bugün

inanır gibi yapmaktır maalesef.
hayatta yapabileceğiniz en üstün eylem.
yaratılış sebebimiz değil. müslümanların yaratılış sebepleri sandıkları hz muhammed in o zamanki arap dünyasında önenmli ve güçlü bir put olan allah ı alıp içine sümer ve hristiyanlıktan şeyler ekleyip böyle birinin oldugunu söylemesidir.

allah zeus veya ra dan daha fazla gerçek değildir aslında.

allah ın arapçada anlamı il-ilah tan gelir tek tanrı demektir. yani özel isim bile değil aslında bir sıfat.
yalniz olmadigini bilmek, evreni salt bir sekilde acikliga kavusturmak ve kurtulmaktir. allaha iman etmeyi gerektirir. cunku allahin kudretini her agaca, kusa baktiginda farkeden insan "aa allah ne kadar da guzel dizayn etmis ya tebrik ettim" * diyip gecemez. bununla beraber 24 saatin topu topu 20,30 dakikasini allaha ibadet ederek gecirmek, 12 ayin bir tanesinde oruc tutmak da yobazlik olarak nitelendirilemez ve sorarlar o "bunlar yobaz kardesim ben dogaya bakiyorum allahi anliyorum bu bana yetiyor" diyen insana:

--spoiler--
ilim öğrenmek kadın, erkek herkese farzdır.
bir saat tefekkür (düşünme, düşünüş), altmış yıllık nafile ibadetten hayırlıdır.
her şeyin bir yolu var. cennetin yolu ilimdir.
kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir.
ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen ya da ilmi seven ol. fakat sakın beşincisi olma; (bunların dışında kalırsan) helâk olursun.
--spoiler--

bu hadisleri biliyor muydun diye.
Allah'a inanan adam olmak kolay da , asıl zorluk Allah'ın sana inanacağı adam olmakta!
zil zurna sarhoşken, kalabalıgın içinde sağa sola yalpalanıp dans ederken birden aklına gelen ve içine huzur verendir allah.
kulunu hiç bi zaman hiç bi halde unutmaz, biz insanlar gibi dışlayıp yadırgamaz. allah anne merhametinden bahsederken anneye verdiği merhametle kendi merhametini kıyaslamakta ve ona bahsedilen merhabetin denizde katre oldugunu buyurmaktadır. düşünsenize ne halt yersek yiyelim kapısına gidip anne dedigımızde bizi kabul eder, peki ya allah? onun merhametini sevgisinisi düşünmeye algılarımız aklımız yetmez efendım. yetmezz
bir çok sözlük yazarının "ne kadar yüce olduğunu" anlattıkları bir inanç tercihidir. sadece bir tercih.

ancak burada asıl konuşulması gereken allah gibi soyut bir kavramı inanılabilir kılan etkenlerin neler olduğudur?
yani neden türkiye'de doğan çocukların %99'u hemen islam dininin ne kadar yüce bir din olduğunu idrak ediveriyor da misal meksika'da doğan çocuklar bu idrakten yoksun olarak doğuyor? dahası hangi dinden olursa olsun neden insanlar bu denli soyut allah denen bir kavrama inanabiliyorlar da pembe benekli ağzından solar ışınlar çıkarabilen ejderhayı inandırıcı bulmuyorlar?

insanın esasen islamın allah'ına inanmak ve başka dinlere inanmamak arasında yaptığı seçim tamamen çocukluktan itibaren aldığı (dolayısıyla ailevi etkiler içeren) eğitimden kaynaklanıyor. tıpkı bugün venedik'tete doğan bir çocuğun islamın allah'ına değil, hristiyanlığın tanrısına inanması gibi. hatta allah/tanrı denen bir kavramın var olması bile bu etkilerden kaynaklanıyor. (bkz: telkin olmasaydı dinler olmazdı)

