bugün

romancı. bulgaristan sınırı yakınlarında 'sazara köyü' civarındaki ormanda şaibeli bir şekilde ölü bulunmuştur.

(bkz: kürk mantolu madonna)
(bkz: kuyucaklı yusuf)
aldirma gönül isimli şarkının sözlerinin yazarıdır.
2 Nisan 1948 de hayata gözlerini yuman değerli yazarımız.
arıca;
Çakıcı nın ilk Kurşunu adlı eserin yazarı
kürk mantolu madonna kadar iyi olmasa da içimizdeki şeytan romanı da türk edebiyatının derinleşmesi, bireyi ıskalamadan meramını anlatabilmesi adına ilklerdendir.

sırça köşk başta olmak üzere değirmen, kağnı, ses, yeni dünya gibi yky'nin iki cilt halinde yayınladığı öykü kitapları da vardır ki rafine edebiyattır yekünü. hele sırça köşk'teki apartman öyküsü ziyadesiyle sarsıcıdır.

ne acı ki derin devletin hoyrat yüzünü gösterip faili gizlediği cinayetlerden biridir sabahattin ali'nin ölümü.
ast'ın sahnelediği benim meskenim dağlardır adlı oyun da sabahattin ali'yi anlatır; kitaplarından bölümlerin içerildiği oyun rutkay aziz'in muhtemelen 'sahnede görünmem yeterli' deyip italyan geçmesiyle hayal kırıklığı yaratmıştır zatımda.
FAiLi HALA MECHUL KÜRK MANTOLU MADONNANIN YAZARI.
leylim ley, aldırma gönül, çocuklar gibi *, kıyamadığım *, dağlar*, melankoli, ben yine sana vurgunum şarkılarının sözlerine hayat veren şair , yazar. hemen hemen her türk aydını gibi kim vurduya gitmiştir. aldırma gönül adlı şiiri sinop cezaevinde yazmıştır. sinop cezaevi denize karşıdır ancak pencereler yüksekte olduğundan şu efsane sözler dökülür şairin kaleminden.
dışarıda deli dalgalar gelir duvarları yalar.
seni bu sesler oyalar
aldırma gönül aldırma
aldırma gönül aldırma
gönül aldırma
(bkz: kürk mantolu madonna)
sosyalist eğilimi yüzünden yaşadığı sürece hiç rahat bırakılmamış ve faili meçhul bir cinayete kurban gitmiş yazar.
yayın periyodu kısmında "fırsat buldukça çıkar", "toplatılmadığı zamanlarda çıkar" gibi ibarelerle çıkan, yazar kadrosunda aziz nesin, rıfat ılgaz gibi ustaları bulundurmuş markopaşa isimli türkiyenin ilk mizah gazetesini çıkaran yazar.
ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı; bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı...
leylim ley - (bkz: zülfü livaneli)
aldırma gönül - (bkz: edip akbayram)
ben sana vurgunum - (bkz: nükhet duru)
melankoli (bkz: nükhet duru),

örneklerinde olduğu gibi bir çok popüler müzik şarkısının sözleri olmuş çok değerli, özel ve güzel sözlere, şiirlere sahip şair.
Gümülcine'nin iğdere köyünde doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı Ali Sabahattin Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyle, ilköğrenimini istanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. ilkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra istanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930). Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.

Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkum olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).

"içimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında mahkemeyi kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, istanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, kapatılmış, yazılar hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".

Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş, bu girişim sırasında sonradan Millî Emniyet'le bağlantısı olduğu anlaşılan Ali Ertekin adlı kaçakçılık da yapan birisi tarafından Bulgaristan sınırında öldürülmüştür (2 Nisan 1948). Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; aynı yıl çıkan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.

Yazın yaşamı [değiştir]Sabahattin Ali yazın yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930). Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".

Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir. Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir. 1937'de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir.

Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş. Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır. 'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir.

Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyunda tefrika etmiş (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Sabahattin_Ali
"Özellikle, 1946-1947 yıllarında Markopaşa'yı çıkaranlar arasında, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'ın yanında o da vardır. Bu mizah dergisini kovuşturma, iktidarın baş işi olup çıkar; Siyasal yönetimi eleştiren, sosyal düzenin bozuk yanlarını sergileyen yazıları yüzünden, Sabahattin Ali de hapishaneye girip çıkar.
Çok partili düzene geçilmiştir, ama fikir özgürlüğü yoktur. Sıkıştırıp boğan bir cendereden kurtulmayı, yurtdışına kaçmada görür Sabahattin Ali. 1948 yılında bir gün, "Benim meskenim dağlardır" derse de Istranca dağları bu girişimine fırsat vermez.
Tutuklanıp öldürülür.
Sabahattin Ali'yi, edebiyatımızın bu dev kişisini yok edenler ve ölüm emrini verenler kimler oldu?
Bilmiyoruz!
iki gün sonra, 25 Şubat'ta doğumunu kutlamak için elinizde çiçekler, kabrini ziyaret etmek isteyeceksiniz.
Ama ne yazık, mezarı bile yoktur!.." *

Sabahattin Ali 100 Yaşında...
http://www.milliyet.com/2007/02/24/yazar/dundar.html
evi şimdilerde müzemsi olarak kullanılmaktadır..

