bugün

mekkeli putperetsler ve medineliler arasında yapılan savaştır.uhud dağı çevresinde olduğu için adı uhud savaşı olarak geçer.hz.muhammed(s.a.v) okçu birliklerini dağın çevresine dizmiştir ve yerlerinde durmaları için tembihlemiştir.ama aç gözlü okçular savaştan ganimet almak için yerlerini terk etmişlerdir.daha sonra mekke'liler dağın arkasında dolanıp medine'li müslümanlara saldırmışlardır.bu savaşta hz.muhammedin dişide kırılmıştır.*
islam ordularinin ikinci savasidir.

savas olarak kabul etmeyenleri uhudda gormek isteriz esasinda. muslumanlarin 300 kisiyle, kafirlerin ise 1000 kisiyle istirak ettikleri savastir. yani neymis iki taraf da 200-300 kisi degilmis.
(bkz: bilmemek ayip degil ogrenmemek ayip)

buyuk kumandan halid bin velid (ra) bu savastan sonra musluman olmustur. kendisi buyuk kumandandir zira diyarbakiri, misiri fethetmistir. klavye basindaki bazi stratejistlerimiz onu begenmesede buyuk kumandandir o.
624 yilinda gerceklesmistir.
sayıları bizden fazla. yinede adil bir savaş olacak biz onları görüyoruz onlar bizi. gözümün gördüğü hiçbirşeyden korkmam!

hz hamza

kısmen ortada kalmış. net bir galibi olmayan savaştır.
allah(c.c) adına savaşanların, hz. muhammed'in(s.a.v) kat'i emrine rağmen nasıl oluyor da ganimet uğruna bu emri hiçe saydıklarını asla anlayamadığım savaş. 1400 yıl sonra bu gün bile onun ağzından çıkmış her söze kayıtsız şartsız itaat edilirken hem de.
askerin emre koşulsuz itaat etmesi gerektiğinin en büyük kanıtı olan savaştır.
kaybeden tarafın yetmiş kayıp verdiği 'savaş'. 1980'den beri pkk eylemlerinde ve askeri operasyonlarda ölen insan sayısı ise otuz bin.
savaştır. "savaş değildir" diyenlerin savaştan ne anladığına bağlı olarak da bu savaşın anlamı değişir.

bizle alakası yok mudur bu savaşın?

vardır tabii. bir kere bu savaşı mekkelilerin kazandığı falan yoktur. ilkokul din kültürü ya da çağrı izlenerek yapılan islam tarihi bilgisi ile ancak bu kadar olur tabii. saygı duyuyorum. savaş sonunda islam ordusu tekrar toplanmış ve mekkelileri takip etmişlerdir. tekrar savaşmayı göze alamayan mekkeliler kaçmışlardır.

bu savaş müslümanların kesin yenilgisi ile sonuçlanmadığı için müslümanlık yayıldı. atalarımız müslümanlığı benimsediği için cihad yaptı ve anadoluya geldi.

dolayısıyla biz atalarımız sayesinde bu topraklarda yaşıyorsak islam dininin cihad anlayışı ile alakalıdır bu. bilmem açıklayıcı oldu mu?
Arapların nasıl bir millet olduğunu gösteren kavga niteliğindeki kabile çatışmasıdır.

Bir insan Allah'ın doğrudan yolladığına inandığı bir komutanın savaş meydanındaki emirlerinden çıkar mı?

Allah'ın doğrudan yolladığına inandığın değil de normal bir subay olsa başında kimbilir ne yapacaklar.

Kanımca bu savaşta Hz Muhammed yanında bulunan birçok kişi çıkarı için Hz Muhammedle savaşmayı, yanında olur gibi görünmeyi tercih etmişlerdir ki okçuların yaptığı da bunların en büyük kanıtıdır.

Arap bu işte farketmiyor Asrı saadet zamanına giriş çıkış, cahiliye devri öncesi sonrası.
putperest araplar ile müslüman araplar'ın bir meydanda toplanarak birbirlerine taşla, sopayla, bıçakla girişmesinden ibaret ilkel kabile savaşı. bir de öyle anlatılar ki sanırsın o meydanda yüz binler savaşmış. iki tarafında adamlarını topla en fazla 1000-1500 kişi eder o kadar.
savaştan çok kavga diye tanımlanabilecek muslumanlar için önemi olan bir tarihsel an.
Bende müslümanım,
demek ki; oradaki uhud savaşı benimle ilgili olmalı.
okçuların yerinden ayrılması ile müslümanların kazanmak üzere iken kaybettiği savaş. dolayısıyla bu savaşın isminin "uhu savaşı" olarak değiştirilmesi daha manidar olacaktır.
savaş sonrası, sahabe arasında büyük bir üzüntüye sebep olmuştur. özellikle hz. hamza gibi bir sahabenin şehid düşmesi başta hz. peygamberimiz olmak üzere bütün müslümanları derinden etkilemiştir. müşrik arapların "bedr'e kardeşı uhud, inandığınız güvendiğiniz allah'ınız size yardımı kesti" gibi beytleri üzüntüyü daha da katmerleştirmiştir.

