bugün

memleket hikayeleri adlı eseri yazan yazar.
soyadı tersten okunduğunda akla hiç iyi şeyler getirmez.
renkli ve canlı bir biçeme, kıvrak bir türkçeye sahip bir yazardır.Galiba beyrut'a sürgüne gönderilmişti istiklal mahkemelerince. egzantrik kadın tipleri vardır romanlarında.
anadolu daki sürgünlük yıllarının ürünü olan " memleket hikayeleri " edebiyatımızın önemli eserlerindendir. diğer eserleri : istanbul un bir yüzü , çete , sürgün.. (roman) ; gurbet hikayeleri (hikaye)
m.kemal karşıtı olması nedeniyle sürgün edilen sonra döndüğünde m.kemal atatürk'ün yaptığı büyük işleri görünce pişmanllığını dile getiren,yola gelmiş yazar.
şöyle demiştir;

'' çirkin kadın demeyiniz. bilmediğin bir yemeğin harici manzarasiyle tadına hükmedebilir misin? mesela midye dolması ömründe tatmamış olsan tabaktaki duruşu sana lezzeti hakkında bir fikir verebilir mi? çirkin kadın vardır ki kestane gibidir. sevda ateşine biraz gösterince kabukları soyulur. içinden hararetlenir, lezzet kesilir. güzeli vardır ki görünüşe aldanırsınız. aşk bıçağına uğrayınca karpuz gibi kabak, muhabbet dişine dokununca çürük fındık gibi kof, sevgi mihengine vurunca bakır gibi kalp çıkar''
efendim "kirpi" takma adı altında yazılar yayımlamıştır.
ankara üniversitesi hukuk fakültesi mezunudur.

düzeltme: siham ı kaza sağolsun, kendisi mezun olmamış hukuku yarıda bırakarak maliye katipliğine girmiş. evet.
türkçenin duayenlerinden, ne yazsa okunacak bir adamdır. öyle ki artık liseyi bitirmiş gençlerin bile rahatlıkla karalayabileceği roman konularına o eşsiz uslubuyla ayrı bir tat katabilmektedir. sürgüne kirpi müstearıyla yazdığı yazılar sebep olmuştur, hatta sebep o yazıların birinde geçen ve cemal paşa hakkında yazdığı -yanılmıyorsam- "hırka giymeye alışmış biri "frak"a nasıl alışacak" cümlesidir.

(bkz: minelbab ilelmihrab)
işgal yılları istanbul hükümetinde posta ve telgraf nazırı olarak çalışan, işgal güçlerinin yurdu terketmesi ile meşhur 150'likler listesine dahil edilerek ülkeden sürülen ve beyrut a yerleşen, orada minelbab ilel mihrab ve bir ömür boyunca isimli iki muhteşem eser yazan ünlü edebiyat adamı.
'deli' piyesindeki kahraman maruf bey, osmanlı imparatorluğu' nun son günlerinde komaya girer ve bir kaç yıl sonra, cumhuriyet döneminde kendine gelir. gördüğü değişimi idrak edemez. istibdat ın ortadan kalkmasını yerine yeni idare biçimi olan cumhuriyetin getirilmesini anlayamamaktadır. piyeste maruf bey' in içinde bulunduğu zihinsel bulanıklık anlatılmaktadır.
sürgün'ün yazarı.

ortaokuldaydım okuduğumda hani kara tahtaya tırnak sürtülünce içi nasıl cız eder insanın ya da cam kırığını toplarken fark etmeden etine girer ya ve kanatır ölesiye işte öyle bir duygu var romanda. bir dudaktan kalbe'nin son sayfasında bir onda. sol yanı aşka meyilli olanların hüzne yollayan adam. garip bir gurbet var satır aralarında. hiç kimse uzakta olmasa bile özlüyor insan en çok kimi ? en çok seni sol yanımı dolduran adam." *
Refik Halid, hikâye yazmaya Fecr-i Ati edebi topluluğu içerisinde başlamıştır. hikâyeciliğe batı edebiyatında Maupassant' ın Türk Edebiyatında ise Halid Ziya ve Hüseyin Cahid' in mahalli karakter arz eden eserlerinin tesiriyle başlamıştır. Onun, bu edebi türdeki ilk yazılarında yerli konu ve tiplerin işlendiğini görürüz.
Refik Halid daha Anadolu' ya sürgün edilmeden okuduğu eserlerin tesiriyle hikâyelerinde yerli hayatı işlemeye başlamıştır. ilk hikâyesini yayınladığı 1909 yılından 1913'te Anadolu' ya gönderilinceye kadar yazdığı hikâyelerde realist hikâyede görülen özellikleri görürüz. Yazar bu hikâyelerde cinsel ihtiyaçlar ve buna bağlı namus kavramını, geçim derdi ve iş hayatını, istanbul insanının kötümserlik ve bezginliğini konu almıştır.

