bugün

bir fransız askeri
waterloo savaşını kaybedince sakata gelmiş fransız general.
para para para diyen fransız komutan.
(bkz: Türkleri öldürebilirsiniz, ama onları asla mağlup edemezsiniz) sözünü söylemiş insan.
"Boyuna bakma islevine bak" sozunun en guzel ornegi.
korsika doğumlu fransız general.aslında tek yaptığı dönemin gelişen olaylarını kendi çıkarlarına uygun olarak kullanmaktır.
param bitince tüm sülalesini sevindirdiğim fransız askeri.
(bkz: josephine)
napoliten çikolata ile bir bağlantısı olup olmadığını düşündüğüm general...
sürgündeyken arsenikle zehirlenerek öldürülmüştür.
dünyada medya gücünü ilk kullanan lider
hurriyet denen gazetemside fransa kralı olarak geçmiş kişi. yine aynı gazetede sürmanşetten verilen haydarpaşa ile ilgili ilişkisi ise bizi yarsa da, pek fazla insanın dikkatini çekmemesi ile ülkede cahilliğin ne derecelere vardığının göstergesidir.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4584353.asp

engin ardıç dayanamamış tabii:
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=43644,10,2
''ülke yönettim,ordulara hükmettim ama asla bir kadının ne istedigini anlayamadım''sözünün sahibi büyük üstad *.
fransız devrimini yayacağını,avrupa da tiranlıklar tarafından ezilen halklara cumhuriyet yönetimini getireceğini vaadeden.fakat ele geçirdiği ülkelere yine kendi kuklası kralları oturtarak hayal kırıklığı yaratmış fransız imparatoru.nitekim eski düzeni yıkma vaadi kendi kişisel kaprisleri yüzünden kraliyet soyundan bir prensesle evlenmesi neticesinde havada kalmıştır.olan zavallı josephine e oldu.ordularının başarısı ise ;ordusunun o dönemde hiç bir ülke ordusunda olmayan vatandaş asker anlayışına sahip liyakat ile yükselinen bir ordu olmasıdır.klasik ordular ise liyakattan ziyade soyluların kumandan olduğu ve prenslerin tebasından oluşan askerlerin bir ülkeye aidiyet hissetmediği hantal yapıda ordular idi.napolyon oral sander in dediği gibi "hep imkansızı istemiş,çoğu zaman elde etmiş ama elde edemeyince yıkılmıştır".600 bin kişilik ordusu ile rusya ya çıktığı seferde kış şartlarına yenilmiş.geri çekilirken topraklarından geçtiği ülkelerin orduları tarafından aç çakallar gibi saldırıya uğraya uğraya seferi paris te son bulmuştur.geri döndüğünde 600 bin kişiden elinde kalan sadece 500 asker herhalde durumu anlatmaya yetmektedir.
savaş nedir? sorusuna; "her şeyin belirli bir anda, en güçlü olmaya dayandığı barbarca bir iş" yanıtını veren, fransız general.
kendisine "siz para için savaşıyorsunuz biz ise onurumuz için savaşırız" yanıtını veren esir ülke asilzadesine *
"herkes kendisinde eksik olanı tamamlamak için savaşır" yanıtını veren eşsiz savaş dehası.
(bkz: heykeli dikilesi insan)
avrupa'nın bir çok ülkesinde kendi soyundan insanları başa geçirmiştir. hatta güney amerika'daki ülkelerin bağımsızlıklarınıa da bir dereceye kadar napolyon sağlamıştır. napolyon ispanya'yı işgal ettiğinde, güney amerikadaki bir çok ispanyol generali bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

bunun yanında aldıkları toprakları teker teker veren ve amanında tutkuları yüzünden milyonlarca insanın ölümüne nedne olmuştur ama gel gör ki; tarih onun sonunu hazırlamıştır; waterloo! tolstoy'un o ünlü romanını akla getirir bu cümle;[savaş ve barış]. moskova'nın yakılıp yıkılması o tarihte yapılabilecek belki de en mantıklı şeydi. çünkü napolyon ordularının ikmal sistemi çok fazla gelişmiş değildi. gittikleri şehirlerde ağırlanırlardı.

