bugün

çocukken ayakkabıların sağını solunu bilmiyordum, annem giydiriyordu. bir gün annemle, kuzenlerimle yakında bir yere gidecektik 10 dk yürüme mesafesi. ben de ayakkabılarımın sağını solunu anneme sormadan kendim giydim çıktık dışarı, meğer ters giymişim. gideceğimiz yer çok yoğun bir ana caddenin karşısında. giderken ne takıldım ne tökezledim, gelirken karşıya geçeceğiz, yol boşaldı kuzenlerim de atladı yola ben de onları görünce annemin elini bırakıp peşlerinden koşayım derken ters ayakkabılarla daha fazla koşamayıp yolun ortasına düştüm. herkes şok geçirince ben bir süre kaldım öyle. nasıl olmuşsa arabalar ilerde ışıklara takılmıştı da ufak yara bereyle atlattık.
birinci sınıftayım efendim. Daha okumayı yeni çözmüşüm benden yazmam isteniyor ki bende becermekte zorlanıyorum. Her öğrenci olmasada çoğu öğrencinin yaptığı şeylerden biri olan: tuvalete gitmek için öğretmenden izin isteme eylemini bizde yaptık. Ee hoca da izin veriyor tabi öğrencinin sınıf ortasına bırakmasını göze alamaz. Yine derslerden bir ders ki benim tuvalet ihtiyacım olmadığı halde yanımdaki arkadaşa seslendim: "aga hadi kalk tuvalete gidelim, vakit geçer" dedim. O da olumlu yanıt verince sırada hocadan izin alması vardı. Neyse kalkalım gidip isteyelim dedik. Kalktık, sıradan çıkarken (arkadaşımı zan altında bırakmak istemem) ya onun ayağına yada sıranın arasına ayağım sıkıştı ve dengemi kaybedip yere düştüm. Ayağa kalktım ve acıyan başımı tuttum hiç ağlama belirtisi yoktu. elimi başımın acıyan yerinden çektiğimde avucumun kanlar içinde olduğunu gördüm ve ağlamam onunla bir oldu. Buradan sonrasını pek hayal meyal hatırlıyorum. Annem gelip beni hastaneye götürüyordu. Çocuk kafası işte o korkuyla anneme söylediğim şey şuydu: "anne ölmeyeyim nolur bi daha yemek yemeden önce söz ellerimi yıkıycam". O lafımı unutmam hala ders gibidir bana.
evde koşarken düşüp mermerin sol dizimi yarması. yanlış hatırlamıyorsam sekiz dikiş atılmıştı.
tüp arabası, itfaiye ve bilumum kamyon tarzı araçların altında kalmışlığım vardır çok defa...

tüp arabasının altında kalış sebebim, top yola kaçtı, fırladım peşinden, o sırada ayağım takıldı yere düştüm. üzerimden tüp kamyonu geçti. kafamı kaldırdım bir baktım tüpçü abi başımda, oğlum kalk bi şeyin var mı tarzı yakınıyor. sonrası ağır dayak aile büyüklerinden...

itfaiye arabası da acayip, bisikletle yarışıyoruz 15-20 çocuk, ileride viraj var, son viraj... ben de 4. sırada falanım, o virajı içeriden alıp önümdeki bebeleri geçmek istiyorum, girdiler önümdekiler viraja ve yavaşladılar... ben de hepsini geçmeye başladım, çatır çutur geçiyorum ama sonra durdular ben de bunlara bakıyorum neden durdular diye, direksiyonu kırdım iyice o sırada, tekerlek kaydı... ben 3 takla sonunda 2 metre ileride yolları ıslatarak gelen itfaiye arabasını gördüm en son. daha da bir şey hatırlamıyorum o konuyla ilgili...

zaten o gece de şu büyük deprem* olmuştu. yani o gün ölmediysem hala ölmemiş olmama şaşırmamanız lazım canlarım.
kafayı pencere parmaklıkları arasına sokup çıkaramamak.
Isten gelen babam sobanin yaninda oturuyor ve "kizimi cok ozlemisim" diye beni cagiriyor yanina.. bende ona kosarken sag isaret parmagimi kizgin sobaya yapistiriyorum. Sonuc: 30 yildir gecmeyen bir yanik iziyle yasiyorum. *
bisiklet sürerken frenin tutmaması ve kafayı direğe geçirmem. o günden beri bisiklete uzağım.

gazoz kapağı yutmam ki bu kaza değil bildiğin mallık. allahtan anneannem farkına vardı da çıkardı yoksa ölecektim.
Alnım yarıldı. Iki kolum kırıldı ve yarı dolu havuza atlamıştım. Çocukluk zor.
bebekken mutfak tüpü çarpmış değiştirirlerken, 3 yaşında kolum kırıldı platinli alçılı gezdim. yer sofrasında otururken çaydanlık devrildi popom yandı. okula giderken bileğim çıktı. dersanede kafamı yardım dikiş atıldı. topuğum kesildi dikiş atıldı. hatırlayabildiklerim bu kadar. hala yaşıyorum çok şükür.
ilk kız arkadaşımla çevrede bir bölgede bisiklet turuna gitmiştik bu arada ben 12 yaşındaydım. bisikletle gezinirken aniden önüme bir kedi fırladı ama nasıl korktuğuma inanamazsınız bende o anlık heyecanla ön freni sıkmışım kız arkadaşımın bisikletimin üzerine bindirmem ve onun sol bileğini kırmam ile ilişkimiz bitmiş oldu.
neyse aradan 2 ay geçmişti tabi b bana kaza anında öyle bir bağırmıştı ki ben utançtan karşısına çıkamadım 2 ay. her şeyi unutmuştur diye geçirdim içimden yanına gittim ve size yemin ediyorum ben hayatımda öyle bir tokat yemedim*. neyse bir dahada yanına gitmedim zaten. bak duygulandım şimdi mesaj mı atsam*
5 yaşımdayken mutfakta kibrit görmüştüm ve çok merak etmiştim, bir tanesini alıp yakmıştım elim yanacak diye kartonların üstüne atmıştım tabi her yer tutuşmuştu, sonra bardakla su döküp söndürmeye çalışmıştım. Sonra annem görmüştü koşup gelmişti gerisini hatırlamıyorum.
bir adet trafik kazası , bileğe çivi girmesi , dizi parçalama , 2 kere boğulma ,yüksekten düşme .
çocuktum, babam bayram namazına gönderdi. küçüğüm diye beni yer yokluğundan kadınların olduğu yere gönderdiler. neyse, secdeye vardık sonra başımı kaldırdım ama karanlık ve pis kokulu bir ortam. biraz da sıcaklık var. meğer öndeki kadının eteği başima geçmiş. çok korkmuştum o an.
Tatlı diye bir sise öksürük şurubunu komple içmek, yaş 2, midenin yikanması ile sonuçlanır.
inşaat temeline düşmüştüm yanındaki sazlıkların arasından geçeyim derken, baygın halde bulmuşlar sonrasında.
koluma kaynar su dökülmüştü. allahtan yüzüme gelmedi kıl payı kurtardım.
küçükken evcilik oynarken kuzenlerimle tartışmıştım..
2 kız kuzenim bir erkek kuzenim vardı..
o erkek kuzenim sülalenin fenomeniydi.. sarışın renkli gözlü falan, kız kuzenler de buna tapıyordu..
ben dedim ki, kim baba olacak..
kızlar o kuzenim olsun dedi.. dedim hayır ben olacağım.. hayır sen hala olacaksın dediler..
olur musun olmaz mısın kavga ederken bu kızlar beni apartmanın hava boşluğunda attılar, 2inci kattan..
yere kazasız belasız düştüm.. arkamı dönüp ' lan siz görürsünüz lan!' deyip koşarken ayağım takıldı ve yere düştüm, çenem bir cama saplandı.. valla kırıldı çenem..
o günden beri baba olmaya sıcak bakamadım, bakamıyorum..
Bisiklet çarpması,
elişi torbasını balon yapıp patlatmak suretiyle ele tığ saplanması,
erkeklere artistlik yaparken taş ile kafa yarılması.

Birde 2 3 kez merdivenden yuvarlanmak.

iyi bir yerlerim kırılmamış
Cam şişenin kırılması üzerine kırıkların üzerine bastım. Kötüydü. Fazla kan dolu anlardı.
iğne yutmuştum ne oldu bilmiyorum hala daha sıçmadım. içerde dolaşıyo büyük ihtimal.
Erik agacından dusmek. Hepsini gectim annemin sıyrıklarımı pansuman edip komsulara oturmaya gitmemiz cok manidardi. Hic mi telas yapmaz insan. Abimin zamanında seni camiden bulduk demesine inandıgım bir durumdu.
yokuşaşağı bisiklet ile hız yaparken bisikletin gider halde 3 parçaya ayrılması. yerde 2-3 metre sürünmem kollarımdaki yaralar 1 ayda geçmişti.
arkadaşlarla konuşurken komşunun duvara oturmuştum ama duvara küçük küçük cam yerleştirmiş orospu çocuğu. götümden kan gelmişti.
yazmaya başlarsam bitmeyecek kazalardır.
Toplamda kafamda(alın hariç) 19 dikiş var. Alnımda tam simetrik 4'e böldüğünde oluşan her dörtgenin tam ortası civarlarında birer yarık. Orada da toplamda 7 dikiş var. Sol kol 2 kez kırıldı sağ kol bir kırık bir çatlak. iki elin de işaret ve küçük parmakları kırık ve yamuk sayılabilecek kadar sıkıntılı. sol el işaret parmağında üçüncü bir boğum edasında koca bir kesik. Orada da 4 dikiş vardı. sağ el avuç içinde ve alt kısmına doğru iki yarık. onlarda da ikişer dikiş var. sol bacakta bir yanık dışında bacaklarda bişey yok. Bir de sol omuz çıkmıştı zamanında.

peşin edit:bir hafta önce sağlık kontrolünden geçtim taş gibiymişim. En ufak bi eksiklik, bi dayanıksızlık yok. Spora adanmış bi vücut bu bişey olmaz bize.
oldum olası futbolu çok sevdim. en iyi oynadığım oyundu, herkes beni takımında isterdi.
yazlık ortamında nerde maç olsa çağırılırdım, istediğim mevki de oynardım.

8-9 yaşlarındayım, yine gündüz bir maç organizasyonu yapılmış ama mal alanı toprak saha, çayır, çimen değil. bildiğin bir bahçenin mermer zemini üzerinde oynuyoruz. alan bayağı geniş, yanlış hatırlamıyorsam takımlar 5 er kişiden oluşuyor.

yeni bir mahalleye taşındık ama ortam eski mahallede olduğu için maçı da eski mahallemde oynuyoruz. yeni evim ile arada 2 km kadar mesafe vardır. yeni mahalle ile eskisi arasında benim 3 vitesli pinokyo ile mekik dokuyorum.

maçın sonlarına doğru bir su birikintisine bastım ve ayağım kaydı. sol el bileğimin üzerine düştüm ve inanılmaz bir ağrı hissetmeye başladım. tabi ağrının şiddeti, korku, panik birleşince bastım yaygarayı. kıyametleri koparıyorum. vicdansız arkadaşlarım artık sen işe yaramazsın hadi evine git der gibi beni kenara bisikletimin yanına koyup oynamaya devam ettiler.

ağlamamın şiddeti azalmış artık içten içte ağlamaya devam ederken, yerimden hiç kıpırdayamadığımı hatırlıyorum. o kadar eski konu komşu ki hepsi beni tanır, yanımdan geçmesine rağmen hiçbiri benimle ilgilenmedi.

orada ne kadar kaldım bilmiyorum ama hava kararmaya başladı, umutsuz bir halde ne yapmam gerektiğini düşünmeye çalışıyorum. bisikleti orada bırakamam, evde bu şekilde yürümek için bana oldukça uzak geliyor. orada karamsar bir şekilde beklerken annem ve ablamın akşam yürüyüşüne çıkmış olmaları, güzergah olarakta kendilerine eski mahalle yönünü seçmeleri sayesinde ıssız bir adada gemi görmüş kazazede kadar büyük bir heyecan yaşadım.

evet dostlar, ne varsa aileden var, ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar. gerçi anam beni görünce ağlamadı, önce korktu, sevdi, okşadı sonra ben başıma gelenleri anlatınca sinirlendi tokadı yapıştırdı. olsun anamdır, beni kurtarsın da varsın tokatlasın, helal olsun.

ablam bisikleti aldı, annem söylenmeye başladı ve yavaş yavaş evimize geldik. neredeyse sevinçten bileğimin ağrısını bile unuttum. sonra babam koluma tahtalar ile destek yaptı, ertesi gün doktor, alçı falan derken 2-3 ay alçılı kol ile iyi karizma yapmıştım. denize giremedim ama o çok koydu.