bugün

entry'ler (1162)

soft analog

2021 biterken çıkardıkları bombalar isimli şarkıları gerçekten son dönemin en başarılı işlerinden biri olmuş. güzel müzik yapmaya devam etsinler hep.

https://youtu.be/wHK3mvB9lMo

bombalar

soft analog'un çıkarmış olduğu son tekli. ağlayarak dans ettiren cinsten bir şarkı yapmışlar. kaliteli grup, güzel müzik.

https://youtu.be/wHK3mvB9lMo

alice phoebe lou

dün gece salon iksv'de verdiği konser ile salonda bulunan herkesin gönüllerini fethetmiş güzel kadındır. Ön grup olarak çıkan rass(tam emin değilim) ise mükemmel enerjileriyle ortamı çok güzel ısıttı. şahsen daha önce bu hanımefendiyi hiç dinlememiş ve sadece arkadaş önerisiyle konserde bulunan birisi olarak çok slow bir tarz bekliyordum fakat o kadar tatlı bir tarzı varmış ki... büyülendim. sesine çok hakim ve inanılmaz yetenekli bu hanımefendi bugün de salon iksv'de olacak. keşke işim gücüm olmasa da yine gidebilsem. indirimli bilet fiyatı 48 liradır. emin olun verdiğiniz bu kadar parayı hak eden başka bir konsere uzun zamandır gitmemişsinizdir.

canını yediğim konser sonunda herkesle konuşup fotoğraf bile çektiriyorum. yerim.

istanbul'a yine yolun düşürse yine seyircilerin arasında olacağım.

sena şener

sesini herhangi başka bir ses ile kıyasa sokmak istemediğim insandır. çünkü uzun zaman sonra ilk kez ses tonu bu kadar farklı bir yerli sanatçıya şahit oluyoruz sanırım. umarım hep kaliteli işlere imza atmaya devam eder ve hak ettiği yerlere gelir. sağlıcakla kalsın.

evrencan gündüz

yaptığı müziğe saygı duyduğu ve cidden emek verdiği her halinden belli olan bir asım evladı. daha niceleri lazım bizlere, sağlıcakla kalsın.

http://www.youtube.com/watch?v=CnfA6Mmzofg

beykent üniversitesi

hazırlık sınıfı dahil olmak üzere 4 yıllık bir bölümden mezun olmuş biri olarak aşırı sinirli bir şekilde giriyorum bu entryi. allaha şükür algısında sorun olan veya öğrenme sıkıntısı yaşayan biri değilim. öğretilen/anlatılan olayları ve fikirleri kolayca kavrayabiliyorum. bunu yazmamın sebebi 4 yıllık bir bölümden ciddi anlamda mesleki olarak herhangi bir bilgi sahibi olamadan mezun olmuş olmamdır. bunun farkındalığı mezun olduktan sonra oluşmadı, okurken de bu şekilde düşünüyorduk ama geçiş muhabbetlerine bir türlü kasamadık.

bu da bizim eşşekliğimiz tabi.

***

her neyse değerli arkadaşlar.

