bugün

Bahçede çardağın önüne dev bir ateş yakar darı közlerdim. Tabi közde çay da demlerdim, sonra da kafayı göğe diker yıldızlara dalardım..
Geçen hafta bir köydeydim.
Saat bire kadar elimde çayla oturdum ve sessizliği dinledim.
Kuzenlerle oturur sohbet ederdik. Malum 2 yıldır gitmiyoruz. Bu yıl kesinlikle gitmeliyim.
dağ tepe gezerdim .mezarlığa giderdim. kimsenin olmadığı yerde kendi köyümde kamp yapma hayalim var.
Zaten köyde sayılırım aq.
Oldum olası köylerden nefret ediyorum.

Bizim de bir köyümüz var ve küçükken köye gitmeyi dört gözle beklerdim. Fakat yanlış anlaşılmasın, dört gözle beklememin sebebi köyden çok uzakta ormanın ortasında en yakın evin bir karşıki dağda olduğu dedemlerin yayla evine gitmek istememdi.

Ben ne yapayım şehirdeki mahallenin bir benzerinin daha gelişmemiş versiyonunu.

Bana doğa lazım, şırıl şırıl akan çaylar, küçük şelaleler, inekler, bekçi köpeğimiz, evin free takılan kedisi, evin önünden akan hiç durmayan buz gibi su, ormanın içindeki mantara benzer koku, elma, fındık, ceviz, kiraz, kızılcık ağaçları, böğürtlen, kuşburnu çalılıkları, patika yollar, yemyeşil dağlar. Hissettiğim o müthiş duyguyu anlatamam.

Ama köyde işim olmaz.
inek b.kuna basardım.
Oturur yıldızları izler bi güzel sigara dumanı üflerdim. Yanında buz gibi bira tazecik fıstık.
Közlenmiş patates ve mısır. çay eşliğinde...
önceden çok severdim köyü çok eğlenceliydi. şimdi sıkıcı geliyor.
buarada köyde olsam birşey yapamazdım çünkü anneannem ne yapsam kızıyor ve birşey olsa benden biliyor.
inek doğurturdum .
köydeyim (pilihoz)

fransız şarabı + domuz jambon

yapıyorum.
dut ağacına tırmanıp yıldızları seyrederdim. ardından da muhtemelen anneannemle falan çay içer sohbet ederdim.
Erik ağacından iner dut ağacına çıkardım ordan kayısı daldan dala gezerdim..
Kiraz zamanı geldi şimdi ishal oluncaya kadar beyaz kiraz yerdim.
Köyde olsak bu saate yatma hazırlığına girişmiştik.
Sivrisinek saldırısına uğramayalım diye cibindirik * kuruyorduk.

Belki bir ihtimal uyumadan önce içilen son çaylar ve yanında bizzat bahçeden toplanmış karpuz kavun yeniyor olabilirdi.

Gece karanlığına cırcır böceklerinin sesleri eşlik ederdi, onları dinlerdim. Serin serin eserdi rüzgar.

Ha demeden normal dört duvar içinde uyumazdık, çardakta uyurduk.
Temiz, açık havada.

Gerçi hoş siz çardak da bilemezsiniz, belediye bankı gibi bir şey sanarsınız.
Evin salon büyüklüğünde ve hatta salon işlevinde ahşap balkonu diye betimleyebilirim sanırım.
Özellikle Adana'nın Kuzey ilçelerindeki tüm köylerde yaygındır. Ve kimse evin betonarme ya da taş kısmında oturmaz yatmaz, çardak varken..

Yörük ruhum dağlara özlem duydu yine bak.
köyüm yok lakin olsaydım kendime bir marangozhane açar alet edavatlarımı taşırdım ve apartmanda yapamadığım ekose çalışmalarımı yapar para kazanırdım.
Üzüm asmasını altında ya da balkonda oturuyor olurdum. Dışarıdan garip sesler eşliğinde çay içerdim.