bugün

entry'ler (79)

ekşi sözlük e kafa atan sözlük

bir zamanların eko sözlük ünü bilenler bilir. yapısını, samimiyetini. ve bu sözlükte o yönde ilerlemekte. o yüzden bu gibi yapılanmaları sevmişimdir. benim de yazdığım, güzel oluşum.

altarnatif bir sözlük.

bir yazarın sabit okur kitlesi

'bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyim''ine paralel bir kitledir kannımca.

yani, duygusal, ya da çıkarcı olsa da hemen hemen her yazarın hoşuna giden, okur kitlesi, ya da arkadaş ortamı..

kendi açımdan söyleyim, yazma kabiliyet olsa da olmasa da, istisnasız tek ortak yönleri, iyi birer tespitci olmaları. çünkü, yazım tarzım olarak, çok çok dipte birisi olarak, buna ''rağmen'', eğer takip ediyorlarsa, cümlenin başında, bir de sonunda okumanın yetmeyeceğini, çoğu zaman ortayı da okukup, asıl söylemek isetdiğimin, orda olmasını bilmelerinden ötürü. ya da ironilere bir nebze de olsa aşina olmalarından ötürü, takip eden yazarların bir çoğu inanılmaz, gözlemci, tespitçi..

zaman zaman, sıılıp, hatta ne yaptığımı kaybedip, kendimi bulama ya da bir başka pencereden kendime bakma adına, yorum isetdiğimde, aleni belamı sikebilecek kadar, keskin gözlemlere sahip oluyorlar. öyle ki bazen, rahat rahat kendime bile itiraf edemeyeceğim, özelliklerimi, iyi ya da kötü yönlerimi bir anda vuran, yazarlar. bu yönde olmaları benim açımdan çok büyük bir şans.

mesela, okunma olarak, misal böyle arada cümlenin ortasında kopuyor olmama rağmen, mesela şimdi, buradan kesip, bir kaç dakika, en sıkıcı konu neydi lan, hah, organik kimyadan ya da türkiye ekonomisinin, reel sektörde, özellikle bankacılık açısından son yıllardaki şusunu busunu anlatsamda, bazen iyi bir küfür savursada, okumayı yarıda bırakmayan bir okur kitlem var..

hızlı yazımdan, ve çoğu kez internet cafelerden girişimden ötürü, eksiltili, devrik cümlelerime, olanca harf hatalarıma, ve başı sonu belirsiz olabilen insanı fena yoran yazılarıma rağmen, yine de okuyan bir kitle.

sadece yazı olarak olsa yine iyi, andreas tangen, karakteri olarak da insanı fena yoran, nazı, siniri, şunu bunu hiç bitmeyen, birisine ''katlanmak'' ta çok zor oluyordur sanırım. mesela, çoğu zaman, bırakacağını sözlükten bildiren birilerine, çok sert fena kaysamda, gün oluyor, ühüülü bir giriş cümlesiyle, ben gidiyorum diyebiliyorum. ya da ilk bata entrylerini çok güzel bulup, bu güzel sürekliliği anormal biçimde can sıkmasından ötürü, birden eleştirmeme, ortada bir şey yokken alışık oluyorlar bir çok kez.

serkeşst, sağı solu belli olmayan, pimi çekilmiş bir bomba. dahası bazen, ''samimiyetttt'', dürüstlük gibi yırtınırken, bunu bazı zamanlar en az kullanan, kendi içinde çelişkili, ve kendini beğenmiş, huysuz bir ite katlanmak zorunda kalıyorlar.

o yüzden, bu kadar, sinir, inat, tutarsız bir yazarı takip ettiklerinden enteresan bir hal oluyorlar. daha önce hiç ihtimal vermeyeceğim, görüşü zıt, hatta bana arada da giyrirmiş bir yazar çıkıyor ve bir uçarı yazıma karşılık anından, hafız şu şöyleydi, seni takip eden birisi olarak, şöyle demen sana uymamış, ya da bu sen değilsin gibi, beni şaşırtabilen, enetresan ''deli'' bir kitle var. yazar ''Deli'' okur, ''deli'', yani bir trajik komedya da akıyoruz hep birlikte.

dahası, beni sevmediği halde, okuan, takip eden, ne yorum yapan, ne oy veren, hatta aradaa da eksi verip, daha çok nefret eden ve her nefretinde bir parça daha okuyan yine garip bir kitle var. iyi bilirim, bir kaç sözlükte, nereye gitsem, beni bularak, dahası her zaman sevmemiş biri olarak, bir yılın sonunda, artık yakın olarak seviyorum diyen, yine bir başka ''deli'' grubu.

