bugün

nuri bilge'nin hikaye/senaryo yönetmeni olmadığını bir kez daha göstermiş "yalnız ve güzel" filmdir.
beylik bir hikaye üstüne kurulu orta halli bir senaryodan bu kadar iyi bir film çıkarabilecek çok az yönetmen var.
nuri bilge ceylan'ın farklı birşey denemesi bile takdire şayanken bir de bu deneme ile ödül alması anlatılmaz bir duygu olsa gerek. kendi ağzından çıkan "bilmediğim sularda yüzüyorum" cümlesi bu kadar büyük bir yönetmenin içindeki naifliğin en büyük göstergesi. işte bu yüzden bu adam çok iyi bir yönetmen.

evet film muhteşem görüntüleri dışında bambaşka donelerle karşımıza çıkan bir nbc filmi. hiçbir filminde olmadığı kadar akıcı anlatılıyor bir kere hikaye. ama bundan yola çıkarak kimse sıkı bir aksiyon filmi beklemesin kalbi kırılır. ayrıca ilk defa dijital çalışılmış ve bütün nimetlerinden en güzel biçimde faydalanılmış. bu faydalanma sürecinde nbc kadar gökhan tiryaki'nin de emeği var. unutmamak lazım.

senaryonun üç kişinin elinden çıkması kimi yerlerde anlatımı savruklaştırsa da o kadar da büyük problem yaratmıyor. nbc her filminde olduğu gibi sindire sindire anlatıyor tüm derdini. filmde michael mann tarzı aksiyon bekleyenlerin sıkılması doğal. kendilerine death race filmini öneririm. şahane. gidip seyretsinler.

filmin tema müziğinin cep telefonundan çalan yıldız tilbe şarkısı emi olması, olmadık yerlerde ortaya çıkan küçük kardeş imgesinin yarattığı tedirginlik, minimal planlardaki devasa oyunculuklar ve sinemanın bir görüntü sanatı olduğunun üstüne basa basa az ama öz konuşmayla anlatılan bir hikaye. tek kelimeyle şahane. hele bunun bir türk yönetmenin elinden çıktığını bilmek daha da şahane.

kısacası gidin ve seyredin. her bir karesi üzerine kitap yazılacak kadar derin bir o kadar da naif bir türk filmi. hiç beklenmeyen oyunculuk performansları ve şahane bir yönetim.

hele ki filmin başında rast geleceğiniz destere denen rezilliğin tanıtımından sonra daha da gurur duyacaksınız bu filmle.
--spoiler--
+arkadaşla takılıcaz.
- kimle?
+kimle olacak recai'yle.
- recai kim?
+fedai'nin arkadaşı.
-fedai kim?
+sezai'nin abisi.
-ben sana sezai denen çocukla takılma demedim mi?

ve;

(bkz: e mi)
--spoiler--

edit: son cümle. *
aslında ödülü filmi baştan sona sabırla izleyip bitirebilen izleyicilere verilmeliydi dediğim film. tamam nuri abiye saygımız sonsuz, ödülü alırken ki kurduğu cümle bizi bizden aldı ama beğenmedim be abi kusura bakma. büyük bir heyecanla arkadaşlarla kiraladık büyük beklentiler içinde, sonuna kadar gözümüzü dört açtık, bazen yalvardık oyunculara ''allah rızası için konusun' diye,konuşmadılar bari sevişin a.q dedik o da olmadı. büyük tepkilere rağmen kapatmadık filmi acaba sonunda müthiş birşey mi oluyor bizi dumura uğratacak lan kesin dedik, ödülü neden versinler a.q. dedik. ama olmadı a.q olmadı. boşver nuri abi sen beni, ben sanattan anlamam, sen yükseldikce, ödül aldıkça götün kalkmasın hep bizi sev, vatanını yücelt hep o gün yaptığın gibi, tebrik ediyorum abi seni, alnından öpüyorum...
Öncellikle belirtmek isterim ki kesinlikle depresif bir psikolojiye sahipken gidilmemesi gereken bir filmdir.Film iyidir,hoştur,başarılıdır.Olumlu birçok sıfatı sıralayabiliriz.Çekimler çok güzeldir,bir fotoğraf filmidir.Fakat,olumlu şeyler düşünmek,kafayı dağıtmak için gidilecek en son filmdir.Bu düşüncelerle giden ben,filmin anlamını da hissedemez hale geldi,o karanlık,o loşluk beni değişik ruh durumlarına soktu,filmden çıktığımda ne düşündüğünü dahi bilemez bir halde kendimi saçma sapan bir halde buldum.

