bugün

Yavuz Sultan Selim,babası Sultan ikinci Bayezid ve kardeşleri ile taht mücadeleleri vererek tahta çıktığında,Osmanlı Devleti sıkıntılı bir dönem yaşıyordu.Bu bunalımlı dönemin en büyük sebebi Doğu'daki Şii-Safevi Devletiydi. Bu devletin ortadan kalkmasıyla huzur sağlanacak ve Türkistan yolu Osmanlılara açılacaktı.Yavuz Sultan Selim'in en büyük amacı doğudaki bütün Türk islam devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştirmekti. Yavuz Sultan Selim, 1514 yılı baharında ordusuyla birlikte iran seferine çıktı.Osmanlı kuvvetleri, Erzincan'dan Tebriz'e doğru yürüyüşüne devam etti.Çaldıran'da 23 Ağustos 1514'te yapılan savaşta Osmanlı kuvvetleri büyük bir zafer kazanırken,Safeviler bozguna uğradılar.Şah, kaçarak hayatını zor kurtardı.Yavuz yoluna devam ederek Tebriz'e girdi.Şehirdeki birçok sanatçı ve ilim adamı istanbul'a gönderildi.Bu zafer sonucunda Şah ismail eski prestijini kaybetti.Bu sayede Doğu Anadolu'da Osmanlılar için bir tehlike kalmamış oldu.15 Eylül 1514'te de Tebriz'den Karabağ'a hareket eden Yavuz'un amacı,kışı orada geçirip,baharda iran'ı tümüyle almaktı.Ancak şartlar müsait olmadığı için Amasya'ya gidildi.Çaldıran Zaferi'nden sonra,Erzincan, Bayburt kesin olarak Osmanlı hakimiyetine geçti. Kemah kalesi alındı.12 Haziran 1515'de kazanılan Turnadağ zaferi ile Dulkadiroğlu beyliğine son verildi.Diyarbakır,Mardin ve Bitlis Osmanlı hakimiyetine girdi.Böylece Anadolu'da Türk birliği sağlanmış oldu.
tiyatroda cep telefonunu çaldıran Y.Sultan Selim otobüsün kapısından hirsiz var buda hirsizz diye bağırmış.üstüne alınan ismail ters yapmış, olaylar gelişmiştir.
savaş alanında herkes yerini aldığı anda aniden cep telefonları çekilir ve iki tarafta birbirlerini çaldırmaya başlar. geçirenin kazandığı savaşta kontörler bitene kadar savaşılmıştır.
kendini bilmez şah ismail' in anadoluda çıkardığı isyanları taa şehzadeliği zamanında farekeden yavuzun, ülkesinin dirliği ve düzeni için çıktığı doğu seferinde iranı mahv-u perişan ettiği savaştır.zaferle birlikte anadoludaki şiilik tehlikesi ortadan kaldırıldı.*
farklı mezheblere inanan iki türk devletinin savaşıdır.
(bkz: sah ismail)
(bkz: sultan selim)
(bkz: safevi)
(bkz: kızılbaş)
şah ismail bu savaşta genel uygulamanın aksine ordusunun merkezini değil de sağ kanadını bizzat komuta etmiştir. sol kanat komutasını verdiği ustacalu muhammed han ile birlikte ordusunun en seçme atlılarıyla iki kanattan osmanlı ordusuna hucum ederek kanatları çökertip merkezde sultan'i tuzağa duşürmeye çalışmıştır. başlarda iyi ilerleyen bu saldırılar kanatlardaki osmanlı birliklerinde çok büyük zayiata ve çöküşe neden olmuş, birçok önemli osmanlı beyi hayatını kaybetmiştir. fakat sinan paşa * dirayetini kaybetmemiş ve sırtını merkeze vererek yerleştirdiği toplara doğru geri çekilerek safevi atlısını boş meydanda topların namlularıyla karşı karşıya bırakmıştır. sonuçta safevi atlısı ovaya dökülmüş, tarumar başlamıştır.
(bkz: turan sozluk)
şehzadeliğini amasya'da yapan yavuz, henüz şehzadeliği sırasında iran üzerine yürümeyi planlamıştır. babası II.beyazıt'ın doğu'ya karşı kayıtsız tutumunu eleştirmiştir. bu nedenle savaş isteyen yeniçerilerin de desteğini alarak babasını saltannattan indirmiştir. babasını saltanattan indiren ilk ve tek padişahtır.
osmanlının topları olmasa bütün osmanlı ordusunun azeri avşar seçme atılarının kılıcından geçmesi muhtemel savaş.
savaşlarda teknolojinin önemini gösteren savaşlardan yalnızca bir tanesidir.
şöyle olmasa böyle olacaktı savaşı. kırım hanı da delikanlı olsaydı viyana'yı alacaktık ama yaşamlar tek seferlik maalesef.
savaş sonunda yavuz sultan selim osmanlı ordusuna yardım eden kürtlere ithafen muş'daki bir çeşmenin kitabesine şu mersiyeyi(!) yazdırmıştır;

