bugün

kimi tarihçilerin eskiden islam öncesinde türklerin dini olarak kabul ettikleri din.

tek tanrili bir din olup olmadigi tartisma konusu olan bir dindir ayrica. her ne kadar birden fazla tanri ve tanriçalar var ise de bu dinde gok tengri'nin hepsinden üstün sayilmasi ve onlari yardimci olarak yönlendirebilmesi bu tartimalara yol açmaktadir.

kimi tarihçilere göre diger tanri ve tanriçalar aslinda melek statüsündedir.

bu dinin içinde samanizm ve totemizm'in izlerini görmek mümkündür.
--vikipedi--
tengricilik ya da göktanrı dini tüm türk ve moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inancıdır. tengri'ye ibadet etmenin yanında "animizm", "şamanizm", "totemizm" ve atalara ibadet etmek bu inancın ana hatlarını oluşturur. tengri, bugünkü türkçe'deki tanrı kelimesinin eski söyleniş şeklidir.

bu inanca göre gök'ün yüce ruhu tengri'ydi. insanlar kendilerini gök ata tengri, toprak ana ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip, onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi. büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bu cisimlere yöneltirlerdi. göğün ve yeraltının 7 katı olduğuna, her katta çeşitli ruhların varolduğuna inanılırdı. insanlar doğaya, ruhlara ve diğer insanlara saygılı davranıp belli kurallara uyarak dünyalarını dengede tutmaları ile kişisel güçlerinin doruğuna varıp dışarıya yansıdığına inanırlardı. eğer bu denge, kötü ruhların saldırısı veya bir felaketten dolayı bozulursa, bir şamanın yardımı ya da tengri'ye verilen bir adak ile tekrar düzene sokulması gerektiğine inanılırdı.

bu inancın kalıntılarını bugün moğollarda "lamaizm"le birleşmiş şekilde, ve bazı hâlâ doğa'ya bağlı göçebe yaşam tarzı sürdüren türk halkları'nda, örneğin altay türkleri, tuva türkleri ve yakut türklerinde bulmak mümkündür. ama tengriciliği çoktan bırakmış halklarda da bu inancın birçok parçası, "islam", "hristiyanlık", "budizm", "musevilik" veya "taoizm" ile birlikte, batıl inanç ya da geleneksel kültür olarak hâlâ sürmektedir. örnek olarak, türkiye türkçesindeki "utançtan yedi kat yerin dibine girdim" deyimi gösterilebilir.
--alıntıdır--
18 yüzyıl Fransız Devriminin siyasal ve ideolojik temellerinini atan Aydınlanma dönemi felsefecileri tarafından Tanrıcılık olarak ileri sürülen ve dinler yerine tek bir tanrının - insanlığın ortak tanrısının - keşfi ile döneminde popüler olan bir aydınlanma sürecidir . Din ve dünya işleri birbirinden ayrılmış ve Aziz Augustinus gibi totaliter 4 yüzyıl diktatörleri ve dogmatik düşünürlerce ortaya atılan feodalitenin temelini yaratan insanın doğuştan günahkar sayıldığı yoz din sistemi temelinden sarsılmıştır . Gerçi günümüzdeki post-modern islamcılar ve kapitalist burjuvanın oligarşileri aydınlanmanın da içine ederek modernizmin ve laiklik ilkesinin , bilimin içine sıçmıştır. Ne yazık ki!
en kapsamlı bilgi için:

http://tr.wikipedia.org/wiki/tengricilik

ayrıca:
(bkz: erleg han)
(bkz: usan han)
(bkz: tatay tenger)
bence dünya mitolojilerinin kaynağı olduğumuzun göstergesi. dikkatlice incelenir ve irdelenirse o çok övülen iskandinav ve hatta yunan mitolojilerinin de kaynağının tengricilik olduğu görülebilir. tarihimiz ve kültürümüz o kadar zengin ki...
Türkiye'de de bazı entelektüel ve milliyetçi çevreler arasında da sempati ile yaklaşılan bir dindir.
nursultan nazarbayev başta olmak üzare kazak'ından, tatar'ına birçok siyasetçi bu dinin gerçek türk kültürü olduğunu dile getirmektedirlar, bunda haklıdırlar da.
türklerin islamiyetten önceki dinidir. Sanıldığı gibi çok tanrılı değil tek tanrılı bir dindir, zira tanrı sıfatında görüldüğü düşünülen tatay tenger ve usan han gibi diğerleri aslında gök tengri'nin yardımcılarıdır ve islamiyetteki melekler ile aynı özelliği taşımaktadırlar(mesela birinin hava durumunu kontrol etmesi, ötekinin mesajları iletmesi gibi).

gerçek şu ki;

bazı andavalların zannettiği gibi türkler islamiyet'e tengricilik ile bir çok benzer özelliği olduğu için geçiş yapmışlardır. Daha sonra türkleri islamiyetten uzaklaştırmak için batı dünyasının uydurduğu kılıç zoru masalı ile değil.