hz. peygamber efendimizin taif'ten sonra yaşadığı en sıkıntılı günlerinden biriydi. müslümanlar arasında bazıları "hz. allah vaadinden döndü bize yardım etmedi" gibilerinden ağır sözler sarfederek hz. peygamber efendimizi terketmişti. işte tam o sırada hz. allah c.c., çok önemli ayetler göndererek işin gerçek yüzünü hz. peygamber efendimize ve sahabilere açıkladı: "sizin şer olarak gördüğünüz bir olayda bilmediğiniz hayırlar vardır" "kaplerinde iman olmayıp da müslüman olduk diyen münafıklar belli olsun diye bu bir imtihandı" "salih müminler sadece allah'a dayanıp güvensinler, allah vaadinden asla dönmez, çok yakında sizi bilmediğiniz bir zaferle sevindirir"...

gerçekten de uhud mağlubiyetinin çok kısa bir süre sonrasında mekke fethi gerçekleşecek ve müminler "allah vaadettiği fethi bize nasip etti" beyitleriyle mekke'ye gireceklerdir.
öncelikle mahalle kavgasıdır. * savaşın yapıldığı meydanı gördüm, meydan demeye bin şahit. götüm kadar yerde iki kabile birbirine girmiş, arka tarafta sözde dağ diye anlatılan benim boyumda iki tepe var muhammed okçuları oraya dizmiş. duyan strateji ustası sanır amk. sanki darius la savaşmışlar. * toplam da 3 5 gereksiz insan ölmüştür. hatırlıyorum da din kültürü hocası anlatırken kriz geçiriyordu. mal herif. her neyse haydi mağasselame.

edit: açar family rocks. *
peygamber efendimizi canı pahasına koruyanlar ile arkasına bakmadan kaçanları görmek isteyenlere gösteren savaş. Görmek istemeyen göze ışık ne yapsın.
arapların kendi arasında ufak çaplı çatışması bu kadar şişirilmesi islam yüzündendir.
Dünku seçimin bir benzeridir. Kazanan kim kaybeden kim kesin olarak belli değil.
Savaş değildir en fazla gerginliktir.
islam ordusunun aldığı yenilginin, okçuların tepenin üstündeki konumlarını terk etmeleriyle izah edilen savaştır.

bu gerekçe bana pek makul görünmüyor. müslüman okçuların elindeki yaylar kompozit yay bile olsa menzili en fazla 100 metredir. hareketli ve hiç değilse deri zırhları olan süvariyi vurabilmeleri için 50 metre civarından atış yapmaları gerekir. o da üstlerine gelen süvari karşısında telaşlanmazlarsa!.. keza etraflarındaki en fazla 50 metre mesafeyi koruyabilirler.

durum böyleyken müşrik süvarisinin o tepenin etrafından dolaşmaları kaçınılmazdır. okçuların dursalardı bile, süvarinin biraz açıklarından dolaşmak veya doğrudan üstlerine gitmek gibi iki seçeneği vardı.

velhasıl, sanırım, savaşın kaybedilmesinin asıl sebebi, müşriklerin elinde yeterli süvari gücü olduğu halde, müslümanların elinde olmaması olsa gerektir.
Müslümanların tarihindeki ikinci savaş olup, yenilgi gibi gözükse de kısa zaman içinde çok hayırlı bir sonucu olmuştur. Gelelim can alıcı detaylara.

