bugün

edirne serhattaki payitaht zirvesi vol 2

Edirne'de, nam-ı diğer serhattaki payitaht'ta, gerçekleştirilmiş bir güzel zirvedir.

Şehzade Sancağı Manisa'dan geLen ncLdLbz kardeşim ile, serhattaki payitaht'ın halefi, medeniyetlerin buluşma noktası istanbuL'dan geLen imhotep, imper ve muLayim ağabeylerimin katılımı ile şenlenmiştir bu dostuluk ve kardeşlik ortak paydasında buluşan zirve. cumartesi ve pazar günleri öğle saatlerine kadar Trakya Tarım işLetmeLeri BaşkanLığı'nı ifa etmem gerektiğinden zirvenin bir kısmına vakıf oLamamanın derin üzüntüsü içerisindeyim. Zirve sonrası, fotoğrafLarın tümünü görünce de benim buLunmadığım anLarda daha çok eğLendikLeri gözüme çarptı zaten. Neyse...

Zirve kafiLesi hiç zorLanmadan oteLi buLup yerLeşmiş, bununLa da yetinmeyip SeLimiye Camii'ni tavaf etmeye başLamış idi ben vardığımda. SeLimiye Camii'nin bahçesinde huşu içerisinde kucakLaştık misafir dostLarımızLa. Sabetayist oLduğu konusunda eLimizde önemLi deLiLLer buLunan imhotep ağabeyim, mulayim ve şahsıma dönerek "haydi canLar, biz öğLe namazımızı eda edeceğiz. Siz de gidip bir yere oturun." Diyerek iLk şoku yaşattı. Üç uLvi şahsiyet öğLe namazLarını eda eder iken biz de iki adaş muhabbetin dibine vurduk ortamLarın hasında. Daha sonra bu üç uLvi şahsiyet de bize katıLdı ve bir müddet geyik döndürdük. Yok efendim budu az pişmiş, yok efendim biraz da sırt böLgesini pişireLim derken orta büyükLükte bir zamanı öLdürüverdik. Zirve programında bahsediLen güzergahı izLeyerek camiLeri gezdik. Bir Edirne evLadı oLarak bu camiLere iLk kez giriyor oLmanın verdiği tedirginLiği atLattıktan sonra, şahsımın giymesi gereken rehberLik yeLeğini imhotep ağabeyime kaptırmanın acısını yaşadım. içinde buLunduğumuz, etrafından doLandığımız, uzaktan sezinLediğimiz her tarihi eserin, her bir karesi hakkında engin biLgiLerini aktardı bizLere. Gururum bir miktar kırıLsa da imhotep ağabeyimin engin tarih biLgisi karşısında kendimi büyüLenmiş bir vaziyette buLdum.

Zirve programında da bahsettiğim üzere, Edirne küçük bir şehir ve şehir merkezindeki her yer yürüme mesafesinde yer aLmakta. Bunun verdiği gazLa kiLometreLeri adeta bir yıLan gibi süzüLerek katettik. imhotep ağabeyim hariç hepsinin yamacına sokuLup "asLında böyLe değiL bu. Hep yanLış anLatıyor. Morartmak istemiyorum neticede yaşını başını aLmış, bir ayağı çukurda bir insan." gibi nifak sokucu cümLeLerLe madara oLmuş oLmanın verdiği fesatlık güdüsünü birLeştirerek ibnelik yapmaya çaLıştım. Ne yaLan söyleyeyim sayın okur, bugüne dek hiç duymadığım biLgiLere sahip oLdum. Bu açıdan, beni madara etmesine rağmen imhotep ağabeyime teşekkürü bir borç biLirim.
-aynısını manisa'da yapmayan cemsbg de ibenin önde gidenidir yaLnız-* Neyse efendim yıldırım semti'nde bulunan ikinci bayezid külliyesi gezimizin bitiminde piLimiz bitti. Taksi vasıtasıyLa trakya'daki ilk Mevlevihane olduğunu imhotep ağabeyimizden öğrendiğimiz Muradiye camii'ne geçtik. eee zirve programında "Edirne içi tüm uLaşım giderLeri imhotep tarafından karşılanacaktır" ibaresini boşuna koymadık. "Edirne şehir merkezi'nde her yer yürüme mesafesinde" teLkinini aLan imhotep'i faka bastırmıştık. Rehberlik hususunda yediğim goLe karşıLık son derece önemLi bir goL atıyordum bu uLaşım giderLerini arttırmaya çaLışarak. Muradiye Camii gezimiz esnasında ikindi namazını müteakip fotoğraf makinesi ve cep teLefonLarında şarj sorunu baş gösterdi. kafiLe yine taksi vasıtasıyLa oteLe dönerek iki saatLik şarj moLası verdi.

