bugün

kınalı yapıncak.
kusursuza yakın bi musetta parçası.
aşırı (bkz: overrated) bir film.nerdeyse birkaç sahne haricinde hiç gerilmediğim roman polanski filmi.
insani geren bir filmdir vesselam. Fakat ben bu filmin sonucunda hepimizin yanildigini dusunuyorum. Cunku Rosemary o "tovbe estagfirullah"larin yanina gitmeden once ilaclarini icmiyordu. Yani Rosemary gercekten deli miydi; yoksa onlar gercekten sapkin miydi, bilemeyiz. Ki ben bu durumda Rosemary'i paranoyak sizofren olarak kabul ediyorum. Ve filmin ic sıkıcılıgı birden ortadan kalkiyor... Oh, mis.
yayınlanma tarihini tam olarak bilmemekle birlikte yakında nbc ekranlarında göreceğimiz 4 saatlik mini dizi. film çok ürkünçtü, bakalım dizisi nasıl olacak. ayrıntılar için;

http://www.imdb.com/title/tt3087752/?ref_=nv_sr_2
bu filmde oynarken 23 yaşındadır Mia Farrow.
bu ne güzelliktir, bu ne muhteşem oyunculuktur, bu ne üst düzey bir korku atmosferidir.
Polanski zirveyi 1968'de koymuş. Korku filmi çekmeyi düşünen yönetmenler önce bu filmi bilmem kaç kez izlemeli, Sonra hâlâ cesareti kalırsa yeteneğini sınamalıdır.
--spoiler--

Mini dizisinde, Rosemary'nin son sahnede bebeğine bakışı, çaresizliği, bebeğin babasının şeytan olmasına rağmen onu kabullenişi benim için dizinin anlamı en derin sahnesi oldu..

--spoiler--
birazdan izleyeceğim filmdir.

unutmazsam editlerim.
Hemen hemen herkes filmden bahsetmiş ama iddia ediyorum ki başyapıt olan kitap.O dönemde öyle bir kitap yazmak cesaret ve deha işi. Okurken kitap sizi gerim gerim gerer ama elinizden de bırakamazsınız. Çünkü bir o kadar da gizemli. Evet filmin müzikleri de var olana bir şeyler katmış ama asıl başarı Ira Levinindir.
Uzun süre etkisinden çıkılamayan filmlerdendir.
Cok ozel filmdir. Rosemary de rosemarydir. Seytanin onu secmemesi tuhaf olurdu zaten

Komsulari olan kadinin oyunculugu muhtesemdir.

Eskiler boyle iste. Satanisti bile kibar oluyor.

Beni en cok urkuten sahnesi roman beyin rosemarynin amcasi modunda olan adamla sohbetidir. O bakislar.

Tehlikeli filmdir. Dark side da bulabilirsiniz kendinizi.
böyle şeytanın çocuğu ve içinde cin veya ruh girmeli filmler beni korkutmuyor, hep aynı konu...
korku değil gerilim filmidir. ha zamane gençliğini ne kadar gerer ayrı mesele. Ben de şahsen pek gerilmedim ama oyuncuların performansı takdire değer. özellikle baş roldeki hanım kızımız fevkalade oynamış. gerilmekten ziyade gittikçe rahatsız eden bir huzursuzluk hissi veriyor hikaye.
anlatılan konu benzeri tonla film, dizi izlemiş olduğumuza artık pek etkilemiyor olabilir ama vizyona girdiği tarihte izleyenleri epey etkilemiş olsa gerek. kendinden sonra çekilmiş benzer filmlere de etki ettiği muhakkak.
Film yetmişler sinemasının güzel örneklerinden birisi. Çekim teknikleri, kurgusu ve sonuna kadar dinmeyen gizem unsurları ile (o yılları da düşünecek olursak) bir baş yapıt. Devamı olarak (henüz izlemedim ama) "The Omen" ın çekildiğini biliyorum. Beğenenler ona da bir gözata bilirler.
isminden dolayı ön yargılı yaklaştığım ama izleyince hiçte aptalca amerikan korku filmlerinden olmadığını gördüğüm filmdir. Sonunda herkesin şeytani işbirliğinin deşifre edilmesi muazzamdı. Acaba çevremizde böyle gizli gizli bir şeyler tasarlayan insanlar var mıdır?.
garip bir filmdir . hz isanın , gerçekte şeytanın
çocuğu olduğunu ima etmektedir .
meşhur rüya , yelkenli , zenci denizci sahnesine
bakınız . filmde televizyonda papanın görüntüleri
gözükür vs vs ....
zaten film ekibinin başına gelmedik şey kalmadı .
müzikleri yapan adam da tuhaf bir şekilde genç yaşta
öldü .