tutarsızlıklarımı, çok bilşmişliklerimi, bazen aşırı çocukluklarımı bir şeye veren, değişik bir okur kitlesi. gerizekalılığıma veriyor galiba pezevenkler. mesela daha şu sözlükte yazarsam ya da şöyle yaparsam beni hoplatsınlar diyorum, sonra tekrar yapıyorum, yine de bana küsmüyor. ya da direk ona karşı, çoğu zamanda haksız olarak, bir anlık bi şeyle saldırıyorum, hatamı örteliyor ve yine de bi şey demiyorlar. beni başka şey olarak görüyor galiba pezevenkler.

dahası en çok belki de kadınlar ve kemalistlere saldırsam da yine en iyi takipçilerim, en sağlam takipçilerimin onlardan olması anlaşılır gibi değil. ulan, el birliğiyle deli edeceksiniz beni.

bu arada, buraya kadar yazdığım yazılarda bi şey sezdiniz mi? hani, şöyle, hafif meşrep kızların, tek kötü yanım, insanlara çok iyilik yapıp, güvenmem şekilli, çok kötü yanlarını!, söylemeleri gibi, esasında aralar da da kendimi övdüğüm, sikik bir iş.

neyse ya böyle işte, görüyorum gözleriniiii, her an rüyamdaaaaa, seni seven gönlüüümmmmm, sanki bir suuu ( böyle bir gerzek şarkı yok ve osla da söylemezdim, senin gibi, oğlanlığa meyillilerin hoşuna gidebileceği bir tarz bu!)

bir ayzarın bir okur kitlesi, aslında bir parça da yazarı oluşturan, kimi zaman yönlendiren, hatta yaratan. o sebeple, herkes okuru oranınca bir şeyler olabilir bir parçada.. sabit olması, çoğu zaman güzelken, kendini yenileye bilme adına, esnek bırakmak ta kendi elinde..

türkiye de hali hazırda olan askeri vesayet

bir an önce, yumuşatılması, ya da bitirilmesi gereken vesayettir.

hiç, referandum ağlaklıklarına girmeyin, önüne 28 tane alakasız madde düzmüşler bunlara, evet, ya da hayır diyecek birisi değilim.

ama şu, e-muhturaların, saçma protokol düzeninin, bir sona erdirilmesi gerekiyor.

bunu yaparken de, askeri oraya buraya çekerek, yandaş yaparak, ya da halkla karşı karşıya getirerek değil, samimice yapılan bir iş olmalı.

sorgulanamayan ''yaş'' kararları, hele ki, hakimin, savcının, hatta katipin dahi asker olduğu, ne kadar adil şaibeli, askeri mahkemelerin, bir yoluna sokulması. bir şeyleri sadece askere emanet edecek kadar aciz olmamalıyız. askerden darbe beklemek, askerden adalet beklemek, ya bırakın artık bu işleri, askerden sadece, askeri görevler beklenmeli, siyaset, ya da diğer türlü işler değil.

ya da askerin, halka müdahalesinde çoğu zaman işi ne? yardım falan olur da, üç aylık silahlıları, bir de bazen vur emri vererek, her taşkınlık yapılan olaya hangi akla hizmet gönderirsin? olağan üstü hal falan olur da tamam deriz.

ama bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim, güvenilirliği bu denli zayıflamış polis teşkilatına da pek güvenilmese de şimdi için olmasada belki sonra, sammice yapılan işler için neden olmasın? yoksa, gayet tabi askerin içinde de şunun içinde de velhasıl insan denen varlığın içinde, her azman bir kötü yan olabilir.

ama bunu sürekli ertelemek, şimdi olmaz, sonra sonra sonra dedikçe de, ve o sonrada, abzen nerdeyse 80 yıl belki çok daha uzun olduğundan, şimdiden başlanarak bir şeyleri yapma yoluna gidilmelidir.

ortalama bir rütbelinin havasına bakın, dünyaları ben yarattım haline, kimse bana elleşemez haline. taşrada, cahil bir ihtiyar, bir uzman çavuşun dahi bazen karşısında tir tir titrer. yapmayın bunu, askere-millete. daha ötesi, o ihtiyarın da, uzamanın ya da karakol komutanı astsubayın da durumuna düşmeyin..

gerçek manada, ama rejimle şunla bunla uğraşmadan, yandaş-karşıt olunmadan, ülkenn halen bile bazen, askeri vesayette olduğunun farkına varılarak, bir an önce, her manada sivil vesayete geçilmelidir.

