bugün

sadizmin fikir babası m.d.sade'in hayatını anlatan filmin adı.

m.d.sade filmde kendi hakkında insanların zihninde dönen yaygın görüşleri boşa çıkarmayacak bir sapık potresi çiziyor.

bir sinema izleyicisi olarak tavsiye edebileceğim filmler arasında yer bulamaz.ancak sade'i merak edenler filmi edinip izlesinler derim.
(bkz: ölmeden önce izlenilmesi gereken filmler)
bu filmde kate winslet ve joaquin phoenix de oynamıştır...geoffrey rush ın oynadığı yazar karakterinin yazmaya olan tutkusu görülmeye değerdir...yok artık dedirtir...
hassas ve sıcak bir filmdir.
hardcore duygusal ve yutkunmakta zorlanılan derecede güzel bi filmdir. geoffrey rush, yoğun erotik edebiyatı ile her kuşağa şok geçirtmiş marquis de sade rolünü en iyi performansıyla canlandırmıştır. 18. Yüzyıl Fransasımda hem kilise hem de Devlet'in otoritelerine karşı çıkmış asi erotik yazarın portresidir bu film.

ayrıca,
(bkz: napoleon bonaparte)
sadece bir film değildir, de sade'a hayran olan bünyeler için eşi bulunmaz bir anlatıdır. de sade'ın hayatı en ufak ayrıntılarına kadar işlenmiş ve dönem içinde hakettiği (hak etmek elbette tartışılması muhtemel bir konudur) yeri bulamayışı gözler önüne serilmiş ve hatta filmin sonunda sanki marki'den özür dilenmiştir.

biz de sade'ı sevenler, aldık ve başımızın üzerine, tanrının tam altına hakettiği yere koyduk bu filmi.
pek az kişi tarafından bilinen harika bir filmdir. geoffrey rush ın oyunculuğu tek kelime ile harikadır. Marquis de sade' ın hayatının bir bölümünü (son bölümünü) anlatan film. Sadizmin yaratıcısı olan aynı zamanda hayatının 13 yılını akıl hastanesinde geçiren, cinsel içerikli yazılar yazan, fransız bir felsefeci yazardır; marquis de sade. Filmdeki yazma aşkı gerçekten görülmeye değerdir, tüylerinizi diken diken eden sahneler vardır. diyaloglar oldukça edebi ve düşündürücüdür, filmi durdurup bir yere not alasınız gelir, velhasıl; izlenmesi gereken bir filmdir. Şiddetle tavsiye ederim.
tüylerimi ürperten ve hiç tanımadığım bir dahiyle, marquis de sade ile tanışmama vesile olan muhteşem film. filmin her bir sahnesi ilgi ile izlenesiydi ama mürekkep bulamadığında yaptıkları onun hasta da olsa, sapkın da olsa, her kim ve ne olursa olsun, saygı duyulası, önünde eğilinesi bir sanatkar olduğunu gözler önüne koyar. kanıyla yazacak kadar tutkundur yazmaya. dilini keserlerken ise, "beni susturabileceğinizi mi zannediyorsunuz?" der ve bunun üzerine dışkısıyla yazar. yazdıklarından çok, yazmaya olan aşkıyla ilgilenilmesi gerektiğini düşünüyorum sade'in.

yaşlı adamla evlendirilen kızın, mimar çocukla olan ilişkisini, mimar çocuğu ilk gördüğüm 2 sn'lik periyodda hissetmiştim, haksız çıkmadığım için garip bir mutluluk duyuyorum.

tahmin etmesi güç değildi. yakışıklı yada güzel birini asla önemsiz bir role koymazlar.
filmde marquis de sade papaza insanlar üzerinde hakimiyet kurmanın cezbedici olduğuyla ilgili bir şeyler söyler (tam olarak hatırlamıyorum ama bu minvalde geçiyordu konu) ki iktidar kavramını daha iyi açıklanamazdı fikri uyandırdı bende. insanı tüm çıplaklığıyla anlatabildiği için kaçırılmaması gereken film.
philip kaufmann filmi..

sansure her ne kadar karsi olsam da, bu filmi yarin obur gun cocuguma benim izledigim 18 19 yasinda izlettirmem.. neden ? cunku sade`ye tapan biri tarafindan yapilmis.. buyuk ihtimalle butun cast senarist yonetmen takimi sadeye hayrandilar..

filmde bunun etkisi hissediliyo.. evet sade anarsist bi bicimde " kendi oglunu carmiha geren adam , bana ne yapar dusunmek bile istemiyorum" diyo.. doktora guzel postalar koyuyo.. fakat bu adam gercekten yasamis ve yaptiklari hakkinda ortaya cikanlarin belki de yuzde 30u..

kuralin yasanin olmadigi zamanlar.. parayi veren dudugu calmiyo , yeri geliyo hizmetci kiraliyo sonra zevkine olduruyo.. boyle bi donemde , askeri gecmisi olan , tasakli tanidiklari olan bi adam.. elinde ngecen onlarca kadin adam "köle"..