bu yönden baktığımızda tarihte geçen pek çok soyut kavram var; zeus'lar, uçan ejderhalar.. biz şimdi bunların varlığına inanmasak da bunlar zamanında inanılan şeylerdi, bunları biliyoruz. bunların da bir çıkış noktası var insan beyninde, öyleyse allah'a inandığımız kadar onlara da inanmalıyız. peki neden inanmıyoruz?
neden allah'a inanmayı ve diğerlerine inanmamayı seçiyoruz? neden binlerce yıl uğruna kurbanlar verilen baal yok artık hayatımızda? elbetteki zeus'u, baal'ı, ejderhaları saçma bulacak ve bu bir tercih diyeceksiniz.
peki bu tercihi neye göre yapıyoruz? çoğumuz çoğunluğu müslüman olan bir toplumda -ve ailede- olduğumuz için böyle bir "tercih" yapıyor(sun)uz. daha doğrusu böyle bir tercih yapmıyoruz da islam kültürüyle yetiştirildiğimiz için düşüncelerimiz de bu yönde gelişiyor. tabii tam tersini de düşünebiliriz. demek ki neymiş ailem -ya da yaşadığım toplum- pembe benekli ejderhaya inansaydı, ben de inanabilirdim.

özet geç piç diyen müslüman kardeşler için:
binlerce yıl önce zeus'a inanıp atina'da şarapla kafayı çekerek ibadet eden yunanlı da senin gibi düşünüyordu: dinim evrenseldir ve sonsuza kadar yaşayacak.
buradan çıkan sonuç belki de bin yıl sonra senin allah'ının da zeus gibi sadece mitolojide kalacak olabileceğidir.
madah birşey değil yani..
bir durum.

25 yıllık deneyimden sonra şunu anladım.
allah a inanmak yada inanmamak, bilimsel kanıtlardan daha çok, bir kalp,bir düşünce işi.inanan için her şeyde allah ı görmek mümkün. inanmayan için tam tersi.
müslüman arkadaşların madah olduğu hissiyle sürekli yücelttikleri mesele.

halbuki asıl mesele senin allah'a inanman değil, nasıl bir allah'a inandığındır.

misal;

kadına "sen sadece anne ol, gerçek hayatta sesini erkeğe bile duyurma yoksa seni cehenneme atarım" diyen bir allah mı, yoksa kadının da toplum hayatına girebileceğini kabul eden bir allah mı?

"kadınlarınız sizin tarlalarınızdır, dilediğiniz gibi sürün" diyen bir allah mı, yoksa "kadın da erkek de benim kulumdur, kimse kimsenin tarlası bağı bostanı değildir" diyen bir allah mı?

miras dağıtırken kız çocuğuna "kocası nasılsa aileye bakmakla yükümlü" deyip erkek kardeşinden az mal dağıtan ve adil davrandığını iddia eden bir allah mı, yoksa "kadın da bir bireydir ve tercih ederse evlenmez" diyebilen bir allah mı?

"kefereden dost olmaz" diyerek insanın bütün hayatını anlaşılması güç bir inanç sistemi üzerinden belirlemesini bekleyen bir allah mı, yoksa "insanları insanlığına göre değerlendirin" diyen bir allah mı?

"ben kelime-i şehadet getirmeyen adamı cennete sokmam" deyip ömrünü iyi bir insan olmak için harcayan kişileri sadece inanmadıkları için cehenneme atacak olan bir allah mı yoksa "efendi olun, insan olun, insanlık ve insan onuru için çalışın" diyebilen bir allah mı?

erkeğe 4 kadınla evlenme izni veren bir allah mı, yoksa "bunlar sizin bileceğiniz işler gençler, sizin şeyinizin derdinden bana ne" diyen bir allah mı?

yani mesele allah'a inanmak değil canlar. mesele ne yapmanı sana öğütleyen bir allah'a inanıp sana kimlere ne şekilde hayatı zehir ettiren bir allah'a inandığındır.

allahlık insanlığı yok ediyor galiba biraz. halbuki daha insan bir allah iyi olurdu. ben de ikinci seçeneklerde belirttiğim gibi bir allah'ınız olsaydı severek inanabilirdim belki.
aşırı uzun ama faydalı bilgiler içerdiğini düşündüğüm bir yazı oldu. sonuna kadar okumanız dileğiyle...

müslüman her insanın yaptığı güzel bir eylem.
büyük ihtimalle din hanesinde müslüman yazıp "ate" olan bir insanın kulaktan dolma bilgilerle islam inancına sataşıyor. ben bu yazımda bundan bahsedeceğim.

söz konusu yazı: (#20388896)

1) Allah'ın indirdigi Kur'an-ı kerim'de kadının sesini kimse duymasın diye birşey yok. kocanız dışındaki erkeklerle konuşurken o erkeklerde kendinize karşı istek uyandıran sesle konuşmayın diye bir şey var. birbirinden ne kadar farklı değil mi?