cumartesi günü yapılmıştır. Efendimiz (s.a.s) atının üzerinde, sağında ve solunda sahabeler. Önlerinde ise iki üveyk yürüyor, biri sad bin muaz diğeri sad bin ubade adlı sahabeler. Sahabenin Efendimize (s.a.s) saygısını bilmeyen yoktur fakat savaşa giderken atların bile başı yerde. Allahım bu ne edep diyesi geliyor insanın. iki genç var, ikisi de daha 15 yaşında. kısa boylu olanı rafi bin hadic. bu sahabe parmaklarının ucuna basıyor ki boyu uzun gözüksün de savaşsın, geri gönderilmemeyi istiyor. ve onun iyi ok attığı söylenince izin veriyor Efendimiz (s.a.s). diğer gençse semüre bin cündüb adlı sahabe. ağlayarak efendimizin (s.a.s) yanına gidiyor. Ya Rasulallah rafiye izin verdiniz, bana niye izin yok diye savaşma konusundaki iştiyakını gösterme derdinde ve çok mahzun. Sahabe devam ediyor, ben rafiyi güreşte yeniyorum ve efendimiz (s.a.s) tebessüm buyuruyorlar. Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar. semüre rafiyi yenince güreşte ona da savaşması için izin veriliyor. Günlerden cumartesi, uhuda gelenler var. işte Ayneyn tepesi diğer adıyla okçular tepesi. Başlarında Abdullah bin cubeyr emrindeki askerlerle Efendimizi (s.a.s) dinliyorlar. Ve Efendimiz (s.a.s) onlara kısa bir konuşma yapıyor " düşmanı yendiğimizi görseniz de, size haber vermedikçe, adam göndermedikçe asla yerlerinizden ayrılmayın. Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi ben size adam göndermedikçe yerlerinizden asla ayrılmayın diye" uyarılarda bulundu. ve iki orduda hazır, sessizliği kafir ordusunun sancaktarı bozuyor, söylediği her söz küfür kokuyor. "benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar" deyip Hz. Ali emin adımlarla yerinden hareket etmeye başlıyor. ve birkaç saniye kısacık süren bir çarpışmayla kafirlerin sancaktarı yerde, Allahın arslanı ise dimdik ayakta. Ve sahabeler seviniyor, moralleniyorlar. Asıl şimdi başlıyor savaş, tam bir kıyamet ortamı. tam 3 katı büyüklüğünde kafir ordusuyla amansız kıyasıya bir çarpışma. Uhudda yiğitler var işte ebu dücane adlı sahabe kılıcının üstünde bir yazı "korkaklıkta ar, ilerlemekte şeref var." işte musab bin umeyr mekkenin en zengin ve en yakışıklı genci. bu sahabe tüm rahatlığı konforu bırakıp Müslüman olup annesinin babasının o kadar gaddarane tutumlarına karşı evden uzaklaşıp Müslümanlığı seçmiştir. ve bu sahabe zırhını giyinince Efendimize (s.a.s) çok benziyor. ve döne döne savaşan hz hamza. Bir ok fırlıyor müşriklerden tam bu esnada hedefinde Efendimiz (S.a.s) var. ebu katade adlı sahabe cansiperane bir şekilde kafasını uzattı gelen oka ve ok gözüne saplandı. Hz. ömerin gözleri çakmak çakmak ama telaş var gözlerinde, halbuki savaş tam Müslümanların istediği gibi gidiyor ve zafere çok yakınken hz ömer okçular tepesine bakıyor. okçular ayneyn tepesinden inmeye başlıyor ve kazanılmaya çok yakın olan savaşın seyri bir anda değişiyor. Efendimizden (s.a.v) talimat gelmeden okçular bulundukları tepeyi terketmeye başlayınca daha o zaman Müslüman olmayan büyük komutan, büyük deha halid bin velid adamlarıyla okçular tepesinin arkasından Müslümanlara karşı saldırıya geçiyor ve Müslümanlar iki ateş arasında kalıyorlar. ve Efendimizin (s.a.v) i koruyan 15 sahabe ve efendimizin (s.a.v) mübarek elleri yüzüne kapanıyor, kainatın affı için semaya kalkan eller şimdi kan içinde. Zaman donuyor sanki ve Efendimizi mübarek dişi düşüyor. ve uhud dağını bir titreme alıyor. zaman donuyor sanki. ve sanki gökler yırtılıyor, kimse uhud dağına ilişmesin, ses geliyor tam 6 yerden "Muhammedin (s.a.v) dişi yere düşmesin" diye. Ve Hz. Cebrail o zamana kadar ki en hızlı inişiyle iniyor yeryüzüne, çünkü altı yönden ses geliyor yere düşmesin Muhammedin (s.a.v) in dişi diye.Karabulutlar çöküyor uhuda. ve bir ses "muhammed (s.a.v) öldürüldü" diye. halbuki öldürülen musab bin umeyr adlı mekkenin en yakışıklı ve bir zamanların en zengin çocuğu olan sahabe. Çünkü zırhını giyince bu sahabe efendimize (s.a.v) çok benziyormuş. Savaşın en yoğun olduğu yerde Efendimizi (s.a.v) korumak uğruna hemen yanında diyebileceğimiz noktada şehit düşüyor. "Muhammed (s.a.v) öldürüldü" seslerini duyan enes bin nadr adlı sahabe " eğer o öldüyse ben neden yaşıyorum" diye düşünüp diğer sahabelerinde mahzun mahzun bir köşede durduğunu görünce onlara da çıkışarak efendimizi (s.a.v) kastedip, " o öldükten sonra yaşayıpda ne yapacaksınız, kalkın onun gibi ölün" der ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit olur bu sahabe. Hem de ne şehit, kızkardeşi savaş bittikten sonra ayak parmaklarından tanımış ancak. gözlerini oymuşlar, kulaklarını dudaklarını kesip tanınmaz hale getirmişler enes bin nadr adlı sahabeyi.Bu satırları yazarken bende çok duygulanıyorum ama mecburum yazmaya. neyse Kab bin malik adlı sahabenin sesi duyuluyor " rasulullah (s.a.v) yaşıyor, onu miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım" deyip Müslümanlara müthiş bir moral veriyor. Hz. Hamza Efendimizin (s.a.v) yaşadığını öğrenince dalıyor yine kafirlerin arasına ve bir ara sendeliyor hz. hamza ve boşlukta (sonradan mekkenin fethiyle Müslüman olan) hz. vahşinin mızrağı hz. hamzaya isabet edip şehid oluyor hz. hamza.ve savaş bitiyor. Savaş meydanını gezen Efendimiz (s.a.v) savaş bitiminde hz. hamzanın cesedini görür ve tabiri caizse gözlerinden akan yaşlarla hz hamzayı yıkar. çünkü ebu süfyanın karısı olan hind (sonradan Müslüman olacak) babasını bedir savaşında hz hamzanın öldürmesiyle, hz. hamzaya kin gütmüştür. neyse hind vahşiye hz hamzanın kulklarını kestirip, kalbini çıkarttırıp v.s azalarını da kestirip kendisine takı yapılmasını istemiştir. ve hz. hamzanın o halini gören Efendimiz (s.a.v) gözyaşlarını tutamayıp hiç bu kadar üzülmemiş hiç bu kadar acı duymamıştır. Ve bir ayet yankılanıyor ahzab suresinden, " Müminlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de şehitliği gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler." diye.

