bugün

genellikle insanların popüler olan iyidir mantığıyla yaklaştığı, marka özentiliği ve toplumsal bir takım problemleri de beraberinde getiren durum.
shapeizm budur
şekle, maddeye, dış görünüme önem verip, varlığı şekline göre değerlendirme durumu.
Toplum bilimci merton'a göre toplumdaki kültürel amaçların reddi ya da bu amaçlara varmak için saptanmış olan yolların kabulüdür.
(bkz: isyan)
(bkz: Geriye Çekilme)
(bkz: Uyum)
(bkz: Yenilik yaratma)
toplumsal ayrımın, bölünmüşlüğün sebebidir şekilcilik. ülkemizde çok şükür, tam olarak bölünmüşlük yok ama son zamanlarda yaşanılan kutuplaşma, karşıt grupların birbirini anlamaması her iki grupta bulunan şekilcilerden dolayı kaynaklanıyor. nasıl mı?

ülkemizde muhafazakar, liberal olarak tanımlanan kesim ile kemalist olarak tanımlanan kesimde bulunan şekilciler bu iki düşüncenin tamamen birbirine zıt duruma gelmesi için büyük rol oynuyorlar.

atatürk'ün düşüncesini bilmeden, yaptıklarını anlamadan bırakın düşüncesini doğum ve ölüm tarihinden başka bir şeyi bilmeyen insanlar atatürkçüyüm diye geçinerek etrafta dolaşıyor. ve yaptıkları yanlışlarda da atatürk'ün adını kullanmaya çalışıyor.

diğer taraftan, belli kriterleri benimsemiş insanlar, sahip çıktıkları değeri bilmeden, gerek din olsun, gerek başka bir değer olsun kavrayamadan insanları rahatsız ederek etrafta dolaşmakta.

velhasıl; şekilci insanlar ülkemizde epey fazla ve bunlar çoğunlukta olan bilinçli insanlara zarar vermekte.

peki bu şekilciliğin sebebi nedir derseniz; o da ayrı ve çok uzun bir yazının konusu olabilir.
genel mana da sekilcilik önyargiyla kolkola yürüyen bir kavramdir. birtakim sekiller, birtakim düsünceler cagristirirlar. bu cagrisim eger cok güclü olacak olursa, o sekle sahip bir bireyin o düsünceleri tasimiyor olmasina ragmen o kalipta görülecegi muhakkaktir. örnek- avrupa daki türk düsmanligi. adamin kara kafali olmasi yetmektedir, cogu kez kimse onun "cok ünlü bir beyin cerrahi" olmasiyla ilgilenmez. (gazi yasargil´in söylemleridir bunlar).

bunun disinda, türban takan kadinlarin da kendi iclerinde cok degisik özellikler tasidigini özellikle almanya ortaminda görmekteyiz. almanlarin sekilciligine sirf gicik gitmek icin türban takan sahislar var almanya ´da. hatta birisiyle yaptigim bir muhabbette kadin resmen allah´a fazla inanmiyor, kaderi mesela reddediyor, ama türban takmakta. yani seklen "asiri dinci" olmakla birlikte icinden aslinda hicbir ilgisi de yok.

ya da bildigimiz gibi albert einstein, acayip yahudi meraklisi bir adamdi. yaninda calisarak kariyer yapacak adamlari titizlikle yahudilerden seciyordu. onun gibi bir adamin böyle bir takintisi olmasi cok enterasandir.

sekli cok harika olup da ici cürük, ya da sekli cürük olupda ici hic de öyle olmayan bir sürü insan bu "sekilcilik" furyasinin kurbani olmaktadir, her bireyin kafasinda ne kadar sekilci oldguunu tartmasi, belki de dünya barisina yapilabilecek en büyük katki olur.

