bugün

istanbul üsküdar'da türbesi bulunan zamane şeyhlerinden. çeşitli vilayetlerde kadılık yapıp 30'u aşkın eseri yayınlanmıştır. buyurmuş olduğu;

"Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin."

sözü, türbesinin girişindeki taelada ziyaretçilerini bilgilendirmek amacıyla bulunur.

http://www.hudayivakfi.org/
türbesini ziyaret edenlerin asla boğulmayacağına inanılan zat.
hakkında ;
"sltanahmet Camii'in açılacağı gün cuma hutbesini okuma şerefi Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerine verilir. Ancak o gün deniz kabına sığmaz, rüzgar kamçı kamçı dolanır. Dalgalar kubbe kubbe gelir, sahili döverler. Sular zeminde patlarlar gülle gibi. Ama Hüdayi Hazretleri fırtınaya aldırmaz, Sarayburnu'a doğru açılırlar. Teknenin geçtiği yerde derya sütliman olur. Talebeleri ardısıra ilerler, adeta tünelden geçerler.

işte bu ehline aşikar yol zaman zaman sandalcılar tarafından kullanılır. Hoş, Üsküdarlı kayıkçıların tamamı ona intisaplıdır. Netameli havalarda Ya Rabbi şeyhimin hatırına der, sığınırlar Hüdayi yoluna. Sözkonusu geçit daima sakin, daima emindir." gibi bir çok olay anlatılır. *
yüzyıllardan beri yoksul insanlara yiyecek yardımı yapan derneğin ilk hadimi. sıraya girip yemek ala insanları görünce hergün "işte ölümsüzlük buymuş" diyesi gelir insanın. kişiler ölse bile bıraktıkları hep yaşayacaktır.
üsküdar iskelesindeki mihrimah sultan camiive sultanahmed camiinde belli günlerde vaaz vererek halka feyiz vermiş olan,
3.murad'a hocalık yapmış olan,himmeti bugün de devam eden -ki kendini üsküdardaki türbesinde ziyaret edenler bilir-
şereflikoçhisar'da doğmuş, bursa'da üftade hazretlerinin talebesi olmuş,
bu talebelikte ün sahibi bir kadı iken kaftanı ile pazarda ciğer satarak nefsini köreltme imtihanlarından geçmiş,bir allah dostu.

üsküdar küçük çamlıca'da çilehanesi de bulunmaktadır
çilehane camii
Şerefli Koçhisar'da doğdu. Çocukluğu Sivrihisar'da geçti. Medrese eğitimini istanbul'da tamamladı. Edirne, Mısır, Şam ve Bursa'da Kadılık ve Müderrislik yaptı. Bursa'da Üftade Hazretleri'nin müridi ve halifesiydi. istanbulda halka şeyh, sultanlara mürşid oldu. Üsküdar'da vefat etti. Külliyesi içinde bulunan bu türbeye defnedildi. Eserleri,Sohbetleri, Şiirleri, Vaaz ve nasihatları ile padişahtan herkese yol gösterdi. Devrini idrak ettiği sekiz padişahtan bilhassa Sultan III. Murad ve I. Ahmed'in saygısını kazandı.
Yedisi Türkçe, otuz kadar eser yazdı. Zengin vakıflar ve manevi miraslar bırakarak ebediyet alemine göçtü.

Sevenleri için şu duası meşhurdur: "Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin."
http://www.hudayivakfi.org/hudayi.php?smn=hud
kendisinin bursa kadılığı gibi dünyalıkta görece önemli bir mevkiden gönül makamlarını elde etmek uğruna servetinden, ünvanlarından ve kibrinden feragat ettiği bilinmektedir. öyle ki, kadılıkta kullandığı giysilerle, süslü kaftanıyla hocası tarafından bursa'da ciğer kendisine ciğer sattırıldığı rivayet edilmektedir.
üstadı kabri bursa da bulunan Üftade hazretleridir...
şu sözleri söylemiş olan zatdır;

