bugün

entry'ler (65)

insanlari mutlu etmeyi ogrenmek

onların yüzündeki mutluluğu görüp, içimizin huzurla dolması için, bir küçük çocuğu mutlu etmenin verdiği o büyük hazzı hissedebilmek için, mutlu ederek mutlu olacağımız için, sevildiklerini, değer gördüklerini, hatırlandıklarını anlatmak için insanları mutlu etmeyi öğrenmeliyiz. bunu zorunlu olduğumuz için değil, içimizden geldiği için yapmalıyız. Herkes aynı şeylerle mutlu olmaz belki, işte o zaman nasıl mutlu edeceğimizi de öğrenmeliyiz.

icinden geldigi gibi davranmak

yaptıktan sonra pişman olmamayı gerektirir.

bir daha asla

insanın canı yandığında söylediği sözdür. ama bu sözü tutar mı ya da hayat tutturur mu oraları bilinmez. biraz da büyük konuşmak vardır sanki bu cümlede. bir nebze tövbedir. yaptığından pişman olduğunu anlatmaya çalışır. sözünde durabilirse ne mutludur.

hayattan ogrenilenler

istenilen bir şey için elinden geleni yaptıktan sonra sadece beklemek, üzerine düşmemek, onu umursamamak.

her cumleden sonra tamam mi diyen insan

muhtemelen konuştuğu kişinin söylediklerini anlamamasından korkan, her defasında "anladım" denmesini beklediğinden, bu da söylenmiyorsa anlayıp anlamamasını öğrenmek için sorduğu sorudur. veya sanki telsizden konuşur gibi her cümle sonunda "benim cümle bitti, buyur sen başla" demektir. ayrıca bunu sırf laf olsun diye özentilikten yapanlar da vardır. taamm mı? gibi.

her cumleden sonra tamam mi diyen insan

muhtemelen konuştuğu kişinin söylediklerini anlamamasından korkan, her defasında "anladım" denmesini beklediğinden, bu da söylenmiyorsa anlayıp anlamamasını öğrenmek için sorduğu sorudur. veya sanki telsizden konuşur gibi her cümle sonunda "benim cümle bitti, buyur sen başla" demektir. ayrıca bunu sırf laf olsun diye özentilikten yapanlar vardır. taamm mı? gibi.

anında görüntü show

izleyici kitlesinin günden güne arttığı, insanı güldürerek rahatlatan, yapmacıklığın olmadığı program.

allah

O'nun kudretini anlatmaya kelimeler yetmez. vardır ve tektir. sıkıştığımızda tek yardımımıza koşan, "kulum istesin ben de vereyim" diye el açmamızı bekleyen, merhametlilerin en merhametlisidir. O'na sığınan, tam teslim olanı asla darda bırakmaz. tek korkulması gerekendir. O'nun her şeye gücü yettiği için her şey O'ndan istenmelidir. O dar zamanları genişleten, karanlıkları aydınlatandır. Yarattığı her şeyin mutlaka bir faydası vardır. Aynı anda sayılamayacak kadar insanın derdine derman olan, onları dinleyen kudret sahibi ve çok adaletli, herkesin zerre kadar hakkını verecek olandır.

metroda kitap okuyan artist

kitap okumayı seven insan her an her yerde bu fırsatı değerlendirmek ister. hele de akıcı ve sürükleyen bir kitap okuyorsa. sadece birileri yanında bir şeyler yapıp, yalnız kaldıklarında yapmayanlar zaten gösteriş yaptıkları için böyle insanlara artist demek daha doğru olur. onlar kendilerini belli ederler, genelleme yapmamak lazımdır.

sen şimdi gidecen ya cehennemin dibine git

kitabın adından sonra * "ben bağrıma taş basarım" diye yazan ve bundan dolayı olsa gerek bağır taşı diye nitelenen siyah bir taş hediye eden kitap.

bir kadını ağlatmak

kadınlar yaratılıştan dolayı olsa gerek duysaldırlar. hemen hemen herşeye ağlarlar belki ama, ağladıkları şeyler basit şeyler değildir. dediğim gibi kadınlar duygusaldır, ince düşünürler belki de o yüzdendir ağlayışları. bir filmdeki çocuğun annesine sarılışında yüreği yanar, hemen merhamet hissine kapılır, kendi evladı aklına gelir ve gözyaşları istemsizce dökülür yanaklarından. kadınlar aşkın geçtiği her şeyde hüzünlenirler. dinledikleri şarkıların mutlaka anlamı vardır. ya eskiyi hatırlarlar ya da içinde geçen bir cümleden bir sürü anlam çıkartır, ağlarlar. kimi zaman kadınlar haksızlık karşısında ağlarlar. çünkü kadın takdir görmek ister, horlanmak istemez. evet kadınlar ağlar, ama bu güçsüz oldukları için değildir. sadece içinden geçenleri aktarmanın rahatlama yoludur. onlar konu ne olursa olsun gözyaşlarını silip, dimdik gene hayata tutunmasını da bilirler.