çorum osmancık ta öğretmenlik yapma durumu olmuştur ama tam olarak nasip olamamıştır.

hakkında şöyle bir olay anlatılır. istanbul'a dönüşünde trenden iner inmez onu sürekli takip eden istihbarat görevlisinin yanına gider. o istihbarat görevlisi hiç peşinden ayrılmamaktadır ve sebahattin ali de bunu bilmektedir. istihbarat görevlisinin yanına gittiğinde ona şöyle der: "ben şimdi evime gidiyorum, biliyorum sen de benimle geleceksin, bari şu valizlerden birini alıver. hem bir işe yaramış olursun"..
(bkz: geçmiyor günler)
(bkz: kara yazı)
(bkz: kız kaçıran)
"Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma " dizelerinin şairi , bir mezarı bile olmayan şairimiz.
emperyalizim karşıtıdır.
sabahattin ali karanlk güçlerce öldürülmüştür.
nedeni ise söylemiş olduğu şu sözler olsa gerek
"dünyayı bir ahtopot gibi sarmaya çalışan emperyalist sermayenin kucağına atılmak, milletin alıın terini dolara, sterline satmak isteyenler kim? gözü doymaz paranın bu korkunç taarruze karşısında milletini ve vartanını seven her namuslu insan, sesini çıkartmaya mecburdur
(bkz: güzel insan).
"neticesiz bir aşka verdim gençliğimi
ne ufak bir temayül, ne bir iltifat gördüm
önünde yalvararak söylerken sevdiğimi
gözlerinde yüzüme inen bir tokat gördüm..."
diyen hayatının rengi hep kahverengi olan şair, yazar. * "Almanya'da okuduğu okuldan, türk öğrencilere -parazit- diyen, üstelik özür dilemeyen bir alman öğrenciyi tokatladığı için atıldı ve türkiye'ye geri yollandı."
Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa,Malum Paşa, Merhum Paşa,Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır ,inandığı ilkeler uğruna hayatı pahasına mücadele etmiş,bu yüzden defalarca ceza evine girmiş,bazı cahil kesimlerce rus ajanlığı yapmakla suçlanmıştır,memeleketi için bunca uğraşının bedelini ıstıranca ormanlarında katledilerek ödemiştir.cesedi çürümüş halde bir çoban tarafından bulunmuştur, Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; aynı yıl çıkan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.bu türkiye için asla unutulamayacak bir utanç kaynağıdır,en bilinen şiirlerinden biri aldırma gönüldür ve edip akbayram tarafından yorumlanmıştır;

Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma

Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma

Görmek istersen denizi
Yukarıya çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Mahpus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma

Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül aldırma
Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?

Asarlar mi hâlâ hakka tapanı?
Mebus yaparlar mi her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?

Cümlesi belî der En-el Hak dese,
Hâlâ taparlar mi koca terese?
ismet girmedi mi hâlâ kodese?
Kel Ali'nin boynu vurulmuş mudur?
Koca teres kafayı bir çekince
.................................
iskendere bile dudak bükünce
Hicabından yerler yarılmış midir?

şiiri yüzünden Atatürk e hakaretten tutuklanmış ve devlet memurluğundan atılmış;

Sensin kalbim değildir, böyle göğsümde vuran,
Sensin "Ülkü" adıyla beynimde dimdik duran
Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran
Seni çıkartsam ömrüm başlamadan bitiyor

Hem bunları ne çıkar anlatsam bir düziye
Hisler kambur oluyor dökülüyor yazıya
Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi'ye
Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.

şiiri ile affedilmiş, türkiye nin yetiştirdiği ama kıymeti bilinmemyen ve dahi kendi devleti tarafından yok edilen dünya çapında edebiyatçılarımızdan.
kuyucaklı yusuf isimli türk filmi tadında okunası bir kitaba sahip yazarımız.
nihal atsızla aynı anda üniversiteden atılmış değerli yazar.
kemalist cumhuriyetin aydınlarındandı. sosyalizm yanlısı ve rejim muhlifi bir uslupla yazması sonunu hazırlamıştır. pantürkizmin, ikinci dünya savaşından sonra tekrar canlanmaya başlanmasıyla birlikte hükümetin istihbarat servisinin(kısaca MiT) aracılığıyla solcu avına çıkılmıştır. sonuç: sabahattin ali öldürüldü.