20 li yaşlarda buz devrini izleyen tuhaf insan

bu hikayenin kahramanı da ben oluyorum.

aslında bunu başka biri yapsa, yüzde doksan taşşak geçecekken, aynı hali benim yapmam üzerine, maruz görme yavşaklığımdan utanıyorum. bu arada, bu lafı ayak lafı yapan fazıl say açıklamasından da utanıyorum..

evde oturdum izliyorum, annemler falan hep bir dalgada. klasik kaynana çekiştirmeleri.

ya bu anismasyon gerçekten çok başarılı olmuş. mesela, diğerleri gibi sadece, çocuklar için yapılmamış gibi. ya da sadece çocuklar için yapılmış, çok ticari, işlere gömülürek olmamış gibi,

enteresan, her insanın beğenebileceği ve izleyebileceği bir film.

ikinci filmini de izledim, üçüncüsünü görmedim.

daha yeni de fox ta olacak galiba, yine aynı filmi izliyordum. birincisini, mimikler, diyaloglar falan cidden güzel.. ayrı bir, izlenirliği var, acayip insanı bağlayan.

cool adam

offf, yeminle daha yeni, gördüm birbirlerinin nick altına yazmışlar, direk belli ediyor, samimiyetsizliği, düşüklüğü, göz kırpmalar...

lan bu adamların, yanına kernel i de ilave et, hatta morganize işler ve bir tane daha vardı, adı ha, bluvele, hepsini topla, andreas tangen in sol taşşağı kadar yazar etmezler. (bu arada o nasıl bir şeyse öyle)

gerçekten acıyorum hallerine, düşmüşlüklerine. bir kaç yazar göt kaldırması sonucu, dahası tamam, arada olur da, bu denli de düşülmezki arkadaş.

toplanıp sözlüğü terk etmeler, birbirlerinin ağzından yazmalar, tamam çook çoook koomik şeyler, hemde çok, ama ya burada halen akllı başında kalabilen bi kaç yazar da olsa var, hafızlar etmeyin eylemeyin.

yeni numarada bu olsa gerek. tamam arkadaşlık ilişkileri falan olur da, böyle ilkokul çocukları gibi tavırlar da, hocam, taşşak geçtiğiniz sürü kadar size de yazık.

başlığa bak, savaşı, işlere bak, offf, devaammmm gerçi, ne desek, çekemiyor, kıskanıyor ondan olacak, herkes kendisini belli ediyor işte.. oynaşın böyle, ne güzel!

entry silmeyi yeni öğrenmiş zıpkın moderatör

entry silmeyi yeni öğrenen zıpkın moderatördür. hahaha, ya nasıl da düzgün bir başlık di mi, hele bu gibi yazılarda ne gerekli. ilk enrty tanım niteliğinde olmalıdır. offf, kendimi hayatmda hiç bu denli zeki hissetmemişimdir.

sözlük fortmatı, çaylakken herkesin yazdığı kısa, basit şeyler yazma, yazarken neden herkes gibi yazmıyorsun uleynnn, al bu entryin silindi, denen şey değil mi? yok, abicim haddime mi sizden daha iyi bilmek formatı, hatta sikiyim formatı, argoyu, hakareti sizden daha iyi bilmek haddime mi? affet ya mod, affet ya mod.affet ya mod...

daha önce binlerce kez aynı şeyi, yapıp binlerce kez orgazm olsada, aman orgazm mı dedim, ya şimdi o kelime hakaret miydi ya, hani cinsel bir kelime, ve dahası kadın boşalması, ama türkçe de böyle tamlamalar da vardı, tüh, geri alıyorum, zevke gelen diyelim, o zaman da günaha gireriz, mazallah, neyse cümleyi tamamlama da şart, uff ne zor iş ya, olan, zıpkın genç, her sildiği yeni entryide de aynı şevki duyuyor. off, meslek aşkı bu olsa gerek!, koçum benim, yürü be.

e bi hata olmuş ki silmişik, yoksa sana düşman mıyız, sen kimsin ki hebe hübe.. vay be zihniyette ne güzel, off, tamam işte, ''benim memurum işini bilir'' yani hatanız olmaz, siz insan mısınız ki hata yapasınız! hatayı insanlar yapar, siz başkasınız.

enrty silindi amenna, tek yazan şey, ''sözlük formatına aykırı'', peki neresi aykırı, belirtilmemiş. neye belirtsin ki, ''beyim biliyor'' zaten, sen bilsen ne olacak bilmesen ne olacak... dahası, kim sildi belli değil, birine diyorsun, ya yarım yamalak bir cevap veriyor, ya da hiç cevap alamıyorsun bir kaç ay. yazı sikiliyor sadece onun dışında herşey normal.

bu kadar, ucuz olmamalı ya, cidden.. özen herkes için iyiydir, bir kimse için değil.

öyle ki seri halde, entry silen zıpkınlar var. ayy, ibneye mi çağrıştı bu kezde, tühhh. hani sözlükte seri eksileyen yazara ibne deniyordu ya. ama, yok moderatörlerin büyük ihtimal göt delikleri yoktur, nasıl ibne olsunlar! yani durumu kurtarıyoruz. yazardan ibne olur ama moderasyondan olmaz, ibnelik kötüdür, moderasyon için olmasa da bazı yazarlar için denesi kelimedir. tutarlılık bu olsa gerek!

sonra bu zıpkın, zıpkınlığının şehvetiyle bir gün bakıyorsun üst üste, 10 entry silmiş, ama tek bir uyarı falan yok. bir gün, bakmışsın seni çaylak yapmış, silik yapmış, tuhaf olanı, tek bir entryini bile silmeden. adam, desinlere bari birini, ''öylesine'' siler, sanki yapmadıkları iş..