---spoiler---
kürde fırsat verme ya rab
dehre sultan olmasın.
ayağını çarık sıksın
asla iflah olmasın.

vur silleyi, al haracı
karnı bile doymasın.
ol çeşmeden gavur içsin, rum içsin
kürde nasip olmasın.
---spoiler---

tanım: osmanlı ordusu'nun kürtler tarafından arkadan vurulduğu savaştır.
(bkz: tarihi götüyle okuyanlar)
yavuz sultan selim, yıllar önce kendisi ile evlenmeyi reddeden bu güzel kadına şimdi öyle bir ceza vermeliydi ki, yıllar geçse dahi tüm dünya hatırlasın, unutulmasın...

bütün bunlar çaldıran savaşı sonrası istanbul sarayına dönen yavuz sultan selim han'ın düşünceleri idi...

peki kimdi bu dünya güzeli? ve çaldıran savaşı ile ne alakası vardı?

yavuz sultan selim trabzon sancakbeyi olduğu şehzadelik döneminde, iran'da kurulan safevi devleti ve başındaki şah ismail'in anadolu ve osmanlı topraklarında hak iddiası ve düşmanca faaliyetleri yeni yeni başgöstermekte idi.
genç şehzade bu durumdan payitahttaki babası sultan ii. bayezit han'ı defalarca haberdar etmiş, bir önlem alınmasını bildirmişti.

şah ismail anadolu'da öyle bir provakasyon yapıyordu ki osmanlı nüfüzü bu durumdan epey etkilenmekte idi. bu provakasyonların en önemli neticelerinden biri de öz türkmen soylu göçer aşiretlerin osmanlı tebasından kitleler halinde ayrılması ve safavi tebayetine geçmesi idi...

yine böyle bir türkmen aşiretinin beyi sınırı geçmek için yavuz sultan selim'e başvurur ve izin ister.
yavuz selim bunların da şah ismail tarafından ayartıldığını düşünerek neden iran'a geçmek istediklerini sorar türkmen beyine,
aldığı yanıt çok ilginçtir;

"biz konuk olarak hayırlı bir iş için şah'ın memleketine ziyarete gidiyoruz bey'im haşa osmanlı tebayetinden ayrılma gibi bir durum yok"

bunun üzerine yavuz bu hayırlı işin ne olduğunu sorar, türkmen beyi yanıtlar;

"efendim, obamıza sığınmış bihruze adlı bir hatun vardır, şah'ın bağdat valisinin kızı olup esir tacirlerinin eline düşmüş, daha sonra bir fırsat bulup kaçarak obamıza sığınmıştır. bu hatunun güzelliğinden tüm doğu illerinde bahsedilir. şah da bize ve bihruze hatun'a hediyeler yollamak suretiyle kendisini zevceliğe istemiştir. şimdi hatun'u şah'a götürüp bahşişimizi alıp ülkemize geri dönmektir niyetimiz."

bunun üzerine yavuz bihruze hatun'u görmek ister ve huzuruna çağırır. gerçekten de bu hatun kişi harikulade güzelliğe sahiptir. yavuz sultan selim bunu rakibine kaptırmak istemez ve türkmen beyinden bihruze hatun'u ister. türkmen beyi durumu bihruze hatun'a iletir lakin red cevabı alır.
bu reddin nedeni ise çok basittir. yavuz bir garip şehzadedir ve padişah'ın en küçük oğlu olması dolayısı ile taht'a çıkması zayıf bir ihtimaldir. ağabeylerinden birisi tahta çıkacak ve yavuz'u boğdurmak suretiyle bertaraf edeceği muhakkaktır. öte yanda tahtı tacı ve hükümdarlığı ile şah ismail'in kraliçesi olmak varken, yavuz sultan selim'i düşünmesi bile komiktir bihruze hatun'un...