https://en.wikipedia.org/wiki/Krzysztof_Komeda

https://en.wikipedia.org/.../Rosemary%27s_Baby_(film)
izlediğim en iyi şeytanlı film. Tek sorun polanski denen iğrenç herifin elinden çıkması.
görsel

görsel
görsel

görsel
garip tesadüfler ....
film müziği .....

Rosemary's Baby - Krzysztof Komeda 1968

https://www.youtube.com/watch?v=i9glZFCTAYg
hippy döneminin kült filmlerindendir.
alfred hitchcock'un hiç bir zaman çevirmediği "son hitchcock filmi" olarak da betimlenir.
film, arka fonda çalan ve muhtemelen rosemary'nin ağzından dökülen bir ninni ve şehrin görkemli ve eski binalarının görüntüleriyle başlar. filmde daha sonra pek çok kez duyacağımız bu nağmeler, filmin isminden de anlaşılacağı üzere doğacak bir bebeğin habercisidir.
rosemary, ünlü yönetmen john cassavetes tarafından canlandırılan guy adlı eşi ile birlikte kendilerine bir apartman dairesi bakmaktadır. baktıkları ve daha çok rosemary'nin beğenmesi üzerine tutmaya karar verdikleri ev, daha ilk baştan tehlike sinyalleri vermektedir. evin bir önceki sahibi seksen dokuz yaşında hastanede hayatını kaybetmiştir. evi gezdikleri sıra evin içindeki kilerlerden birinin büyük bir gardıropla kapatıldığını görürüz. evde tek başına yaşayan yaşlı bir kadın tarafından taşınamayacağı rahatlıkla fark edilebilen bu gardırobu belli ki birileri bir şeyleri gizlemek için kilerin önüne çekmiştir. zaten filmin sonunda anlarız ki o kiler aslında komşularının gizemli evlerine açılmaktadır.
daireye taşınmalarının ardından rosemary, çamaşırları yıkamak için bodrum katına indiği bir gün, kendi yaşlarında genç bir kızla tanışır. bu genç kız, rosemary çiftinin komşusu olan iki yaşlı çiftin bir nevi evlatlığı gibidir. zamanında uyuşturucu ile boğuşan ve bu yüzden ölmek üzere olduğunu iddia eden bu genç kıza, yaşlı çiftimiz yardım elini uzatmıştır. onu yanlarına almış ve bir güzel yetiştirmişlerdir. bu arada genç kız gizemli bir kolye takmaktadır. bu pis kokan kolye bir süre sonra bir sonraki sahibine yani rosemary'e geçecektir. çünkü genç kız, o günün ardından intihar eder. aslında intihar ettiği zannedilir. yoksa gerçek ölüm sebebi şeytanın ta kendisidir. onu yetiştiren ve ona bakan yaşlı çiftimiz hiç de göründükleri kadar masum değildirler. onlar şeytana tapan bir tarikatın üyesidir ve tek hedefleri taptıkları şeytana bir oğul verebilmektir. genç kızı da belli ki bunun için yanlarına almış ve büyütmüşlerdir. o gün onu evde yalnız bırakıp dışarı çıktıklarında da akıllarından geçen son şey, genç kızın bir şekilde şeytanın elinden kurtulup kendini aşağıya atacağı olmuştur. zaten kızın intiharına tepkileri üzüntüden çok öfke doludur. planlar değişmek zorunda kalır. yeni bir rahme ihtiyaç vardır. bu da komşuları rosemary olacaktır.