MoLanın ardından tekrar buLuşup daha önceden kazık hesap gerçimesi için ayarLanan LaLezar Restaurant'a doğru, "Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek / Dağlardan çektirilen kalyonlar çektirilecek. / Elde sensin dilde sen gönüldesin baştasın / Fatih'in istanbul'u fethettiği yaştasın / Delikanlım, işaret aldığın gün atandan / Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan / Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan." mısraLarını makamLı bir şekiLde icra ederek yürüyüşe geçtik. yürüyüşün 267. metresinde kafamı arkama çevirdiğimde 33 kişi olduğumuzu fark ettim. Duyan gelmiş, fethe hazır ve nazır bir vaziyette yürüyordu ardımızda. GidiLecek yoLu kabaca hesapLayarak, bu hızda gidiLdiği takdirde restauranta 8963 kişi oLarak girmemizin işten biLe oLmadığını fark ettim. Şeytan, imhotep karşısında 2-1 üstünlük sağLayabiLeceğimi söyLese de, muhabbetin içine edecekLeri aşikar oLduğundan dağıttım ibneLeri. Tarihi Tunca ve Meriç köprüLerini geçer iken bizim misafir dostLarın teLefonLarı postahane teLefonLarını geçmişti. "uLan bu kadar çevresi ve seveni oLan insanLar neden benim gibi asosyal bir ezikLe buLuştu ki?" diye düşünürken, teLefonun diğer ucundan biri beni istemişti. Aman tanrım yıLLar sonra iLk kez bir iLetişim aracı vasıtası iLe biriyLe iLetişim kuracaktım. Arayanın düşünenadam oLduğunu öğrenince moraL seviyem ":)" seviyesinden ":'-(" seviyesine geriLedi birden.* eL mahkum konuştuk. maLum insanLarı kıramayan, herkese iyiLik yapmak için çırpınan, çatık bakışLarı iLe süsLü yemyeşiL gözLerinin ardında mangaL gibi yürek taşıyan biriydim. -öhöm-