Çekimler için kullanılan ev,bir hayli dikkatimi çekti.Hatta içimi o evi gidip bulma hissi kapladı,oysa ev de bir o kadar sıkıcı ve boğucuydu.Bu kadar sıkıcılık,boğuculuk olmaz diye düşünmeden edemiyor insan,hani bir yerde hareket olur ama yok.Çıktığınızda da üzerinizde süper bir etki bırakıp,filmin etkisinden kurtulamama gibi bir durum da yok fikrimce ama yine de bir çekiciliği var.Sanırım görsel sanatlarla yakından ilgisi olan kişiler için anlamlı,faydalı bir film olmuştur.

Bir de çok tartışılan göğüs sahnesi vardı bu filmde,ama film o kadar yavaş ki hani bu konudaki abartmalar bile ya da saptırmalar diyelim bu sahne hakkındaki,hareket kazandıramamış.

Kendi yorumumu okudum da filme karşı çelişkilerle dolu olduğumu farkettim,bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.Ama izlenebilecek bir film diyebiliriz.
2009 oscar aday adayı olan film. 6/9 ocakta elemelere girecek.
bir jet li filmi değildir.
Ayrıca Nuri bilge ceylan'ı sadece bir cümle ile tanıyanların hayal kırıklığına uğradığı ve uğrayacağı filmdir.

o iğrenç telefon melodisi * olmasaymış keşke. Ceylan'ın diğer filmlerine göre -şahsen- bu en güzel filmiydi diyebilirim. şimşek görüntüleri muhteşemdi. aslında bütün çekimdeki görüntüler güzeldi. zaten özelliği bu nuri bilge ceylan'ın.

--spoiler--

bıçak ve tokat sahnesi çok etkileyiciydi. tokat atarken bile vurmaya kıyamıyordu, annesine karşı nefret dolu ama anne sevgisini kaybetmemiş bir çocuk.
--spoiler--

akademi jurileri adaletli olmadığı için bu filmin oscar'dan bir beklentisi olamaz.

entel kesım bu filme bayılmış diyenlere de bir çift sözüm var.
bi haftasonunuzu nuri bilge ceylan ya da zeki demirkubuz filmlerinize ayırın.
ha elinizde filmleri yoksa ocak ayında cnbc-e veriyor filmleri, izleyin, ondan sonra bu ne biçim film diyebilirsiniz.
çok sevgiler.
bir nuri bilge ceylan klasigi. nuri bilge ceylanın profesyonel oyuncular calıstıgı ilk filmi. nuri bilgenin bir cok filminde oldugu gibi insanı konuşmalarla degil de ifadelere yönlenmesini saglayan bir film. nuri bilge ceylan bu filminden sonra daima profesyonel oyuncularla calısmalıdır dedirten güzellikte film hatice arslanın ve yavuz bingolun mukemmel bir oyunculuk sergiledigi aslında bir oyuncu icin zor olan film. tebrik ettigim ve aldıgı ödülleri gercekten hak eden film.
her karesi kartpostal gibi olan, güzel bir film. babamın, ne çıkıyorsa kadınların başının altından çıkıyor olarak özetlediği bir konuya sahiptir.
recep tayyip erdoğan
(bkz: üçü bir arada)
az replikli, müziksiz*, tek açılı çekimlere sahip, hayatlarımızın ne kadar nasır tutup robotlaştığını anlatan enteresan bir film. ülkeye bir ödülle geri dönmesi ise muhteşem ötesi, takdire şayan.
üçü de bir birinden maymundur.
filmi izledik mi? -görmedim,duymadım,bilmiyorum , nuri bilge ceylan'dan bir başyapıt daha...
(bkz: 12 maymun)
- film nasıldı necati?
+ valla ben maymun falan görmedim. biz yanlış filme girmiş olmayalım mükerrem.
- cevab veremedim.
sıradan bir küçük emrah filmi konusuna sahip ne anlatmak istediğini bir türlü anlayamadığım nuri bilge'ye en iyi yönetmen ödülünü kazandıran film. vay anasını diyor avrupalının sanat zevkine bir kez daha hayran oluyorum.
aynı ipte oynamaz.
(bkz: senseless)
sol framedeki yönlendirmeleri gördükten sonra yok artık üç maymun diyebileceğim filmdir.*
soğuk bir kış akşamında bile o buhar buhar sıcağı iliklerinize kadar hissedebildğiniz, aslında klasik olmuş nuri bilge ceylan filmlerinden biri. bu film için "senaryo iyi işlenmemişti, olaylar akıcı değildi" gibi şeyler söylemek zaten yersizdir. çünkü nuri bilge ceylan'ın bir tarzı vardır. diyalog değil, olay ve görüntü izlersiniz filmlerinde. ve üç maymun'da da bu tarzını alabildiğince kullanmış. kumkapı tarafları olduğunu tahmin ettiğim o varoş semt, o binanın yıkılacakmış gibi, kağıt gibi duruşu, o enfes deniz manzarası, o tren rayları... çok çok güzel bir araya gelmiş.