rosemary ve eşini evlerine davet ederek işe ilk elden girişirler. kaybedecek zamanları yoktur. yemekler yenir, muhabbetler edilir. çaktırmadan rosemary'nin doğurganlığı sorgulanır. başta rosemary'nin eşi, komşularıyla tanışmaya pek niyetli olmasa da yemeğin ardından yaşlı adamla bir odada yaptıkları baş başa konuşmada tüm fikirleri değişecektir. rosemary'nin yanlarında olmadığı bir sırada yaptıkları sohbette muhtemelen yaşlı adam tarafından kendisine ret edemeyeceği bir teklifte bulunulmuştur. bu teklif almaya çalıştığı ama bir türlü alamadığı rolle ilgilidir. bir yapımda, baş rolü çok istemesine rağmen bir başkasına kaptırmıştır. ancak bunlar halledilemeyecek şeyler değildir. hele de şeytana tapan gizemli bir tarikat için. bir gün telefon çalar ve rolü kaptırdığı adamın ansızın kör olduğunu öğrenir ve rol, bu sayede kendisine kalır. duydukları karşısında şok olur. yürümek için tek başına dışarı çıkar. artık bilir ki yaşlı adamın o gün o odada söyledikleri veya tehditleri doğru çıkmıştır. bundan sonra yapacağı tek şey onlarla iş birliği içinde olmak ve eşini şeytana kendi elleriyle sunmaktır.
papanın maç izlemek için geldiği gün şeytanın da dölünü rosemary'nin rahmine bırakacağı gün olarak seçilmiştir. rosemary, her şeyden habersiz kocasıyla romantik bir akşam yemeği yerken kapıları çalar. komşuları yaşlı kadın, yemeleri için onlara tatlı getirmiştir. getirilen tatlının içinde aslında bir ilaç vardır. rosemary'i uyuşturan ve onu uyku ile uyanıklık arasında bırakan bir ilaç. o gece rosemary, kocası tarafından yatağa yatırılır ve soyulur. kocası, karısını şeytanın gerdeği için kendi elleriyle hazırlar. bu sefer kurbanın ayakları da bağlanır. bir önceki genç kızda yaşananlar tekrarlansın istenmez. o gece şeytan, rosemary ile birlikte olur. rosemary, tecavüzü şöyle böyle hatırlayacak, sabah uyandığında ise anımsadıkları, kocası tarafından kendi üzerine alınmak suretiyle saklanacaktır.
birkaç gün sonra öğreniriz ki rosemary hamile kalmıştır. hamile olduğunu öğrendiği doktor ondan bir kez daha kan örneği vermesini talep eder. belli ki ilk aldıkları kan örneğinde bir takım eksikler fark etmiştir. ancak rosemary'nin hamile olduğunu öğrenen kocası, bu haberi hemen komşuları yaşlı çifte yetiştirir. yaşlı çift vakit kaybetmeden, yine tarikattan olduğu belli olan şehrin meşhur doktorlarından birini rosemary'e ayarlar. doktor, rosemary'e kendisi dışında başka bir doktora gitmesini yasaklar. hatta hamilelikle ilgili herhangi bir kitap okumasını ve başka hamile kadınlara danışmasını bile kısıtlar. çünkü rosemary'nin hamileliği normal bir gebelik olmayacaktır. o, şeytanın çocuğuna gebedir ve her geçen gün kilo alması gerekirken kilo kaybetmektedir. sanki şeytanın çocuğu içten içe onu yeyip bitirmektedir.
rosemary'ideki fiziksel tuhaflığı ilk fark eden ise psikologu ve aynı zamanda aile dostu olan hutch olacaktır.
