bugün

entry'ler (86)

hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

sene 1988 ya da 1989, bir yaz günü komşularla beraber ailecek kaymakdonduran-beykoz'a pikniğe gitmiş idik. Arabamız olmadığından, gideken komşuların arabalarına pay edilip piknik yerine vardık.
Dönüşte ise, o komşuların arabasında yer olmadığından, ailecek beykoz ortaçeşme'ye yürüyüp sıkış tepiş belediye otobüsü ile eve döndük.
piknik yerinde yaşıtlarım olan komşu çocuklarının şımarıklık ile kendi arabalarında "direksiyonu şöyle, teybi böyle " havaları bir yana, o cocukların araba koltuğunda yayılarak oturup, yan gözle " ayy zavallı fakirler " bakışı çok koymuş idi.

hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

sene 1988 ya da 1989, bir yaz günü komşularla beraber ailecek kaymakdonduran-beykoz'a pikniğe gitmiş idik. Arabamız olmadığından, gideken komşuların arabalarına pay edilip piknik yerine vardık.
Dönüşte ise, o komşuların arabasında yer olmadığından, ailecek beykoz ortaçeşme'ye yürüyüp sıkış tepiş belediye otobüsü ile eve döndük.
piknik yerinde yaşıtlarım olan komşu çocuklarının şımarıklık ile kendi arabalarında "direksiyonu şöyle, teybi böyle " havaları bir yana, o cocukların araba koltuğunda yayılarak oturup, yan gözle " ayy zavallı fakirler " bakışı çok koymuş idi.

uludağ üniversitesi

uzaktan sevilesi, eski öğrencileri için hatırlandığında karışık duygulara vesile olan, ama yaşanan önemli bir kişisel dönem hatırına saygı duyduğum , " büyüğümüz "...
büyüktür, hem dövmüş hem de sevmiştir zamanında.

fiat linea

1,6 mjet dizel motorlu modelleri 6 ileri vites-105 hp -290 NM özelliği ile seri ve az yakan bir fiat modelidir. 1,3 modeli ise ucuz şirket aracı profilinin en tercih edilen trend arabasıdır. benzinli modellerin motoru chery tarafından üretilir.
fiyatı-işlevselliği mukayese edildiğinde, tam Türkiye arabasıdır. paranızın karşılığını verir, sahibini serviste, parçada ve yakıtta ( dizeller için ) üzmez.
1,3 dizel ile 1,6 dizel, şehir içinde 6 ila 6,5 lt/100km mazot yakar. şehir dışında ise 1,6 'lar daha cimridir ( güç-ağırlık oranının düşük olması ve 6.vitesi nedeni ile).
son hızı, bizzat tarafımdan ölçüldüğü kadarı ile 190 km/h 'dir, daha fazlasına elektronik sınırlayıcı müsaade etmez. zaten 140 km/h'den sonra aracın denge ve yol tutuşu kalmamaktadır. Emniyetli azami hızı 130-140 km/h'dir.
daha da fazla beklenti içinde olunmamalıdır.

uyvar

bugünkü noviy zamky şehrinin, osmanlı zamanındaki adıdır.
uyvar ismi, osmanlı'ya macarca'dan girmiştir.
tabak gibi dümdüz bir ovanın ortasında, 40 bin nüfuslu n.zamky'de, bugün ne uyvar kalesinden ne de osmanlı izlerinden zerre kalmamıştır.