bu durum sonra, ''sözlük formatı'' oluyor. esasında, ''sik keyfi'' diye adlandırılması gerekirken. ya da, pardon şöyle de olabilir, uygun annelerin, ben içinde biriktiriyorum, şimdi bi şey yapmasan da ondan sana kızdım haaa! halleri.

off, çok söyelenecek söz var, bu zıpkıncıklar hakkında ama bir şeye yarar mı bilmiyorum. bir de işin ucunda laf ziyani, olma durumu var, hani mevlana nın, her söze cevabı deyişi gibi.

o yüzden, bırakacaksın, zevkini alsın, zıpkıncık, sen yaz götünü yırt, adam, bu çok tepki aldı, buna şu kısım kızar, şu şöyle, armudun sapı, üzümün çöpü diye silsin, en iyi yol bu oluyor.

seni zıpkın seni!!

sözlük yazarlarının bazen çok abartması

ben ve bir çok kişi, sözlüğü, herşeyi..

burada bulunan her yazarın, en az biz kadar samimi olduğu gerçeğini atlıyor, başka şeyler peşine düşüyoruz.

kendi, fikrine uygun değil diye, bir yazrın slinmesini istiyor diğer kişi. ya misal, ülkücü, solcu ya da nurcusun. ya da ne boksan. düşün, bu farklılıklar bağlayan bizi sözlüğe. hiç bir farkın olmadığı (şekil) olarak, yerler var, siteler var, isteyen bıraksın oraya gitsin. kaldı ki beş parmağın beşi bir değilken. biraz, önce kendimize baksak bazen, karşıya bakmadan önce. kin kusmadan önce.

bir şeyleri tamir etmek, yıkmaktan çok daha zor, evet, ama çok da insancıl, önemli.

bir yazar hakkında olumsuz bir yorum yaptın, haksız, ya da kırdığını anladın. ya da bir görüş hakkında. silsen, düzeltsen, ne çıkar? kaçmak olarak addediliyor, aksine üzerine gitmek.

sana çarpıp, dönüp özür bile dilemeyen, hatta ne özürü, üstelemeye dahi kalkabilen bir çok gerzek var zaten, hani senin özrün, gönül alman, bir şeyleri tamir etme büyüklüğü..

çoğu zaman lafta kalıyor bir çok şey.

sadece diğerine kızdığı için, iki moderatörü, yazarı birbirine bileleyen yazarlar var. lan ne anlayacaksınız, herkes etten sinirden. nice, kardeşler düşman kesilmişken, şu platformda, iki kişiyi birbirine düşürmek elbet kolay, esas olan, o değil. yoksa, daha gençliklerinin en deli çağlarında, bazen düşünemeden hareket edenlerin, olduğu yerde, fitne kolaydır..

bkz yazarlarının hepsi gitsin diyen zeki troller var!, ulan dallama götünü yırtıyorsun yazına bir yorum gelsin, oy gelsin diye. artı ya da eksi. hal böyleyken, onlar olmasa en çok zarar kime dokunacak? tamam, dalgasına olur ama ciddi şekilde böyle düşünen epey gerzek var. sonra trollerin hepsi gitsin diyen bkz yazarlar. uzun yazan düşmanları kısa yazan düşmanları.

ulan akıl var mantık var, bazen sadece kısa şeyler beklerken, bazen daha tatminkar şeyler bekliyorun. ciddi, manada, yazılan herşey ama herşey sözlük için bir kar. tamam, senin yolun, 99 kişiye uygundur, onunki 1, bırak o 1 de olsun, farklılık, zenginlik olsun.

ne bu rabbbena, hep bana durumu.

ana avtar küfürler, türlü sövüşmeler, kuyu kazmalar. ulan şu amına koyduğum yerinde hepimiz vakit geçirmek için geliyoruz. kimisi sevgilisinden ayrılmış, kimisi bir şey arıyor, acil bilgi, yakın arkadaşının ölümüne üzülen, komiklik arayan, bazen hüzün bekleyen, kafa dinlemek isteyen, hikaye isteyen, kısa komik sözler bekleyen, her türlü istek. en büyük yanlış, bunun teke indirilmek istenmesi. o da düşünün herkesn teki, aslıda başkayken.. nasıl olacak bu iş müdür?

