bugün

bugün yine gök delinircesine yağmurun yağdığı şehirdir.
kaç gündür hava sıcaklığı süperken, bugün volkan konak konserine nispet yaparcasına gök delindi. planlar iptal oldu.
rte' nin yeni çılgın şehri. Aklımda kaldığı kadarıyla; kızıay' ı selçuklu mimarisine göre yeniden dizayn edecekmiş, zira "kızılay bildiğiniz gibi; çirkin" sözlerini sarfetmiştir. akyurt' a fuar ve kongre merkezi açacakmış, ankaraya 500.000 kişilik yeni bir şehir kuracakmış, hızlı trenin beşiği haline getirecekmiş, orta doğunun en büyük hayvanat bahçesini açacakmış, mış mış ta miş miş.
Şuan ise bitmemiş metro istasyonları olan, trafik ve ulaşım keşmekeşinin yaşandığı, aydın ve modern görünüşlü insanların sayısının giderek azaldığı ve i. gökçek tarafından yönetilen (peşkeş çekilen) güzide başkentimiz.
Son dakika haberi ise, Atatürk Orman Çiftliği (ki bize Atanın mirasıdır, Halka tarımcılık ve hayvancılık gibi konularda örnek olsun diye kurulmuş Ankara' nın ortasındaki bir vahadır.) belediye tarafından kavşak düzenlemesi için kullanılacak ve üzerine yollar yapılacakmış. Galiba Tandoğan sırtlarından bu iğrenç inşaatı izleyecek olan yüce adamın kemikleri sızlayacaktır.
ilk aşkımı yaşadığım, sıkı dostlara sahip olduğum, memleketim dediğim, Ankara' da yaşamadan anlayamazsın bu şehrin ne kadar sevileceğini; dediğim, ve dolayısıyla yukarıdaki tanımlara uyduğu için içim acıyarak ve üzülerek adını zikrettiğim şehir; Ankara.
yaklaşık 1.5 aydır her gün yaklaşık olarak aynı saatlerde yağmurun bastırdığı istikrarlı şehir. haziran'a gireceğiz, yeter artık kırkikindi yağmurları mısın nesin.
sabah işe gelirken ince kazak giydim sonra birden noldu anlamadım ve yağmur bastırdı şimdi üşüyoruz. bu ne yaman çelişki ankara.

not: adana seni çok özledim.
--spoiler--

Kekre bir şey var bu havada...Geçmişle gelecek arasında, acıyla sevinç arasında, öfkeyle bağırış arasında...

--spoiler--
sabah ezanıyla kendisine sövmeye başlanılıp yatsı ezanına kadar sövmeye devam edilen şehir.
bir başkent düşünün başka kent.
hala toz toprak yutuyorsun akşama kadar.
boğulacak gibisin trafikte, sağında beyaz halk otobüsleri, solunda sarı taksiler yığın yığın.

en büyük halk organizasyonu diye yutturulan "festivali" virane haliyle yıkımı düşünülen akm'de, yine toz toprak içinde.
herkesin ankara deyince ilk aklına gelen kızılay var ya, belki duyanların uğrayıp gelmek istediği.
hiç gerek yok söyleyeyim! ya koşarak geçersin kızılay'dan, ya da yolun düşer ayda bir, hiç uğramak istemezsin.
ulus mu?
bul karayı al parayı.

türkiye'nin hiç bir yerinde olmayacak derinlikte altgeçitler vardır ankara'da mesela, sık sık önünü göremeyen araçlar kaza yapar bu alt geçitlerin çıkış noktalarında.

istanbul yolu üzerinde demirden taç gibi bir şeyler gözünüze çarpabilir ankara'da. mesela benim en az beş yıldır gördüğüm o taç gibi olan demir yığınlarının, yolsuzluk sonucu yarım kaldığı söylenir durur. hiç bir melih de onları ordan kaldırmayı düşünmez.

üst geçitleri vardır ankara'nın asansörlüdür. ilk kez gören takdir eder. ancak ben beş yıldır görüyorum. hiç binebilenini görmedim. neden mi? eksik montajdan dolayı zaten kullanılmadı yıllarca. yıkıldı, kırıldı, döküldü. geçenlerde gördüm yenilenmiş kapıları. yine kullanılmıyor. ama önceden çam kapıları vardı içindeki pislikler görünüyordu, halkı rahatsız ediyordu. şimdi camsız, içini göremiyoruz. halk olarak rahatız.

en pahalı şehiriçi ulaşım sanırım ankara'dadır. protesto etmeye çekinirsiniz. çünkü yeri gelince başbakan tarafından dahi tehdit edilirsiniz.

kısacası ankara türkiye'nin başka kentidir.
melih gökçek havaları hakimdi bugünlerde ve yaz geldi sanırım, t shirte geçtik nihayet.
Evim... kendimi evimde hissetiğim tek yer belkide. öyle huzurlu öyle mutlu. yeniden hayata gelsem, belki bir kuş belki bir çiçek orada yaşamak ister canım. yaniden yeniden...

ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.

atilla ilhan
şu an bulunduğum mahallede abartısız 4 tane düğün var. sesler renkler birbirine girmiş vaziyette. o bişey değil ezan okuyan müezzin in kafasının karışıp ama benim adım elvan dalton ee öhmm dememesi için dua ediyorum.
içe yavaş yavaş yer eden, yerleşen şehirdir. 4 ay göremeyecek olmak iç acıtı olunca, nasıl benimsediğini anlarsın.
26 yaşından sonra bana hayatı öğreten şehir. türkiyede görüğüm yaklaşık 75 il arasında en düzenlisi. bir kaç eksiği olmasına ragmen yaşanılacak yer.
müzik isterseniz de ;

vega-ankara`
bu şehir iyice londra'ya bağladı. haftada iki kere yağmur yağıyor, biri 4 gün diğeri de 3 gün sürüyor.
yağmurluk ve şemsiye ile flörtleştiren kent.

yeterrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr!
ilk kez gittiğimde, halis muhlis ankaralı amcayla aramda şu dialog geçmiş şehirdir:

amca: görüyor musunuz ne kadar yeşil şehrimiz (refüjdeki çimlerden bahsediyor)
ben: .......
amca: bu yıl itibariyle yeşillendirmede ilk sıradayız, bursayı da geçtik
ben: iyi de amca bizim "yeşillendirmeye" ihtiyacımız yok ki, zaten yemyeşil, mis gibi bir şehrimiz var.
amca: .......
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak.
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış !
şu an gök gürlüyor. 10 saniye oldu henüz. korkmaya başladım lan.
yağmuru için teşekkür ettiğim şehir.
ilkbahar'ı yaşayamadığımız şehir. Galiba kıştan sonra direk yaza gircez.
bütün kötülemelere rağmen ne kadar gri ve buğulu bir şehir olsa da uzaktan uzağa aşk beslediğimdir.
misafir olanların ısrarla nefret ettiği, ancak orda yaşayanların aşık olduuğu şehir.
Nereye gidilirse gidilsin 1 hafta sonra sakarya,bahçeli,tunalı burnunda tüter.

Ayrıca (bkz: önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur)
iyiden iyiye sin city havasına bürünmüş ruhu olmayan şehri.
son zamanlarda gri renginin en koyu tonlarında dolaşan şehir. yine yağmur yağıyor, mütemadiyen.
boğucu bir şehirdir. denizlere uzaktır. batıya ve doğuya uzaktır. güneye uzaktır. kuzeyede uzak sayılır. herşeye uzak olan bu şehir, milyonlarca insanı bünyesinde bulundurur ve ülkemizde kültür oranı en yüksek şehirdir.