gün olur devran döner, aradan birkaç yıl geçer.
o şehzade selim şimdi osmanlı padişah'ı "yavuz selim" olmuştur, en önemli hedefi ise bu şah ismail'i durdurmak ve bihruze hatun'dan yıllar öncesinin intikamını almaktır.

nitekim o meşhur çaldıran savaşı vuku bulur, zafer net bir şekilde yavuz'undur artık. bu savaş osmanlı'nın anadolu'daki hakimiyetini perçinlemiştir. savaş ganimetleri arasında şah ismail'in zevcesi "taçlı han" yani bihruze hatun da bulunmaktadır.

taçlı han'ı tutsak olduğu halde yavuz'un huzuruna çıkartırlar, tutsak sultan hala eski güzelliğinden birşey kaybetmiş değildir. ama bulunduğu durumdan duyduğu üzüntü ve yıllar öncesi verdiği hatalı kararın pişmanlığı da yüzünden okunmaktadır. bu durum yavuz'un gözünden kaçmaz ve taçlı sultan'a dönerek,

"sultan'ım sizi esirlikten azad ediyorum, ömrünüzün nihayetine kadar bir hanımzade olarak yaşamınızı müreffeh bir şekilde sürdürmenizi sağlayacağım"

taçlı han bu duruma sevinmişti. artık esir değil osmanlı padişah'ının zevcesi olacağını sanıyordu.

yavuz devam etti;
"size tacizade cafer çelebi'yi münasip görüyorum, artık onun zevcesi olacaksınız"

bu durum huzurda bulunan herkesi şok etmişti.
tacizade cafer çelebi yavuz'un çok sevdiği, yaşlı, tecrübeli bir devlet adamı idi.
bu durumun maksadı ise hem taçlı han'dan yıllar öncesinin intikamını almak, hem de taçlı han'ı maiyetindeki bir memurla evlendirerek şah ismail'i küçük düşürmekti.

lakin aradan bir süre geçmiş, tacizade cafer çelebi vefat etmişti.
yavuz'da hala bihruze'yi unutamamıştı. cafer çelebi'den sonra da taçlı han'ı yine maiyetindeki "molla idris" ile evlendirdi. molla idris ise taçlı han'dan iki misli yaşlı, bir gözü kör, zenci ve bir kadının tahammül edemeyeceği derecede çirkin birisi idi.
böylece yavuz sultan selim yıllar sonra intikamını almış oldu...

şah ismail ise bu vesile ile sadece savaş değil en değerli hazinesini kaybetmiş bir hükümdar olarak ömrünün sonuna dek azap içinde yaşadı.
hatayi mahlası ile çok sevdiği zevcesi taçlı han için bir dolu duygu yüklü acılı eserler kaleme aldı,

bunlardan en bilineni;

--spoiler--
eya gönül kuşu derler behar imiş, mene ne.
bısat-ı ıyş aceb rüzigar imiş, mene ne.

deyirler oldu deli leyli zülfüne mecnun,
deminde ol dahi bir bikarar imiş, mene ne.

ahuttu yaşumu devran, baturdukaannuma el,
rakib elindeki dest-i nigar imiş, mene ne.

lebin zulali ne sırdı, tükendi ömrü aziz,
hayat-ı hızr eğer paydar imiş, mene ne.

bu baht-ı bed ki menem var, hatayi ol şuhu,
gam ehline diyeler gamküsar imiş, mene ne...
--spoiler--

günümüz türkçesi ile;

--spoiler--
ey gönül kuşu bahar gelmiş diyorlar, bana ne.
işret sofrası bir başka türlü olur diyorlar, bana ne.

diyorlar ki mecnun leyla'nın siyah saçı uğruna deli olmuş,
o da ne yaptığını bilmezin biri imiş bana ne.

devran göz yaşımı akıtıp, kanıma el batırdı,
rakibin elindeki sevgilinin eli imiş, bana ne.

dudaklarının ıslaklığı ne sırdır ki, onsuz aziz ömür tükendi,
hayat suyu imiş, hızır'ın ömrü tükenmezmiş, bana ne.

hatayi, bende bu kötü talih var iken,
o güzel dertli olanların derdini dağıtıyor deseler, bana ne...
--spoiler--
savaştan sonra söylenen marş için...