bu verdiklerime, daha coook yeni örnek katilabilir.
çok rağbet gören bir yaşam biçimi. 21. asra dair en acı gerçek...
marka giyinip hava atmak en güzel örnektir.
(bkz: hava atmak icin elinde marka posetle dolasan tip)
marka giyinenlerden çok marka giyenleri izleyen insanlarda oluşan zihniyet.
sadece giyim, kuşam, saç ve sakal kombinasyonundan ibaret olmayandır. şöyle ki; bıyıksız sakal bırakan her bünyeyi komünist, sakalsız bıyık bırakan her bünyeyi ülkücü, hem sakal hem bıyık bırakan bünyeleri dinci ilan etmek şekilciliğin başlıca belirtileridir. bir de kendi gördüğü gibi görmeyen herkesi salak ilan ederek katli vacip diyebilmek de bu duruma örnek olsa gerektir... temelinde ise içinde bulunulan psikolojinin yanı sıra cehalet yatmaktadır.
belirli kapasiteye ulaşamamışlık.düşünememe hali..madem düşünemiyorum bari oyleymiş gibi olayım saçmalığı.
sekilcilik dogrultusunda giyim kusam tarzini olusturanlar da vardir. yani her zaman sorun gozlemcide olmaz. neyse kendimi akladiktan sonra hikayeme geceyim:

pttye ugramisim donuste bir cocuk gordum. 17-18 yaslarinda ama yeni enslin hormonlu oldugu goz onune alinrisa 15 bile olabilir. bo cucuk uzaktan soyle bir bakti -uzak dedigim caddenin karsisi-, bakisi bir garipti yahu. sonra onume gecti. daha once dikkat etmemisitim; dusuk bel pantolon -hani bez takiyormus gibi gorunenlerden- elde bir tesbih. hani simdi onyargiyla icimden sayip sovebilirdim ama yapmadim. hatta merdivenlere tukururken bile yapmadim bunu. acidim sadece. o kadar.

(bkz: hikaye bitti dagilin)
şekilciliğe şöyle bir örnek verilebilir:öğrencisindir,ailende orta gelirlidir.windows'u kötülersin şöyle böyle lanet olsun diye hackintosh kurma becerin vardır yine de gidersin 5000 liraya macbook alırsın.hackintosh da hemen hemen aynı işleve sahiptir ama sırf görüntüsü için macbook'a o kadar para verirsin.*
maalesef günümüz türkiye'sinde insanların kendini beğendirme ve üstünlük kurma çabalarının beyinlerinde oluşturduğu yeni model yavşaklık türü.
insanları dış görünüşlerine, sahip olduklarına ya da olamadıklarına göre belli bir sınıfa sokma durumudur.

insanları kilolarıyla, boylarıyla, renkleriyle, kıyafetleriyle, cep telefonlarıyla, ayakkabı markalarıyla belli bir kalıba sokma çabası sonucu ortaya çıkmıştır. somutluk o kadar benimsenilmiştir ki, soyutluğu, aslolanı yani insanın özünü görmek daha da zorlaşmıştır. dış görünüşü beğenilmeyen bir insanın iç dünyası, o kadar önemsiz hale gelmiştir ki bu çok acı.

bu konuyla ilgili örnekleri şöyle bir düşünecek olursak eğer, fazla uzaklaşmaya gerek yok. sözlükte açılan başlıkların çoğu şekilciliğe dayalı ne yazık ki. şişman kızlar tayt giymesin, mini giymesin, kısa boylu kızların zavallı olması, kısa boylu erkeklerin yaşama sebebi tarzı, bu başlıklara benzer daha yüzlercesi bulunan, düşüncesiz ve seviyesiz başlıklardan bahsediyorum.

kendini ilahlaştırıp diğer insanları aşağılamak, bence bir çeşit hastalıktır. o insanlar öyle mutluysa, hallerinden memnunlarsa bundan sana ne? başkasının dış görünüşünü bu kadar rahat, bu kadar acımasızca eleştirme hakkını nereden buluyorsun kendinde?
Araba anahtarı , telefon ve cüzdan üçgeninde sıkışıp kalmış düşünce.
dinde almış başını yürümüştür.