Yazı hayatının ilk yıllarında yerli tipler ve mahalli konuları hikâyeleştiren Refik Halid, 1913 yılında Mahmut Şevket Paşanın vurulması üzerine Sinop' a sürülür. Bu sürgününde ittihat Terakki hakkında yazdığı mizahi ve hicvi yazıların payı büyüktür. Yazar bu yıllarda Anadolu insanı ve tabiatını yakından görme ve onların içinde yaşama fırsatını elde etmiştir.
Hikâyelerinin bütününde şu özellikler dikkati çeker; Olaylar, istanbul' un kenar semtlerinde, kasabada veya köyde geçmektedir. Kahramanlar genellikle, orta sınıfa mensup insanlarla, memurlar arasından seçilmiştir.

Hikâyeler uzun ve dikkatli gözlem neticesi tespit edilmiş, halkın orta sınıfa mensup insanların yaşayışını verecek tipler üzerine kurulmuştur. Bu yazılarda, insanları harekete sevk eden cinsel hisler ve maddi menfaat endişesidir. Peyzaj, dekor ve portreler genellikle olayın akışını, kişinin ruhsal yapısını ortaya koyacak tarzda kaleme almıştır. Genellikle hikâyelerde anlatılan olaylar, üzücü bir akıbetle son bulur. Kadınlar, orta sınıf halk tarafından cinsel arzuları ve cazibeleriyle tanınır.

Refik Halid hikâyelerinde realist yöntemle, herkesin baktığı eşya, tabiat ve insanda gizli olanı görme ve sezme arzusunu görüyoruz. Yazar batıdan aldığı teknikle yerli problemlerimizi ve Anadolu insanının hayatını hikâyeleştirmiştir.
1930-1939 yılları arasında kaleme aldığı eserleri Gurbet Hikâyeleri adındaki kitabında toplamıştır. Bu yıllarda yurt dışında sürgün hayatı yaşayan Refik Halid, bu hikâyelerde gurbet yıllarına ait hatıralarını ve memleket hasretini aksettirmiştir.

Yazar yurda döndükten sonra (1938-1939) gurbet hatıralarından hareketle hikâyeler kaleme alır.
Refik Halid neşredilen ilk yazısından itibaren Maupassant' a ait tekniği kullanır. Bu tarzda kaleme alınan hikâyelerin bariz özelliği, eserin aslını teşkil eden olayın başlangıcının belli, sonunun şaşırtıcı olması; okuyucularda ıstırap duygusunu tahrik edecek konuların işlenmesi ve sağlam kuruluşlu olmalarıdır. Bu yazıların planları küçük bir romanı düşündürür. Vak'alar, cemiyet ve insan karakterine ait hususiyetleri aksettirecek tarzda seçilmiş; akli bir sıraya göre tanzim edilmiştir. Kahramanların bütün karakterlerinin anlatılmak istendiği bu hikâyelerde, vak'anın akışı bir yerde okuyucuyu merakta bırakır, eserin devamında bu düğüm çözülür. Gözleme özel surette ehemmiyet verilmiştir.

Yazarımız bu türdeki eserlerinin hepsinde, yüksek sosyete muhiti haricinde hayat süren halkın yaşayışı ile ilgili olayları konu etmiş; onların ıstırap dolu hayatlarını hikâyeleştirmiştir. Eserlerde kahramanların karakterlerine ait özellikleri, başlarından geçen olaylar karşısında takındıkları tavırlardan; münasip tarzda anlattıkları hatıralardan ve diğer insanlarla kurdukları münasebetlerden anlıyoruz. Memleket hikâyelerinde kahramanlar arasında tezat hissedildiği halde, Gurbet Hikâyelerinde bir benzerlik görülmektedir. Hikâyelerin büyük çoğunluğu kötü sonu ifade eden bir cümle veya kısa bir paragrafla biter.