generallerde genel anlamda kafalarına göre dğeil yüreklerine göre general oldular. bildiğimiz gibi askerlik biraz da strajeji işidir. yüreklilik bir yere kadar süreğendir.
15 ağustos 1769 Korsika doğumlu Fransız generaldir.devrimin öncülerindendir. kendisi 1784'te topçu üsteğmen olarak orduya katılmıştır. 1793 yılında (24 yaşında) tuğgeneral olmuştur. Fransa'nın o dönem girdiği savaşlarda başarı göstermesi nedeniyle hızla yükselmiş ordu komutanlığına getirilmiştir. bu dönemde güzel dul bayan Josephine ile evlenmiştir.bu dönemde yapılan hükümet darbesiyle yönetimde söz sahibi olmuştur. 1804'te kendisini imparator ilan etmiştir. ileride gireceği savaşlarda tüm avrupa'yı fransa topraklarına katacaktır ve bu topraklara mısır da dahil olacaktır.austerlitz en büyük zaferlerinden biridir. sonuçta bir imparatorluk kurmuştur.

ihtişamlı döneminde en son 1812'de 5oo bin kişilik bir orduyla rusya seferine çıkmıştır. ta moskova'ya kadar girmesine rağmen ağır kış şartları nedeniyle geri dönmek zorunda kalmış yolda biraz ruslardan dolayı biraz da kıştan dolayı ordusunun önemli bir kısmını kaybetmiştir. bununla beraber çöküşü de başlamıştır diyebiliriz. daha sonra 1813'te avusturya ile yapılan leipzig savaşı daha doğrusu yenilgisi sonunu getirmiştir ve tahttan indirilip elba adası'na sürgüne gönderilmiştir. 9 ay içinde bu adadan kaçmayı başarmış ve tekrar yurda dönmüştür. 1815'te halkın desteği ile tekrar tahta çıkmış ve direk belçika'ya savaş açmıştır(bu ne hırs). en büyük yandaşlarından birisi de ünlü Joachim Murat'tır.waterloo'da ingiliz ve prusya kuvvetlerinden oluşan bir orduya karşı büyük bir yenilgi yaşamış ve amerika'ya kaçmak istemiştir, fakat başaramayıp direk atlas okyanusu'ndaki bir adaya (bkz: st helen) sürgüne gönderilmiştir. 1821'de bu adada ölmüştür. bir rivayet uşağı tarafından zehirlendiğini söylemektedir. 1840'ta paris'e getirilip gömülmüştür.

kendisi azmi ve savaş yeteneği ile takdir edilesi bir insandır fakat sonunda kendi ihtiraslarının kurbanı olmuştur. o dönemin canisi,hitler'i olmuş ve avrupa'ya kök söktürmüştür. kısa boyu ile kompleksli bir insan olduğu söylenir. resimlerinin çoğunda sağ eli yeleğinin cebindedir ve ülseri olduğu söylenir. ayrıca ileri derece hemoroidi vardır. savaş meydanlarında bundan çok çekmiştir.
oğlum bir ülkeyi yönetiyor,ben oğlumu,karım beni...
(bkz: adam fawer) ın (bkz: olasılıksız) adlı kıtabının 255. sayfasında napolyon bonaparteseklinde yazılan lider.aynı kitabin aynı sayfasında (bkz: simon pierre lapance)* den akademide geometri dersleri aldıgı yazılmaktadır
Napolyon Bonapart, 1769 yılında Korsika'nın Ajaccio şehrinde doğdu. Carlo Buanoparte ile Marie Letizia Ramolino'nun ikinci oğullarıdır. Öğrenimini Brienne'de bir okulda yaptı; sonra Paris'teki Askeri Akademiye yazıldı. 1785'te Valence'daki topçu alayına katıldı. 1794'te italya'daki topçu birliklerinin komutanlığına getirildi. Paris'teyken Jakoben çevrelerle ilişki kurmuş olduğu anlaşıldığından, La Vendee'ye gönderilmek istendi; bunu kabul etmeyince, görevinden alındı. Paris'e döndükten sonra, Konvansiyona karşı hareketi bastırmak için, Paul François Barras ile Lazare Carnot'un kuvvetlerine katıldı. Olaylar kısa zamanda gelişerek yeni bir anayasanın ve Direktuvarlığın doğmasına yol açtı.