2) "Eşleriniz sizin nesil yetiştiren harstır(tarlanızdır). Tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Kendiniz için ilerisini düşünerek hazırlık yapın. Allah'ın haram kıldığı şeylerden korunun ve O'nun huzuruna varacağınızı iyi bilin. (Ey Resulüm)! Mü'minleri müjdele!" (Bakara, 2/223)

Rivayet olunduğuna göre Yahudiler, bir kimse karısının önüne arkasından yaklaşarak cinsel birleşmede bulunursa, doğacak çocuğu şaşı olur, derler ve bunun Tevrat'ta olduğunu söylerlermiş. Resulullah (asm)'a bu aktarılmış, "Yahudiler yalan söylüyorlar." buyurmuş ve bu âyet inmiş: "Ey erkekler kadınlarınız sizin tarlanızdır..."

HARS: Aslında ziraat gibi ekin ekmek demek olup ekin yeri, ekilecek tarla anlamına isim de olur ki burada bu mânâdadır. Bu ifade ile kadının kadınlık organı bir yere, erkeğin spermi tohuma, doğacak çocuk da bitecek ürüne benzetilerek bir istiâre yapılmış ve bununla Allah'ın emrettiği ekin yeri açıklanmıştır ki anlam şu olur:

"Kadınlar sizin ekinliğinizdir, siz onlara insan ve Müslüman tohumları ekip ürün olarak nesil, döl yetiştireceksiniz. Öyle ise tarlanıza (tarla anlamı unutulmamak ve ekin yerinden olmak şartıyla) dilediğiniz taraftan, hangi pozisyonda isterseniz gidiniz. Ve bununla birlikte kendiniz için ilerisini gözetip ona göre ihtiyatlı bulununuz, sadece şehvetinizi söndürmekle meşgul olmayıp geleceğiniz için salih ameller ile hazırlık görünüz. Ve Allah'a isyandan sakınınız da eğri yola gitmeyiniz. Ve biliniz ki, siz mutlaka Allah'a kavuşacak, O'nun huzuruna çıkacaksınız. Dolayısıyla yüzünüzü güldürecek şeyler kazanın da rezil olacağınız şeylerden kaçının."

(Elmalılı M. Hamdi Yazır, Kur'an-ı Kerim Tefsiri)

3) ilk taraf miras ikincisi ise evlenme konusu var! bağlantıyı çözemedim ama açıklayayım. islam'da erkek evleneceği kadına bir miktar mehir verir ve bunu evlenince isteyemez, evlilikte kullanmak için eşinden isteyemez. yani bu paranın veya malın kullanım hakkı kadına aittir. bu her evlilikte böyle olur ve erkekler kardeş eşine mal verir, kız kardeş ise mal alır. böylece eşitlenmiş olurlar. aslında erkek aleyhine olduğu görülür. kur'an- kerim'de de evlendirme konusunda zorlama yoktur ama evlenmenin daha hayırlı olacağı ile ilgili bir telkin vardır.
ilgili konu ile ilgili ayrıntılı bir yazı için: http://www.fetva.net/yazi...sini-ongoruyor-neden.html

4) "Onlar ki, müminleri bırakıp kafirleri dost ediniyorlar; onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Oysa izzet ve şeref, tamamıyla Allah'a aittir." (nisa/139)

yazarın söylediği şekilde bir şey yok.