slovakya

güneyi ova ve dümdüz, kuzeyi ise tatra dağları ile kaplı küçücük bir memlekettir.
gitmek isteyenler, direkt vize için istanbul'daki slovakya konsolosluğuna başvurduklarında, konsolos hanım'ın kafadan " getirdiğin evrakları, slovakya'da noterden tasdikle !" diyerek, dumurluk cevap alınması mümkündür. o yüzden, avusturya ya da macaristan konsolosluğu 'ndan vize almak ve direkt bratislava'ya inmek - uçak bulabilmek te zordur - yerine, viyana'ya inip, oradan pazarlıkla anlaşılan taksiye binip ulaşmak daha akıllıcadır.
bratislava ve kösice gibi iki büyük şehri dışında, tamamen kırsal dokunun hakim olduğu, fakirlik ve umutsuzluğun heryerde hissedildiği, garip bir ülkedir. kasabalar ve şehirler, bakımsız, tenha ve durağandır. komunizm dönemi yaşam tarzını merak edenlerin , kesinlikle görmesi gereken canlı bir açıkhava " hayat " müzesidir.
eğer , tüm ülkeyi dolaşmak istenirse; 1 gün bratislava-yarım gün kösice ve kalan yarım günde araba ile turu tamamlamak yeterlidir. gezip görülesi, bakılıp durulası doğal bir yapısı yoktur. hatta başkent harici görülmeye değecek birşeyi de yoktur.
araba ile günü birlik tur yapmak isteyenler; serbest çalışan taksiler ile önceden pazarlık yapıp anlaşmaları halinde, lüks otomobil ve ingilizce bilen deneyimli sürücü eşliğinde turu tamamlayabilirler. ( geçen sene budapeşte- estergon-nitra-noviy zamky (uyvar) - galanta-trnava-bratislava-viyana parkurunda tüm gün 400 EUR ödeyip dolaşmış idik).

asteğmen

harp okulu çıkışlı subaylar tarafından, " bizi yıllarca bafilediler bu ünvanı almak için, elin sivil oğlanı 3 ay eğitimi ile, bizimle aşık atıyor" diyerek sevilmeyen, astsubay tayfasının ise , tee çocukluktan kalma kompleksleri ile başlayan ve " biz bu ordunun demirbaşıyız, siz gecekondu misali gelip geçicisiniz" diyerek kıskanma- çamur atma - küçümseme üçgeninde baktığı, eratın ise " iyiyse yaşadık, kötü ise ebemiz s.kildi" diyerek korku ve merakla izlediği, en küçük subay rütbesidir. kimse tarafından sevilmediği gibi, genellikle bölük ve tabur komutanınca en angarya işlerin kaktırıldığı, eğer terörle mücadelede yeralan bir askeri birlikte ise, en zorlu ve tehlikeli görevlerde subay olarak öne sürülen, kanımca en şanssız askerdir. sınıfına göre rahat ya da korkunç zorlukta eğitimden geçirilir, görevinde nekadar başarılı olursa olsun, takdir görmez,eğer bir de taşıdığı rütbenin hakkını veremeyecek vaziyette bir bünyeye sahipse, tezkereye kadar fani hayatta görmediği sıkıntıyı yaşayacaktır. 2003 'ten itibaren 3 ay eğitim+9 ay muvazzaf = toplam 12 ay askerlik yaparlar, asteğmen rütbesinin bekleme süresi 9 ay olduğundan, teğmen olamadan terhis olurlar, istinalar ise tıp doktoru, diş hekimi, veteriner ve hakimlerdir.bu sınıflarda ise eğitim 1 ay civarı olduğundan , terhise iki ay kala yıldız omuza takılır, birlik komutanı göstermelik bir törenle asteğmeni teğmen yapar, fakat yıldız da olsa karizması astek mertebesindedir.
asteğmen olmanın iyi tarafları da yok değildir; mesela garnizon merkezinde ise, 0800-1700 memur mesaisi gibi askerlik yapılır, cumartesi pazar tatildir ( nöbet ve özel görev hariç), üstüne de 1200 tl civarında , bugünün parası ile maaş alınır. maaş bordrosunda 9 / 1 derece memur olduğu yazılıdır, ama her ay oyak'a muvazzaf subaymışçasına kesinti yapılır. ikamet ise , ya misafirhanede, ya orduevinde olur, bazen birkaç asteğmen eve de çıkarlar. ama bazıları da astsubay bir kanka edinip , bekar hayatı yaşayabilirler. genellikle astsubay kankası asteğmen çok görülür, bu rütbenin biraz da karizma eksiği, bu astsubay kankalığı ve rütbenin onurundan verilen tavizler yüzündendir. astsubaylardan statü ve rütbece üst oldukları halde pek iplenmezler, eğer asteğmen daha en baştan 22 okka tashhakhlı olduğunu gösterirse işler değişir tabi..hatta hızını alamayıp başçavuşa fırça kayılırken, diğer astsubay yığınlarının esas duruşu görülebilir. ama , asteğmenin ceza yetkisi yoktur,sadece fırça kayar ya da işi gereği angarya iteleyebilir. bir astsubaya verilecek en aşağılayıcı ceza, asteğmene " komutanım" diye hitap ettirmektir.