evin içine girdiğinizde o kasvet ve hani yaz günlerinin akşamla buluştuğu o iç sıkıcı, o karanlık ve o güneşli kısa anın bunaltıcılığı o kadar iyi hissettirilmiş ki. farkındaysanız filmle alakalı sadece görüntüler üzerinden konuşuyorum. çünkü bu film için yapılabilecek en iyi değerlendirme görüntülerin zihninizde yarattığı o enfes tablolar üzerinden oluyor. zira hikaye basit bir aldatılış hikayesi. böyle dememe bakmayın aslında özüne bakarsak yine de çok basit değil. eyüp'ün hacer'e merdivenlerde ettiği küfür ve ardından "ya da git at kendini şurdan " dedikten sonra, dayanamayıp geri gelmesi, teras duvarında bulduğu hacer ve "saçmalam in ordan aşağı" demesi... düşünüldüğünde yine de bu basit aldatılış hikayesinin içindeki insan yön ortaya çıkıyor.

oyunculuklar hakkında da konuşmak gerekirse; hatica aslan için zaten söylenecek çok fazla bir şey yok. çok başarılı bulduğum yılların oyuncularından biri. zaten kimsenin oyunculuğu filmde sırıtmıyor. ama... özellikle ve özellikle yavuz bingöl, gerçekten çok başarılıydı. o yılmışlık, o hüzün, o sıkıntı, o keder, o sinir ancak mimiklerle bu derecede güzel anlatılabilirdi. yorumcu olarak çok çok beğendiğim ve her zaman dinleyeceğim insan, bir oyuncu olarak da ne kadar başarılı olduğunu göstermiş bulunmakta.

nihayetine bakarsak; ilahi adalet mi, adaletsizliğin ta kendisi mi karar veremediğim bir şekilde ama yine de olması gereken şekilde bitmiş, bitiş sahnesi ile zihnime kazınmış, aldığı ödülü sonuna kadar hak etmiş güzel film.

filmi izlemek istemiyorsanız bile, bir şekilde o son sahneyi, yağmurun sesini ve o enfes görüntüyü mutlaka görün derim.
henüz oscar için aday adayı olan ama aday olmasını dört gözle beklediğimiz filmdir.
--spoiler--
sen de sev ama sevilme
aşk acısı çek ben gibi
çok özle ama kavuşma
kavuşamadığım gibi
--spoiler--
bu yıl 81.si yapılacak oscar'da en iyi yabancı film kategorisinde 65 flm arasından ilk dokuza giren nuri bilge ceylan filmi. 22 ocakta yapılacak seçmelerde ilk beşe kalırsa finalde yarışacak.
kanımca oscar'a koşan ve bunu sonuna kadar hak eden bir film. şimdiden merak etmekteyim nuri bilge'nin oscar alırken bizlere mesajını..
afedersin ama üçü bir maymun etmez.
her plani bir fotograf karesi olan filmdir.