cok uzatmaya gerek yok.. sade film olarak guzel bi karakter.. freudddan tut, Rimbaud dam cik, camusa gir vs. bi dolu adami da etkilemis.. ama boyle bi adamin yasadigi donemde yasiyo olsaydim, cocugumun bu adamla gorusmesini yuzde 100 yasaklar, hakkinda polisle is birligi yapar ve hapse girmesi icin en tasakli avukati tutardim..

insan yaslandikca tutucu oluyo.. onceleri eheheh vay amk ya diye tepki verdigi seyler, bu kadar da olmaz ki amk el insafa donusuyo..

quills belki de en sevdigim ilk 10 film arasindadir.. ama görsel su sahnelerin bin katinin yasanmis oldugunu bilmek ve bunlari izlemek , hele de gercek hayatta bu adamin temsilcilerinin olmasi yavas yavas canimi sikiyo..

cok degil daha 2 sene once, gunumuzde bu adam masum bee ne ibneler var temali bi yazi yazmistim.. simdi pismanim.. bu kadar toleransli oldugum icin.. herhalde bi de cocugum oldugunda , annemden bi farkim olmayacak.. demek ki dogal dongu bu.. direnmek yersiz... adamlar zeitgeist diye bi mefhumu bosuna yaratmamislar..
insanın içine yaptığı yolculuktur, sadizmi keşfeder.
http://oznurdogan.com/201...de-sade-ve-sadizme-giris/
ransız yazar marquis de sade'in sadist hikayelerinden bir bölümünün konu alındığı film.

---spoiler---

alt yazılı bulamadım ama dublaj olmasına rağmen replikler sahiden geri alınıp alınıp dinlenesiydi. akıl hastanesine kapatılan marquis'in yazmaya olan aşkı derin detay işleniyor filmde. sadistçe, erotikçe işleniyor. filmi izlemeden önce marquis hakkında bir kaç bilgi edinmekte fayda var tabi.

koğuşlar arası kulaktan kulağa kağıda,çarşaflara şarapla, elbiselerine kanla ve final olarak hücre duvarlarına dışkısıyla hikayelerini aktarıyor.

aslında imkansızı finalde gerçekleştiriyor. dili kesilen marquis; 'dilimi kesmeniz yazmama engel değil.' mesajı verircesine, kapalı kaldığı ve duvarlarına dışkısıyla hikayesini aktardığı hücrede, günah çıkarılmak için uzatılan haçı yutarak intihar ediyor.

detay çok filmde. doktoru genç evliliğinden sebep, hastalar yardımıyla rezil etmesi. rahibin cinsel dürtülerinin aslında tam olarak bitmediğini ima ettiği sahne. çamaşırcı kızın, marquis'in yazmaya devam etmesine imkan sağlamak için bedenini rahibin önüne sermesi. ve son olarak marquis'in ruhunun rahibe geçmesi.

ananızla, babanızla izlemeyin filmi çünkü sahneler, replikler fazlaca erotik.

---spoiler---
geceyi sabaha bağlayan bir saatte izlenmemesi gereken, tımarhanede geçen film. psikoloji adına bir şey bırakmadı.

--spoiler--
ama fazileti bilmek için ahlaksızlığı da bilmek gerekir.

--spoiler--
markiyle gurur duyuyorum. zekasini adlandiramiyorum. diyaloglar gercekten sahaneydi ve kulagima yabanci gelmedi. bir bolumu marki'ye aittir sanirim. zincirler koparsa insanin donusecegi asil insani her zaman acikca ifade eden markinin dunyasinda yasamayi hayal ediyorum bazen. hic olmazsa kitaplarinin yok sattigi donem yasasaydim. 10/10'luk saheser. aldim basucuma.
fransız yazar marquis de sade'ın akıl hastanesinde geçirdiği dönemini anlatan "yazmak" konulu bir film. erotik edebiyatın, hatta pornogrofinin önemli bir yazarı olan marquis de sade aslında sadece gördüklerini, başkalarının da görmezden gelip yaşadıklarını hikayeleştiriyor. ama her çağda ve kültürde olduğu gibi yazdıklarının başına açmadığı bela kalmıyor.

meraklısına yazmak konulu bazı filmler;
http://www.bagimsizsenary.../56367e8c0cf23796cd883183
görsel
Çarpıcı kalitede 2000 yapımı sadizmin babası marquiz de sade'ın biyografisini işleyen film. Yaklaşık 29 yıl gözetimde olmak, görseldeki görüntüde görülen kalem verilmediğinde sade'ın üzerine hikayeler yazmaya devam etmesi, ateizm ısrarı, sapkınlığı.
sade' in hafifletilmiş bir portesi yansıtılmış filmde. filmde sade' in eleştirileri insanları manipüle etme yeteneği yine ön planda. eleştirileri genel anlamda doğru noktalara dokunan eleştiriler oluyor.

yazma tutkusu ise başka bir boyutta. yazmak için yapamayacağı şey yok ciddi anlamda bunu net bir şekilde gösteriyor. ayrıca eğlenceli kısımları da olan bir film aynı zamanda. filmi yeni izlemiş olsam belki daha fazla yorum yapabilirdim ama aklımda kalan kısımlarıyla böyle iyi bir filmdi.
joaquin phoenix'i bebek yüzlü haliyle izleriz bu filmde. iyi filmdir.

hatırlyorum da bir adana yiyip öyle girmiştim filme.