sırf şekil lan her şey. paçalarını katlı unutmuş gibi gezeni mi ararsın, evinde her türlü ahlaksızlığa alkış tutup dışarda dindar görüneni mi ararsın nedir lan bu. yoksa suyu sağ elle içerken sol eli başa koyacakmışız, ayağımızın öne atarken arkaya bakmayacakmışız da dua ederken parmaklarımızı fazla açmayacakmışız, türbanı şöyle dolayıp arkadan öne getirip altına laaaan! dinin asıl önemli yerleri umurunuzda değil yok şu şekille mi yok bu şekille mi. Öz'e bakın lan azcık.
Kişilerin iç dünyasını ve maneviyatı ikinci plana atıp, popüler olan üzerinden dış görünüşe her şeyden fazla değer veren insanların içlerinde bulundukları gaflet. Dış görünümün istenilen ölçüde şekillendirilmesi, bu şeklin her şeyden daha fazla önem taşıması.
artık herkeste var olduğu açıklığa kavuşturulması gereken bir özelliktir. insan olmanın getirdiği doğal bir durumdur şekilcilik. bu kavramı tarif ederken "maalesefler, ne yazık ki"ler oldukça gereksiz. insan gözüne güzel gelen şeyi daha çok sever. çünkü beğenmek için göz zevkine uygunluk gerekir. bana kimse "benim için dış görünüş önemli değil ya, insan olsun yeter." gibi boyalı, süslü cümlelerle gelmesin. çünkü bu tarz cümlelerin zerre kadar gerçekliği yok. bu cümleleri kuran insanlar kafalarını kilolarıyla, gözlerinin renkli olmayışıyla, kısa boylarıyla, selülitleriyle, küçük memeleriyle bozmuş insanlar. bu tarz şeylere kafayı hiç takmayan bir tane bile insan bulamazsınız. kendi bedenine yönelttiği şekilci eleştirileri geçelim, insanların karşısında adriana lima'yla akrep nalan'ı yan yana koysak ve "hangisiyle evlenmek istersin, hangisi seni sevsin istersin?" desek bu iki insanın da karakteri hakkında hiçbir bilgisi olmayan bütün insanların cevabı istisnasız apaçıktır. bu bir gerçekliktir ve dramatize etmeye hiç gerek yoktur. hele ki şekilciliği bir kusur gibi göstermeye çalışmak tamamen aptallıktır. çünkü bu bir kusur değildir. herkes bir göz zevkine sahiptir ve gratis'ten şampuan alırken bile kutusu daha tatlı renklerle bezenmiş olanını daha çok inceler. çünkü o göze hitap ediyordur ve insanların ilgisini çeker. bazen bu şekilcilik etiketini kullanarak karşısındaki kızı suçlayan erkeklere rastlıyorum. erkeğin kadınla tanışma hikayesi ise son derece ironik. erkek kadını bir cafede, yolda, dışarıda bir yerde görüyor, kadının karakteri hakkında bir fikri yok, kadını beğeniyor. kadının yanına geliyor, tanışmak istiyor. kadın onu reddederse ve bu erkeğin kendi fiziksel görünümüyle problemi varsa, daha evvel bu yüzden reddedildiyse, mesela boyu kısaysa başlıyor kadınla kavga etmeye. "neden? tabi tabi benim boyum kısa di mi? şekilcisiniz kızım hepiniz. hepiniz egoist, narsist, kendini beğenmiş, burnu havada tiplersiniz. insanın dışı değil içi önemlidir içi. inşallah bir sırık bulursun kendine! bulursun da benim kadar adam çıkar mı bakalım!" bunları bir nefeste karşısındaki kızın üstüne kusan erkek, kızın şaşkın bakışları karşısında masasına geri döner. kıza bütün akşam dik dik, tehditkar ve küstah bir tavırla bakar durur. ta ki kızımız rahatsız olup ortamı terk edene dek. şu şekilcilikten nefret eden, insanların altın kalplerine değer veren ermişten hallice erkeğimiz olayın en başında neden uzun boylu, iri mavi gözlü, bukle saçlı, atletik vücutlu, şık giyimli, bakımlı buse yerine bir diğer masadaki daha sıradan görünen merve'ye bir kez olsun dönüp bakmamıştı? neden acaba?
Kendini fasülye gibi nimetten sayan insanların olayıdır. Şahsen giyimime kuşamıma önem veririm ama bununla kalite belirlemem.
Günümüz dünyasının kanseridir.
Ev, araba, giyim...
insanlık kalbi, ruhu bıraktı.
Hiç kimseyi şekilcilikle yaftalamam.
milenyum çağı başladığından beri tüm insanlarda aynı hisler var, hiç kimse ambalajını beğenmediği şeyin içini merak etmiyor (nokta).
günümüz ilişkilerinin başlangıcını oluşturan özellik. eğer genç, yakışıklı/ güzel, fitseniz , insanları güldürüyorsanız aranılan aşk ve seks partnerisiniz. ama 35' i geçtiniz mi siktir edilmekten kurtulamazsınız asla. bittiniz. ne kadar kitap okuyup bilgili olduğunuzun da önemi olmaz. siz kimsiniz ki yakışıklı ve güzeller gibi hissedeceksiniz ?