bugün bir arkadaşımla buluştuk ve bir uygulama tasarlamaya karar verdik ios cihazlar için. ios uygulama dersleri almadığımız için bir youtube'a sorayım dedim. açtım videoyu ve adam ios uygulaması tasarlamak için (bkz: c++) kullanıyordu. ki bu bahsettiğimiz programlama dilinin dersini biz okulda aldık. ama nasıl aldık. hoca ders işlemiyor adeta her birimizin saniyelerini katlediyordu. sınıfta şu dersi öğrenipte geçen sayısı 2-3'tür. onlarda zaten o sırada bu programlama dilinin kursuna gittiklerinden hali hazırda biliyorlardı mevzuyu. yani şu an saat nerdeyse gece 2 ve ben mezun olduğum üniversiteme sövüyorum. 1 (yazıyla bir) adet öğretmenimiz vardı okuduğumuz süreçte. geriye kalanların çoğu mesleki olarak ciddi başarılı insanlardı fakat öğretme yetileri sınırlı insanlardı. haliyle hem o insanlar hem biz sadece zamana oynadık. şimdi iş işten geçti tabi. muhtemelen bu durum sadece beykent ile sınırlı değil, çoğu özel okulda aynı şekilde. üniversiteye bir şeyler öğrenmek için giriyorsanız burası doğru yer değil arkadaşlar. nacizane fikrimdir bu. bu okula %50 burslu olmama rağmen tonla para saçtıysam, eleştirmek en doğal hakkımdır. çünkü aileme bu yükü yüklediğim için vicdan azabı çekiyorum şu an. bu okula veya başka bir özel okula vereceğiniz paralarla çok daha mantıklı şeyler yapabilirsiniz. kurslara gidin. gerçekten sevdiğiniz şeyleri öğrenebileceğiniz kurslara. evet üniversite okumak gerekli malesef kariyer için. ama bir şeyler öğrenilecek yer malesef özel üniversiteler değil türkiye'de. her koyun kendi bacağından.

sevgiler

captain fantastic

Filmekimi 2016'nın insanlarımıza bir armağanı. Hayatımda izlediğim en güzel filmdi her şeyiyle. Film bilmem kaç dakka, şu oynuyor, şurası böyle güzel demiyorum. illa isim duymak istiyorsanız viggo mortensen var. Gidin izleyin bu filmi. Beğenmezsenizde özel mesajdan dümdüz sövebilirsiniz. Öptüm hepinizi.

sözlük yazarlarının itirafları

umursanmamak beni çok üzüyor. Hayatınızdaki kimseyi hayaletleştirmeyin.

disclosure

çoğu ortamda günümüzün daft punk'ı olarak adlandırılıyorlar. Her ne kadar yaptıkları müziğe bayılıyor olsamda bir daft punk olmaları için daha kırk fırın ekmek yemeleri gerekiyor. Bir abimiz youtube'da durumu çok güzel özetlemiş zaten.

" daft punk are still around...so... not really. daft punk are the daft punk of all generations. "

hello

adele'in söylediğine göre şarkının davulunu da kendisi çalmış. canını yediğim ya yetenek fışkırıyor.

https://www.youtube.com/watch?v=Nck6BZga7TQ

asus zenpower 10050 mah şarj ünitesi

Alın hocam. Verdiğim para helal olsun. 60 liraya 10050mah ve cidden taş gibi cihaz. Şarj olması 4 saat falan sürüyor fakat aldığınız verim cidden beklentinin çok üstünde. iphone 5c kullanıyorum ve günde 2 kere telefonunu şarj eden bir insan olarak beni çok rahat 3 gün zorlarsam 4 gün götürüyor. Seviniz kendisini.

the lobster

filmekimi sayesinde izlediğim Colin Farrell'ın başrolünü oynadığı dram/komedi/bilim kurgu karması 2015 yapımı film. komedi ve dramın birbirine ne kadar yakıştığını bir kez daha kanıtlayan bir filmdi. birkaç sahnede cidden baya güldürdü salondakileri. yani dram/komedi/bilim kurgu karması diyoruz ama ek olarak absürtlükte vardı ve cidden farklı tadı olan bir filmdi. gittiğinize pişman olmuyorsunuz, ama gitmezseniz de pek bir şey kaybetmezsiniz. 6,9/10

carol

Cate Blanchett isimli varlığın tanrıça rolünü oynadığı filmdir. aga o neydi ya. bir an öyle bir an oldu ki keşke carolla tanışsaydım dedim yav:( filme gelecek olursak kostüm ve makyaj konusunda başarılıydı ama hikaye biraz yavan kalmış. yani kalmamışta bir şey eksik. 6.5/10