osmanlı meydanda
kılıçlar havada
her savaşta
askerin arkanda

çaldıran çaldıran çaldırann çaldıran yavuz için çaldıraaannnnnnn
yavuz sultan selim i birde bu anlatımdan okuyun, savas meydanına çıkmayan şah ismail e eşarp gönderen, ülken senin nikahlın, 10 gündür ülkende ilerliyorum sen hala yoksun, erkek degilsen yeşmak sar başına" şeklinde mektupla birlikte, okuyalım da kimin torunu oldugumuzu, tarifenin keyfine bakalım,

http://www.cafesiyaset.co...uhabirinin-cin-sorusu.php
rumdan doğma yavuz'un meydana çıkıp er gibi savaşmaya yüreğinin yetmediği savaştır. savaşmak yerine otağının çevresine gerdirdiği çelikten halatların arkasına gizlenmeyi yeğlemiştir kendine yakışanı yaparak.

buna karşılık safevi hükümdarı, türk soylu uluğ türk şah ismail elinde gürzü ve kılıcıyla meydanda cenk etmiş, yavuz'un otağına kadar yaklaşmış fakat o çelikten halatları aşamamıştır.

bu savaşın bir galibi yoktur. çünkü çaldıran meydanında akan yanlızca türk'ün kanıdır başkasının değil. savaşın bir galibi var ise avrupalıdır, haçlıdır. bir de o türk ve türklüğün kadim düşmanı yavuz ve onun dönme devşirme paşaları.

zaten safeviler 2 sene içinde kaybettikleri toprakları tebriz de dahil olmak üzre geri almıştır. olan savaştan önce ihtiyat bahanesiyle kılıçtan geçirilen onbinlerce türk soyluya olmuştur.
savaşın sonunda yavuz bununla yetinmeyerek mısır ı da alırken savaş esnasında elde topuz savaşan şah ismail bir daha şahlık filan yapmamış, kendini çocuk yetiştirme, şiir yazma gibi işlere vermiştir.

vizyonu daha geniş olan osmanlı nın kazanmış olduğu savaştır.
fikriyatı http://www.atsizcilar.com ergenlerinin ki ile eşdeğer düzeyde olan über "ırk" severlerin, savaş sonunda karısını-kızını savaş meydanında bırakıp kaçan kadim insan uluğ hakan hz.ismail'i yere göre sığdıramadığı savaş..

(bkz: gülecek yer bulamamak)
Arabi Farsi osmanlı sadrazamlarının telkinleri ile eski dostu TÜRK OĞLU TÜRK şah ismaile kin bileyen Yavuz'un Arapça Farsça konuşan Osmanlı devleti ile Şah ismail in Türkçeden başka dil konuşulmasının yasak olduğu Safevi devleti arasında yapılan savaş.

Lakin gülmekten yerlere yatmama sebep olan şey ise 1884 yılında doğmuş olan Ömer Seyfettin'in Pembe incili Kaftan kitabındaki kurguların burada sanki gerçekmiş gibi anlatılması. Olmayan şeylerin olmuş gösterilmesidir.

Yok Şah ismail altınların altına bok koymuşta Yavuz selim lokum koymuş herkes yediğinden gönderir diye de not iliştirmiş
Yok savaş alanına çıkmayan şaha türban göndermiş te bilmem ne.

Azıcık tarih okumayan adam (hadi okumuyosun bari ilkokul çocuklarına okumayı sevdirmek için yazılmış pembe incili kaftandan başka birşey oku) Yavuz'un aslında şahla dost olduğunu, defalarca satranç oynadığını bilmez. Onu bilmediği gibi Şah'ın savaş alanında en iyi kılıç kullanan en iyi savaşçı olduğunu da bilmez. Yavuzun 30 bin kişi fazla olan Osmanlı ordusunu toplarla desteklediğini, yeniçerilerin hepsinde de tüfek olduğunu da bilmez. Hatta ŞAh ismail'in daha fazla kardeş kanı dökülmesin diye malını mülkünü hazinesini herşeyini bırakıp gittiğini de bilmez. E bunları bilmeyince kışın tebrizde kalmaya karar veren yavuza alevi bektaşi kızılbaş yeniçerilerin, yaptığı işlerden dolayı tepki göstermesine başlayınca geri döndüğünü de bilmez. 40 bin alevi türkün kesildiğini yerlerine kürdlerin yerleştirildiğini, ve işte bu geri dönüşlerinde de bu kürdlerin içme sularını zehirlemesinden dolayı şu şiiri yazdığını da bilmezler.