papaz büyüsü

kara büyü grubunda genellikle hedef şahsın ölümünü hedefleyen büyü türü. tam olarak çözülmesi için rahip tarafından dua edilmesi gerekir derler.

metin uca

hakkındaki yenilir yutulur türden haberlere rağmen, sessizliğini koruyan, bu yüzden hakkındaki grup seks iddialarının doğru olduğuna inandığım, sapkın olması ihtimal , ensest, biseksüellik,hedonizmin, ahlaki yozlaşma ve insanlıktan çıkma ile dibine vurulan iddialar ile özdeşleşen şahıs. amiralin adını herkes bilmez ama medyatik bir adam olmak bu derece sakattır. belki bu konuda metin uca pasifti, ama ünü ile aktif oldu. çıkıp yalanlasa da biz de rahatlasak.

aczimendi

28 şubat darbesinin altyapısında kullanılmak üzere ,özel olarak seçilmiş bireylerden oluşturulan , piskolojik harekat timi. Elemanlar, pisko kılıklı sapkın liderleri ile beraber önce kara kuvvetleri'nin bir sınıf okulunda, uzaman askeri personel nezaretinde eğitim almışlar , sonra hazır olduklarında sansasyonel eylemler için piyasaya sürülmüşlerdir. Eylem planlarında şiddet ya da şiddete neden olacak aksiyonlar olmamış,daha ziyade kamuoyunda radikal duruşları, kılık kıyafetleri ve söylemleri ile korku oluşturmaya yönelik olarak varlık göstermişlerdir. harekatın son aşamasında, fadime şahin isimli eleman ile liderleri müslüm gündüz, yatakodası mizanseninde, medyatik bir baskın ile teşhir edilmiş, yandaş medya tarafından " mağdur kız" moduna sokulan f.şahin, haftalarca tv-gazetelerde boygöstermiştir. 28 Şubat'tan sonra, külliyen aczimendi tayfası lağvedilmiş, önplandaki şahıslar da kamufle edilerek dosya kapatılmıştır.

ingiliz aksanıyla konuşan radyo djleri

power fm ve aynı zamanlarda yayına başlayan capital radio , sanıyorum 1992-93 senelerinde, "ecnebi müzik yayınlıyoruz, bazi konsept de uysun" diyerek aksanlı elemanlar ile işe başlamıştı.sonra bu tarz tuttu ki, başkaları da idaho aksanı, wyoming aksanı, kansas, nebraska ,vb.amerikan eyaletlerinden sesleniyoruz havası verdiler.o zamanlarda memlekette tikky olmak kavramı, bugünkü seyrine doğru evriliyordu, bu "yavşakk aksanlar" da tikky koduna gömülüverdiler. "ameerykaann aksan" dj tayfası, biraz da özentiliğin, kimliğinden rahatsızlık duymanın, bu kimlik rahatsızlığını gidermek için egoizme sardıran bünyelerin sembolü oldular. zaten, sabahtan akşama kadar "dance dance dance" tarzı elektronik temelli, " no name", yüzeysel müziğe özgü parçalar çalan bir radyonun dj'inden, temsil ettiği yapay alt kültür tarzına yakışır bir performans beklenirdi.

