bugün

baştan sona kadar heyecanla izlenen tom cruise filmi.

sözlüğün baltalı ilahları bu filmi beğenmese de içeriğinde çok dersler var.

özellikle yere düştükçe ayağa kalkma çabası bir değil, iki değil defalarca...

tek eleştirim yüzbaşının japon kızla öpüşemediği sahne oldu. üç beş dakka bişey sahneye ekleselerdi güzel olurdu...
müzikleri ve hikayesiyle çok etkileyici bir filmdir. içerdiği tonla klişe bunların altında kalıp dikkat çekmemektedir. izlerken salya-sümük ağladığım pek az filmden biri.
"spectres in the fog" isimli müziğinin başlangıç kısmıyla ve "safe passage" isimli müziğinin de son kısmıyla akılları baştan alan dehşet güzel bir filmdir. izlenesidir.
sıradan bir film değil, gişe filmi değil. sözleriyle, düşünce altyapısıyla, mantalitesiyle, filmin kalite argümanlarıyla son derece önemli, etkileyici, onur duygunuzu ön plana çıkartan bir sanat eseri.
soundtracklerine hans zimmer'in imza attığı, yönetmenliğini edward zwick'in yaptığı, konusuyla ve olay örgüsüyle farklılık yaratan, tom cruise ve ken watanabe'nin oyunculuklarıyla damga vurduğu 2003 yapımı filmdir. bende yeri çok ayrıdır, anlattığı döneme ışık tutmaktadır. mutlaka izlenmesi gerekir.
anlattığı döneme çok iyi ışık tutan süper film.
neredeyse iki ayda bir izlediğim ve hala doyamadığım filmdir. bu nedenle edward zwick'e en derin saygılarımı sunmayı bir borç bilirim. görüntü, karakterler, müzik ve diyaloglar bir yana, tepeden bir modernleştirme sürecinin ne kadar feci neticelere sebebiyet vereceğini basit bir dille anlatması bile filmin kült haline gelmesi için kafidir kanımca. zira katsumoto'nun* savaş öncesi nathan algren'a* verdiği kılıcın üzerinde yazan "kendinde eskiyi ve yeniyi birleştiren savaşçıya aidim" sözü, bir toplumdaki değişimin nasıl olması gerektiğini özetler niteliktedir. ve evet filmde taka* kendisine beni de aşık etmekte hiç zorlanmamıştır.
üniversite yıllarımda bir grup arkadaşımın beni "lan ben karete marete filmine gelmem" nidaları attırarak zorla götürdüğü, izlediğimde ise samuray filmlerine karşı ön yargılarımın yıkıldığı inanılmaz derecede etkilendiğim filmdir.ismi cheki chen filmlerini andırsada film on numaradır.
beni ağlatan tek film. her izlendiğinde insanda aynı etkiyi yaratan ender filmlerden.
hele de ujio rolü ile hiroyuki sanada. onun için söylenecek söz yok. saygıyla önünde eğilirim.
ken watanabe zaten sanatçı adam. o mimikler filan anlatılamaz.
tom cruise ilk kez bir filmde kabız şekilde gezmiyor ve göze batmıyor.

özetle onuru anlatan bir filmdir. ağlatır yani o derece.
http://www.youtube.com/watch?v=zjU1XA3PHn4
tom cruise karizmatik sekilde uzattığı saçlarla oynadığı güzel film.
insana ateşli silahlara lanet olsun dedirten,insana tekrar dünyaya gelsem samuray olarak gelmek isterim dedirtebilecek, tamamen onur ve cesaret üzerine dayalı çok beğendiğim bir film.
yemişim tom cruise'u katsumato'yu bu filmin kahramanı ujio'dur. her daim sert, güvenilir, karizmatik ve harika bir savaşçı. kurşunu yediği zaman böğrüne, sanki o kurşun geldi bana değdi, çöktüm olduğum yere ama baba ujio çökmedi, kendisini kaldırmaya gelen adamlara "bırakın la beni aq" dedi. kalktı ayağa çekti kılıcını, kanının son damlasına kadar savaştı. filmi bir daha izleyin ujio'ya dikkatli bakın, her dövüş sahnesinde harika kılıç kullanımı ve karizması ile bu filmi, film yapan adamdır.

