adalet!
nejat işler in oyunculuğuna hayran kalınan film
kayseri park'ta 18 yaşından küçük olduğumuz gerekçesiyle dışlandığımız daha sonra hemen kendimizi eski toprak kasserianın omuzlarına atarak izlemeye bekay ile fırsat bulduğumuz film. filmin en büyük etkisi bir gün sonra bekay ile analiz yaparken hafiften paranoyanın açığa çıkması oldu. şöyle ki; sinemadan çıkar çıkmaz ayrıldık. ve ikimiz de aynı şeyleri düşünmüşüz-etrafımızdaki insanlardan birkaçının da bir gün bize aynılarını yapabileceği ihtimali. ama açıkcası 18 yaşından küçük birisi olarak +18 lik bir durum yoktu sanki. belki +16?
gerçek yaşamı tüm doğallığıyla önümüze seren, insanın benliğini oluşturan düşünce sistemini izleyiciye doğru aktaran, adaletin kimlerin elinde olduğunu bir kez daha ispatlayan*, can alıcı sahneleriyle acıyı ve utancı tattıran, serdar akar ın yönetmenliğini yaptığı kanımca çok başarılı bir film. oyuncu performansları göz doldurucu, kesinlikle beklentimin üzerinde idi. soundtracki ise filmde kesinlikle sırıtmamış.

vicdani rahatım için yorum yapmadan duramıyacağım:*

içinde yaşadığımız dünyanın hiç duraksamadan kötüye gitmesini içim alamıyor. insanın en doğal dürtülerinden biri olan cinselliği; sapıklık olgusu halinde yaşayıp, diğer insanların hayatlarını mahvetmelerini hiçbir beyin kabullenemez. insanın ruhunu alt üst edip, bedenini kirletip, akıl sağlığıyla oynayıp, kişisel tatmini için sonsuz hasara neden olan insanlarla aynı havayı solumak, aynı canlı türünden olmak çok can yakıcı. gencecik, hayatta kalma çabasında olan umutları sona erdirmek utanç verici. insanın tek gerçek sahibi olduğu düşüncelerini, ruhunu, bedenini insafsızca tüketmek akıllara ziyan bir yetenek. biraz önce izledim ben bu filmi. darbeleri beynimde ve tenimde kısmen hissedebildim; sadece kısmen. üstüne basa basa söylemek istiyorum; sadece kısmen göz yaşlarımla ve kasılmalarımla hissettim. peki ya gerçekten bunu yaşayanlar? sabır ve bunu telafi edebilecek iyi yaşam onlar için tek dileğim...

tek korkum; bu filmi izleyipte aynı zihniyette ve kapasitede olan insanlaın bundan zevk duyup cesaret almaları. allah bizi bunların zulmünden korusun. her bireye canavar gözüyle bakan, şüpheli canlılar olarak yaşamak umarım yüzyıllar boyu uzak kalır bize!
bu filmden çıkar çıkmaz peşimize takılan beş erkek için 'bunlar da nereden çıktı ne güzel eğleniyorduk..' diye düşünmemle filmin içine girmiş kadar oldum.
filmi izledikten sonra etrafımdaki beş kişi halinde dağılmış sap topluluklarına tecavüzcü gözüyle bakmaya başladım.
psikolojim bozuldu.
ölecekmiyim!?

