bugün

şekilcilik

artık herkeste var olduğu açıklığa kavuşturulması gereken bir özelliktir. insan olmanın getirdiği doğal bir durumdur şekilcilik. bu kavramı tarif ederken "maalesefler, ne yazık ki"ler oldukça gereksiz. insan gözüne güzel gelen şeyi daha çok sever. çünkü beğenmek için göz zevkine uygunluk gerekir. bana kimse "benim için dış görünüş önemli değil ya, insan olsun yeter." gibi boyalı, süslü cümlelerle gelmesin. çünkü bu tarz cümlelerin zerre kadar gerçekliği yok. bu cümleleri kuran insanlar kafalarını kilolarıyla, gözlerinin renkli olmayışıyla, kısa boylarıyla, selülitleriyle, küçük memeleriyle bozmuş insanlar. bu tarz şeylere kafayı hiç takmayan bir tane bile insan bulamazsınız. kendi bedenine yönelttiği şekilci eleştirileri geçelim, insanların karşısında adriana lima'yla akrep nalan'ı yan yana koysak ve "hangisiyle evlenmek istersin, hangisi seni sevsin istersin?" desek bu iki insanın da karakteri hakkında hiçbir bilgisi olmayan bütün insanların cevabı istisnasız apaçıktır. bu bir gerçekliktir ve dramatize etmeye hiç gerek yoktur. hele ki şekilciliği bir kusur gibi göstermeye çalışmak tamamen aptallıktır. çünkü bu bir kusur değildir. herkes bir göz zevkine sahiptir ve gratis'ten şampuan alırken bile kutusu daha tatlı renklerle bezenmiş olanını daha çok inceler. çünkü o göze hitap ediyordur ve insanların ilgisini çeker. bazen bu şekilcilik etiketini kullanarak karşısındaki kızı suçlayan erkeklere rastlıyorum. erkeğin kadınla tanışma hikayesi ise son derece ironik. erkek kadını bir cafede, yolda, dışarıda bir yerde görüyor, kadının karakteri hakkında bir fikri yok, kadını beğeniyor. kadının yanına geliyor, tanışmak istiyor. kadın onu reddederse ve bu erkeğin kendi fiziksel görünümüyle problemi varsa, daha evvel bu yüzden reddedildiyse, mesela boyu kısaysa başlıyor kadınla kavga etmeye. "neden? tabi tabi benim boyum kısa di mi? şekilcisiniz kızım hepiniz. hepiniz egoist, narsist, kendini beğenmiş, burnu havada tiplersiniz. insanın dışı değil içi önemlidir içi. inşallah bir sırık bulursun kendine! bulursun da benim kadar adam çıkar mı bakalım!" bunları bir nefeste karşısındaki kızın üstüne kusan erkek, kızın şaşkın bakışları karşısında masasına geri döner. kıza bütün akşam dik dik, tehditkar ve küstah bir tavırla bakar durur. ta ki kızımız rahatsız olup ortamı terk edene dek. şu şekilcilikten nefret eden, insanların altın kalplerine değer veren ermişten hallice erkeğimiz olayın en başında neden uzun boylu, iri mavi gözlü, bukle saçlı, atletik vücutlu, şık giyimli, bakımlı buse yerine bir diğer masadaki daha sıradan görünen merve'ye bir kez olsun dönüp bakmamıştı? neden acaba?