Ayrıca türkler osmanlı döneminde değil karahanlılar dönemin de islamiyet'e geçiş yapmışlardır. Osmanlı türk değildi diyen lise tarihi bilgisi ile sınırlandırılmış cahil beyinlere duyurulur.
gök tengri inancı bütün türklerin ana kültüdür. bu kült, kunlar, tabgaçlar, gök türkler, uygurlar gibi eski türk boylarında inanç sisteminin başında yer alır. orhun yazıtlarında, türk tanrı inancının temelleriyle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır. tonyukuk bengü taşında birçok kez adı geçen tangri ya da tengri, daha çok 'milli' bir tanrı niteliği taşır. gök türkler'in çin esaretinden kurtularak ikinci göktürk devleti'ni kurmaları (680-682), tanrı'nın isteğiyle gerçekleşmiş kabul edilir; hakan'ı türklere tanrı vermiş, budun hakanı terk edince tanrı tarafından cezalandırılmıştır. yani tanrı türk milleti'nin hayatı ve geleceği ile ilgilenen bir ulu varlık durumundadır.

gök tanrı (kök tengri) kavramının eski türk inanışında önemli bir yer tuttuğu konusunda daha somut örnekler de vardır: tanrıkut mete (motun) çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta gök-tanrı'nın çıkardığını bildirmiş, gök'ün yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve (gansu'dan kuzey tibet ile batı türkistan'a kadar uzanan bölgede) bazı halkları yenerek kun'laştırdığını belirtmiştir. görüldüğü gibi, günümüze kalan belgelerde, devletin başına kağanı gök'ün getirdiği belirtilmiş, devletin ve insanların yönetimi de gök'e mal edilmiştir: tanrı türk'ün yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır, insanlara bağışladığı iktidar (kut) ve kısmeti (ülüğ) değerini bilmeyenlerden geri alır. şafak söktüren (tan üntürü) ve bitkileri oluşturan da 'ulu tanrı'dır. o, yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de tanrı'nın iradesine bağlıdır.

bütün bu inanışlar, gök tanrı'nın 'eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varoluşuna hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren bir ulu varlık olduğunu' ortaya koymaktadır.

türk inanç sisteminin gök-tanrı dışında bir başka özelliği de atalar kültüdür. ölmüş atalara saygı, onlar için kurban kesilmesi, ataerkil ailede baba egemenliğinin belirtisi sayılmaktadır. kunların her yılın mayıs ayı ortalarında atalara kurban sunulduğu bilinmektedir. eski türkler'de en büyük kurban, bozkırlı türk'ün kutsal bir duyguyla benimsediği 'at'tır. eski türk bölgelerinde özellikle altay'lardaki kurganlarda birçok at iskeleti bulunmuştur. atalarla ilgili kalıntıların kutlu sayılması, mezarlara yapılan tecavüzlerin sert şekilde cezalandırılmasından da anlaşılmaktadır : batı tarihçilerine göre attila'nın ikinci balkan seferinin nedenlerinden biri, kun hükümdar ailesine ait mezarların margus (belgrat dolaylarında, tuna kıyısındaki kent-kale) piskoposu tarafından açılarak soyulmasıdır. kunlar'ın büyük bir hakaret saydıkları bu işe piskoposu sevk eden etken, eski türkler'in erkek ölüleri silah ve değerli eşyalarıyla; ölen başbuğları altın ve gümüş koşumlu atlarıyla; kadınları da süs eşyaları ve mücevherleriyle birlikte gömmeleriydi. bunun nedeni, türkler'in, öbür dünyada ikinci bir hayatın varlığına ve ruhların sonsuza kadar yaşadıklarına inanmalarıydı.

