buzz gibi gezmek isteseniz kafe ve alışveriş merkezinden başka birşey olmayan bir şehir.
çeşitli semtlerine yapılan fıskiyeli havuzlarla şelaleleriyle şehrin nem oranının arttırılıp,
yazları nerdeyse çakma antalya yapılan güzide başkent.
canına yandığımın şehri.
4 senemi yiyen şehir.
gittiğimde nedense nefes alamadığım, denizi olmayan, ülkemin güzide şehirlerindendir. Başkenttir.

birde unutmadan; BursAnkara kardeşliğiylede tapılası şehirlerdendir.
--spoiler--

Nefes alır gibiyim; ama
Yaşayamıyorum.
Kalk üstümden
Ey ruhsuz şehir!
Artık seni
Taşıyamıyorum.

--spoiler--
bir sis tayfası çöreklenmiş yeryüzüne... usul usul kaybolmakta bu şehir, karanlığa inat aydınlığın direnişi; ancak puslu bir gri kadar...
sıradan anadolu şehrinden hiçbir farkı olmayan alelade bir şehirdir. ulan keşke ankara da olsaydımda şunu yapsaydık diyen ne istanbullu ne izmirli nede egeli akdenizli gördüm bugüne kadar.
sıradan anadolu şehrinden farklı olan şehir. ama yine de izmir daha keyifli.
ismini orta asya'Dan alan başkentimiz.
ismini bu gün rusya sınırları içerisindeki ırkuts'Tan alır.
moğol istilasından kaçan türkler buraya yerleştiler ve eski şehirlerinin adını buraya verdiler. buraya angar dediler.
şehir zamanla türkleşince ismi ankara oldu.
denize kıyısı olmayan bir kentin adının gemi çapası olması düşünülemez.
(bkz: atatürk)
varlığı dert, yokluğu da.
Vatani borcumu ödemek adına an itibariyle duhul olduğum şehir.
eski sevgilimin yaşadığı şehir olup, ayrıldığımızdan beri hiç gitmediğim ve gitmeyeceğim bir şehirdir.
haftaya bir seminer için gideceğim, metrosunun bana -sebebini bilemesem de- fena halde iskandinav ülkelerini çağrıştırdığı, çok sevdiğim bir kaç arkadaşımın yaşadığı ve birazcık ta olsa nefes alacağımı ve rahatlayacağımı umduğum şehir, başkent.
üniversite puanlarının en yüksek olduğu sırf bu acıdan gençlerin bulunduğu şehir.
an itibariyle dolu tarafından ağzına sıçılan başkent.
fırtınalı bir günde duman altı nefessiz kalmış şehir.
yenimahalle dolu yağışından nasibini almamıştır.
aşık olacaksan ankara da aşık olacaksın ve de öğrenciyken aşık olacaksın üstadım. yağmurun altında iliklerine kadar ıslanacaksın. sonra sırılsıklam sarılacaksın sevdiceğine dünyanın bütün çirkefliğine inat. ankara da aşık oalcaksın istanbul u özleyeceksin. sevgilini özlediğin gibi. istanbul gibi bekleyeceksin sevdiceğini...
ahmet arif-suskun.
en sevdiğim kuzeniminn olduğu şehir.
sokaklarında sallana sallana dolaşıp,alışveriş yaptığım şehir.
anıtkabirin olduğu şehir.
memurların çoğunlukta yaşadığı şehir.
(bkz: başkent)
çocukluk arkadaşımı bulduğum şehir.
öğrenciliğimde bu memlekette geçmiştir ama hiç kanım ısınmamıştır. nedenini bilmiyorum ama sevememiştim bu şehri, sevememiştim trafiğini, sevememiştim otobüs biletçilerini.
belki öğrenciliktendir...

