bugün

gün boyu yorgunluğun ilmek ilmek vücudunuza işlenmiş olmasından mütevellit, "dinlenmek" eylemine ayrılmış akşamdır.
bir bardak çay eşliğinde günün kritiğinin yapıldığı akşamdır.
akşam yoktur, bünyece gün bitmiştir akşam olduğunda.
yatılıp uyunmalı, dinlenilmelidir.
21 Haziran gününün akşamıdır. Yaz ekinoksudur. Her yıl yaşadığımız en uzun gündür.
Bir bardak sace kahve ve sigara ile gününün tüm yorgunluğunun atıldığı akşamdır.
misafirin veya misafirliğin en çekilmez olduğu akşamdır.*
ayaklarını uzatıp çerezini alıp en sevdiğin her sahnesini ezbere de bilsen bıkmadığın filmi izlemek, varsa sevdiceğinin öpücüğü ile * pekişecek aman sabahlar olmasın akşamıdır.
(bkz: a hard day s night)
güzeldir, kahve alırsın tvni açarsın bide sohbet güzelse değme keyfine....
bir bilge karasu eseridir.

şuradan alıntılayalım;

Bu yol bitmez herhalde. insan ölür, o yolun bir yerinde kalır.

Yıllarca dilim alıştığı, aklım alıştığı için inandığımı sandığım şeylere, gerçekte inanmadığımı bugün anlıyor, bu inanç uğruna zindana atılmağı korkusuzca yüzleme gücünü kendimde bulamıyorsam, yeni bir şeye nasıl inanabilir, nasıl herkesle birlikte kendimi de bir kez daha aldatabilirim?
Yorgundur tıpkı cümlelerin arasında sıkışıp kalmış bir hayat gibi,sadece akıp gitmesini belki de sizi kaybetmesini istediğiniz durgun bir akşam ..
uzun uzun yazılmış entry kadar çekilmezdir.
(bkz: a hard day s night)
Gece üçte kalkıp 600 km yol yaptım bunun yarısı buzun üstünde. Nu başlık tam benim bu akşamımı tarif ediyor.
uykusuzluğun had safhada olduğu bir akşamdır. tüm gün hakaretler ve küfürler işitince insanın ister istemez canı sıkılıyor.
Sabaha kadar devam eder bende.
Uzun suren bir gunun muhasebesi de uzun olur.

Yanlis anlama..
Gerci hani yanlis anlasan da,
Bir yol olmaz da..

Ben gunun muhasebesini yapmadan uyuyamam.
Bilge Karasu Ioakim'in akılyürütüşünü şöyle yazar:
Yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişmeyecek bir bayram gibi,

Bir bayrama nasıl hazırlık yapılırsa, nasıl yaşamanın bütün kaygıları, işleri, oruçları bayrama yönelirse, o kaygılar, o işler, o oruçlar nasıl o bayramda gerekliliklerinin dogrulanışını bulursa
Ama bayram gelirse
Bayram, gelirse...
Ama bütün bir ömür bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse...
Bayramın geldiğini kaç kez düşündü hayatı boyunca, kaç kez "işte geldi artık" dedi, kaç kez gelen bu bayramla
Bugün, bu bayramı gelmiş sayacak mı ki?

Bayramın en büyüğü, ölümdür.
21 haziran akşamıdır.
"bir zamanlar... insanlar arasında yaşadığı zamanlar; düne değin... düne değin; insanlar arasında yaşadığına inandığı, yaşadığına kendini inandırdığı, inandırmaya çalışarak aldattığını anladığı güne, düne değin. Dün değil önceki gün. Sabah oluyor şimdi, dün de bir günlük geride.

Vakit bol bundan sonra. Vakit çok. Ölmek için de, bir şeyler yapmak için de, vakit bol, çok, çok bol. Bolluğun değeri, anlamı olmayacak ölçüde bol. Ne yapmalı bu vakti? Bir şeyler yapmalı, bir şeyler kurmalı. Ama kurmak... kurmak için, kurmak gücünü bulmak için..."
Yorucudur. Uykuya yenik olur gözler.
bilge karasu'nun 1971'de sait faik öykü ödülü sahibi uzun öyküsü. ada ve tepe adlı iki bölümden oluşan öykü, kesinlikle türk edebiyatı için yepyeni bir soluk getirmiş, özellikle ilk kısmı ile beni benden almıştır.
eserde bizans döneminde iki manastır adamının iç hesaplaşmalarını, çemberi kırıp kıramadıklarını okuruz muhteşem bir örgü ile. hele ki adanın tepesindeki suyu bulmaya çalışan adamın gidip gelirken düşündükleri, bu bölümün uzunluğu kesinlikle adamın duyduğu gerginlik ve iç sıkıntısını okura on numara yansıtabilmiştir sanıyorum.

unutmadan, kitabın bir de dutlar diye ayrı bir kısmı da bulunmakta ve bu bölüm iki öykü ile ilintili olmasa da iki öykünün özünde anlatılan korku, baskı, endişe gibi kavramların tümünü barındırdığından cuk oturmakta yerine.
Biraz ağır gibi gelse de kesinlikle okunması gereken, okuduktan sonra da ufku açan bir kitap. Özellikle kitabın başında isa benzetmesini beklemiyordum * birçok şeyi daha. Tavsiye olunur.
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Karasu’nun kaleme aldığı ikinci eser. Yer yer kesilen, zamanın iç içe geçtiği ve hatta çizgiselliğini yitirdiği bir anlatım içeren kitap, postmodern türün iyi bir örneği olarak değerlendirilebilir.