"bize yönelip tarikatımıza ilgi duyanlar, bağlı olanlar, türbemizin önünden ömürlerinde bir kez olsun geçerken bize fatiha okuyanlar bizimdir. bizden olanlar denizde boğulmasınlar,ömürlerinin sonunda yoksulluk çekmesinler, imanlarını kurtarmadıkça ahırete göçmesinler, öleceklerini bilsinler, haber versinler."
(sultan ahmed e hitaben)
Günler gelip geçmektedir/ Kuşlar gibi uçmaktadır
aziz mahmud hüdayi(k.s), 1543 yılında koçhisar'da doğdu.ilk tahsilini memleketinde yaptı.o devrin en gelişmiş eğitim kurumlarına sahip bulunan istanbul'a geldi. küçükayasofya medresesine girdi.bu medresede devrin ünlü üstadlarından okudu. bursa'da şeyh m.muhyiddin üftade'ye intisab etti.üç yıl gibi kısa bir zamanda seyr-u sülükünü tamamladı. şeyhi tarafından sivrihisar'a halife tayin edildi.bu arada şeyhi vefat edince hüdayi, önce rumeli ve balkanlar tarafına, ardından istanbul'a geldi. istanbul'da önce küçükayasofya'yı sonra da üsküdar tarafını mekan tuttu. devrini idrak ettiği padişahlardan hemen hepsi ile güzel ilişkiler içinde bulundu. ardından binlerce mürid, zengin vakıflar bırakarak 1628 ekim'ınde hakk'a yürüdü. kabri üsküdar'daki külliyesi içinde ziyaretgahtır.
postu, makamı, kaftanı savurup, hocasının gözüne girmek için bağıra-bağıra sokaklarda ciğer satan zat-i muhterem!
(bkz: mahmutizm)
devrin padişahının akıl hocalığını da yapmıştır. birgün sarayda bulunurken, namaz kılmak için abdest almaya doğruldu. padişah elinde ibrik, hanımı valide ise elinde havlu ile üstada hizmet ediyorlardı. padişah'ın hanımı içinden bir anda; ''ah üstadım keşke bir keramet gösterse de gönül dünyamız coşsa'' diye geçirdi. bir anda üstad sessizliğin içinden cevap verdi:

''ya valide, cihan padişahı elinde ibrik, hanımı havluyla bu fakirin hizmetine durmuş. bundan büyük keramet mi olur allah aşkına!''
üftade hazretlerinin talebesidir.Kabri üsküdardadır.
hayatı için;
http://islammektebi.blogcu.com/Dini-videolar/page5
sultan birinci ahmetin gördüğü bir rüyayı yorumlaması ve yorumun doğru çıkması neticesinde, padişah tarafından herdem saraya davet edilmiş ve özel ilgi gösterilmiş alimdir. hatta rivayet odur ki, aziz mahmud hüdayi hazretleri yine bir gün saraya geldiğinde namaz için abdest almak istemiştir. bunun üzerine padişah abdest için ibrikten su dökmüş, valide sultan da havlu tutmuştur. o esnada valide sultan içinden "şu Allah dostu bir keramet gösterese de gönlümüz açılsa" diye iç geçirmiştir. abdestten sonra hazret havluyu eline aldığında valide sultana dönerek "düşünün ki bir cihan padişahı bir kuluna abdest için su döküyor, onun annesi de havlu tutuyor. bundan büyük keramet mi olur" demiş ve valide sultanın gönlünü ederek, kerametini göstermiştir.
üsküdar'da türbesi. pazar sabahları namaz için alternatiflerdendir evliyanın türbesi .
Osmanlı devri istanbul velîlerinin büyüklerindendir. Asıl adı Mahmûd'dur. "Hüdâyî" ismi ve "Azîz" sıfatı kendisine sonradan verilmiştir. Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri'nin neslinden olup, "seyyid"dir. Bunu ilâhîlerinin birinde:

Ceddim ü pîrim sultan
Sensin yâ Resûlallâh

diyerek kendisi de ifâde eder.
Koçhisar'da doğmuş, çocukluğu Sivrihisar'da geçmiştir.
O, bir asra yakın ömür sürmüş ve sekiz pâdişâh devrini idrâk etmiş bir gönül sultanıdır. Asrında, gerek eserleri, gerekse sohbet, irşâd, vaaz ve nasîhatleri ile ümmet için bir feyiz kaynağı olmuştur.
ilim, tasavvuf ve edebiyat sahalarında parlak bir hüviyete sahip bulunan Hüdâyî Hazretleri, mâneviyat rehberleri arasında müstesnâ bir mevkii hâizdir. O, kuruluş yıllarında Şeyh Edebali Hazretleri'nin yapmış olduğu kıymetli irşâd, hizmet ve faâliyeti, aynı aşk, vecd ve heyecanla yürütebilen nâdir bir mânevî şahsiyettir. Allâh rızâsı istikâmetinde ihlâs, samîmiyyet ve gayret üzere hareket eden Hüdâyî Hazretleri, sahip olduğu zâhirî ve bâtınî liyâkat sebebiyle de hem pâdişâhların hem de bütün teb'anın sevdiği bir Hakk dostu olarak tebârüz etmiştir.
Osmanlı'nın yükselişten yavaş yavaş duraklamaya doğru seyir takip eden bir devrinde yaşayan Hüdâyî Hazretleri, bir yandan sultanlarını âdil, gayretli ve mâneviyat bakımından zinde olmaları için büyük himmetler sarfetmiş, bir yandan da birtakım kargaşadan bunalan devlet ricâlinin ve halkın gönül yaralarını âdetâ hâzık bir hekim gibi sarmasını bilmiştir. Bundan dolayı hemen herkes, onun sohbet, irşâd ve hizmet sofrasına koşarak ferahlamış; dergâhı, bir seâdet ve gönül mekânı olmuştur.
Gerçekten onun devri, seâdetle felâketin birbirini takip ettiği çileli bir zamana rastlamaktadır. Zîrâ siyâsî bakımdan gittikçe artan ve ictimâî bünyeyi de son derece sarsan çalkantılar, bu devirde görülmeye başlamıştır. Askerdeki disiplin ve nizamın sarsılıp bozulmasının fecî bir surette II. Genç Osman'ı katletme derecesine ulaştığı veIV. Murâd'ın tahtının önünde sadrazamı Hâfızlarının tahta bile bulaşmış olduğu düşünülürse, o günlerin siyâsî ahvâli daha iyi anlaşılır.işte böyle çalkantılı bir devirde islâm tasavvufunun tesellî edici nefhasıyla Hakk'ın ve hakîkatin sesine çağıran Hüdâyî Hazretleri, dergâhına diğerlerine nazaran çok farklı bir hüviyet kazandırmıştır. Öyle ki, devlet idâresinde azl ve nefyedilen kimselerin ve cemiyette zuhûr eden anarşinin önünden kaçanların yegâne sığındıkları yer, onun dergâh-ı şerîfi olmuştur. Nitekim Halil Paşa, Dilâver Paşa ve Ali Paşa gibi zevât, başları her dara düştükçe bu dergâha sığınmışlardır. Bu yönüyle Hüdâyî Hazretleri'nin dergâh-ı şerîfi, kimsenin zarar ve ziyânının erişemeyeceği, günümüz tâbiriyle bir nevî dokunulmazlığı olan emîn bir mekân hüviyetine bürünmüştür. Denilebilir ki, o zamanlar Osmanlı mülkünde bu mekândan başka hiçbir dergâh, bu kadar nâil-i hürmet ve ihtirâm değildi.
Burada Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri'nin böyle bir makama hâiz oluşu ve sahip bulunduğu müstesnâ liyâkati elde edişinin nasıl tahakkuk ettiği üzerinde hâssaten ve dikkatle durmak gerekir. Zîrâ onu bu kemâle ulaştıran metod, aynı yolda yürüyenlere müstesnâ bir nümûne-i imtisâldir.
üsküdarlı olarak bilinen ceza nın sen de biraz delisin parçasından...

atmosferin aklı selim hakkını savunanlar plansızlar artık, kalk gidelim alaylı
yıkılsın bütün saraylar, açtığım her bir paragrafta yazar savaşırlar kalanlar, hep her yönüyle dolaylı

gün geçmiyor olaysız, günden güne karıştıkça dünya ruhunu satanlar ilerliyor kararlı
candan öte can var içinde bilir mi mülayim, sen dert etme koç arkamda ''aziz mahmut hüdai!''
üsküdar'da bulunan türbesinin sokağı gül kokuyor. çok mübarek bir zatmış.
Eski tgrt yapımlarından hüdai yolu filmiyle hayatı anlatılan allah dostu.
Nefsinin hükümdarlığına son vermiş bir Allah c.c dostudur.
(bkz: aziz mahmut hüdai)
(bkz: aziz mahmut hudai)
(bkz: aziz mahmud hudai hazretleri)
ceza nin sende biraz delisin parçasında adı geçen şahıs.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar