bugün

entry'ler (645)

murat gülsoy

Kendisini tanıma fırsatını yakalamış sayılı şanslı insanlardan biriyim. Çıkarmış olduğu kitapların tamamını okumuş, yaratıcı yazarlık kursuna gitmiş, atölyesine devam eden biri olarak yazıyorum. Yazıyorum çünkü 'yazmak' denildiğinde içinin ürperdiğini hissettiğim binlerce insan var. Yazıyorum çünkü nereden başlayacağını bilmeyen, yaratıcı yazarlık eğitiminin insana bir şey katıp katmayacağını merak eden, 'ben de yazabiliyor muyum?' diye kara kara düşünen, devam etmek için ufacık bir desteğe ihtiyacı olan, yaratıcılığını, kurgusunu yazıya dökemeyen, 'bu iş eğitimle olmaz, Tanrı vergisi' diye kandırılan, yıllarca kendisine gelecek olan ilhamı bekleyen, son zamanlarda eline geçen kitaplara sitem dolu 'ben daha iyisini yazarım!' diyen, binlerce insan. Peki Murat Gülsoy size yardımcı olabilir mi? Gerçekten yazmak da öğrenilebilen bir şey mi? Bu eğitim size ne katar? Murat Gülsoy yazabiliyor mu ki yazdırsın?
Evet size düşündüğünüzden daha fazla katkısı olacaktır, evet yazmak da öğrenilebilir bir şey! Hayatınız boyunca yazdığınız öykülerinizi okuyan, dinleyen ve anlamaya çalışan sayılı insanlar olacak çevrenizde. 'Nasıl olmuş? Nasıl olmuş?' sorusunu çekingen bakışlarınızla soracaksınız. Çoğu zaman sizi memnun etmeyen bu dönüşler, sizin için yazmanın ne demek olduğunu anlamayan insanlarca değerlendirilecek. Hiç yazmak istemeyen insanlar tarafından anlaşılmaya çalışılacak. Lakin bu eğitimi almaya karar verdiğinizde o ilk öykünüzü yazıp sınıfta okumaya başladığınızda sizin öykünüz başlayacak. Anlaşılmaya aday öykünüz! (Anlaşılmaya aday diyorum çünkü bazen yapmak istediğiniz şey çoğunlukla yazarken o şey olmaktan çıkar ve siz içinde kaybolursunuz, lakin Murat Gülsoy sizi anlar, kaybolduğunuz o karmaşanın içinde ışık tutar. Senin burada ne işin var demeden yol gösterir. Sen devam etmelisin demeden, pohpohlamadan destek olur.) Sınıfa ilk girdiğimde hissettiğim tek şey surların arkasında, (surlar diyorum çünkü kendisi insanoğlu ile arasına bu denli mesafe koymayı başarabilen sayılı insanlardan biri gibi geliyor) ne demiştim surların arkasında birinin varlığı, bu varlığa şahitlik edecek tek şey sesi. Kendinizi bir öykünün içinde hissetmeye başladığınız o ilk an işte bu. Gözlerimi kapatıp günlerce dinleyebileceğim bu ses, sizi yüreklendirmeyecek, vazgeç demeyecek, bir belirsizliğin içine atacak, kendi öykünüzü yazmak istiyorsanız zaten vazgeçmeyenlerden olmanız gerektiğini hatırlatacak. Sonra siz yazmaya başladıkça surlar yıkılacak. Birinin yazdıklarınızı anladığını görünce, yapmak istediklerinizi herkesin yüzüne karşı sizden daha güzel bir sesle anlattıkça, geriye sadece 'çok geç tanıdım' diyeceğiniz bir yazar kalacak. Tanımayı denemediğiniz, tek bir kitabını okumadığınız bir yazar. Surların gerekliliğinin kıymetini öğretecek bir yazar. Yazdıklarıyla yazmayı öğreten bir yazar. Sesiyle, tavrıyla, öyküye dönüşen bir yazar. Bu eğitimi bir tadım menüsü gibi hayal edin. Yazacağınız her öykünün tadına bakacak olan, sizler gibi yazmaya meraklı insanları ve yazma eylemi ile her türlü kavgayı gerçekleştirmiş bir eğitmeni düşleyin. Eleştirilerin iyileştiren yanını keşfedeceğiniz bir yer orası.
Yıllar sonra yazdığım bu entry bu başlığın altında daha anlamlı şimdi.
#yaratıcıyazarlık #büyübozumu #büyem #muratgülsoy

bu yazıyı babama yazdım

Seni seviyorum.