lakin zaman geçti gitti. öğrencilik bitti, bu şehirden gidildi.
ara sıra iş için uğrandı buraya, en fazla iki gün kalındı, yine gidildi.
geçenlerde yine ordaydım. sakarya işhanı'nın 2. katında oturmuş, aptal bir kadına ''patronun ne zaman gelecek?'' diye soruyorum. o da ''bekle'' diyor, ''10 dakikaya burda'' diyor.
adam gelmek bilmiyor, benim çay bitmek bilmiyor. her boş bardağı masaya koyduğumda aptal kadın sesleniyor; ''doldurayım mı?'' diye. zahmet olmasın falan diyorum ama anlamıyor ki zerzevat... ''ketıl var ahaha iki dakkada çay hazır'' diyip duruyor.
başımın ağrımış sigara içicem ama yasak. dışarı çıkmam lazım... soğuk havada ziftlenip tekrar yukarı çıkmam lazım.
karşı taraftaki kursa gözüm takılıyor. daha önce kulağım takılmıştı zira güzel bağlama sesleri geliyordu.
kalkıp biraz karşıya taraf yürüdüm. duvarda bir kağıt ''keman derslerimiz başlamıştır''

içerden muhabbet sesleri gelince dersin bittiğini anladım. gençler bağlamalarını kılıflarına sokmuş, sırtlarına takmış gidiyorlar yeni maceralarına.

arkasından bir adam çıktı koridora. sigara çıkartı, yaktı. aklıma içerdeki aptal kız geldi, ''ulan madem koridorda sigara içiliyor, neden söylemedin embesil'' dedim içimden.
madem adam yaktı bir sigara, bende yakayım dedim. dedimde ben bu adamı birine benzetiyorum. kim lan bu? o da benim yüzüme bakıyor.

- selamun aleyküm
+ aleyküm selam kardeşim
- bi ateşini alabilir miyim?
+ al tabi hileli zar
- ..!?!?!?!?

nasıl ya? kim ki bu? adamı bir yerden tanıyorum diyorum ama adam beni zaten tanımış.

+ gakkoş, yakup şevki paşa ilkokulu.
- yığiki!
+ aksaray diyelim.
- mehmet?
+ yok o benim abim.
- fatih ahmet?
+ toprağım saçların yarısı gitmiş *
- seninkiler benden çok gitmiş *
+ akıllı adamın kafasında saç durmazmış *

çocukluk arkadaşımı buldum var mı böyle birşey. müzik kursu açmış, ders veriyor öğrencilerine. izmariti camdan milletin kafasına attıktan sonra; ''gel içeri girelim'' dedi. girdim kursuna baktım. masanın üstü yığınla fotokopi nota kağıdı dolmuş.
oturmak istedi koltuğuna... zorlandı.
''ne oldu belin mi ağrıyor'' dedim, ''yok'' dedi. ''bu bacak biraz zorluyor''

sıyırdı paçasını, plastik bir bacak. vurunca tak-tak diye ses geliyor. içi boş. bu protezlerin içi hep boş olurmuş, ondan öğrendim.
''ne oldu?'' dedim. ''vatan sağolsun'' dedi.
''nerede?'' dedim. ''hani'' dedi.
''zor oldumu?'' dedim. ''hiç acımadı ki'' dedi.
acımıyormuş ümmeti muhammetin yaraları. bozguncu fitne çıkarırken şeytan dostlarıyla, vururken mümini, satarken islamın kalelerini, ortak ederken kendine kafiri, yırtarken hilal ile yıldızını, yakarken mecusi ateşlerini; onla cihad eden ümmedi muhammedin canı acımıyormuş.
acımıyormuşta içi yanıyormuş. bedrin aslanlarından olupta şehadeti alamadım diyormuş.

çocukluk arkadaşımı buldum, tek bacaklı ama nur yüzlü kardeşimi buldum.
haftaya'da oğlunun sünnetine gidicem.
ankara tekrar sana gelicem. artık seviyorum, trafiğini, eksoz kokunu.
biz gurbetteki dostlardan birini sen barındırıyorsun bünyende.
Yarın büyük ihtimalle ulaşımda kaosa sahne olacak olan ilimiz.
dünya'da, futbolda şampiyon olamayan tek başkent.