tanımda yapalımda silinmesin bari entrimiz.

somuray kültürünü beyaz perdeye yansıtan, izlemediğiniz taktirde çok şey kaybedeceğiniz bir filmdir. ujio'ya dikkat.*
daha önce 2 kez izlememe rağmen, dün üçüncüye izlediğimde gözlerimi doldurmuş film. gerçekten çok başarılı.
çocuk oyuncular özellikle çok iyi oynamış.
bir arkadaşlık hikayesi bile denebilir bunun için.

--spoiler--
final savaşında nathan algren'e verilen kılıçta yazan söz alttan alta özetler aslında;
"kendinde eski ve yeni yöntemleri birleştiren savaşçıya aidim.
--spoiler--
çok iyi bir film. ideallerin doğrultusunda sonuna kadar mücadele edersen sen görmezsen bile ideallerin kazanır.
çekileli kaç yıl oldu bilmiyorum ama hans zimmer ağabeyimiz hangi işe elini atsa böyle sanatsal eserleri ortaya çıkarabiliyor ve kendini yıllar sonra dinletiyor.

http://www.youtube.com/watch?v=gwm8-jlddaw

altındalı kosova lı birini yorumu ise şarkının gücünü gösteriyor adeta.

--spoiler--
i love soundtracks,all of them,but hans zimmer dont make music for movies he create masterpieces.
i`m from kosova and i lost 4 members of my family during the war in 1999.everytime when i missed them i listen to this.
memories are stronger than people.this music makes me near them,even we are far from each other,but one day,someday i hope we will be together.
anyway....this music is made for heaven,not for earth.
--spoiler--
ken watanabe'nin rol aldığı film.
japonların yeni ve eskiyi nasıl harmanladığına, yeni dünyaya ayak uydururken benliklerini korumalarına değinen 2003 yapımı film. japonya'da 'onur' ve saygı duygusunun ne kadar önemli olduğunu da gösteriyor.
--spoiler--
- (kılıcın) üzerinde ne yazıyor?
+ kendinde eski ve yeni yöntemleri birleştiren savaşçıya aitim.
--spoiler--
"Japonya’yı bir kılıcın yarattığını söylerler.

Eski tanrıların, bir mercan kılıcı okyanusa batırdıklarını ve çıkardıklarında dört kusursuz damlanın denize düştüğünü ve bu damlaların Japonya’nın adaları olduğunu söylerler.

Ben, Japonya’yı bir avuç cesur erkek yarattı diyorum. Hayatlarını unutulmuş bir kelime uğruna vermeye hazır savaşçılar tarafından:

Onur.”

yoksa siz daha izlemediniz mi ?
Şu anda trt1 de oynamakta olan şaheser.

Defalarca izlememe rağmen takıldığım zaman bitirmeden bırakamıyorum.
çok iyi bir film. amerikanlar tarafından bilinçli bir şekilde oyunun düşürüldüğüne inanıyorum. imdb puanı kaçsa en az 1,5 puan ekleyin. birkaç kez izleseniz bile tadı aynı.
Bakmayın filmdeki subayların amerikalı olduklarına; filmin temelini oluşturan kişi jules brunet adlı bir fransız subayıdır ki kendisi daha sonra fransa'da generalliğe kadar yükselmiş, legion d'honneur madalyası aşmış, fransa-prusya savaşına iştirak etmiştir.
küçükken tahtadan kılıçlarla savaştığımız arkadaşım ve benim!
efsane filmdir bayılarak izlenilir.
An itibariyle trt 1'de yayınlanan film. Evet.