bugün

antin kuntin adamların bol bol yaşadığı çağ.
etkileri hala süren düşünürlerin yaşadığı çağdır.
simdiki turkiyeden cok daha ilerde olan bir cagdi. bir gun yakalamamizi umuyorum .
garip bir ortamdı. mesela doğmak ve ölmek yasalara aykırıydı. Nasıl yani?
medeniyetin coştugu ve gunumuze kadar geldiği çag.
doğmanın ve ölmenin yasalara aykırı olduğu yerdir.
idealist ve materyalist varoluşçuluğun ilk kez ortaya atıldığı çağdır.
afşar timuçin bir panelde döktürmüş yalın ve öz ifadelerle. buyrun:
''Doğu uygarlıklarının mitolojik özü, yunan mitolojisini kurmuştur. Zaten antik Yunan'ın çok büyük bir hızlı gelişim içine girmesi değişik yerlerin mirasından yararlanmasından oluyor. Yani bizim hocalarımız derse girdikleri zaman; 'Yunan'da bir mucize oldu ve insan düşünmeye başladı' diye anlatırlardı. Bize de garip gelirdi; felsefede mucize nasıl olur... Bugün bile Batılı kaynaklar Yunan Mucizesi diye bir şeyden söz ediyorlar. Ama onların bu mucize dediklerinin arkasında çok yaman bir Mısır Kültürü, yaman bir Mezopotamya Kültürü, Hitit Kültürü, Girit Kültürü, Fenike Kültürü, hatta Pers Kültürü vardır. Bütün bunlar olmasaydı Yunan Kültürünün olması düşünülemez. O iletişim koşullarının ve ulaşım koşullarının zor olduğu zamanlarda Demokritos'un Atina'dan kalkıp, Yunanistan'dan kalkıp Mısır'a, Mısır'dan Hindistan'a gittiğini biliyoruz. Adam yaşlanmış dönüyor. Evi falan kalmamış. Sonra abisinin bahçesine bir kümes yapıyorlar orada yatıp kalkıyor adam. Bütün varını yoğunu kaybetmiş. Şimdi bu Doğu-Batı ayrımını o kadar keskin yaparsak yanlışa düşmüş oluruz. Batılı tarihçiler buna pek meraklı. Özellikle Toynbee, bizim dünyamız ve Doğu'nun dünyası ayrımını yapıyor. Batı her zaman bu hatayı işledi ve bugün hala o hatanın içinden çıkamıyor. Oysa dünya bir bütündür ve demin söylediğim gibi eğer Doğu uygarlıkları olmasaydı Yunan Uygarlığı diye bir şey elbetteki olmayacaktı.''
not: o kadar bakınız verilmiş bu verilmemiş. (bkz: felsefe)
tiyatrosu ayrıca incelenmesi gereken çağı yaşatan topluluk. tiyatrosu ki tragedya ve komedya olarak ikiye ayrılır. pek sevdiğim ve bulabildiğim her oyununu okumaya çalıştığım tiyatrodur. tragedya yazarları olarak euripides, aiskhylos ve sophocles; komedya olarak aristophanes ün yapmıştır. özellikle aristophanes'in yapıtlarını tavsiye ederim, adam çok sağlam eleştirmiş zamanının tiranlarını. helal olsun.
antik yunanda halk 3 sınıfa ayrılırdı:
1- köleler
2- metoikoslar
3- yurttaşlar

köleler, metoikasların ticari faaliyetlerinde; tarım alanlarında ve yurttaşların özel işlerinde (aile alanında)kullanılıyor. hiçbir sosyal hakları yoktur fakat siyasal hakları olanlar (yurttaşlar) kendi görevlerini onlara yaptırabilir. aile içinde ailenin bir parçası sayılıyorlar fakat insan sayılmıyorlar.

metoikoslar için (bkz: metoikos)

yurttaşlar da kendi içlerinde 4 gruba ayrılıyorlar:
-eupatrid: soylular, aristokratlar.
-demiurgoi: geliri iyi düzeyde olanlar. toprak mülkiyetine sahip olmanın yanısıra zanaat ve ticaretle uğraşanlar.
-georgoi: küçük toprak sahipleri, yoksul kesimler.
-thetes: hiç toprağı olmayıp sadece emekleriyle geçinen yurttaşlar.

antik yunanda yurttaşlar siyasal çatışmaların odağıdır. eupatridler olabildiğince yurttaşlık alanını tekellerinde tutmak ve daraltmak isteyeceklerdir. bunu yapabilmek için de demiurgoi ile işbirliğine giderler, çünkü demiurgoi de zengin kesimdir. georgoiler demiurgoiye dahil olabilmek için verdikleri mücadelede theteslerle işbirliği yaparlar. metoikoslar georgoi ve thetes grubu yanında yer alır. köleler ise efendileri neredeyse oradadırlar.
kökenini başta afrika olmak üzere pek çok farklı kaynaktan alan uygarlık.

hint avrupa odaklı tarihçilik açıklayamadığı her boku(ki yalan dolan olduğu için bunlar çoooooktur) bunlara atar.
(bkz: yunan tanrıları)
eksantirik inanç ritüellerine sahiptirler. örneğin, antik yunan'da belirli ibadethaneler olsa da; evlerde sunak adı verilen yerlerde ve mezar başlarında da, ibadet yapılırmış.

ailede ise; din rahibi; baba'dır. babalar koordinasyon ve ibadet seremonilerini düzenlerdi. yine her evde: muhakka ateş yanardı ki bu; aile tanrısı onuruna yapılırdı.