çoğu zaman yazar etrafında dönüyor bu çark. ulan, esas olan yazı, yazar ne? tamam arkadaşlık ilişkin olsun ama ilkokul çocukları misali, cephe almalar, isme göre not vermeler...

ucuz işler, arkadaş ortamını da abartmamak gerekir. olması gereken gibi, esası yazı olarak kabul ederek bakmak gerekir. çok beğendin bir yazı, ama nicki gör eksi ver, ya da aradaşın diye, eleştirmemek, terste bilsen, arkadaşlığımıza zarar gelir diye konuşmamak. işte o zaman biter arkadaşlık, çıkar ilişkisi yana kar kalır. ve önemli olan, ''yazıyı'' sikmiş olursunuz.

herkes tamam severek, tamam beenerek, bakacak, ama tek bişey kötü olur. fazla, ''abartması'', sevgiyi de kini de.

sonra, bir yazarın tüm entrylerini sıradan eksile. en büyük hakkın hafız, ama inan sadece oku ve eksile, çoğu kimse şikayetçi olmaz. ve sende kendi acizliğinden yapmaış, hakkın olarak yapmış olursun. tm entrylerini eksile, helal olsun, ama bi kaç saniye de, 20 yazıyı eksilemek te çok absürd.

bir çok kişinin ilk baktığı şeylerden birisi, ben butonu. artı ve eksi oylara bakma. tek manası ne kadar, okunmuş olduğunu bilmesi. ama bunu yanlış kullanmak, meselenin içine etmek oluyor. bazı yazarlar, kesinlikle ben değilim, isteyen full eksilesin, artılasın ya da ne yaparsa yapsın, ama bazı yazarların eksi alınca fena morali bozuluyor. morali bozuk oldu diye, eksilemeyeceğiz mi abi? değil işte, eksile hakkın yine, ama en az bi kez okuyarak, gıcıkığına değil..

ya da bir yazar bi şeye kızmış ben gidiyorum diyor. doğru güzel şey değil, ama siktir gittt yazmak ta olgunluk değil. yüzde doksan, senin için yazmamıştır o yazıyı da zaten. ya da birini gaza getirip kuklan etmen. bırak, belki biraz ayrı kalması iyi olacak. ya da birine sataşmaması, en azından sadece senin için.

çoculaşmayın ya bunlar ne!

az oy aldım diye az oy vermek. ya seni inan küçültmez, hatta benim gözümde büyütür. sen deize at yemini, bilen bilir, merak etme. o bana yorum yapmadı ben ona niye yapıyım, al işte. ya da bana döşemiş, dur bende hemen giydiriyim, dur be hacım ya, bi solulan, sağlam kafayla düşün, sonra ne yaparsan yine yap.

tüm yazarları en az kendiniz gibi görüp, yerine göre, günde 10 saat online oluyor benimsiyorsa, sizde, bende bir kez daha düşünmeliyiz, tepkileri, olumluları ya da olumsuzları. sadece anlamaya çalışmalıyız, art niyetsiz olarak, sonra herşey zaten olacaktır. haat da olacak, hak da, haksızlıkta. ama abartmamak kaydıyla, bir şeyler yapmak önemli.

yazarların en çok silmek istedikleri yazar

bir kez bile, olsa, imkan olsa da şöyle güzelce bir silsem dedikleri yazardır.

şimdilik, yok, ama olmaması için de bir neden yok.

internet cafede entrysinin okunduğunu gören yazar

bir kez şahit olduğum enteresan durum, kısa bir göt kalkması olsa da, bir şey demeden geçtim, okuyan kızdı, birazda onun etkisiyle, normalde, kadınlara karşı ilk konuşmalarda, epey zorlanan birisi olarak, yanına geçip, aa bu entryi yazan aslında bendim demek, zor oluyordu.

bayramlarda ensest ve eşcinsel ilişkilerin artması

bayramın tek kötü yanı, daha doğrusu ensestin bazı halleri hariç, eşcinsel olarak kötü yanı.

bu gibi, bayramlarda düğünlerde, seyranlarda, daha önce hiç karşılaşmadığın, sana son derece yabancı birini karşına çıkartıp, aha oğlum, bak bu, dayının dıdısının kuzeni diyip, seni öpüştürmeleridir.

ya, bugün ev biraz da kalabalık, sorun değil annecim, nilo( 5 dk da samimi olunmuştur artık), ile ben, benim odada kalırız, ne de olsa, kuzen, bacak bacağa laptopu açar, biraz film izler, sonra da kardeş kardeş yatarız!

kimse kendisini kandırmasın, birinci dereceler hariç, daha önce hiç tanımadığın, aşina olmadığın, akrabalığın sadece, köprüden geçerken kan bağından olduğu, dahası ne dine, ne de ahlaka, evlenme için mahsuru olmayan, ve hatta bazı durumlarda daha bile iyi sayılabilecek, birisiyle, kardeş kardeşe pek de oturulmuyor çoğu kez.

dahası, küçük yaşlarda yan etki olarak, babasıyla kalıp çükünü gören, ya da yokluktan birbirine halenip, sonra gelip, orda burda hümanistlik taslayan eşcinsellerin oluşmasının temel nedeni de, yine bu 'bayramlardır'

bayramda kapıya 16 lık taş kızların gelmesi

henüz, daha kadınlaşmamış, bedeni taze, dahası ruhu taze, kaşarlaşmamış hurilerin birikmesi.