Refik Halid' in hikâyelerinde hüviyetleri belirtilen genç kız ve kadınlar; ya çeşitli cinsel duygularının tesiri altındadırlar; ya da, kasabada vazifeli memurların ve eşrafın zevkine yarı gizli hizmet ederler. Refik Halid'in hikâyelerinde, erkekler, kadınlardan hem sayı bakımından fazladırlar, hem de çok farklı zümrelere mensup olarak bulunurlar. Buna rağmen erkekleri, memurlar, ağalar din adamları, ticaretle uğraşanlar, bir harbin hatırasını taşıyanlar çevrelerindeki halktan bazı yönleri ile çok farklı karakteristik özelliklere sahip olanlar, olmak üzere gruplara ayırmak mümkündür.

Hikâyelerde, Türkiye' de vazife yapan memurların müşterek özellikleri; hem tembel, hem de her türlü eğlenceye düşkün oluşlarıdır. Anadolu' da çalışanlar her türlü resmi imkânı zevklerini tatmin etmek için kullanırlar. Kısacası memurlar, hikâyelere komik yönleri ile girmişlerdir. Memurlarda sebebi izah edilmeyen kayıtsızlık ve iş başında uyuşukluk müşterek özelliklerdendir.

Refik Halid, memurların komik yönlerini ortaya koyduğu gibi; hocaların da yüklendikleri mesleğin ulviyeti ile bağdaşmayan kararlar verdiklerini, tavırlar takındıklarını hikâye eder.
Yazar birkaç kalem darbesiyle tabiata ait unsurları belirttikten sonra, olaya sahne olan yeri anlatmaya başlar. Refik Halid, tasvirlerde günün çeşitli saatlerinde gökyüzünün aldığı şekle çok ehemmiyet verdiği için, dekora ait hususiyetleri kaleme alırken tasvir ettiği yerin tabii manzarasını da anlatmıştır. Yazar, tabii manzaraları anlatırken daha çok görme duyusundan faydalanıyor. Renk ve şekil, Refik Halid’in en çok kullandığı unsurlar arasındadır. Hikâyeci, peyzajların zihninde uyandırdığı hayalleri de anlatıyor.

Refik Halid'in hikâyelerinde şehir ve kasaba, köy, ev, dükkân, hastane dekorlarına rastlamaktayız. Bunlar genellikle geçimini güç temin eden insanların bulunduğu çevrelerdir. Hikâyelerde tasvir edilen Anadolu kasabalarında kasvet ve zevksizlik hemen hemen değişmez unsurdur.

Refik Halid hikâyelerinde şehirlerin genel görünüşünü anlatırken göze ait ihsasları ifade eden kelimeleri çok kullanmıştır. Görülen çevreye ait ses ve kokular da belirtilmiştir. Yazar, müşahedeye dayanan bu unsurların düşündürdüklerini de anlatmaktadır. Hikâyelerde, şehirlerin imar edilememiş kenar semtleri ile kasabalar kasvetli, zevksiz ve ışıksız halleri ile tasvir edilmiştir.
1888 yılında Beylerbeyi' nde doğan Refik Halit, 18. yüzyıl sonlarında bir kolu Mudurnu' dan istanbul’a göçen Karakayış ailesindendir. Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk' ta okuyan yazar, Meşrutiyet sıralarında gazeteciliğe başlamıştır. Kısa sürede üne kavuşmuş, Fecri Ati edebiyat topluluğu kurucularından olmuştur. Kirpi adıyla taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu, ittihat Ve Terakki hükümetince Anadolu' nun çeşitli yerlerine gönderilmiş, ancak 1. Dünya Savaşı' nın son yılında istanbul' a dönebilmiştir. Dönüşünde bir süre öğretmenlik yapmıştır. Başyazarlık ve Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halit, bu ara tanınmış Ay dede mizah dergisini de çıkarmıştır.

Bazı siyasal davranışları yüzünden memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar, Halep' e yerleşerek Vahdet gazetesini çıkarmıştır.Hatay' ın Türkiye topraklarına katılmasında katkıları olmuştur. 1938 yılında yurda dönen Refik Halit, çeşitli dergi ve gazetedeki günlük yazıları ve 20 kadar romanı ile yaşamını sürdürmüştür. 1965 yılında ölen yazar, tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış, Modern Türk Edebiyatı' nın temel taşlarından biri olmuştur....
memleket hikayeleri, adlı kitabı mutlaka okunması gereken, karay soyadını soyadı kanuna muhalefet için almış olan tersten oku, bunu yapış nedeni günümüz şartlarında sorgulanmaması gereken, türkçeyi en iyi kullanan yazarlardan bir tanesidir.
1888 yılında Beylerbeyi'nde doğmuştur.Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk da okumuştur.Kirpi adıyla yazdığı taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu ittihat Terakki hükümetince Anadolu'nun çeşitli illerinde 5 yıl sürgüne gönderilmiş, ancak 1.Dünya Savaşı'nın son yılı istanbul'a dönebilmiştir.Dönüşünde Robert Kolej'de öğretmenlik, Sabah gazetesi başyazarlığı, iki kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapmıştır.Aydede adlı mizah dergisini çıkarmıştır.