ölülerin mezarları üzerine, bardağa doldurulmuş; şarap veya süt serpilirdi.
her filozof okulunu kurmak için, bahçe satın alır içerisinde meyve ve sebze yetiştirirmiş. genelde birbirlerinin okullarının karşısına kurarlarmış. öyle çok bahçe ve öğreti varmış; öyle çok zengin bir felsefi derinlik varmış ki, yunan bahçıvanlara, hıyar yetiştirecek yer bile kalmazmış...
Bol bol filozofun çıktığı, doğrudan demokrasinin adımlarının atıldığı değişik bir devir işte. Yurttaş kavramı siyasete girebilmek için tek statü farkını ortaya koyar. Yurttaş olanlar artık soya göre seçilmemektedir. Köle olmayanlar genel olarak polis yönetimine katılabilmişlerdir. Kadınlar yurttaş mı? değil mi? tartışması olmuştur.
modern felsefe, matematik, astronomi, fen ve nice ilimlerin temelinin atıldığı yerdir.
demokrasinin ortaya çıktığı uygarlıktır.
demokrasi diye vatandaşların (erkek ve din özgürlüğü olmayan insanların) köleler ve kadınlar üzerinde erk paylaşımının ortaya çıktığı uygarlıktır.
Yunanların en güçlü olduğu dönemdir. Marsilya'dan Kırıma kadar birçok bölgeyi ellerindedir.
kış gelince ne halt ediyorlarmış diye çok merak ettiğim uygarlık. Her resimde, heykelde, bir sandaletimsi terlik, kıçı başı açık bırakan tuhaf bir tek parça kumaş… Sürekli yaz mevsimi midir nedir?
felsefenin temellerinin atıldığı yerdir. doğa felsefesi hakkında ilk yazılanlar, rönesans dönemindeki bilim adamlarının temel aldığı kaynak olmuştur. ardından gelen descartes gibi filozoflar ise platon ve aristoteles felsefesinin üzerinde yoğunlaşmıştır.

her ne kadar felsefe alanında ileride olsa da, hristiyanlığın yayılmasıyla felsefi görüşler bir anda askıya alınmıştır. felsefeye göre bir tanrının varlığından veya ölümden sonraki yaşamdan emin olmak mümkün değildir. hristiyanlığa göre ise bir tanrı vardır ve insanlar dünyada geçirdikleri süre içerisinde yaptıklarından sorumlu tutulacaktır. orta çağda kilise önemli bir rol almaya başlamıştır. devlet otoritelerinin bile üstüne kadar çıkmayı başarmış, hristiyan dünyasını tam anlamıyla tek eline almıştır. bu dönemde felsefe yapmak yerine insanlar* kitab i mukaddesi temel almaya başlamışlardır. kilise, baskıcı rejimi artırarak, insanlara para karşılığında günahlarından bağışlanma dahil birçok şey vaad etmiştir. ancak ilerleyen yüzyıllarda martin luther kilisenin bu yetkilerinin olmadığını ortaya çıkarmıştır. bundaki en büyük payı ise kitabı latinceden başka dillere çevirmek olmuştur. bu sayede halk kutsal kitabı okuyacak ve anlayacaktır. martin lutherin bu hareketi sonrası protestanlık mezhebi ortaya çıkacak ve hristiyanların bir kısmı bu mezhebe yönelecektir.

daha sonraki dönemlerde ise bilim alanında büyük gelişmeler yaşanacak, insanlar büyük icatlar bulacaktır. buldukları icatlarda temel aldıkları kaynaklar ise ilk etapta antik yunandaki doğa felsefesi olacaktır. ardından sokrates ve sonrasının felsefeleri üzerine giderek varlık, madde, gerçek gibi olgular üzerinde tartışılacak ve günümüze kadar ilerleyen bir teknoloji, bilim dünyasına kadar uzanan yola sahip olunacaktır.

antik yunan, günümüzden 2500 seneden daha uzun bir süre önce yaşanmıştır ve o zaman dünyaya gelen insanlar günümüzde kullanılan bilimin temellerini atmıştır. hristiyanlık ile bir gerileme yaşanmış ancak devam edildiği takdirde günümüzün teknolojisine ulaşılmıştır.

antik yunan, yabana atılacak bir durum değildir. ne yazık ki bilimin her şeyi bilemeyeceğini, hatta insanların bilime ve düşünmeye ihtiyacı olmadığını, tek gerekli şeyin din olduğunu savunanlar yüzünden antik yunan önemini kaybetmiş gibi görünmektedir. ancak bundan 2500 sene önce kurulan medeniyet, günümüz medeniyetlerinin çoğundan daha ileri bir seviyedeydi.
antik mısırdan heykel ve resim sanatını araklayarak sanat tarihine adını altın harflerle yazdırır.
milattan önce 20. yy civarı, kuzeyden gelerek ege çevresine yerleşmeye başlayan helen kavimlerinin (ilyada'da akhalar, danaolar ve argoslular diye isimlendirilir) yerli, egeli uygarlıklarla (giritliler, lelegler vb) kaynaşmasıyla oluşmuş bir uygarlıktır.
Valla antika huyları olan Yunanistan vatandaşıdır.Öyle 4000-5000 sene önceye gitmeye gerek yoktur. Memleket batmış,ekonomileri iflas etmiş adamlar hala "Memur maaşına zam yok" diye isyandalar.Ahanda yanıbaşımızda milyonlarca bulabiliri bu "antik yunanlardan"
Tiyatronun bilinen, kanıtlanan doğuşu Antik Yunan'da olarak kabul ediliyor.