bir an cennete gerçekten yaklaştığının farkına varmak, hoş cennette de tüm kızlar 16 sında olacak denir, yani, irileşmiş 16 yaş.

basenlerin, erkeksi biçimde kalınlaşmamış, tüylerin kıllaşmamış, göğüslerin sarkmamış, dik, taze bir vücut.

sert penis darbelerinden, pörsümemiş, menili yataklara aşina pek olmayan, her manada kız kalabilmiş, kızların kapıya gelmesi..

ondan sonrasının, kadın olduğu, 25 lik, yıkık olduğu, ama onun tam tadında, anında olduğu yaş, ve o yaşın, ince beli, saf gözleri, zayıf bedeni, alımlı duruşu...
zor imtahan vesselam.

bir sözlük yazarının bittiği an

kendisi hakkında iyi, ya da kötü denilmesi değil, hatta bazen ne denilmesi bile o kadar önemli değil.

benim görüşümce, sadece okunurluğunun kalmadığı an. gerek yok, yüzlerce takipçi sayısına, ama yazdığın entryler, sadece o an bir kaç kişice, oylanırsa, devamında ilerisinde, gerisinde, kimse tarafından umursanmazsa işte o andır.

bitersin, istatistik flan pek önemli değil, bir kaç oy dahi, okunurluğun göstergesidir. illa, nick altına, tü kaka, off, kralsın falan denmesi de değil, sadece okunur olduğunu bilmek sana haz verir.

ama anlarsan, işte bir şekilde, yazdığın tüm yazıların aslında suya yazılan yazılardan farksız olmadığını, sadece ve sadece seni ilgilendirip, düşündürdüğünü, işte o bittiğinin resmidir.

sonrasında herşey yapılabilir. inat edip, devam etmek, ya da inadın boşa olduğunu görüp, yazdığın entryleri tek tek silmek. sonsuza dek..

olmamıştır, ters giden, ya da eksik kalan bir şey olmuştur. sen olabilirsin eksik kalan, ya da fazlan ağır gelip eksilmiş de olabilirsin, aslında hiç olmamışta..

o kadar önemli değil, bi şekilde olmuştur işte. sonrasında gönlün ne isterse onu yapabilirsin. ama, benim fikrimce, tek tek yazdığın yazıları tek tek silmek, sana sadece zevk verir.

şeye benzer, hani senin beğendiğin ama senin dışında herkesin, umursamadığı, alaya aldığı, o sana en mükemmel olan, ya da daha önemlisi senin olan şiirler vardır ya, kimseye, alay muamelesi gördürmeden, daha da ayaklar altına alınmasına fırsat vermeden, bir kibrit çıkarıp, teker teker yakmak. o şiir aslında o şekilde asıl, yok olmamış olur. anlamı sadece o şekilde kalır.

şair sensen, şiir de sensin. karar senin, nasıl görmek istersen kendini, şiirini de aynı şekil görmelisin ki, görsünler..

bayramda siyaset konuşma yavşaklığından utanıyorum

özellikle sözlük yazarlarının, daha afyonumuz patlamamşken, ısrarla bu konu üstüne gitmesi.

hepsi, sabah kalkınca, bir yakınını ziyaret etmeyip, ya da bir arkadaşına tebessüm etmeden, ipinden boşanırcasına, yine, yeniden, ''hurra'' diye siyasete dalmaları bana tiksinç geliyor.

ramazan ı hallettiniz, amına koydunuz daha açığı, o sıcakta, oruclu ağzılarla, riyakar laflarla, toplanan sürüyü, oraya buraya sürüklediniz.

o da, neye evettt, neye hayırrrr, dediğini bilmeyen, hepsi cennetlik olabilcek, ahirette sorgu suale tabi tutulmayacak zeki sürüyü!

ve şimdi de sıra bayram a geldi, onu da haklayın. hatta içine edin. sonu ucu bellirsiz, onca, klişe ve manasız tartışmalarla, bayram adına bir şey yapmadan, tüm gün siyasetin beline, karşı tarafın ise daha da aşağısına vurarak, hırlaşın.

aferin..

edit; şeker bayramı olanı, yoksa biliyorum size her gün bayram.

referandum da evet çıkarsa ülke darbe görür

bu kez tanksız olanınından hemde..

referandum da hayır çıkarsa ülke 10 yıl geriler

satılan bir çok şeyi, belki geri getirebilme adına güzel olabilecek durum da olur.

artı olarak kemal kılıçdaroğlu orjinal iki anahtar vaatlerinde bulunur, devlet bahçeli nin ip atmasına gerek kalmaz, ipi n'apacağı merak konusu olur.

kadın ve eşcinsel yazarların andreas tangen ilgisi

sürekli dikkatimi çekiyor kaç gündür, bu hal.