Allah bizi şefaatlerine nail eylesin. amin.
müşrik ve kafirler tam kazandım derken sonunda nasıl mekkeye girdiysek yine aynı biçimde zafer müslümanın olacaktır.
sonuç alınamamış savaştır.
bu savaşlarda pek kayıp yoktur.
peygamberimiz tepelere okçular yerleştirmiştir.
küreyş ordusunun başında ebu sufyan vardır.
ilk önce sağ müfreze süvari birliği saldırır, halid ibn'ül velid'in komutasındaki süvariler de onlara eşlik ederler ancak abdullah b. cübeyr'in yanında bulunan okçular süvarileri geri püskürtür ve müslümanlar atağa geçer.
düşmanları meydandan temizledikten sonra peygamberimizin ve abdullah bin cübeyr'in dur ikazlarına uymayan okçular ganimete giriştiler. bunu gören halid ibn'ül velid, tepedeki abdullah b. cübeyr ve beraberindeki 10 kişinin üzerine saldırdı ve onları katletti. müslümanlar tek vücut savaşırken bir anda birbirlerinden alakasız bir hale büründüler. mus'ab b. umeyr, hz. hamza bin abdülmüttalib ve beraberindeki birçok ensar ve muhacir bu savaşta şehit oldu.
iki taraf da istediğini alamadı.
Müslümanların kaybettiği ilk savaş. Sebebi açgözlülüktür, Peygamber'in emrine uymamaktır

Rivayet odur ki: bu savaşta Muhammed'in dişi kırılır, o diş yere düşmeden Cebrail dişi havada yakalar ve kanlı diş yere düşmeden onu tutar. Şayet düşşeydi o gün kıyamet kopacaktı. Bu inanıp, inanmamana bağlı. Saçma bir hikaye olduğu da su götürmez.
diş muhabbeti dönen savaş. ulan akla fikre bak ya. bu insanlarla aynı oksijeni paylaşıyoruz.