türkçe'de (gök türkçe, uygurca) 'ruh' için can anlamına gelen 'tin' sözcüğü kullanılıyordu. bu aynı zamanda 'soluk' demekti. ölüm, soluğun kesilmesi, ruhun bedenden ayrılıp uçması biçiminde düşünülüyordu. bu yüzden de bazen 'öldü' yerine 'uçtu' denir, ruhları öbür dünyaya göç eden ataların, orada rahatsız edilmemeleri, iyi yaşamaları gerektiğine inanılırdı. bu nedenle eski türkler'de mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. ayrıca mezarın ya da mezar yapısının üstüne balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.

eski türkler'de 'ruh'ların insan biçiminde düşünülmesi söz konusu olmadığı için, tapınmaya ilişkin putlara da rastlanmaz. türkler gizli güçleri olduğuna inandıkları doğa olgularına kutsallık vermekle yetinmişlerdir. doğada gizli güçlerin bulunması inancı, orkun yazıtlarında 'yer-su' (yarsub) terimiyle yansıtılmıştır. bu açıdan yer-su 'kutsal' sözcüğüyle nitelendirilmiştir. genellikle bu tür inançlarda maddi yaşam koşullarının, ekonomik ve toplumsal etkenlerin rol oynadığı kabul edilmektedir. orkun yazıtlarında, türkler'in yararına çalışan manevi güçler anlamında kullanılan yer-su sözcüğüne oldukça sık rastlanır. eski türkler'de kutsallık 'ıduk' kavramıyla dile getirilmiş, özellikle göktürkler'de sular, dağlar ıduk sayılmıştır. her boyun her obanın bir kutsal dağı olmuş, bu dağ ıduk olarak benimsenmiştir.

gök tanrı'ya sunulan bütün kurbanlar, adaklar ilgili dağa götürülerek orada törenle, şölenle gereği yapılmıştır. orta asya türkleri arasında en yüce, en kutsal sayılan dağ 'ötüken'dir. ötüken yalnız dağ değil aynı zamanda bir ormandır. türkler ona büyük saygı göstermiş, adaklar sunmuş, kurbanlar kesmişlerdir. kurban, iyi ruhların sembolü ve yerinin gökyüzünde olduğuna inanılan 'bay ülgen' için kesilmişse başı 'doğu'ya, kötü ruhların sembolü ve yeraltında olduğuna inanılan 'erlik' adına kesilmişse 'batı'ya çevrilir.

dağların yanı sıra bazı tepeler, ormanlar, sular, ateş, gök gürültüsü, ay ve güneş de kutsal sayılmıştır: bizans elçisi zemakhos orta asya'da batı göktürk sınırına vardığında, türkler'in onu ve arkadaşlarını alevler üstünden atlatarak kötü ruhlardan arındırdıklarını belirtmiştir. kunlar döneminde güneş, ay, yıldız kültleri (daha sonra 6. - 8. yy. larda türk toplulukları arasında değerlerini yitirmişlerdir) de rol oynamıştır; kun hükümdarı her sabah doğan güneşe, gece de dolunaya saygısını belirtirdi. ayrıca gök-tanrı'nın yanı sıra yer de büyük önem taşımıştır. ancak, eski türk belgelerinde geçen 'yer' sözcüğüyle toprağın kastedilmediği, tanrısal gücün öğelerinden biri olarak 'yer'i, tanın kültürüne bağlı topluluklardaki 'toprak tanrısı' ile karıştırmamak gerektiği. eski türk dinine göre 'yer'in de tanrı tarafından yaratılmış olduğu araştırıcılar tarafından belirtilmektedir.

orta asya türkleri'nin yaradılış efsanesine göre, tanrıların en yükseği, insanoğlunun atası olan tengere kayra han (ya da bay ülgen), 'kişi'yi, onun aracılığı ile de yeryüzünü, dağları, vadileri yaratmış; 'kişi'nin kendisine baş kaldırması üzerine, ona 'erlik' adını vererek ışık evreninden yeraltı atmış, yerden dokuz dallı bir ağaç büyüterek her dalında bir cins insan yaratmıştır. orkun yazıtlarında da, türk evrendoğum inanışı hakkında: 'yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında, ikisi arasında insanoğlu yaratılmış' cümlesine rastlanmaktadır. (uze kök tengırü, asra yağız kılındıkta, ikin ara kişioğlu kılınmış). bu cümleden bazı araştırmacılar, kök tengri deyimiyle bir tek yüce tanrı'nın değil, doğrudan 'mavi gök'ün kastedildiğini; kök tengri deyimiyle 'ulu tanrı' kastedilseydi, 'yaratanın da aynı zamanda yaratılmış olması' gibi çelişkinin söz konusu olacağını belirtmektedirler.