ya, anlamıyorum, benden başka, hadi yarım kadar daha erkek yazar yok mu ki, sürekli bana sararsınız. hadi kadınları anladık ama, eşcinseller, lütfen, bakın oğlancılığa yakın bir yazım oldu mu hiç, tamam karizmamı ve belki de çok daha ötesi, ''gerçek'' manada erkek ayzar olduğumu sizde keşfetmiş olabilirsiniz, ama inanın, oğlancı değilim ve olmaya da hiç niyetim yok..

ve kadın yazarlar, size gelince, ben sizin bildiğiniz yazarlardan değilim, bir dahaki aynı durumları direk moderasyona, ve avrupa insan hakları mahkemesine yollayacağım.

tacizin de bir edebi, adabı vardır, yaptığınız nerdeyse tecavüz yahu, el insaf!

kadın yazarların berbat espirileri

sürekli, aynı şekilde olmasına rağmen, ayrı ayrı yapıp, aşırı aşırı gülmeleri sonucu insanı deli eden espiriler.

yapmayın demiyorum, hobi olarak yine yapın, ama kendi aranızda. ne güzel, güler misiniz, kişner misiniz, ya da yine altınıza mı kaçırırsınız, ne halt yerseniz yiyin,

ama gözünüzü seviyim, kulunuz kurbanınız olayım, fazla espiri yapmayın. en azından belirli saatlerde, yasak olsun. bizim de ruh sağlığımız var. lütfen..

bakın rica ediyorum..

en güzel cem, sivilcem deyip, puhahahaha diye gülmeyin, ne olur.

sözlük yazarlarının eve gelip şeker toplaması

geçen bayramda şahit olduğum şey..

bir sabah uyandım, aramalar, gelenler gidenler, yani aşırı derecede bir heyecan. önce zil çaldı, bir kaç küçük çocuk, sümüklü falan, başta onlara güzel sözler söyleyerek, kiminden de makas alıp, versemde sürekliliği can sıkmaya başladı. evden çıkamadım bir türlü, saatler geçti, saat 7, bildiğim akşam amını sikiyim.

kapı çalındı,

''euzi billah, euzi billah'', kapıda rahat, 25 tane adam, yani bildiğin, saçlı sakallı, koca götlü, göbekli herifler. dövüşmeye geldiler sandım, kapıyı kapıyıp kaçacaktım ki bir tanesi kapıyı tuttu. ecüc mecücden az biraz iyice, herifler, hep bir ağızdan hayırlı bayramlarrrrrr diyor, kadını, kızı, erkeği, gayi, travestisi, bildiğin 25 kiş.

kim gönderdi lan sizi, doğru söyleyin dedim, halen korkuyorum, sesim ağlamaklı, zalll diye bi bağırış geldi, çaktım dalgayı.

lan getirdim, afedersiniz bir kase şekerin amına koydular. ikişer üçer alıyorlar. yeter lan dedim, bir ikisine depik savurudm, biraz kaçıtılar tekrar geldiler.

kapıyı kapadım, ses vermeyeceğim, öldüm sansınlar, seri halde zile basıyor ibneler. lan oğlum yapmayın dedim, bir ikisinin ağzına çarptım, yok, laftan sözden anlamıyorlar. para isetmeye başladılar, lan o kadar adama para mı yeeter amını sikiyim. vermeycektim, bir iki tane tinerci sözlük yazarı çıktı, abi bir kaç lira ver istediğini, vuruyum diyor, yok lan demeye kalmadı cebimde ne var ne yok sövüşlediler.

bunlara arkadan bir küfür ediyorum, koca bir bayramın içine ettiler, yani o da hakkım. bu bayramda, öyle bir şey olursa, baştan söyleyim, evde yokum, illa yine diretirseniz, kemeri çıkarıp, allah yarattı demeyeceğim!

türkiye de liderlerin karizma adına bir hiç olması

an itibari ile..

öyle, aman aman mükemmeliyetçi birisi de değilim, hani alper tunga gibi lider arayıp, sonra da mersiye düzme falan niyetlisi değilim. ama şimdikerin tiplerine baktıkça, oha falan oluyorum yane.

baba, adamların duruşlarına, tiplerine bir bakın ya..

tayyip erdoğan; at binme olayı, ananı da al git, hatta bırakıyım klişeleri, daha iki hafta önce, yüce divana gönderileceğiz, eleştirilerine, benim kefenim yanımda gibi ucuz numaralar, ünlü milli futbolcuları siyasi malzeme yapmak...

kemal kılıçdaroğlu; ghandicik, klişeleri söylmiyorum bile, ama sadece tayyip erdoğan ın izinden giderek, o da yine aynı hataya düşüyor. mesela, anası kovulan çiftciyi bulup getirip, eline varmalar. ya, offff, ne kadar sıradanlık, gösterişlik. bizim mahallede muhtar adayı bile, benzer olayı yapsa, hehe tamam derim, ama koca siyasi lider, orjinal bi şeymişcesine aynı hareketi yapıyor. alkışlar, perdeler. bi kez de tam özenti, mesela, ecevit in kasketi, gandice aforizmalar. benim halkım, benim çiftçim, bu işin sonu, belli, ''benim memurum''

devlet bahçeli; ip atma, 40 yıl, geçiniz..

