kuzen:ceklanelini ben:hipermen
ceklanelini:çadırımın üstüne şıp diyip damlayan senmişsin.
hipermen:napıyım hacı zor durumda kalmıştım yapıcak birşey yok.
cozisara henüz 11,12 yaşlarındadır ve geceleri altına kaçırmaktadır.
bir gün aile dostunda misafirlikteyken vuku bulur yaran anımız.
gece saat yarım.cozisara derin uykusunda, hergün çişe kaldırıldığı vakitler.

anne - oğlum şştt...
cozisara - ıııı!
anne - oğlum hadi.

akabinde dış kapının açılmasıyla beraber, pantolonu indirmek.
bir daha görmedim o aileyi.
kuzenimin başına gelen bir anaokul kayıt anısıdır yazacaklarım...

okul yönetimi kayıt sırasında kırtasiye listesi verir velilere içinde boyadan makasa hersey yazılı olan klasik okul ihtiyac listelerinden biri.
maddeler sıralanır derken
2 top (A4) kağıt seklinde belirtilen bir madde de vardır listede.

bizim kuzen bu madde karsiligi okula ne götürür peki
evet efendim
2 adet top 1 adet de dosya kağıdı...

(korkmaya gerek yok kuzenin okul hayatı o noktada bitmedi. şimdi hukuk son sınıf öğrencisi..)
bizim oralarda ufak şeylere iga eki takılarak söylenir. bavulun küçüğüne bavuliga, kantarın küçüğüne kantariga denilir.

sene 80 lerin sonu. çocukluk yani. anneme ''babama söylesene bana amiga alsın'' dediğim günü hatırladım nedense. zavallı kadıncağız neyiga neyiga diye sordu durdu.

(bkz: amiga)
yıllar önce, teyze kızıyla fuardaki bir konsere gitmek üzereyiz. konak meydanı'ndaki bankamatikten para çekip yürümeye başladık. sonra biri geldi yanımıza teyzemin kızına; "merhaba nasılsın?" dedi, tokalaştılar falan benimle de tokalaştı başladık yürümeye. baya baya muhabbet ediyoruz, nereye böyle falan filan. epey bir yürüdükten sonra, teyze kızına dedim; "kim bu dershaneden mi?" birden durdu benim teyze kızı, hayretler içerisinde; senin arkadaşın değil mi?" ikimiz de dumur bir halde bu sefer sen kimsin falan demeye başladık. meğer tanışmak için gelmiş. yapıştı peşimize bırakmıyor, baktık çaresi yok. ilerde bir polis memuruna söyledik, aldı başımızdan:))
sene 98 veya 99 olmalı. alkollü bir şekilde üzerinde distortion'la sabah 4 te beyoğlundan basın sitesindeki evine giderken kimlik taraması için durduran polislere distortion'ın ne olduğunu anlatmaya çalışmak var bir de... gülsem mi hüzünlensem mi bilemedim o an. * *
hele aynı teyze kızıyla bir kemeraltı anım var ki * ) bir gün çankaya'dan konak'a kestirme olsun diye kemeraltı'ndan geçiyoruz. ama saat ilerlemiş, hava henüz kararmamış ama kemeraltında dükkanlar kapanmış vs. neyse tam ortaya geldik. birden etrafımızı sokak çocukları sardı ama bir sürü nerden baksan 10,15 kişiler. allahım 3,5 atıyoruz. çocuklardan biri filmde görmüş herhalde, ya paranızı ya canınızı dedi * )) benim teyze kızı birden çantasından pasosunu çıkardı (eshot pasosu otobus için) bir de deodorant ben aval aval bakıyorum, başladı zırvalamaya; "çocuklar biz sivil polisiz (o sırada uğur mumcu için yürüyüşler vs had safhada. yeni öldürülmüş) bomba ihbarı aldık. yaklaşmayın sıkarım(elindeki deodoranttan bahsediyor) hahahahahah ben aval aval bakıyorum hala * )))))) çocukların modu birden değişti. abla demeye başladılar. aysun talimat veriyo çocuklara sen şuraya. sen, sen, sen, şu tarafa, (kemeraltının yan sokakları vardır.) uzaklaştırdı çocukları * )))) konak'a öyle bir koştuk ki, hala unutmuyorum.
sana numarasını gonderen cocugun numarasını yanlıs cevırmek ve yanlıs kısıle sohbet etmek mesajlasmak ertesı gun cocugun neden mesaj atmadın aramadın sorusunda dumur olmak.
Birgün teyzemin kapısına dilenci gelir ve aralarındaki diyalog bizi sonrasında her hatırlandığında koparır:
- abla Allah rızası için..
- sen nerelisen?
- Muş.
- ee git Muş'ta dilen ha, bak biz Urfalıyak burda dileniyak.
- ?!;X?
Geçen gün bir yarden dondurma alıyorum birden sesler gelmeye başladı. Tencere tava sesleriyle birlikte - mustafa kemalin askerleriyiz diye bağırıyorlar. O ara dondurmacıya bir çocuk girdi ve dükkan sahibine bağırıyor :
- ablaaaaa ablaaaa dışardaki eşyaları topla mustafa kemalin askerleri geliyor
Bir Internet sitesinden:

--spoiler--
Arkadaşım The Exorcist (Şeytan) kitabını o kadar korkutucu bulmuştu ki, bir türlü okuyamadı. O zamanın çok moda kitabıydı okumayana cahil gözüyle bakıyorlardı. Kendi zorladı zorladı sayfa sayfa okumaya çalıştı ama nafile; kitap sanki onu eline geçirmişti, geceleri çığlıklar atarak uyanıyor, kitabın kendisine iyi gelmediğini hasta ettiğini söylüyordu; en sonunda yakın çevresinin de telkiniyle kitabı okumayı bıraktı, kitaplığına kaldırdı. Ama sorunları bitmemişti: Geceleri kabuslar devam ediyordu, kitabın kendisine seslendiğini, şeytanın kitap üzerinden onunla diyalog kurmaya çalıştığını düşünüyordu. En nihayetinde, yaşadığı kente en uzak yerdeki bir deniz kıyısına giderek kitabı gözlerimizin önünde Atlas okyanusuna doğru fırlattı; kitap dalgalar arasında yitip giderken arkadaşım yere çökmüş ağlayarak tanrı'ya kurtuluşu için şükrediyordu.

O zamanlar çok muzip zamanlarımızdaydık, türlü şakalar, pislikler...hatırlıyorum da utanıyorum, ama galiba bu en kötüsüydü. Gittik bir sahaftan biraz yıpranmış bir Exorcist kopyası daha bulduk; en yakındaki sahil kasabasına inip bir saat kadar denizde tuttuk, biraz kuruttuk ve yedek anahtarla arkadaşın evine girip çalışma masasına bıraktık.

Arkadaşın akşam eve gelince attığı çığlıkları sokağın başındaki polisler bile duymuştu...Bir daha kendine pek gelemedi sayılır.)
--spoiler--
Birkaç sene önce mersin'de arkadaşla iddialaştık, dedikki en ucuz eskorta gideceğiz. Kadınla birlikte olan kazanacak iddiayı. Kaybeden 400 kağıt verecek. Tamam ulan derken çektik arabaları kadının evinin önüne. Zili çaldım, kapı açıldı önümde bir şey yok, hadi girelim dedik içeriye. Kapıdan girdik bırakıyoruz ayakkabıları girişe, arkadan ses geldi "gençleri pek de severim" ananı sikim oldum, bak baba çok net söylüyorum, eşek sikiyor dediğiniz insanlar bakmaz bile kadına. Boy 140( allah belamı versin 140tan fazlaysa) kilosunu tahmin edemiyorum ama kolon düşünün, şu gökdeleni ayakta tutan genişlerden. Öyle bir şey. Arkadaşa bakıyorum, çıkardı parayı kanka tamam sen kazandın ben yapamam kalkmaz yani, dedi. Gülüyorum, tamam lan dur. Salona girdik, kadın odasına geçti. Hadi gir kadının odasına, yok abi olmaz biliyom ben kendimi dedi. Tamam lan giriyom ben bekle dedim. idda var işin ucunda. Geçtim odaya çıkardım tshirtü, pantolonu. Ulan bu ne tövbe yarabbi insan biraz özenir yaratırken amına koyayım diyorum içimden. Neyse aldı ağzına kalkmıyo benim alet. Saksoya devam ediyor da ediyor. Şaşkın halde inceliyorum kadını. Ulan bunu sikenler var diyorum. Kalkmadı benim alet, kadın:"kapa gözünü bakma" dedi. Gülmeye başladım amına koyayım nasıl yarılıyorum, arkadaş geldi odaya karının ağzında benimki hep birlikte gülüyoruz. Çıktım odadan, arkadaşla konuşuyoruz abi al helalinden 400 lira hadi gidelim. Aldım parayı otele döndük. Sır olarak aramızdaydı bugüne kadar.
Kuzenimin evinde maç seyrediyoruz, bir yandan da kuzenimin eşi, tatlı minik prensesle konuşuyor;
+ anne iyi ki biz sakat olmamışız
- neden sakat olacaktınız ki?
+ akrabalar evlenince çocukları sakat oluyomuş
- biz babanla akraba değiliz ki?..
+ değil misiniz?
- hayır değiliz.
+ sen utanmıyo musun yabancı adamla aynı yatakta yatmaya?

Adliyedeyim ve yine acaba bugün ne göreceğim diye düşünürken, şuna şahit oluyorum:
mahkemede hüviyet tespiti yapılıyor :

-doğum tarihiz ?
-15 temmuz
-hangi yıl ?
-her yıl

Ülkede herkes sayko amk.
Abim bir sebepten sakatlamıştı kisa süreli degnekle yürüyordu. Bizim ev de müstakil o zaman.abimin oldugu kattan asagi inerken merdivende abimle dalga gecmek adına topal gibi gittim ve merdivenlerden yuvarladım. Yahu yapma diyorlar iste sakat taklidi yapmaa. Bende pert oldum tabi ama O zaman da güldüm hala gülüyorum.
geçen gün izmirde bir arkadaşımla başımıza geldi. süvari caddesinden aşağıya doğru sessiz sakin yürüyoruz. bilenler bilir osmanlı kahvecisi vardır orada sağda. adından anlaşılacağı üzere tipler belli. nargileci, paçası kısa pantolonlu, tesbihli, babet çoraplı, bmwli nargileci tipler.

tam önlerinden geçerken bir bmw durdu. camları açık. müzik son ses. kulağım orda. edm bir paça çalıyor. parça yükseldi yükseldi yükseldi tam drop kısmı gelicek parçanın ve şarkı patlayacak. tam drop noktasında ''seri köööööz'' diye bağırdım buuuv buuuuv müziğin baslı bölümü girdi. yanımdaki arkadaş öyle bir kahkaha patlattı ki bende gülmeye başladım.

lavukların bize bir bakışı var arabanın içinden görmeniz lazım.

amk hırtoları.

anlatınca komik olmadı biliyorum. ama aslında güzel bir enstantene idi.

gelecek olan eksi sizden gelsin. ciğersiniz ciğer. canlarım benim.
yarılacak anımın olmadığını anladığım,gece gece beni kahreden entry..
Yaşanan muhabbetlere devam. Yer Rennes Fransa. Öğrenciyim. Haftasonu bara çağırdı bir arkadaş. Gittim ben de. Kendi arkadaşları da var. 7-8 kişi bir masada içiyoruz. Bir tane de yabancı öğrenci yunan bir çocuk var. Masada fransız olmayan 2 kişiyiz.
Kızlardan biri bir kokteyl söyledi. Böyle sütlü, hindistan cevizli, malibulu falan bir şey. Neyse garson getirdi içkiyi, ben hayatımda rengiyle kıvamıyla falan bu kadar antipatik içki görmedim. Barmen bardağa boşalmış göndermiş gibi. Rezalet. Neyse ben iğrenerek kızın bardağına bakarken bir anda yunan çocukla gözgöze geldik ve ikimiz de koptuk. Hayvan gibi gülüyoruz. Fransızlar tabi olaya fransız kaldılar. neye güldüğümüzü bile anlamıyorlar. onlar anlamayınca biz ikimiz daha çok gülüyoruz falan. Neyse sonunda sordular tabi.

Ben: Ya kusura bakma bizim oradaki başka bir içkiye benziyor ondan güldük. nasıl kokteylin, tadı güzel mi?
Yunan:(pis pis gülüyor)
Kız: Güzel ama fazla şekerli. Denemek ister misin?
Ben: Yok ben almıyım ama yunanlılar bayılır buna. O kesin içer.
Yunan: hahahahahaha Doğru söylüyorsun yunanlılar sever ama asıl müptelası osmanlılar bunun.
Ben: Hahahahaha. Osmanlıdan kurtuluş gününde atina'da halka bedava dağıtılmadı mı bu?
Yunan: Atatürk yaveriyle ahıra gidip bu kokteylden içermiş.
Ben: ahahahahahahahah
Yunan: hahahahahahah

Fransızlar bir süre sonra, seviyenin gitgide düşmesiyle konuya uyandılar. Ve bizden tiksindiler.

Ben: hahahahahaha. Fener rum patrikhanesinde kutsal su diye birbirlerinin ağzına yüzüne sürüyolarmış bunu
Yunan: Siz namazdan önce bunla abdest almıyor muydunuz? ahahahaha

Gece bittiğinde bardan çıkarken sarıldık öpüştük. Bütün gece kavga ediyoruz veya az kaldı edeceğiz zanneden fransızlar canciğer kuzu sarması sarılıp öpüsüp veda eden bu iki egeliyi şaşkınlıkla izlediler.
Bana dedi ki ''Fransa'ya geldiğimden beri ilk defa kendimi evimde hissettim. Amma güzel güldük.''
Dedim ki:
- ben de çok eğlendim valla sağol, bu burada kalmasın yine görüşelim. Ailene de bir kokteyl ısmarlamak isterim. keh keh keh
- hahahahahahahahaaa
başlık güldüren anılar diye değiştirilmelidir, sözlükte olduğumuzu unutuyoruz sanırım.

bir keresinde şuna şahit olmuştum;

çocuklu kadın: oğluma bir balon alabilir miyim?
baloncu: tabi abla (balonu kadına verir)
çocuklu kadın: ne kadar balon?
baloncu: 1 Lira abla
çocuklu kadın: neeeee bir liraya ekmek alırım ben
(baloncu kadının elinden balonu alır ve kadına bir balon ipi verir)
baloncu: o zaman bunu al, ekmeğe takar uçurursun.
gün boyunca gülmüştüm.
Bir yakınım veterinerdi. lüks bir otelde köpekler arasında güzellik yarışması yapılacakmış. Bize french bulldog vermişti bir tane (canım köpegim)
Illa " onu yarışmaya götüreceğiz " diye tutturdu . Jüride de kendisi varmış.
Küçüğüm epey. Bayramlık elbisemi giydim gittik otele. Podyum gibi bir alan hazırlamışlar. Herkes köpeğiyle bir tur yürüyor. Köpeklerini nasıl güzel eğitiklerini gösteriyorlar. "Otur" diyorlar oturuyor köpekler, "yat" diyorlar yatıyorlar falan. Değişik şovlar da var.

Sıra bana geldi. Heyecandan kalbim duracak. Aldım köpeğimi çıktım yürüyorum. Bizim maymun civarda ne kadar köpek varsa hırlıyor, hepsine havlıyor, Tasmasından kurtulup saldırmaya çalışıyor.

"Otur" diyorum tınlamıyor. "Yat" diyorum hiç oralı değil (normalde yaptığı şeyler)
Herkes gülmekten yarılıyor.

Sonra sonuçlar açıklanıyor; "2. Olmuşuz.
Sevinçten havalara uçuyorum derken öğreniyorum ki yarışmaya yalnızca 2 french bulldog katılmış.

Ödül olarakta köpek maması vermişlerdi.
Bizimki bize uyumlu gariban bir french bulldog olduğu için mamadan nefret ederdi. Yan evde oturan Halamların köpeğinin (chow chow) mama kasesindeki yemeklerle takas etmiştim bir kaç hafta mamayı.