altaylar'da dünyanın sonlu olduğu günün birinde yıkılacağı inancı vardır. bu inanca göre, yeryüzü yaşamı sürekli değildir; günün birinde sona erecek ve insanlar, hayvanlar, bitkiler yok olacaktır. bu sona doğru insan soyunda azalma başlayacak, suçlar çoğalacak, günahlar alıp yürüyecek, insanlarda tanrı korkusu kalkacaktır. iyilik simgesi bay ülgen'le, kötülük simgesi erlik arasında oluşacak büyük savaşın sonunda, bay ülgen dışında bütün savaşanlar ölecektir. bay ülgen bütün canlıların öldüğünü, yeryüzünde kendisinden başka kimse kalmadığını görünce 'kalkın ey ölüler' diye bağıracak, bu çağrı üstüne bütün ölüler yattıkları yerden kalkacaktır. 'insanların yeniden dirilmesi' anlamına gelen 'kalkancı çağ' (kalıcı çağ) budur.

kunlar'da gerçek bir dinle karşılaşılmakta, gök türkler'de ise gök tanrı bütünüyle manevi bir 'güç' durumuna gelmektedir.

gök-tanrı dininin türkler'e özgü bir inanç olduğu, 'tanrı' (tengri) sözcüğünden anlaşılmaktadır: bu sözcük belirli fonetik farklarla ( başkurtça dışında ) bütün türk lehçelerinde yer almasının yanı sıra, birçok asya topluluğu dillerine giren ortak bir kültür öğesidir; türkçe olan 'tanrı' sözcüğü en açık biçimde çince yazılmış bir metinde kun imparatoru mete'nin unvanları arasında geçmektedir.
tengricilik ya da göktanrı dini tüm türk ve moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inancıydı. tengri'ye ibadet etmenin yanında animizm, şamanizm, totemizm ve atalara ibadet etmek bu inancın diğer ana hatlarını oluşturuyordu. tengri, bugünkü türkçe'deki tanrı kelimesinin eski şeklidir.

bu inanca göre gök'ün yüce ruhu tengri'ydi. insanlar kendilerini gök baba tengri, toprak ana ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip, onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi. büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bu cisimlere doğru yöneltirlerdi. göğün ve yeraltının 7 katı olduğuna, her katta çeşitli tanrıların, tanrıçaların ve ruhların varolduğuna inanılırdı. insanlar doğaya, tanrılara, ruhlara ve diğer insanlara saygılı davranıp, belli kurallara uyarak dünyalarını dengede tuttuklarına inanırlardı. eğer bu denge kötü ruhların saldırısıyla ya da bir felaketten dolayı bozulursa bir şamanın yardımıyla tekrar düzene sokulması gerektiğine inanılırdı.

tengrizm'in ana hatları

1- çok tanrılı gibi gözükmesine rağmen aslında tek tanrılı bir dindir. bu inanca göre tengri tektir, en üstündür ve her şeyin yaratıcısıdır.

2- tengricilikte: kutsal sular, kutsal taslar, kutsal agaçlar etrafinda ibadet yapilir. mescit yoktur.

3- tengricilikte de gerçek âlemin yanında bir de "gök âlemi" ve bir "yeraltı âlemi" vardır. bu âlemlerin arasındaki tek bağlantı, dünyanın merkezinde duran "dünyalar ağacı"dır. gök âlemi ve yeraltı âlemi'nin yedişer katları vardır (bazen yeraltı 9 kat, bazen de gök 17 kat olabilir).

4- umay, ülgen, erklig han gibi varliklar, gök-tengri'nin özel melekleri, iyeleri olarak da kabul edilebilir.

5- tengriciler, doğaya çok önem verir. doğada bir dengenin olduğuna ve bu dengenin değiştirilmesi durumunda insanların ve diğer canlıların zarar göreceklerine inanır.

6- tengriciler, hayvanların, bitkilerin ve doğadaki diğer olguların da ruhları olduğuna inanırlar.

