bugün

sevdiğim birileriyle aram bozuk olunca inanılmaz tadım kaçıyor. içimden mütemadiyen bir kulunu çok sevdim söylüyorum.

Hor gören şu gururun tükenmek bilmez mi
Sevginle yanan kalbi üzdüğün yetmez mi

herrr kelimesine bu kadar içtenlikle katıldığım bir şarkı daha yok.
Dünyaya meydan okuyacak kadar cesur olup,
karşısında savunmasız kaldığın tek kişidir sol yanının sahibi.
Her redifte diz çöktürdüğün kelimeler,
bir parazit gibi yapışır kalır diline,
her gece ona söylemek istediklerin can bulur rüyalarında.
Ama ne yazık ki gizli özne şiirlerde.
Yemin ediyorum yaşama heyecanımı yitirdim, hiçbir şeyden tat almaz oldum. Etrafımdan sıkıldım sanırım, herhangi bir heyecan kalmadı hayatımda.
Şu virüs zaten anasını sikti ortalığın.
hiçkimseyle paylaşamadığım bir travmam var. bildikleri halde kardeşimle ve ailemle de bunu konuşamıyorum. ve her kötü şey gibi hiç olmamış hayatımın her döneminde patlak verip beni alt üst etmemiş gibi davranıyorum. ne yakın bir arkadaşımla paylaştım ne de zamanında eski sevgilimle. ama bazen saklayıp hiç yaşanmamış gibi davranmak hayatımdaki diğer şeyleri açıklamama ve yolumu görmeme engel oluyor. beni ve ailemi tanıyıp bunu bilenler bile hiç yaşanmamış gibi susup içten içe rezilliğe 'yazık' diyorlardır gibime geliyor.

bir kitapta okumuştum 'insan sakladıklarıyla insandır' benim yaptığım saklamak değil yaşanmamış gibi davranmak, iki yüzlülük biliyorum.
Çok fena kabızım sözlük. Neler neler yaptım. Erikler mi yemedim, çaylar mı içmedim. Açlık otu içmedikten sonra benim bu sıkıntı çözülecek gibi değil. Beddua mı aldım ne yaptım acaba.
bir zamanlar akp li idim hatta en koyusundan. o zamanlar arkadaşlar beni aralarına almamaya başladı hatta vatan haini damgası yemiştim. sıkıntı yok vatansever bir muhalif oldum halen diyorlar ama bu sefer çevremdekiler akp li.

bence bu kadar yeterli çünkü hiç bu kadar utandığım bir anım olmamıştı.
bazen hiç olmadığım bir karaktere bürünüyorum.
Ezbere yaşıyorum geleceğe dair hiçbir planım yok.
sinsice insanların kalbinde yer edinip sonrasında onları kullanıyorum. daha kullanıldığını anlayanını görmedim. aksine bu ikili ilişkilerde taviz veren taraf benim zannediyorlar.
Hicbir zaman mutlu olamayacağım hissi geliyor bazen.
Guzel kadin degil tatli kadin her zaman iyidir.
10 ağustosta iki yıldır birlikte yaşadığım kedi, sabah uyuduğum saatlerde camdan düştü. O günden beri görmüyorum onu. biri mi aldı, kaza mı geçirdi, nerede.. birbirimize aşırı bağlıydık, böyle bir şeyin yaşanması beni alt üst etti. Ne zaman belimi doğrultsam yine bir şekilde boynum eğiliyor, yine göğsüme ağırlık çöküyor, yine dibe çekiliyorum. Ona koyduğum isim gökyüzü ve cennet anlamına geliyordu. Şimdi her gökyüzüne baktığımda içim daralıyor.

Şu zamana kadar iki dostumla hayatımı ayırdım, onlarda yaşadığın iç sıkılması bunun çeyreğinin çeyreği etmez. Ben de böyle bir insanım işte. ne bileyim, bu kadar güzel bir insan-kedi arkadaşlığını bana verdiği huzuru ve anlamı hiçbir şeye veremiyorum.