Neyse efendim, sanaL rekLam uyguLamamızı şimdilik terk edeLim de, gecenin rengini aktarmaya çaLışaLım. Restauranta vardığımızda hemen yan saLonda düğün oLduğunu fark ederek öLmek istedim adeta. Meriç Nehri'nin kıyısında, kendi aramızda keyifLi bir sohbet ve rakının dibine vuracak oLmanın şevki bir anda yerLe yeksan oLmuş idi. maLum, edirne'ye özgü oLsa da 9/8'Lik havaLar insanın kafasını hunharca ütüLer beLLi bir süre sonra. Daha önceden şahsıma sözü oLan ncLdLbz'nin ani çark edişi ile ikinci sarsıntıyı yaşadım. KarşıLıkLı rakının dibine vuracağız zannediyordum ki, adam mümin çıktı. Biz de muLayim ağabeyimLe burgaz yaş üzüm rakısının dibine vurduk. Hain ncldlbz hemen yanında oturan imper ağabeyimle fısır fısır dedikodumuzu yapsa da umursamadık tabii ki. mezesiyLe, yemeğiyLe, rakısıyLa, koLasıyLa, LavaşıyLa, tereyağıyLa mideyi, öLümcüL muhabbetLeriyLe gönLü doyuran güzeL bir yemek sefası yaptık. Yemek esnasında sözLüğe canLı bağLantıLar kurduk tabii ki. Tam da biz 5 faşist Edirne serhattaki payitaht zirvesi vol 2 sayesinde vur patlasın, çal oynasın eğLenirken, sözLük komünistLeri moderasyona uyarı ve talepLer başLığı iLe muhtıra vermiş ve manifestoLarını buLdukLarı boşLuktan istifade ederek yayınLamışLar. Faşist sayısındaki azaLma da bu arkadaşLarın at koşturabiLecekLeri aLanı genişLetmiş ve sözLüğe damgaLarını vurmuşLar. Biz de ne yapsak, ne etsek diye düşünürken "uLan hazır sınıra 5-6 km uzakLıktayız, %40'ımızın kafası güzeL, mehter marşlarını da biLiyoruz. Neden yunanistan'ı fethetmeyeLim?" şekLinde gaza geLerek zengin kaLkışı yaptık mekandan. imhotep ağabeyim iLe muLayim ağabeyim hesabı ödediLer. kendi hesabımı imhotep'e ittirerek 2-1 öne geçtim ama o farkında değiLdi tabii ki. Karaağaç semtimize doğru bir kısrak başı gibi... dur Lan frekans karıştı. Yunanistan iLe aramızda sınır teşkiL eden PazarkuLe sınır kapısını bünyesinde barındıran Karaağaç semtine doğru uzanan orijinaLLiğini kaybetmemiş o tarihi yoLda düşe kaLka iLerLerken, bizden görünmesine karşın asıl düşmanımız oLduğunu anLadığımız Lynyrd nickLi yazara hep beraber "Lynyrd sen bir şerefsizsin" deyu çemkirdik sms zımbırtısı vasıtasıyLa. Faati kardeşimi arayarak durumu biLdirdik ve gazamızın mübarek oLması için dua etmesini istedik. "Ey şanlı ordu, ey şanlı asker / Haydi gazanfer, umman-ı safter / Bir elde kalkan, bir elde hançer / Serhadde doğru ey şanlı asker. / Deryada olsa herşey muzaffer / Dillerde tekbir, Allahü ekber / Allahü ekber, Allahü ekber / Ordumuz olsun daim muzaffer." diye yeri göğü inLetirken ormanın derinLikLerinden büyük bir kurt sürüsünü başımıza topLadık. Şahsen böbrekLerimden adeta adrenaLin sıçtığımdan doLayı, bu yanımızda oLması gereken dört bacak ve güçlü bir çeneden müteşekkil kurt sürüsü üzerimize saldırdı. Neyse ki imhotep ve imper ağabeylerimin doğa üstü güçleri sayesinde bu beladan da yırttık. SaatLer tam bu noktada takriben 23:15'i göstermekte idi. Birden annemin "oğlum uyan artık." sesi ile irkildim. Saate baktım 07:00'ı gösteriyordu. Başımda anlatılmaz bir ağrı, odamda kesif rakı kokusu. Bayılmışım herhalde. Hayatımın 7 saat 45 dakikalık böLümü böyLeLikLe gaip aLeminde yerini aLdı.

yine Trakya tarım işleri başkanlığı görevini ifa etmek üzere makamıma geçtim. Saat 15:00' kadar zirve kafiLesinden uzak kaLdım ne yazık ki. Bu yüzden ne kadar bedbaht oLduğumu daha önce de ifade etmiştim. kafiLeyi oteLden çıkmak üzere iken yakaLayıp en azından uğurLayabiLmek için yanLarına gittim. Bu arada ne ara geLdiğini biLmesem de dusunenadam da kafiLeye katıLmış idi. Ulusoy firmasına ait 16:30 edirne - istanbuL seferini yapan otobüsün kalkış sesi ile bir zirvenin daha sonuna gelmiş olduk.

Zirveye katıLan, muhabbetLeri iLe gönLümü şenLendiren, gösterdikLeri dostLuk ve iLgi iLe bir ömür unutmayacağım ağabeyLerim imhotep, imper ve muLayim iLe kardeşim kadar sevdiğim ncldlbz'ye ne kadar teşekkür etsem azdır. buraLara kadar geLdiLer ve gönüLLerini açtıLar. Ayaklarınıza, yürekLerinize sağlık. Bir başka zirvede görüşmek üzere esen kalın.