diğerleri, osman pamukoğlu, kalkıp, bayan spikerin suratına bi kaç tane indirecek edemese, ve 3 milyon verelim kuzey ırak ı alalım, sonra balkanlar, sonra mısır fethi ve halifelik, offff. ya da dtp liler, konuşmadan bi haberler.

ya say say bitmezler, hiç birinde en ufak bir karizma yok. hatta, belki inanmayacaksınız ama, türk siyasi tarihinn en kısır dönemi. ecevit in kasketi, demirel in şapkası, ve hatta çiller in, gafları dahi daha orjinaldi. bakın başarı demiyorum, karizma diyorum, ayrı şeyler..

sarkozy, ya da berlusconi, çapkınlıklarını dahi, az da olsa bir, sevimlilikle yapıyor. bizde ise olağan derecede kart bir karı ve, ardıdnan gelen söylemde, sünepe bir halde, yalan ya da doğru demeden, ama istifa ederek, komploooooooo, komploooooo diye bağırarak, koca 40 yıllık hali, bir olayda sona erdirmek.

obama geldi, van da kurbanlar edildi. ilk şaşasında hele,, belki halen bile castro ya göre, halen dünyayı tek kurtaracak isim. dışı siyah içi beyaz olsada, bir çok isim için, halen efsane. ahmedinejat, o tipiyle dahi, türkiye de bile, dinci kısım tarafından epey ilgi duyuluyor. ya da chavez mi dersin, ya da tüm para babalarını toplayıp, zorla imza attıran putin, markette beğenmedi diye bir emirle, fiyat indirimine giden.

yani aranılan olay bambaşka, sadece eli kılıçta, sikinde, ya da terazide olması değil, bizimkilerde hiç mi hiç olmayan bambaşka bir şey. zaten bir biz, bir yunanistan. senelerdir, liderlerin şekillerine bakın.

dubai, şeyhleri dahi daha prestijli, geçtim, talabani ye, ''abi'' çeken dış işleri bakanamız. yani, hal böyleyken ne beklersin.

sonra, filistin in herhangi bir mahalle bakkalında, başbakan resimli, 50 kuruşluk iki bardak, ya da bizim gandiye, biraz fotomontajla yanına atatürk konması, he yani bitti. bir de, özal la, tayyip in resmi vardı, şimdi bitti.

bu üçlü arasında özellikle, zor çıkar belli bir sene, galiba.

dünya da insana huzuru ancak f gülen hoca getirir

yeter ki, o önyargılarınızı sadece bir tarafa bırakın, göreceksiniz huzuru da saadeti de. başlarda o kadar da, sorunlu değildim hoca efendi, mümtaz kişilik hoca efendi ile. ama gel gör ki, insanı sadece doğru yola sevk eden hallerini görükçe bende bir değişiklikler oldu.

cemaat evine gitmeden önce, 63 kg iken, girip çıktıktan sonra, 103 kg oldum, evellallah. ama, pek pahalı yemekler yemezdik. dışardakiler, spagetti denen, gavur icadı lüks yemekler yerken, biz sadece maklube falan yerdik, işte esas irade de bu değil mi? ve buna rağmen bende onca mutluluk baş gösterdi. sağlam irade bu olsa gerek.

sonra bizim kardeşler çok aşırı zeki oluyorlar, allah sizi inandırsın. hep, stv nin üst düzey dizilerinin ve kırık testi lerin karı. mesela, kardeşe, 'müdür, obama bugün geliyormuş' diyorsun, kardeş, buyursun gelsin ama yer var mıdır ki diyor. çok kültürlü insanlar.

ve bu zeka parıltıları da 'başarıyı' getiriyor. zaten ilk tanışmamız, cemaatle şöyle oldu. bi göz testine giecektik, benim gözler iyi ama, prosedür usulü sadece, göz nezlesi olmama rağmen girecektim, kardeş geldi, duvarlara tutuna tutuna sürünüyor, bir baktım, eleman sikmiş belanı, aleni ama olan adamın notu benden yüksek. bu olaya baktım, ve kurucu fethullah hoca nın hiknetini anladım.

zaten o kadar içten ki, nasıl ağlıyor. hem, çok da doğru sözlü. israil saldırısında suçu, gemidekilere bulacak kadar, dindar. sonra dinler arası dedikodu falan durumları, yani offf.

hal böyleyken, yer yüzününmehmet ali ağca dan ve harun yahya dan daha prestijli mehdi si, insana huzur getirmez mi, adalet ya da hak, siyaset, ticaret, artık kimin tekelinde?

sizlere de tavsiyem, gözlerinizi kapatmayın, iyi açın..