Yazık oldu.
Sinirlerime hakim olamadigimi farkettim. Cevreme zarar vermiyorum ama kendime zarar veriyorum sanirim. Ani bir aglama krizi geliyor sinirlenince sonra kendimi aglamamak icin tuttugum icin basım dönüyor. Herseye sinirleniyorum. Ama herseye. Sacma sapan selere sinirlendikten sonra buna neden sinirlendin ki sen simdi deyip kendime sinirleniyorum. Bole bir kısır döngü. Yavastan kafayi kiriyorum sozluk.
Bir anda ortadan kaybolup geri dönmeyi huy haline getirdim iyice. Monotonluk beni yoruyor. Gerçi düşününce dengesiz ruh halimle beni tamamlayan bir özellik bu. Bak bu itiraf bile serzenişimle çelişkili...
Tam beş yıl oldu bugün. Sana karşı hissettiklerim hep eşsiz kalacak. Umarım iyisindir Maggie...
Annem maalesef yarı kürt...
içimde bir kabile yaşıyor a dostlar. işin kötüsü alakasız zamanlarda ortaya çıkıyorlar. kimi zaman egeli teyze kimi zamn kayserili usta oluyorum. hay ben içimde yaşayan kabileye.
1 Ağustos 2020.
6 mart 2014.
Birkaç gün sözlüğe girmedim, kendi aralarında yeni bir dil bile bulmuşlar.
bıçkın bir zeka, yüksek bir ego, ancak bunu ara sıra tersyüz eden bir latiflik ve zerafet bilinci. bunları bir araya getirdiğinizde oluşan formül aşağı yukarı benim, "ben" olarak algıladığım kısımlara yakın. mamafih, şöyle de bir durum var ki; ben, ancak başkaları ile kendimi mukayese ettiğim zaman, bu sıfatların farkına varıyorum.

içimde öyle bir ben var ki, ne kadar bileylesem zekamı, aptalım karşısında.

öyle bir ruh var ki, ego ne kadar heyheylense de, ulaşamaz doruklarına.

öyle bir letafet kuşanmışım ki, başkalarının gözünde zarif gelen her davranışım, kaba kalıyor gözlerinde.

neyse.
Bugün bir tanıdığın vefat haberini aldım. Uzun zamandır görmüyordum. Önce şok oldum. Duruldum. Sonra kafam dağıldı ve dalgama baktım. Yeniden fark ettim ki birisi günlük hayatımın bir parçası değilse varlığını çabuk unutuyorum. Etkisi kalkıyor ve kendi işime bakıyorum.
Yaklaşık 6 yıl önce bir entry girmiştim bu başlığa.

işte benim klasik "hayat ne kadar da ironik" yazılarımdan biriydi. O gün şey yazmışım, "...keşke bunu görebilen insanları bulsam, ve kurtulup çıksak o detaylardan".

Bunu ona göstermeyi çok istedim, çünkü görebiliyorduk ikimiz de, ve farkındaydık her şeyin. Aynı pencereden bakmak bu oluyor sanırım, gerçekten de farklı yerlere bakıp, aynı şeyleri görebiliyorduk.

Bilmiyorum, sonra ne oldu. Oradan bakmak istemedi. Görmek istemedi, göz ardı etti. Oysa ben kurtulmak istedim, sürekli yatağın altına itelemekten sıkıldım çünkü bunu. Sürekli buraya yazmaktan da sıkılmıştım, hep aynı şeyler çünkü. ilk başlarda acı verici, sonra gülünç bir hale gelen ve sonunda ise hiçbir tepki veremediğim, hatta tepki vermenin bile sıkıcı bir hâl aldığı bu "ironi denizi" nden de sıkıldım, bu pencereden bakmaktan da sıkıldım, yoruldum. Kurtarmak istedim, gerçekten kurtarmak istedim. Kurtulmak da istedim tabi, 6 yıl önce yazdığım gibi, beraber kurtulmak istedim bu detaydan.

Ne oldu, neden oldu, şuan olan ne, hepsi bomboş sorular haline geldi. En iyi ihtimalle 60 70 yıllık hayatımda, bundan sonra hiçbir yeri olmayacak olması canımı sıkan şey sanırım. Ne onu kurtabilmiş olmam ne de kendimi. Acı verici biraz, tünelin ışığını görüp tekrar bu labirente geri dönmek ve tekrar başka bir çıkış aramak da yorucu geliyor hem. Keşke daha sıkı tutsaydım seni, bilmiyorum yani belki de bendim tüm engel bize. Daha güçlü olmamam, daha cesur olmamam. Fakat ne zaman sana gelsem, beni geriye iterken, ne yapmam gerekirdi ki. Yani, elimden ne gelirdi ki.

Tercihler, her zaman bir bedeli vardır. Ve her adımda, biraz daha fazla öderiz.(crysis3 den heheh).

Yanlış tercihleri yaptık ama şuan hayatımızdan memnun isek, bu onları doğru tercih yapar mı cidden. Ya da bir önemi kalır mı. Bence hala önemli çünkü, tercih ettiğimiz bu hayat dışında geriye kalan sınırsız sayıdaki olasılıkları yaşamadık.

Keşke sen biraz daha gerçekçi ve keşke ben daha istekli olabilseydim.
Belki de o zaman gerçekten de kurtulabilirdik bu detaylardan.
Şimdi ise, yaşamadığımız o hayatların detayları içinde boğulmak kaldı sanırım. Üzücü, ne diyim.
Bu başlık altina yazılanların çoģu itiraf sayılmaz. Daha çok derdini paylaşma, içini dökme başlığı olmuş bu.
sözlükte ayşegül aldinç'in 'fikret kuşkan'la çektiği (bkz: anladım ben seni) klibini beraber çekmek istediğim bir yazar var. *.