bülent ersoy un yüzüne cenin enjekte ettirmesi

b.ersoy garabetine ait sonraki aksiyon; eski pagan inançlarından biri olan , cenin yemekle genç olacağını, ömrü uzatacağını düşünmek olacaktır. ya da m. jackson'un türkiye çakması olma ihtimali işten bile değildir.

telefonu şortun cebinde unutarak denize girmek

t.. kebabı olma ihtimali dahilinde sakat bir durumdur. malum, tuzlu su iletkendir ve batarya iletken ortamda kısa devre yaparsa patlayacaktır.

kenan evren

duyduk ki sağlık durumu ciddi imiş...acaba en kudretli olduğu 12 eylül günlerinde, " bir gün ben de ölüm döşeğinde olacağım" diye düşünmüş müdür? hiç sanmam...

uyuz olunan ünlüler

armagan caglayan...bu kadar mı tiksindirici olunabilir?

ataşehir belediyesi

sokaklarını bok götüren ilçede,işi faşist-sol siyate dökmüş, mezhep ayrımcısı yobaz bir belediye başkanı ve avanesi ile, bir zamanların iddalı semtinin içler acısı, yeni kurulan bir belediyesidir. belediye çalışanı olmak için, aktif chp'li, alevi ve sol örgütlerden referansınız olması gerekir.

g3

"terörle mücadele dışında kullanılması yasak" biçiminde sikindirik palavralarla ilgisi olmayan piyade tüfeğidir. böyle bir yasak, g3 ya da başka bir silah için hiçbir otorite -nato mesela- tarafından da uygulanmamıştır.
1970'lerin başından itibaren, o zamana kadar amerikan yardımlarıyla ve ya ithal edilerek alınmış m1 garand piyade tüfeklerinin demode olması ve otomatik, caydırıcı ateş gücü, kullanım kolaylığı gibi birçok özelliği barındıran piyade tüfeği ihtyacına istinaden alımında ve sonrasında üretimine karar kılınan, hocker-koch ( b. almanya) kökenli silah üreticisin geliştirdiği otomatik piyade tüfeğidir.ne ilginçtir ki, aynı dönemlerde de yunanistan ordusu, m1'lerin yerine modern bir piyade tüfeği arayışına girmiş ve muhtemelen nato-abd'nin tavsiyesi ve oluru ile, her iki ülke de g3 'lerde karar kılmışlardır. bugün, yunan ordusunun da ana piyade silahı g3 'tür.
şimdiki piyade birliklerinin çoğunda, ayrıca deniz ve hava kuvvetlerinde de tek erin ana muharebe sihaı olarak kullanılır. haa, komandolar ve özel birlikler, g3 platformu üzerine geliştirilen hk33 ve amerikan m16 piyade tüfeklerini, famas, kns,ve benzerlerini kullanır, o ayrı.
önümüzdeki birkaç yıl içinde, yerini hk33, mehmetçik-1 gibi yeni nesil silahlara bırakacağı muhtemel olmasına rağmen yine de kaba, güçlü, ağır ve kodu mu oturtan hantal hali ile g3 efsanesi uzuuun yıllar sürer gider.
her piyadenin gönlünde yeri ayrıdır.

türklere özgü davranışlar

bencilliğin herdaim ve sürekli olması, paylaşmaya alerjik olmak.

mustafa muğlalı

o zamanki derin devletin ,iş tutan, eli kanlı, kudretli neferlerinden..sonradan elinde patlamıştır o ayrı. ama 27 mayıs cuntacıları, muğlalı'nın acısını da dp hükümetinden çıkarmış, bir nevi intikamını almıştır.

münevver karabulut cinayetinin film olması

bu ikonudan rant elde etmek için maymunluğun son noktası. "cem, oğlum sen kaçmaya devam et, biz bu işten daha çook yağ çıkarırız" , bu da işin ana fikri.