hutch, bir ziyareti sırasında öğrenir rosemary'nin hamile olduğunu. ancak ortada bir tuhaflık vardır. hamile kadınlar zayıflamaz; tersine kilo alır. rosemary ise onu en son gördüğü güne göre çok zayıftır. o sırada, rosemary'i ve dolayısıyla bebeği sürekli kontrol eden komşuları yaşlı adam kapıyı çalar. içeride bir yabancının olduğunu hemen fark eder. yabancı demek düşman demektir. hutch ile tanışır ve anlar ki bu adam onlara ilerde sıkıntı yaratacaktır. evden ayrılmadan önce hutch'a ait bir eldiveni de yanında götürür. hutch, rosemary ile buluşma ayarladığı günün sabahında aniden rahatsızlanır ve komaya girer. üç ay sonra da ölür. fakat ardından rosemary'nin okuması için bir kitap bırakır. kitap cadılarla ilgilidir ve doğrudan rosemary'nin komşuları yaşlı çiftin cadı olduğunu iddia eder. rosemary başta inanmasa da kitabın büyüsüne kapılmaktan kendini alıkoyamayacaktır.
okudukları doğrultusunda cadıların birilerine zarar vermek için o kişinin herhangi bir eşyasına ihtiyaç duyduklarını öğrenir. vakit kaybetmeden kocasının rolünü oynamak için seçilen ama bir sabah aniden kör olan aktörü arar. durumunu sorar ve laf arasında kocasının ondan bir şeyler alıp almadığını öğrenmeye çalışır. kocası, adamın kravatını almıştır değiş tokuş bahanesiyle. artık kocasına da güvenemez. kocası da bu cadılar topluluğunun bir üyesi ya da yardakçısıdır.
tez elden kaçmaya karar verir. kaçmadan önce ona ayarlanmış olan doktorun yanına gider. doktoru beklerken okumak için aldığı derginin kapağında "is god dead" (tanrı öldü mü) yazmaktadır. doktoru beklerken sekreter rosemary'nin atıp kurtulduğu kolyenin üzerine sinmiş olan kokusunu fark eder. aynı kokunun dr. sapirstein'da da olduğunu söyler laf arasında. ve bu sözler rosemary'nin aklını başına getirmeye yetecektir. doktor da dahil herkes bu cadılar topluluğunun içindedir. hızla oradan uzaklaşır. bir önceki doktorundan zor bela randevu alır. doktorla buluştuğunda ona her şeyi anlatır. cadıları, komşularını, kocasını, ona içirdiklerini, her şeyi... doktor, ona inanmış gibi yaparak rosemary'i bir odaya yatırır. ardından rosemary'nin kocasını ve dr. sapirstein'ı arar.
artık iş işten geçmiştir. rosemary ne yaparsa yapsın bu topluluğun elinden kurtulamayacaktır. şeytanın çocuğunu doğurur. çocuk ondan uzak tutulmaya çalışılsa da rosemary bir şekilde çocuğa ulaşır. ve adrian yani şeytanın oğlu, simsiyah bir tül ve ters çevrilmiş bir haçın altında huzursuzca yatmaktadır. şeytanın simgesi 666'ya en yakın 1966 yılında, "tanrı öldü" çığlıkları altında, antichrist dünyaya gelmiştir ve annesi rosemary'den şefkat beklemektedir.
roman'ın adı "rosemary's neighbor" olmayıdı. zira komşu, bebekten daha ilgi çekici.
En sevdiğim filmlerden biridir. Her ne kadar korku filmlerinin öncülerinden sayılsa da psikolojik gerilim demek daha doğru olur.

Özellikle rosemary nin ruh haline odaklanıldığında hamilelik dönemindeki apartman insanının kaygıları anlaşılabilir. Cuma günü gelsin de yeniden izleyeceğim bu filmi.