zahrad

Bir Adamın Aklı

Ağaca bakar - görmez ağacı - kendini görür
Yola bakar - görmez yolu - kendini görür

Yukarı bakar - yıldızlar var gökyüzünde -
Görmez - kendini görür

Ve aynaya bakar - görmez kendini -
-Selâm verir

sevgili

adına yeni yeni anlamlar yüklediğindir sevgili,
Çevrende adını koyamadığın o kadar çok şey varken.

fuzuli

Ey Fuzuli! Dilberibin geliş sebebi can almakmış meğer. Canımıza minnet! Şimdi dilbere can verip, şan alalım.

can yücel

Ne yormak istedim seni,
Ne de yormak kendimi.
Çok çalıştım,
Gitmeye de kalmaya da
ikisi de aynı acı, ikisi de rezil.
Daha öncede gitmiştim,
Ama böyle kalarak değil.

aşk

bir yerde okumuştum şöye yazıyordu:

Anne!!
O beni 'herhalde' sevmiş ama ben onu 'her halde' sevmiştim..
Sonra anlatılanlara baktım aşk bu dedim..

tuz

hiç kuşkusuz
tuzda garip kutsal bir şey var.
hem gözyaşlarımızda var
hem de denizde.. KHALiL GiBRAN

matruşka

Bazı insanlar Matruşka Bebekleri Gibidir,Tanıdıkça Küçülürler.

derinligine kimse sevgili olamadi

Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.

Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. 'Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.' Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni.Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim... O, yedek sevgili!

ulubey

http://www.ulubey.net/

kesinlikle gidilesi bir mekan, mantısı aşırı lezzetlidir.

pinhan

''Görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin. Çirkindir ya tırtıl,gönlünü çelmez. Görünenin ötesine geçmek istersen eğer, aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında. Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar. Lâkin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın.'' Elif Şafak/Pinhan..

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

sana sahip çıkmayan bir hayatta olduğunu düşündüğün o anlar.
çoğu zaman koruyucu bir elin eksikliğini yaşadığın, kirletilmiş mizaçlarla dolu insanlar ile karşılaştığın anlar.
suya, sabuna aldırış etmeyen bir kirliliğin dünyayı sardığını anladığın anlar..
bakşalarının acılarında kendini bulduğun an, yalnızlaşan kalabalığının gözlerinin önünde nasıl anlamsızlaştığına baktığın an..
kimsesizleşmiş insanlıktan ziyade, kimsesizleşmiş acılarının yükünü taşıyamadığın anlar..
babaya hasret olan kız çocuklarının, keşke sevse beni dediği anlar..
hayallerine sahip çıkarken, birilerinin hayallerine bile karıştığı, uğraştığı anlar..
Eğer hayallerin bile bu dünyaya batıyorsa, bunun adı yalnızlaştındır aslında..
acımasızlaştığın anlar.. en büyük yalnızlıklar; katılaşmış, acımasızlaşmış ellere sahip olduğun anlardır.. el bile açmaz artık.. o kadar kirlenmişdir ki avuçları, o kadar aldatılmıştır ki..
inancını yitirdiğin anlardır, yalnızlığın anlaşıldığı anlar..
masumiyetini yitirdiğin..
insanlığını yitirdiğin..
en önemlisi hayallerini yitirdiğin anlardır..

yalnızlığı tek cümleyle açıklamak

kirlenmiş düşlerin azabıdır, yalnızlık.

çocuk bayramında cezaevinde olan 2559 çocuk

insandır..

umarım hatalarını düzeltme fırsatları doğar ve her çocuk bayramında, her çocuk gibi kıpır kıpır bir telaşla bakarlar o gün hayata.. tatlı bir telaş ile..

huzur duyulan mekanlar

akşam karanlığında deniz fenerinin olduğu yer, işte tam orası.. huzur..

siyahın, gökyüzü ve deniz ile birleşmesi..

adı:huzur..

ait olmak

sahip olmazsan, ait olmazsın aslında durup bir düşünürsen.. nedendir bilinmez, sahiplik eki insanlara normal gelirken, aitlik bir o kadar düşündürür..
ama sahip olmadığın bi şehirde mutlu olamazken, ait olduğun şehirde bulduğun mutluluk gibidir bu kavramlar kimi zaman..
evet kimi zaman ait olduğun şehrin kötülükleri ile savaşmak zorunda kalmak aslında oda ayrı bir dert..
Sahip olmanın tadı başka damaklarda ama ait olmanın acısı bir o kadar başka..

sahip olmak için mi savaşılmalı, ait olmak için mi sahip olunmalı??
muamma..
en iyisi lugattan çıkartılmalı sahiplik ve aitlik ekleri..
sahiplenmek: kaybetmeyi getirdiği için..
ait olmak: kayıplar arasına seni ittirdiği için..

en iyisi onlardan habersiz bir şehirde yaşamak..

iyi hallerrinden fayda gelmediği için..