KÜRD'E FIRSAT VERME YARAB, DEHRE SULTAN OLMASIN,
AYAĞINI ARIK SIKSIN, GÖNLÜ HUZUR BULMASIN.
VUR SOPA'YI AL HARACI, KARNI BiLE DOYMASIN,
OL ÇEŞMEDEN GAVUR iÇSiN, KÜRD'E NASiP OLMASIN
VASiYETiM OLDUR KiM, KÜRD BiN KERRE YALVARSIN,
iNANMA KANMA, YAKANA BiT,KAPINA KÜRD DADANDIRMA.

Yavuz Sultan Selim, iran Seferi'ne çıkmak için 19 Mart 1514 tarihinde Edirne'den istanbul'a hareket etmişti. Bir ay sonra Üsküdar'a geldiğinde, Şah ismail'in halifelerinden olan Kılıç adında biri vasıtası ile Şah'a Farsça name gönderdi. Sultan Selim, izmit'ten gönderdiği hicri takvime göre 920 Safer tarihli namesinde: Şah'ın Müslümanlığa uygun olmayan hareketlerinden, mezaliminden bahis ile kendisinin Müslümanlığı takviye ve mezalimi kaldırmak için faaliyete geçtiğini, yaptığı işler nedeniyle katline fetva verildiğini ve kılıçtan evvel islamiyeti kabul etmesi lazım geldiğini ve atlarının Safer ayında istanbul'dan hareket ettiğini ve bizzat muharebeye hazır olacağını bildirmişti. Yavuz namesinde şöyle diyordu: "Fitneler çıkardınız, islam büyüklerine küfürler ediyorsunuz, bunun cezası katlidir, üzerinize geliyorum, işgal ettiğiniz Osmanlı memleketlerini geri veriniz." Elçi Kılıç, Şah ismail'i Hemedan'da bularak nameyi vermiş, o da muharebeye hazır olduğunu bildirmiştir. Şahın bu cevabı Osmanlı ordusu Erzincan'a geldiği sırada alınmıştır. Lütfi Paşa tarihine göre Şah ismail nameyi getiren Kılıç'ı öldürtmüştür[8][37].

Şah ismail, muharebeye hazır olduğunu belirten namesinde: "Er isen meydana gelsin, biz de intizardan kurtuluruz" demiş ve Yavuz'a bir kadın elbisesiyle, yaşmak yollamıştır. Yavuz bu nameye cevabını 920 Cemaziyelevvel sonunda Erzincan'dan yollamıştır. Yavuz bu namesinde Şah ismail er meydanına davet ediliyor ve hala kendisinden bir eser olmadığı beyan ediliyordu. Şah ismail bu nameye cevap olarak; gerek II. Bayezid zamanındaki ve gerek kendisinin Trabzon valiliğindeki dostluklarından bahsederek aradaki düşmanlığın neden ileri geldiğinin bilinmediğini, Osmanlı Hanedanıyla kadim dostluklarından ötürü Timur zamanındaki gibi fena bir neticenin olmasını istemediğini beyan etmektedir. Ayrıca Yavuz'un namesinde hakaretvari tabirlerden şikayet ile name yazan katiplerin yazılarını afyon tesiriyle yazdıkları için bir altın hokka ile afyon macunu yolladığını da namesinde belirtmiştir. Şah ismail'in afyon macunu yollaması yoluyla, II. Bayezid'ın afyonkeşliği sebebiyle oğlunun da babası gibi olduğu ima edilmektedir.

Yavuz Sultan Selim bu ağır nameye yine ağır bir nameyle cevap vermiştir. Namesinde şöyle demiştir: "Davete icabet edip uzun yolları kat ile memleketine girdik; fakat sen meydanda görünmüyorsun. Padişahların ellerindeki memleket onların nikahlısı gibidir; erkek ve yiğit olanlar kendisinden başkasının ona elini dokundurtmazlar; halbuki bunca gündür askerimle memlektine girip yürüyorum, hala senden bir haber yok. Seni korkutmamak için askerimden 40.000 kişiyi ayırıp Sivas ile Kayseri arasında bıraktım; hasma mürüvvet ancak bu kadar olur. Bundan sonra da saklanıp gözükmezsen erkeklik sana haramdır, miğfer yerine yaşmak ve zırh yerine çarşaf ihtiyar eyleyip serdarlık ve şahlık sevdasından vaz geçesin." Yavuz bu namesiyle beraber Şah ismail'in gönderdiklerine karşılık kendisinin kökenini telmihen hırka, şal, asa, misvak ve şedden (kuşak) ibaret tarikat levazımı yollamıştır. Böylece Yavuz, Şah ismail'in dervişlikten geldiğine gönderme yapmıştır[8].