7- bazı dağlara, ormanlara ve ırmaklara kutsal değerler yüklerler.

8- tengriciler, bazı gezegenleri, uyduları, yıldızları, yıldız kümelerini ve diğer gökbilimsel olguları kutsal sayarlar.

9- tengricilikte erkeğin toplumdaki statüsü kadınınkinken üstün değildir.

ibadetler

yeniay ve dolunay'da en fazla buyan elde edilebildiğine yani ibaedetlerin kabul edildiyine inanılır.

güneş ay, ateş, su, hava,toprak

tengri'nin kudretinin sembolleridirler. insanların gök'e dua ederek elde ettiklerine inandıkları "buyan" adlı enerji, güneşin göğün neresinde durduğuna bağlı olarak değişir.

bayramlar

bayram: senenin en uzun gündüz olan günü, ve gündüz ile gecenin aynı uzunlukta olduğu gün, en önemli bayramların günleridir.

baharda: 21. mart (lan lan lan bu yoksa şey değil mi eee new roz???)

sonbaharda: 21. eylül

giresun: 7 mayıs bayramı

yılbaşı: 21 aralık'dan sonra gelen ilk yeniay olan günde kutlanır.

kızıl güneş bayramı: 21 haziran'dan sonra gelen ilk dolunay'da kutlanır.

venüs gezegeninin türklerdeki adı "ärklik", moğollardaki adı "tsolman"dır. "ateşli ok" denilen yıldız kaymalarını ve yeryüzüne düşen meteorları ärklik han'ın gönderdiğine inanılır. büyük ayı yıldızlarına moğollarda doolon obdog ("yedi yaş damlalı adam") derler. gök'ün ülker yıldızlarına bağlı olduğuna, ve ülker'in etrafında döndüğüne inanılır.

beyaz ay bayramı'nda: 14 adet (tütsü?) yakılır. bunların 7'si "yedi yaş damlalı adam" ve diğer 7'si ülker içindir.

tengrici bir insanın doğaya karşı büyük saygısı vardır, çünkü doğa ruhlarla doludur. büyük bir dağın, görkemli yaşlı bir ağacın, bir gölün ya da yolundan geçen bir vahşi hayvanın bir ruhu- ve böylece bir kişiliği vardır. insan doğadan sadece kendine ve ailesine lazım olduğu kadarını alır, savurganlık tengriyi ve yer suları öfkelendirir. eğer insan doğadan birşey alabildiyse bu sırf doğa ruhlarının rızası ile olmuştur. bu yüzden onlara minnettar olması gerekir.
--spoiler--

ingilizce ve türkçe kaynakları araştırdım, bir tengrici olarak gerçeğe en yakın ansiklopedik bilgi olarak bunu buldum. ingilizce kaynaklarda tengricilikten çok tanrılı din olarak söz edilmiş. eee kendi tarihini düşmanına yazdırırsan seni putperest te eder. öncelikle tengricilik tek tanrılı dindir. gök tanrı her şeyin üstünde, her şeyin yaradıcısıdır. ruhları vardır. tıpkı müslümanlığın melekleri gibi. nasıl ki azrail can alırsa, nasıl ki şeytan cehennemi yönetirse, erlik han'da yeraltı dünyasını yönetir. ülgen'in yer üstüne hakim olması gibi.
(bkz: sıçtın mavisi)
ata dinimiz ve inandığım din. hak yol.
--spoiler--
* çok tanrılı gibi gözükmesine rağmen aslında tek tanrılı bir dindir. bu inanca göre tengri tektir, en üstündür ve her şeyin yaratıcısıdır. yine de bu konuda bir söz birliğine varılmış değildir.

* tengriciler, kendi dinlerinin, kitaplı dinlerden önce var olduğuna inanırlar.

* umay, ülgen, erlik han gibi tanrı ve tanrıçalar, gök-tengri'nin özel melekleri olarak da kabul edilebilir.

* tengriciler, doğaya çok önem verirler. doğada bir dengenin olduğuna, bu dengenin değiştirilmesi durumunda insanların ve diğer canlıların zarar göreceklerine inanılır.

* tengriciler, hayvanların ve bitkilerin de ruhları olduğuna inanırlar.

* tengriciler, doğadaki diğer maddelerin de ruhları olduğuna inanırlar. (bkz. yer-su inancı)

* bazı dağlara, ormanlara ve ırmaklara kutsal değerler yüklerler.

