bugün

bariz bir şekilde görülen ve mutlu eden durumdur.vizontele ile başlayan bu yükseliş son dönemde kaybedenler kulübü, aşk tesadüfleri sever, incir reçeli, babam ve oğlum, ve daha nice yerli yapımlarla devam etmiştir.

türk sineması ciddi anlamda kaliteyi arttırmıştır.hani o avrupa sineması deyince akla ilk gelen depresif fransız sineması yada hollywood özentisi ingiliz sinemasından farklı bir yöne doğru gidiyor bu sevindirici.

tabi son dönemde çağan ırmak başta olmak üzere sağlam yönetmenlerinde bu yükselişte payı büyük neden bizden de bir guy ritchie tarantino ya da woody allen çıkmasın. b
batının iyi yönlerini almalıyız teziyle örtüşen durumdur. gerçekten kaliteli yönetmenler kaliteli yapımlar çıkarıyoruz ve artık sinemaya gittiğimizde yerli yapım olduğu için aklımızda kalan küçük soru işaretlerinden eser yok.

(bkz: sinemadan anlayan entel uludağ sözlük yazarları)
komedi gişesiyle sınırlı kalmazsa yükselişini sürdürebileceğine inanılabilir. kültür bakanlığı denilenin çoğunlukla absürd halk güldürüsüne destek vermesiyle bulunduğu konumda yalnızca dünyaya sunabileceği festival filmleriyle volta atarak kalabilmesi gibi kötü ihtimallerle hafızalarda "iyi günlerini görmüştük" cümleleriyle de kalabilir.
(bkz: mayıs sıkıntısı)
(bkz: üç maymun)
(bkz: cenneti beklerken)
(bkz: sonbahar)
(bkz: bir zamanlar anadolu da)
Zubuk, Kibar Feyzo, Davaro,Zugurt Aga, gibi turk sinemasi klasiklerinin yaninda bugunku durum hakkaten cok ilerici ve inanilmayacak derecede atilim gerceklestirmis, bravo diyorum.
albert camus, dostoyevski,ömer lütfi akad, anton çehov, yılmaz güney, metin erksan gibi usta isimlerden feyz almış istanbul kanatlarımın altında, her şey çok güzel olacak ve eşkıya ile 90'ların ortasından sonra yükselişe geçmiş en güzel meyvelerini nbc'den uzak ve bir zamanlar anadolu'da, zeki demirkubuz'dan masumiyet, özcan alper'den sonbahar, derviş zaim'den tabutta rövaşata,handan ipekçi'den büyük adam küçük aşk, seren yüce'den çoğunluk,fatih akın'dan duvara karşı, kutluğ ataman'dan lola ve bilidikid, reha erdem'den korkuyorum anne,mahmut fazıl coşkun'dan uzak ihtimal, serdar akar'dan gemide gibi yapıtlarla vermiştir.
akademik mana da tartışmaya açılabilecek sorunlarından birisi entelektüel tavrın toplumsal gerçekçiliği yansıtırken zaman gelimi zorlamalara, kasmalara ve yapmacıklığa düşmesiyle ifadelenebilir. bazı yönetmenler bu zorlama dili sonsuz sahiplenip fransızların, italyanların bilmem kaç yılında kotardığına benzer filmi referans alıp sanatsal kaygıyı ön plana çıkarıyorlar. ki atlanan mühim argüman, toplumsal realiteden/ edebiyattan/ felsefik çıkarımlardan beslenirken zaten doğal davranınca işin entelektüel kısmına ziyadesiyle girip çıkıldığı.
son yıllarda yükselen türk sineması işin sanatsal yapmacıklık kısmını törpüleyebilirse iran sinemasına benzer naturallik ve sembolizmle daha haşır neşir olursa tadından yenmeyecek nice eser verecek ve kendiliğinden gişe-entel kalıplarına saplanmadan izlenilecek,izlettirilecek.
zaten türk sineması yaşadığı kabuk değişiminden sonra sadece türk filmi olduğuyla ilintili ön yargıları aştı. ve bu da yükselmesindeki önemli faktörlerden birisi.
hala ve hala gişe-sanat filmi ayrımı arasındaki farkı kapatamamış durumda. hal böyle olunca ne kadar yükselen türk sineması olsa dahi alçalan bir izleyici kitlesi mevcut.