Bazı siyasal davranışları yüzünden Haleb'e yerleşerek Vahdet gazetesini çıkarmış, Hatay'ın Türkiye'ye bağlanmasında yazıları ve çalışmaları ile katkıları olmuştur.

1938'te yurda dönen Karay, 20 kadar roman kaleme almış ve dergi,gazetelerde yazılar yazmıştır.

18.7.1965 tarihinde istanbul'da hayatını kaybetmiştir.
yaşlılık, gençliği ve yeniliği çekemediğimiz, yeniliklerin zevkine varamadığımız,
kadın için artık ilginç olamadığımız ve fedakarlığı göze alamadığımız zaman başlar.

refik halid karay
realisttir.
gözlemcidir.
hikaye ve romanlarıyla ünlüdür.
mizahi bir anlatımı vardır.
olay hikayesi (maupassant) tarzında yazar.
eserleri:
hikaye;
memleket hikayeleri,
gurbet hikayeleri.
roman;
bugünün saraylısı.
mizahi kişiliği soyadından belli olan yazar.
'insan başkalarını aldatmak idmanını önce kendinde yapar.'
mustafa kemal'e ve inkılaplarına karşı olduğundan soyadı kanununu protesto etmek için tersten okunduğunda kötü anlamlar çıkarılabilecek bir soyadı almıştır.
(bkz: anahtar)
orhan karaveli'nin ali kemal adlı kitabından :

şimdi biraz da refik halit'in (karay) yazdıklarına göz atalım. damat ferit paşa hükümetleri döneminde posta telgraf umum müdürü olarak dahiliye nazırı ali kemal'le yakın işbirliği içinde çalışan ve mustafa kemal paşa'nın anadolu'yla iletişimini engellemek için bütün gücüyle çalışan yüz elliliklerden refik halit de kurtuluş savaşı'nın en önde gelen karşıtlarından biriydi. mustafa kemal paşa'nın ankara'ya gelince yaptiği ilk işlerden biri hakimiyet - i milliye gazetesini çıkarmak olmuştu. işte bu gazetenin, kendisini, " vicdanınızın temizliğinden eminseniz istiklal mahkemelerinden korkmayıp ankara'ya geliniz " sözleriyle davet etmesini şöyle cevaplandırıyordu refik halit :
" ... anadolu zorbaları istiklal sözcüğünü seyyar (idam) sehpalı mahkemeler için kullanrak korkunç bir anlamda gözden düşürmeye çalışıyorlar. şimdi de halkımız istiklalin ne olduğunu ankara'daki, aklı çürük tahtadan kof yaratıkların verdiği hükümlerle daracağına çekilen cesetlerden mi öğrenecek ? istedikleri kadar kafama vursunlar. hangi teşkilattan hangi kahraman olursa olsunlar hayal kurmanın bu derecesine, uydurmasyonun bu biçimine ben dayanamayıp " kuzum mustafa sen deli misin ? " diyeceğim. ... ilk günden beri, peyam başyazarı ile benden başka bu oyunlara gelmeyen kaç kişi kaldık ki ?

sayfa 76, 77.
işin aslı şu dostlar, mustafa kemal ve inkılaplarına karşı olduğundan soyadının tersten okunuşunu istemiştir.mustafa kemale söylemişler fakat mustafa kemal ahlaka uygun olmadığından bu soyadı vermemiştir.en nihayetinde refik halitin ısrarına dayanamayan mustafa kemal, refik halit'e karay soyadını vermiş ve refik halitte mutlu olmuştur.
işin aslı şu dostlar, mustafa kemal ve inkılaplarına karşı olduğundan soyadının tersten okunuşunu istemiştir.mustafa kemale söylemişler fakat mustafa kemal ahlaka uygun olmadığından bu soyadı vermemiştir.en nihayetinde refik halitin ısrarına dayanamayan mustafa kemal, refik halit'e karay soyadını vermiş ve refik halitte mutlu olmuştur.