bugün

latince novus ordo seclorum... yeni bir deyim değildir ayrıca da... bütün amerikan dolarlarının üzerinde bu yazı vardır...
(bkz: yeni ortadoğu düzeni)
dünya aynı dünya, sadece *"düzen" değişti dedirten terimdir.
amerika'nın önderliğinde, dünyadaki sermaye odaklarının pazarlara giriş hakkını yeniden tanımlayan "düzen". serbest pazar fikriyle temellenen bu düzen, amerika birleşik devletlerinin merkez ve tüm devlet kaynaklarını özelleştirilmesiyle beraber fiilen amerikan bayraktarlığı yapar olmuştur.

günümüzde, "ortadoğu'da yeni bir düzen" sloganıyla öne çıkanlar da zaten aynı çizgidedir.

(bkz: abdullah gül)
(bkz: condoleeza rice)
genellikle fantastik filmlerdeki kötü karakterlerin kurmaya çalıştıkları sistem biçimidir.çoğunun planı ise insanlık ırkını yoketmektir ve koca dünyada tek başına ne bok yicen sorusunu aklıllara getiren bir durumdur
eskisinden farkı nedir ki ? eski dünya düzenide güçsüzü ezerdi. sömürgecilik wardı. savaşlar vardı. belkide tek fark artık ekonomik olarak güçlü olan devletlerin birbirleriyle savaşa girmemesi. YDD de liberalizmi savunuyor. bunu büyük devletler uzun süredir savunuyor. hatta sanayi devriminden bu yana değişen bir şey yok. sadece isimler değişiyor. capitalizm-liberalizm-neo-liberalizm-yeni dünya düzeni-globalizm-küreselleşme hepsi anahatlarıyla aynı amaca hizmet ediyor.
(bkz: new world order)
(bkz: bop)
yeni dünya düzensizliği desek daha iyi anlaşılır zannedersem.

(bkz: düzenli bir düzensizlik benimkisi)
ortalama 100 yılda bir ihtiyaç duyulan şey.
temelleri fransiz devrimi ve amerikanin bagimsizligi ile paralel olarak atilmis, I. ve II. dunya savaslarinda insasina baslanmis, bulundugumuz cagda kuresellesme adi altinda karsimiza cikan bir dusunce. Teoride guzeldir, esitliktir, insan haklaridir, demokrasidir, ozgur dusuncedir. Guzeldir yani. Sinir kavrami yoktur. Insanlar teknolojinin de yardimi ile sinirlari ortadan kaldirmistir. Buraya kadar hersey tamam. Birde isin pratigine bakalim.
Sadece dunya savaslarinda on milyonlarca insan olduruldu. Sonrasinda darbeler oldu,isgaller oldu, bu sistem yararina olacagi icin desteklendi. En sicak ornegi irak. Fazla soze gerek yok sanirim. Aydinlanma denildi, aydinlanmayan tek topluluk dunyada muslumanlar gosterildi. Bir zamanlarin cift kutuplu dunyasinda karsi tarafin askerlerini yipratmak icin egittikleri gerillalar simdi terorist oldu, hesapta baslarina bela oldu. Bu teroristler musluman denildi, denklem koyuldu karsimiza. musluman esittir terorist. Cunku kizil tehlike umuldugundan kisa surede coktu, yerine yesilini koymak gerekti.
Uzun lafin kisasi, tek dunya devleti ugruna, milyara yakin insan olduruldu bu sistem icin. Sokarim esitligine, adaletine, ozgurlugune, demokrasisine.
Benim anladigim, insanlar bir yarar gormedi bu sistemde. Zaten parasinin uzerinde yeni dunya duzeni yazan devlet goz gore gore katliam yaparken, adaletsizligi savunurken bize bir sey demek dusmez.
özellikle sscb'nin dağılmasından sonra giderek daha da kuvvetlenen neo-liberalizmin biricik sıfatı. ve belirleyicileri de hiç kuşkusuz uluslararası yahut daha doğru bir deyimle uluslarüstü sermaye gruplarıdır. gelişecek muhalif tavrın da ulusal bir karşı koyuştan ziyade uluslarüstü bir sınıf hareketi olması kuvvetle muhtemeldir. hala daha dünyanın milliyetler ve dinler üzerinden döndüğünü zanneden zihniyetler aşılamadığı sürece bu kısır döngü gittikçe kuvvetlenerek devam edecektir. ve bu, dünya sermaye gruplarının en büyük avantajı olacaktır.
dünya, insanoğlunun varlığının başladığı andan itibaren sürekli bir güç mücadelesine sahne olmuştur. bu mücadele, önce ilkel insanlar arasında daha çok bireysel olarak yapılmıştır. daha sonra toplu halde yaşama geçen insanoğlunda, güç dengeleri kabileler, boylar arasında değişiklik göstermiştir. bu süreci de, giderek yeni ufuklara açılma, yeni topraklara gitme, ele geçirme arzusu, keşifler, toplumların kurumsallaşarak devletleşmesi ve nihayetinde devlet olgusunun küresel düzende baş aktörler olması izlemiştir.