son olarak: t.g.g!*
(bkz: movin movin)
bu kadar da olmaz dedirten bir film. izlemeyen varsa hala filmin sonu izleyicilere derin bir oh çektiriyor. bilginize.
insan kılığına girmiş hayvanatların neler yapabileceklerini anlatan,her sahnesinde insanın sövesi gelen serdar akar filmi.
nejat işler için bile izlenemeyecek film...
15 günde çekildiğinden midir artık ama birçok ayrıntı gözden kaçırılmıştı. örneğin lastik çubukla dayak dayak yiyen mağdurların vücudunda hiçbir şişlik veya morluk oluşmadı. sonra tuvalette elleri bağlanıp üzerine su açık bırakılan kızın elbisesi, kız ordan çıkarıldıktan bir süre sonra kurumuştu. film boyunca saat nejat işler'in sağ kolundayken, filmin sonunda, nejat işler'in yemek yediği sahnede, sol kolundaydı. bir de TCK'nın 81. maddesi tek fıkradan oluşuyor. hakim, olmayan 2. fıkradan nasıl ceza veriyorsa artık! adaletin yetersizliğine dikkat çekilmek için yapılmış bir filmde keşke bu konuda daha kapsamlı bir araştırma yapılsaydı. filmin güzel denilebilecek noktalarından birisi müzikleriydi. selim demirdelen'in yaptığı film müziklerini aylin aslım, koray candemir, mirkelam, özge fiskin, sezgi olgaç, türkay türkmen ve üçnoktabir seslendirmiştir.
hepimiz selimiz,hepimiz bardayız.
kastamonu ya 2 mart ta gelecek olan film.
estetize edilmemiş şiddet sahneleriyle zaman zaman göz yoran filmdir fakat diyaloglar başarılı ve gerçekçidir.
nejat işlerin gerçek anlamda döktürdüğü filmidir. bir psikopatı canlandırmak için arka mahalleler de takılmışmıdır diye şüphe etmekteyim. yalnız filmin sonu birden shut edilmiş okötü olmuş. daha yumuşak bir geçişle bağlansaydı daha iyi olurdu sanki. gerçek bir öyküden uyarlanması filmin seksapelini arttırırken, kadro ve karakter seçiminde ki başarı takdire şayandır.
Çok aşırı şiddet çok fazla küfür bulunan rahatsızlık hissettiren gerçek yaşanmış bir öykünün filme dönüşmüş hali gerçek suçluların zamanında rahşan affı ile cezaevinden çıkmış olmalarıyla ilgili ne düşüneceğimi bilemediğim garip film.
filmin sonundaki, 've kötülük er geç hakettiği cezayı bulur' mesajının oldukça zorlama ve biçimsiz olduğunu gözardı edersem, son yıllarda gittikçe artan toplumsal şiddetin hangi boyutlara gelebildiğini, karakterlere dallanmadan ana yolda seyrederek, düzlemesine anlatıldığı sade bir film olmuş diyebilirim. yönetmen serdar akar ise kurtlar vadisi gibi belli bir kitleye ısmarlama yapılan bir dizide olduğu gibi ucuz, klişe yollara girmeden, daha bağımsız daha gerçekçi bir açıdan çekebilirmiş filmi. insan böyle bir filmi izledikten sonra sokağa çıkmaya korkuyor olmalı artık istanbulda.
--spoiler--
saat kaç?
--spoiler-- *
rahatsız edici düzeyde küfür fazlalılıgını ve kötü bitirilmiş sonunu saymazsak tadından yenmeyecek; etkileyici bir film

favorimse (bkz: Hakan Boyav)
Serdar Akar'ın son filmi. Nejat işler başrolde. Nasıl bir başrolse artık hala çıkamamış sanırım, TV ekranlarında hala aynı halde görüyorum kendisini. Bence yönetmenin stop direktifini duymamış olabilir. Yoksa neden psikopat rolüne devam etsin ki?

Alo? Helsinki ? Psikopatlık, kavga, kaybedecek bişeyi olmamak, kaybedecek çok şeyi olmak üzerine senaryosu kopuk, sırf sondaki bi cümleyi en baştaki bir vakkaya ilmeklemek için çekilmiş bir film(gibi). Ama bu yazının asıl sebebi filmin kritiği değil, seyredeceklere bir uyarı: Filmin özellikle lise iki ve yukarısındaki gençlerde "+18miş, kesin gidelim olm önermesi çerçevesinde uyandırdığı "acayip erotizm, pozisyon vs. göreceğiz - yihahaha" duygusunun aslında olmadığı. Zira Serdar Akar daha evvelki gibi tecavüz sahnelerinde sadece bağyanların kolunu gösteriyor, ardından da Demir Bükey çıkıyor.

ama sırf müzikleri için bile izlenebilir, yani filmi izlenir kılan en büyük faktörlerden biri üç nokta bir in soundtrackleri, özellikle "dediler ki" * ve özge fışkın'ın "yarın" ve "yabancı" isimli parçaları..