* tengriciler, bazı gezegenleri, uyduları, yıldızları, yıldız kümelerini ve diğer astronomik cisimleri kutsal sayarlar.

* tengricilik'de erkeğin toplumdaki statüsü kadınınkinden üstün değildir.
--spoiler--

http://tarih-pekmez.blogs...oktanr-dini-tum-turk.html
şamanizm ile bilinçli olarak karıştırılıp, sanki dağa, taşa, ağaca, hayvana tapılıyormuş gibi lanse edilse de aslında tengri'nin gücünün ve azametinin bir emaresi olan varlıklara hürmet ve sevgi gösterilir yani bir nevi "yaratılanı severiz yaratandan ötürü" durumu vardır.

zaten az önce verdiğimiz söylemi de yaratan avrupa ve avrasya islamı, bektaşilik, bayramilik gibi tarikatlerle islamı yeniden ve daha akılcı olarak, liberal bir şekilde yorumlamıştır. bu yorumda tengrism (tengricilik) dininin çok büyük tesiri vardır.

bir takım ortadoğulu kabile artıklarının anadolulu ve balkan-avrupalı müslümanları devamlı olarak dinsizlikle suçlaması da bu yorum ve etkileşim biçimi yüzündendir.

tengricilik hakkında detaylı ve kolay okunan bir yazı için buyrun;

http://tarih-pekmez.blogs...oktanr-dini-tum-turk.html
3 semavi dinin arak yaptığı sümer dini'nin de kaynağı olan gerçek din.

evet, sümerler türktü ve tengriciydi...

(bkz: sümerler/@protest sanayici)
http://tarihturklerdebasl...urk-mitolojisi-unsurlari/
3 semavi dinden 10 gömlek daha üstün olan din.

herşeyden önemlisi türk dini, arap değil...

(bkz: islamiyet i bırakıp tengriciliğe geçmek)
günümüzde moğolistan'ın kuzeyin de yaşayan dohaların sürdürdüğü din.
hakkında şu kaynakları önerdiğim inançtır.

irene Melikoff-Destan'dan Masal'a Türkoloji
Bahaeddin Ögel-Türk Mitolojisi-TDK
Nikita Biçurin-Türk Dini
A.V Ahonin-Altay'a Ait Materyaller
politeizmdir. tevhidi ya da tek tanrı inancını çağrıştıran herhangi bir örneği yoktur. dikkate değer tek şey gök tengrinin diğer tanrılara göre daha çok kutsanmasıdır. çünkü tengricilik ister türki kavimlerde görülsün ister afro-asyatik kavimlerde görülsün her durumda kozmolojik unsurların tamamını ayrı ayrı kutsama ve ya tapınma biçimde ortaya çıkmaktadır. tengricilik teolojik mantığı itibari ile budur, kavramsal olarak arabların taptıklarına el ilah ya da allah demesi gibi bir şeydir. şamanizm olmadığı zaten açık çünkü şamanizm bir din değil, sihri bir olgudur. mesela çaput bağlamak, deride çıkan siğiller için pokuz yaptırmak, bebekleri okutmak şamanizmden kalma geleneklerdir. şamanizm bu tür bir şeydir, kurumsal bir teolojisi olan bir şey değildir.
islamın ne olduğunu anlayan milliyetçi türklerin ateizm yerine tercih ettiği öz inancımız. öd tengri yasar kişi oglı kop ölgeli törümiş.

edit: islamın ne olduğunu 4 kere kuranı okumuş olan bendenize gelin sorun. liseli ve milliyetçi değilim.
islamın ne olduğunu anlayamayan liseli milliyetçilerin tercih ettiği inanç.

Uyanın lan balığa gidelim... Milli dinimiz islam!
şimdi batı asya din kültüründen insanlarca türetilen tengricilik ile ortadoğu sami geleneğinin ürünü olan islam dinini bir zanneden şizofrenleri geçersek başlayabilirim.

büyük gökyüzü tanrısı

eski moğollar ve türki halklar doğada yaşayan pek çok ruha inanan(tengri) animistlerdir. bu ruhların en üstünde mongke tengri(veya sadece tengri) adında bir gökyüzü tanrısı vardır. tengri insanlığın ve dünyanın yaratıcısıdır ve onları kötü ruhlu şeytanlardan korur. tengri aynı zamanda arazilerin verimliliğini etkileyen çeşitli doğa elementlerini de kontrol eder.