yukarıda bahsi geçen, gelinen son nokta, bu yüzyılın ortalarına kadar varlığını korumuştur. başka bir deyişle, 1900'lü yılların ortalarına kadar küresel düzen içerisinde en etkin güç yine devlet mekanizması ve bu devletlerin izlediği politikalar olmuştur. ta ki, altın çağ'ın sonunda sosyal devlet olgusunun yetersiz kalması -ya da öyle gösterilmesi- ile küresel dünya yeni arayışlara girmiş ve üretim sisteminden, sermaye hareketlerine, çalışma koşullarından hayat standartlarına her şey muazzam bir hızla değişim göstermiştir. bilgi teknolojisi adı verilen bu yeni kavramla birlikte, başta iletişim teknolojisi olmak üzere birçok sektör inanılmaz bir gelişme göstererek büyümüştür. sermaye hareketleri hızlanmış ve sermaye birikimi dışsallaştırılmıştır.

yeni dünya düzeni, en önemli vitrinini siyasal alanda yapmış olsa da aslen temelini ekonomik alandaki değişimlerden almaktadır. nitekim, küresel anlamda söz sahibi büyük devletlerin siyasal alanda aldıkları ve yeni düzya düzeni adı verilen kavrama hizmet eden tüm kararlar esasen ekonomik birer karar olmaktadır. örneklendirmek gerekirse, abd, büyük ortadoğu projesini geliştirerek terör tehdidini önlemekten çok dünya petrol rezervlerinde söz sahibi olmayı amaçlamıştır. yine abd'nin karşısında bir kutup olarak rol almaya çalışan ve abd politikalarına muhalefet eden avrupa devletleri de * esasen abd politikalarına kendi ekonomik çıkarlarına ters düştüğü, çıkarlarını engellediği için karşı çıkmaktadırlar. yine bir başka örnek olarak da, ab'nin çin'e karşı tutumu verilebilir. bilindiği üzere, muazzam bir hızla büyüyen çin'e karşı ortak bir kararla kota koyan ve çin mallarını gümrükte bekleten ab, bir yandan da çin'e mal satmaya çalışmakta, ekonomik anlamda bir ortaklık kurmaya çalışmaktadır.

uzun lafın kısası; yeni dünya düzeni, ne ortadoğu'nun bölünüp abd çıkarlarına uygun bir şekilde yeniden çizilmesi ne de büyük devletlerin siyasal baskılarla her istediklerini diğer devletlere kabul ettirmesidir. yeni dünya düzeni, paranın hükümranlığını ilan ettiği, sermayenin devletler de dahil her şeyden üstün olduğu ve bir avuç çok uluslu şirketin at koşturduğu, oyuncağı haline gelmiş bir mecradır. başka da bir şey değildir.
kısacası liberalizm ile ilgili olan sorunlardır. bir de türkiye için olanı için (bkz: yeşil türkiye düzeni)
küresel barışın tasarlandığı ancak ülke menfaatlerinden dolayı farklı bir yöne hareket edip insanlığın başını ağrıtması muhtemel kurgu.
(bkz: yeni dünya düzeni kemalizm ve türkiye) metin aydoğan
mahir kaynak sorulan sorular ve cevaplarindan olusan, amerika nin irak turkiye ve israil e bakis acisini anlatan kitap.
(bkz: new world order)
yeni kelimesinin düzenin değil zamanın yeniliğinden dolayı anlam kazandığı ifade. yoksa hamam ve tasta değişen bir şey yok. yani dünya asırlardır aynı, sadece ara sıra kuklacılar değişiyor. kürenin en tepesine binlerce parmağı olan kuklacı oturmuş ve binlerce parmağına taktığı binlerce iple binlerce kuklayı minik parmak hareketleri ile, ileri geri * * sağa sola * * oynatıyor. evet töhmet altında bırakmak gerekirse ben ehl-i ideolojiyim demek ve fikir sistemlerine ait kavramların üzerinden çeşitli söylemler ifade etmek sanayi devriminden bu yana gerizekalılığın dikalasıdır.
sınırların ve millet kavramının ortadan kalktığı, kültürlerin ve dinlerin benzeşerek tek bir hal aldığı; kendisine doğru inanılmaz hızla ilerlediğimiz kapitalist orjinli düzen.

kendisine güya karşı olan komünistler ve anarşistler hala daha 100-200 yıl evvel yazılmış kitaplarla kendisini sürekli yenileyen bu aşşağılık düşünce sistemiyle başa çıkamadıklarından, an itibariyle tam tersine hizmet eder olmuşlardır.
her ne hikmetse, en çok düzülenler tarafından desteklenen düzendir.
(bkz: yeni dünya düzensizliği)
(bkz: büyük ortadoğu projesi)
gerçekleşse bile geçici bir dünya düzeni olacaktır. geçmiş tarihimize bakılırsa güç dengesi hiçbir zaman bir yönde durmamış ve sürekli değişmiştir.
kaostan düzen doğar politikasının tüm dünyaya hakim olmasıdır.