knight of cups

yani ben bu film için elediğim diğer filmlere yanarım. kafama sıçayım sözlük. 8 ekim 2015 saat 11.00 ben beylikdüzünden kalkıp feriye sinemasına gelmişim. hafif bir kahvaltı, elimde kahve yürüyorum beşiktaştan ortaköye hafif puslu inanılmaz bir sabah. ta ki perdeler açılıp film başlayana kadar. rabbim. rabbim duy bu kulunun sesini. o neydi ya? kardeşim bir cast bu kadar bok edilir. bu kadar hor kullanılır. insan neler bekliyor ama siz onlara ne veriyorsunuz? yani sinema tv öğrencileri falan gelip burda yok şunun imgesi bunun post modern anlatımı gibi yorumlar yapacak. tamam çekimleri güzeldi. filme yedirilmiş bazı cümleler cidden çok etkileyiciydi ama gel gelelim ki film ne anlatıyor dersen hiçbir şey söyleyemem. ulan bir filmde diyalog olmaz mı? bir veya iki kere falan vardı resmen. içim şişti bitene kadar. verdiğim paraya yazık diyorum, casta kanıpta gitmeyin diyorum. velhasıl kelam asla bekleneni vermemiş bir filmdir kendisi.

size sözüm yok canlarım, hepinizi çok seviyorum.

(bkz: Natalie Portman)
(bkz: Imogen Poots)
(bkz: Cate Blanchett)

empire of the clouds

bir yerden sonra sadece okuyarak takip ettiğim sözlüğe entry girmeme sebep olan şarkıdır. şaheserdir. masterpiecedir. kim derdi ki koca koca adamlar böyle bir şey bırakacak müzik dünyasına, insanlığa. en küçüğü 57 yaşında bu insanların yahu elliyedi. o yaşta insanlığa böyle bir şey bırakmış olsam huzur içinde ölebilirdim sanırım. şarkının her dakikasında adamların olgunluklarını hissedebiliyorsun. girişte ve bütün şarkı boyunca hakim olan dinginlik. ara sıra şarkının yükselişleri hiç bitmeyen enerjileri gibi. 18 dakikalık bir rock senfonisi. beğenmeyeni de olacaktır, kıyasa sokup karşısındaki şarkıya oy verenlerde olacaktır. ama kim ne derse desin bu şarkı, bu koca efsaneler için epik bir final olurdu. *

https://www.youtube.com/watch?v=8CMY99WLRhc

hans zimmer

interstellar filminin ilk dakikasından son dakikasına kadar resmen kulakları bayram yerin çevirmiş efsane adam. yaptığı müzikler içinde filmdeki sahnelere özel olarak hazırladığı detaylar ise inanılmaz. filmden alınan haz ne kadar fazlaysa bunda nolan kadar bu adamında emeği çok büyük.

buyrun;

http://www.youtube.com/watch?v=QFn2JcfKtJo

interstellar

10 ay sonra sözlüğe giriş yaptırıp entry girdiren film. ha bu çok mu matah bir şey? değil. ama film muazzam, mutlaka gidin, pişman olmazsınız. özellikle hans zimmer kendini aşmış bu filmde müzikleriyle. izlerken seslere biraz odaklanırsanız ne kadar muazzam bir iş yapıldığının farkına varırsınız. ha bir de nolan bu filmle o akademiyi dağıtmazsa bu sene, bir daha oturup oscar moscar izlemem. yahu sen kimsin? bize ne? gibi sözleri duyar gibiyim. kaçtım hocam.

gülüş

bir kız ismi.

the office

gelmiş geçmiş en tatlı finallerden birini belkide en tatlısını yapmış dizidir. nerdeyse 40 günde koca 9 sezonu izlememden siz hesap edin artık.

the office

bu diziye sırf steve carell için başlamıştım ve an itibariyle 3. sezona başlamamla birlikte ne kadar doğru bir seçim yaptığımın farkına vardım. bu dizi tamamen gerçek hayatta yaşanan farkına varamadığımız şeylerin komedisi. daha doğrusu hani an olur başımızdan geçen bir olayın ne kadar komik olduğunu sadece biz fark ederiz ya. işte o insanlardansanız açın izleyin hacitolar bu diziyi. zerre pişman olmayacaksınız. dizide 3. sezon itibariyle beni öldüren iki adam var. biri stajer ryan diğeri ise tabi ki michael scott.