mit

yeryüzü'nün yaradılışına ait moğol kaynaklarında yüksek rütbeli tengri olan qormusta ve moğol panteonunun bir üyesi olan sakyamuni(buda) vardır. qormusta, sakyamuni'ye değerli taşlardan oluşan sarı bir toprak verir. sakyamuni bunu sonsuz okyanusa atar ve toprak orada geniş bir kıtanın oluşmasına neden olur. tam bu noktada okyanusun derinliklerinden bir kaplumbağa çıkar ve yeryüzü'nü çalar. sakyamuni, yeryüzü'nün serbest kalması ve yerin şekle girmesi için tek yolun kaplumbağanın ölümü olduğunu anlar. bir rahip ve barış tutkunu kaplumbağayı öldürmekte tereddüt eder. ancak tengri yeryüzü'nde birinin kaybından sonra yeni hayatlar geliştiği için bunun yapılacak en doğru şey olduğunu söyler. sonunda sakyamuni kaplumbağayı öldürür ve ardından da dünya oluşur.

ilk insanlar

yeryüzü şeklini alınca üzerinde sadece hayvanlar yaşamaya başlamıştır. bunun üzerine mongke tengri(mongke tengri, tengri öfkeli bir gökyüzü tanrısıdır ve insanları tehdit eden kötü ruh ve şeytanlarla savaşmak için silahlarını kullanır) nüfusu için ilk kadınla ilk erkeği yaratır. zaman içinde onların fiziksel şekillerini mükemmelleştirir ve sonra vücutlarını yumuşak tüylerle kaplar. tengri yaptığından tamamiyle tatmin olduktan sonra ölümsüzlük kaynağı'ndan su getirerek ilk kadın ve ilk erkeğin sonsuza dek yaşamalarını sağlamaya karar verir. güvenliklerinden endişe duyan tengri insanları korumaları için bir kedi ve bir köpeği görevlendirir. ancak ölümsüzlük kaynağı'na gitmek için ayrılınca yeraltı'nın efendisi erlik han kediyi bir tas sütle köpeği de bir parça etle uzaklaştırır ve tengri yarattıklarının üzerine işeyerek onları lekeler.

kedi ve köpek

tengri geri döndüğünde erlik han'ın yarattıklarını lekelemesine çok öfkelenir; özellikle kedi ve köpeğin adamla kadını koruyup kollama görevlerinde başarısızlığa uğramalarına çok sinirlenmiştir. kediye insanların üzerilerindeki tüm tüyleri yalayarak çıkartma ve bu tüylerin hepsini köpeğin üzerine yapıştırma görevi vererek cezalandırır. kedi insanların, erlik han'ın kirletmediği tek yer olan kafaları ve vücutlarının alt kısımlarındaki bazı yerler dışında neredeyse tüm tüyleri yalayarak çıkartmıştır. oralarından kaçınmasının nedeni yaydıkları kötü kokudur. kedi işini bitirdikten sonra tengri sonsuz hayat suyunu alır ve onları ölümsüzleştirmek amacıyla üzerlerine döker. ancak iş başarısızlıkla sonuçlanır çünkü insanlar, erlik han'ın kötü hareketiyle kirlenmişlerdir.

türki yaradılış hikayesi

yaratılış hikayesinin türki anlatımında tengri gökyüzünde, zamanın sonsuz akışını simgeleyen çok büyük bir okyanusun üzerinde beyaz bir kaz(beyaz kaz, tüm varlıkları yaratıktan sonra tengri cennete ulaşmak için çok yükseklere uçar. zaman zaman beyaz bir kaz şeklinde yeryüzü'ne geri geldiğine inanılır) olarak uçar. adına beyaz ana dediği birinin ona dünyayı yaratmasını söylediğine inanır. tegri önce er kişi adında bir varlık yaratır ve sonra beraberce yeryüzü'nü ve sakinlerini yaparlar. ancak er kişi ahlaksızdır ve insanları kötülüklerle dolu bir hayata yönlendirmektedir. bunun üzerine tengri kutsal hayvanları şaman ya da ruh rehberlerini yaratmaları ve insanları iyi biri olarak yaşamanın ve yaradanlarına saygı göstermelerini öğretmek için yeryüzü'ne gönderir.