5) ayrıntılı bilgi için bakınız:

http://www.sorularlaislam...midir.html?keyword=Fetret

6) islâm bunu getirmemiş, mevcut uygulamayı belli şartlara ve hukuka bağlayarak devam ettirmiştir. Devam ettirirken de iki durumu birbirinden ayırmış gibidir: a) Henüz evlenmemiş olanlara -bu âyette- bir kadınla yetinmelerini tavsiye etmiş, birden fazla kadınla evli olanlar için adalete riâyet edememe tehlikesinin bulunduğunu, bundan uzak kalmanın en uygun yolunun ise bir kadınla evlenmek olduğunu dile getirmiştir. b) 129. âyette ise birden fazla kadınla fiilen evli olanlara hitap etmiş, birden fazla kadın arasında adalete tam riâyetin mümkün olmadığını bir kere daha hatırlattıktan sonra hiç olmazsa adaletsizlikte, farklı ilgi ve muamelede ölçünün kaçırılmamasını istemiştir. 129. âyette şöyle buyurulmaktadır: "Ne kadar üzerine düşseniz de kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz; bari birine tamamen kapılıp da diğerini askıda imiş gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah'a itaatsizlikten sakınırsanız bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, engin rahmet sahibidir."

* Dört kadınla evlenebilmek bütün mü'minler için bir "emir" değil, bazı durumlarda tanınmış bir hak ve "izin"dir (Ruhsat).

* Birden fazla (dörde kadar) evlenen erkeklere de eşleri arasında "adâleti temin etme" vazifesi yüklenmiştir.

* Savaş ve benzeri, erkeklerin toplu bir şekilde yok edildiği hallerde, bakıma muhtaç ve ortada kalmış kadınların şahısları ve toplum adına ne gibi zorluklar ve zararlarla karşılaşabileceği ortadadır. Geçimini bir şekilde temin etmesi gereken kadın hangi kapıya, ne yüzle müracaat edecek ve nelerle karşılaşabilecektir?!. Bunun tarihteki en güzel örneği, ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'da yaşanmıştır.

* Erkeğin birden fazla evlenme hakkını kullanması, kadının nikâh esnasında ileri süreceği şartla kısıtlanabilir.

son olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım! Allah'ın dinini kötülemek istiyorsanız öncelikle Allah'ın kitabını en az bir kez okuyun ki sonra küçük düşmeyesiniz.
(bkz: allah diyen tirbison)
dünyadaki en kolay şeylerden biridir allah' a inanmak. bazıları her ne kadar inat edip, inkar etsede.
milyarlarin sozlesmesiyle sizofreni olarak gorulmeyen, en kutsal hayali arkadasa inanma durumu.
Mutluluk verir.
dinleri kabul etmek anlamına gelmez.
bombos hayati doldurmaya calisip kendini avutmaktir.
allah a inanmak, olmayan bir şeye, insanların kafalarında uydurduğu hayali, sınırsız güce sahip bir varlığa inanmaktır.
olsa da olmasa da inanmak gerek. sığınabileceğin, bir şeyler isteyebileceğin biri olmalı. hayata tutunmak için gereklidir.
tayyip'e iman etmektir.
Allah'a inanmak; emin adimlarla yürüyecegin bir yol olmasi,
Bütün dar ve zor günlerin sonunda mutlaka bir aydinlik ve refah olduğunu bilmek,
Korktuğun, Üzüldügün, kırıldığın ve bunaldigin zaman siginabilecegin sonsuz bir kudreti hissetmek,
Kudret sahibinden ölümüne korkmak ama korkunun milyon kati yaraticiya sevgi ve saygi duymak,
Yapilan güzel işleri insan takdir etsin diye değil de, rab benden razi olsun diye yapmak
Ve allah'in varlığına- birliğine iman edip huzurlu yaşamaktir o'na inanmak.
Öyle güzel ve anlatilmayacak kadar derin bir his ki, mutluluğun en sahicisini yaşatır insan'a.
Hamd olsun.*
Akıllı insanların yaptığı, ruh ve fiziken insana güç veren durumdur.
Dünyada dönen haksızlığı görünce artan gerçekliktir. illa bir yerde haksız adam cezalandırılmalı. iyi adam ödüllendirilmeli. Bu böyledir. Belki de bu afyonudur toplulukların isyan etmemesi için afyondur diyeceksiniz ama öyle değil. ALLAH Olmalı. Olduğuna inanıyorum. Hiçbir kötülük kimsenin yanına kalmamalı.
allahım inanılmazsın.
adem'in hiç sahip olamadığı bir meziyet.
yılmaz erdoğan'ın dediği gibi ' sana bakmak allah'a inanmaktır'

ben etrafa baktığımda gördüğüm güzel şeylerin tesadüfi bir şekilde olduğuna inanamam.
güncel Önemli Başlıklar