http://tr.wikipedia.org/w...C4%B1ran_sava%C5%9F%C4%B1

Ama arabı kardaş belleyen sözümona Türklerin gerçek türklere bok atmaları hakikaten bilinçsiz yapılıyorsa cahillik bilinerek yapılıyorsa hainliktir.
KÜRD'E FIRSAT VERME YA'RAB
DEHRE SULTAN OL'MASIN
AYAĞINI ÇARIK SIKSIN
GÖNLÜ HUZUR BULMASIN...
VUR SOPAYI AL HARACI
KARNI BiLE DOYMASIN
OL ÇEŞMEDEN GAVUR iÇSiN
KÜRD'E NASiP OLMASIN...
VASiYETiM O DUR Ki
KÜRD BiN KERRE YALVARSIN
iNANMA KANMA
YAKANA BiT KAPINA
KÜRD DADANDIRMA..

Hangi dönemde kürtler birilerini sırttan vurmamış ki?

Hangi dönemde birilerinin ekmeğini yiyip sonra o ekmeğini yediği tasa etmemiş!

Ya bu şiiri bir insanın yazabilmesi için, ciğerinin kürdlerden yana yanmış olması gerek.

Tıpkı bizim şehit ana babalarımızın ciğerinin dağlandığı bağrının yandığı gibi!

Helalin var Yavuz sultan selim!

Sana bu devirde de ihtiyaç var... Keşke bi ara şöle 5-6 aylığına gelebilsen.
(1514)
osmanlı devleti'nin topraklarını ele geçirmek isteyen şah ismail, yavuz sultan selim'in hükümdar olmasından sonra anadolu'da mezhep propagandasını yoğunlaştırmıştır. ayrıca şah ismail'in memlüklüler ve venedik ile anlaşması bardağı taşıran son damla olmuştu. bu gelişmeler üzerine yavuz sultan selim sivas- kayseri arasında kırk bin kişilik bir ihtiyat kuvveti bırakarak sefere çıktı.
yavuz sultan selim'in ihtiyat kuvveti bırakmasının nedeni kendisi seferdeyken anadolu'da bir isyanın çıkma ihtimali etkili olmuştur.
seferin uzaması ve erzak yokluğundan asker arasında sıkıntılar çıktı ise de yavuz'un kararlılığı karşısında bu mesele de halledildi.
çaldıran ovasında osmanlı ordusu ile safevi ordusu karşılaştı. savaş osmanlı devleti'nin galibiyetiyle sonuçlandı.
savaşın sonuçları:
tebriz - bursa, tebriz - halep, ipek yolu osmanlı denetimine girdi,
şah ismail hazinesini bırakarak kaçtı,
anadolu'ya yönelen safevi tehlikesi önlendi,
idris-i bitlisi'nin yardımlarıyla imadiye, urmiye, bitlis ve cizre aşiret beyleri osmanlı'ya bağlandı,
diyarbakır eyalet merkezi oldu.
(bkz: şah ile sultan)
1514 yılında yavuz sultan selim ve safevi hükümdarı 1.ismail arasında yapılan savaştır.osmanlının zaferiyle sonuçlanmıştır.
osmanlı firavunu yavuz lakaplı selim ile safevi devleti hükümdarı şah ismail arasında cereyan eden savaştır.

osmanlı firavunu bu savaştan önce anadolu'da 40.000 alevi'nin adlarını bir deftere kaydettirmiş, sonra da "defterleri dürüle" fermanı vererek hepsini çoluk çocuk demeden kestirmiştir.
çok çirkin espirilere maruz kalan savaştır aynı zamanda...

-hocacım neden bu savaşın adı çaldıran?

+bak şimdi yavrucum. yavuz sultan selim şah ismaili aramış. biz geldik ağzınıza sıçıcaz demek için. ama şah ismail yavuzun aramasını reddedip kendi aramış. yavuzda kızmış ulan beni niye reddettin demiş. şah ismail de benim ki sınırsız yavuzcum sen çaldır ben seni ararım demil. bu yüzden savaşın adı çaldıran olmuş..

-hımmmm ilginçmiş hocam

+ulan sike sürülcek akıl yok yavrum sende.

-sike ne demek hocam ya?

+hani keskin sike küpüne zarar var ya o sike işte..

-hımm anadım hojam.