tengri ve doğa

eski türk ve moğol halkları güçlü doğal fenomenleri tengri'ye ve diğer tanrılarla ruhlara adadılar. gök gürültüsünün tengri'nin sesini simgelediğini, şimşeklerin bir bir cezalandırma biçimi olduğunu ve tengri'nin gücünü gösterdiğini düşünüyorlardı. tengri'nin fırtınaları da yararlıydı çünkü yağmurlardan sonra ekinler büyüyor ve tahıllar yeşeriyordu. bu insanlar tüm canlıların -kuşlar, hayvanlar, bitkiler ve ağaçlar- farklı ruhları olduğuna inanıyorlardı. bu da doğadaki her şeyin kutsal olduğu anlamına geliyordu.(şimşek demetleri, tengri'nin yıldırım silahlarından biriyle ilk ateşi yaktığına inanılır. orta ve batı asya'da uzun zaman şimşek ve ateşe tapılmıştır; onlar sadece dünyayı korumakla kalmazlar aynı zamanda da şeytanlardan temizlerler.)

tengrizm

tengrizm, eski zamanlardaki moğolların ve türki halklarının inanç sistemlerine verilen addır. (sonsuz mavi göğü simgeleyen) mongke tengri, (dişi bir bereket figürü ve toprak ana tanrıçası) eje ve pek çok başka iyi ve kötü tabiat ruhlarına dayanan bu felsefe şamanizm uygulamalarını ve ruhlarla iletişimi içerir. tengrizm daha sonraki dönemlerde de cengiz han (hükümranlığı 1206-1227) ve torunu batu han (hükümranlığı 1227-1255) gibi türk hükümdarlar tarafından teşvik edilir. müritleri tabiat ruhlarına saygı duyarlar ve ahlaki bakımdan dürüst bir hayat sürerler. eğer insanlar kendi hareketleri veya kötü ruhların hareketleri neticesinde doğal dünyayla olan dengelerini kaybederlerse şamanlar bunu yeniden tesis etmek için müdehale ederler.

doğu'da tengri

dil bilimciler uzun zamandır tengri kelimesiyle çincede "gökyüzü" anlamına gelen ve aynı zamanda tanrı demek olan tian kelimesi arasındaki benzerliğin farkındalar. bir kelimenin diğerinden etkilenip etkilenmediği bilinmese de iki kelimenin aynen çin ve moğol kültürleri gibi ilişkili oldukları biliniyor. iki kelime birlikte kutsal sayılan dağ isimlerinde ortaya çıkıyor. kazakistan sınırındaki tian şan'daki (gökyüzü dağı) ikinci zirve khan tengri(ruhların efendisi) olarak biliniyor.

kaynakça: philip wilkinson, efsaneler ve mitler/sayfa 162-163
--spoiler--
Dünyadaki en eski dinlerden biri olan Tengriciliğin, MÖ 12000 ile 3600 arasında Bronz Çağı'nda ortaya çıktığı söylenir. Orta Asya'daki Altay Dağları'nda yaşayan insanlar tarafından kurulan din, atalarına bağlılığıyla bilinen tek tanrılı bir dindi. Diğer dinlerde olduğu gibi kutsal bir kitabı yok. Ancak Kuzey Kafkasya'daki Hunların atlarını kurban ettiği Tengri adındaki bir tanrıya taptıklarına inanılır.

Hristiyan gelenekleriyle yakın benzerlelikleri vardır. En önemli tatil günü Tengrinin Tezahür Edişi (Görülmesi) olarak kutlanan 23 Aralık'tır. Bu geleneğin önemli kısmı MS 5.yüzyıla Yul adını verdikleri ağaç ve onun süslenmesidir. Moğol döneminde yaygınlığını yitirse de, günümüzde de hala Tengriciliğe inanan insanlar vardır. Hatta Kırgızistan'da Tengriciliği resmi din yapmaya çalışan politikacılar bile vardır.
--spoiler--
araplar gibi pis olmadığımız için tengrimizin abdest almamızı emretmediği ulu dinimizdir.
inançtır, saygı duyulur. Fakat buna inananların müslümanlara gerici demesi ironiktir.
bir türkçü olarak katılmadığım inançtır inana saygı duyarız vesselam.
şamanizm veya pagan inanışı diyenleri tek tek yakalayıp döveceğim türk'ün gerçek inanışı.