lise yillari

çocuk musunuz yoksa genç mi bir türlü kavrayamadığımız yıllar. neyin ne kadar doğru veya yanlış olduğunu tam kestiremediğiniz, ilk defa öss sınavına gireceğiniz ve sınav için kiminin çalıştığı kiminin de boşverdiği, ders saatlerine şamataların, esprilerin, kaynatmaların hakim olduğu, arkadaşlıkların çıkarsız olduğu, bir türlü ne olacağına karar verememiş ya da tek bir ideali olup onun peşinden koşan öğrencilerin bulunduğu, beden eğitimi derslerinde erkeklerin mutlaka futbol maçı yaptığı, kızların kantinden bir şeyler alıp seksen dakika boyunca yorulmadan sohbet ettiği, gene beden eğitimi dersinden çıkınca diğer haftanın kadrosunun belirlendiği, sorumluluğumuzun sadece ders çalışmaktan ibaret olduğunu, hayata atıldıkça öğrendiğim yıllar.

oss oncesi turbelere akin etmek

Peygamber efendimiz bir hadisinde "Evvela deveni sağlam kazığa bağla, daha sonra Allah'a tevekkül et." buyurmuştur. yani elinden geleni yapan, çalışan öğrenci sonunda Allah'tan ister. ama bu tür insanlar türbede yatanlardan medet umarcasına kendilerinden geçmektedirler. halbuki en doğrusu O'nların hürmetine gene Allah'tan istemektir.

ask tarifi

aşk tarifleri çeşitlidir. hepsinin malzemeleri ve tadı farklıdır. en çok rağbet göreni alabildiğine kalp çarpıntısı, biraz havalarda uçma isteği, bir tutam kaybetme korkusuüzerine de sos niyetine aptallaşma...
not: malzemeler damak tadına göre değişebilir. eklemek veya çıkarmak serbesttir.

mutlulugunu erkegin mutlulugu uzerine kuran kadin

karşıdakini kaybetme korkusu yaşayan kadınların yapacağı türden davranıştır. mutlu etmek adına her şeye evet demek kendine güvensizliğin başladığını veya zaten varolduğunu gösterir.

cocukken bayramlar daha guzeldi

çocukken bayram sadece harçlık almaktan, güzel ve yeni elbiseler giymekten, bol bol şeker yemekten, komşuların kapısına dadanıp şeker toplamaktan, bazen şeker yerine belki para veririr diye beklemekten ibaretti. misafir geldiğinde kolonya ve şeker tutmak hep evin küçüğününü göreviydi, nedense ondan hep zevk alınırdı. evet çocukken bayramlar çok farklıydı, bayram sadece bunlardan ibaretti. büyüdükçe her şeyin değiştiği gibi bayramların tadı da değişti.

buğulu cama yazı yazmak

küçük yaşlarda ya ismimi yazardım ya da kalp çizerdim. *

bahtimin atinin topal olmasi

elini neye uzatsa kurutan, şansı yaver gitmeyen, aşık olamayan , kenan doğulu'nun bir şarkısında * dediği gibi kimi sevsem yüreği kayadan katı misali aşkında karşılık almayanların benimsedikleri cümle. tabii bu sebepler her türlü bahtsız durum için artırılabilir.

gazali

Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına razı, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlindendir. *

gec olmadan gel

o kadar zaman geçmiş ki daha yeni farkettim. çok beklemişim seni,çok çaba harcamışım o kadar zaman. elimde ne var peki sadece geçen koskoca zaman. bana gitmekten başka çare var mı acaba, düşünüyorum belki vardır diye, sırf bırakıp gitmemek için, gidemediğim için. bahaneler arıyorum kendimce, seni savunuyorum hep, haklı sebepler arıyorum sabahtan akşama kadar. ama yok saçma olduğunu biliyorum ve son bir şans veriyorum geleceksen gel, çok geç olmadan gel, çünkü gidersem bir daha dönmem... ama kime diyorum gelecek olan bekletir miydi bu kadar zaman. geç olmadan gel dedim, ama en iyisi geç olmadan gideyim ben...