23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı

Bayramların en neşelisidir. Çünkü çocukluğumuzun bayramıdır ve büyüdüğümüzde sahiplendiğimiz bir bayramdır kendileri. çocukluğumuzu sahipleniriz bu bayramla o zmanki kirletilmeyen duygularımızı.. Tadı hiç bir bayrama benzemez.. her 23 nisan günü şiir okumanın anlamı farklıdır. Evet onlardan biri benim çıkıp mikrofonla bas bas şiir okuyan miniklerden biriydim hep.. (tabi sonraları kendimi aşıp 8. sınıfa gelince bile okuyordum, alışkanlık yapıyor inanın.. 7 yaşına kadar emen çocuklara nasıl bakılıyorsa 8. sınıfa gelmiş birinin şiir okumasına aynı şekil bakılıyordu).. ama olsun,

anlamların en güzelini yüklediğim bir bayram 23 nisan..

günümüz kadınlarındaki romantik erkek düşmanlığı

bunun düşmanlıkla alakası yoktur, ayrıca günümüz kadınları romantizmi abartan, cıvıtan erkeklere karşı kötü bir tutum içerisindedir ki bu doğrudur.
düşünsenize bir erkeğin hayatında bulunan aşırı romantik (cıvıklaşmış derecede) bir bayanın olması.. erkekler düşman değil midir böyle olanlara? düşman kelimesi burada karşıtlık olarak kullanılmıştır altını çizmekte yarar var..
ama siz bu durumdan yola çıkıp madem bu adam romantik bayandan hoşlanmıyor, o zaman dayak seviyor derseniz işte tam o durumda olduğunuzda komikleşmiş ve küçülmüş olursunuz..
insanların bazı tutumları hoş bulmaması onun aşırı zıt bir tutumla karşılık görmesi anlamına gelmez.
biri birşeyden hoşlanmıyorsa, burda bulunan mesaj, başka birşey yap, tam tersini yap, demek değildir.
hoşlanmadığı tutumdan kaçın kâfi..

diyelim ki gerçekten romantik erkeği sevmiyor, romantik erkeği sevmeyen kız pompa mı sever demek bu? *

edit: (bkz: doğruları söylediği halde eksilenmek)

hiçbir özelliği olmadığı halde sevgilisi olan kız

'Halife Harun Reşid birgün aşkları dillere destan olan Leyla ile Mecnun'un Leylasını merak edip huzuruna çağırtır. Kimdir bu Leyla,güzelliği gerçekten dillere destanmıdır diye. Nihayet Leyla Halife nin huzuruna çıkartılır . Halife Leyla'yı görünce hayal kırıklığına uğrar. Cazibesi olmayan sıradan kadınlardan birisiymiş Leyla. 'Leyla dedikleri bu mu Allah aşkına? Mecnun bunun neyine vurulmuş ki? Öteki kadınlardan ne farkı varmış?'der.
Bunu duyan Leyla sen Mecnun değilsin kider.Sen beni bir de Mecnun un gözleriyle görebilsen!

anlatmak istedğim tam olarak bu, özelliği olmadığını senin baktığın gözler düşünür, sevgilisinin gözü ile bakıldığında apayrı dünya vardır ki bunun adı sevgidir..

mecnun Herkese Leyla demiş, her şeyi Leyla bilmiş, Leyla ile uyanmış, Leyla ile yatmış, Onun bu cezbeli halini görenler hüzünlenmiş; Bir kuru kara kız için değer mi be Mecnun demişler, Bu Mecnun hitabı beyninde yankılanmış durmuş, Dönmüş ve onlara demiş ki; Ona kuru kara kız diyenler bir de benim gözümle baksalar ya!

ee mecnun olmak zor zanaat.. boşuna dememiş: Leyla yok, Leyla içimde, Yıllarca peşinde koştuğum Leyla -sol yanına vurarak yumruğunu- burada.. Bu bedende, bu ruhta.. Bu şekle bürünmüş kişi de kim? Benim Leyla, Leyla benim!

1+1=1