Napolyon, 1795 Ekiminde Fransa'daki ordunun başına getirildi. 1796 Şubatında da italya'daki ordunun başkomutanı oldu. Bu arada General de Beauharnais'in dul karısı Josephine ile evlendi. 1796 Nisanında ilk italya seferinin yaptı. Bu sefer, Napolyon'un ününü yaydı. Stratejik ustalığın bir şaheseri sayılan italya seferi, büyük başarı ile sonuçlandı. imzalanan Campo Formio Antlaşması ile Venedik Cumhuriyeti italya'ya bırakılıyor, karşılığında da Belçika ve iyon adaları alınıyordu. Bu önemli siyasi olayla devrim cumhuriyeti, Avrupa'nın en tutucu devleti olan Avusturya'ya gücünü göstermiş; Napolyon da italya'daki Fransız yönetimini kabul ettirmiş oluyordu.

Napolyon, Paris'e döndükten sonra, Direktuvarlık tarafından ingiltere'yi ele geçirmekle görevlendirildi. Direk ingiltere'ye saldıracağına, ingiliz etki alanının en can alacı noktasına saldırmayı uygun bulan Napolyon, Mısır seferine çıktı. Akdeniz'deki ingiliz donanmasını yenilgiye uğrattı, Malta'yı aldı. 1798 Temmuzu'nda da iskenderiye'ye girdi. Piramitler Savaşı'nda Memlükleri yendi. Ancak Horatio Nelson yönetimindeki ingiliz donanması, Fransız donanmasına saldırarak gemilerini batırdı. Nelson'un başarısı üzerine ingiltere, Osmanlı Devleti, Avusturya ve Rusya, Fransa'ya karşı birleştiler. Birleşik ordu, Rus generali Alexander Suvorov'un komutasında, Napolyon'un ele geçirdiği toprakları geri aldı. Napolyon, 1799 yılında Suriye'ye girdi. Akka'nın Cezzar Ahmed Paşa tarafından başarıyla savunulması ve ordusunda belirgin salgın hastalıklar yüzünden Mısır'a çekildi. Ordusunu burada bırakarak gemi ile Fransa'ya döndü.

9 Kasım 1799'daki hükümet darbesi, Fransa tarihinde yeni bir dönemin başlamasına sebep oldu. Birkaç hafta sonra, anayasada değişiklikler yapılarak yönetim üç konsülün eline bırakıldı. Napolyon "birinci konsül" olarak, Fransa'nın mutlak hakimi oldu. Bazı reformlar yapmaya çalıştı. Devletin dağıttığı kredileri belli bir düzene soktu; 1802 yılında Fransa Bankası'nı kurdu; idari alanda bazı reformlar gerçekleştirerek valilerin ve belediye başkanlarının siviller arasından seçilmelerini ve kendilerini seçen tek merkeze karşı sorumlu olmalarını sağladı; mahkemeleri ve emniyet örgütünü yeniden düzenledi.

Avusturya ve ingiltere orduları hala silahlarını bırakmamışlardı. Napolyon Bonapart, 1800 yılında tekrar italya'ya girdi ve Milano'yu aldı. Böylece Avusturya ordusunu ikiye bölmüş oluyordu. Birini kuşatma altında tutarken diğerine saldırdı. Bu saldırıları başarı ile sonuçlandırdı. Jean Victor Moreau'nun Hohenlinden'deki zaferi üzerine, Avusturya imparatoru, ingiltere ile ittifakını bozmak ve 1801 Şubatında Luneville barış antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.

Napolyon kısa zamanda Fransa halkının sevgisini kazandı. Yabancı ülkelerdeki Fransızların, ülkelerine dönüp devletin modernleştirilmesinde kendisine yardımcı olmalarını sağladı. 1804'te yaptığı Code Napoleon (Napolyon Kanunları) halk tarafından da desteklendi. Napolyon, aynı yıl, Paris'teki Notre Dame katedralinde Papa Pius VII'nin eliyle taç giyerek imparator oldu. Napolyon imparatorluğu boyunca sayısız zaferler kazandı. Ancak Fransa içinde beliren bazı hoşnutsuzluklara, ingiliz donanmasının gücü, ispanya ve italya'da tahta geçirdiği akrabalarına halk tarafından duyulan kin ve nefrete, kendine bağladığı devletlerde beliren milliyetçilik akımları da eklenmişti.

Napolyon 1812 yılında Rusya'ya girdi. Ancak yiyecek sıkıntısı, asker kaçakları ve Rusya'nın dondurucu soğuğu gibi sebepler yüzünden, ordunun yönetimi Joachim Murat'ya bırakarak Paris'e döndü. Kendisine karşı düzenlenen hükümet darbesini bastırdıktan sonra yeni bir ordu kurdu. 1813 Ekiminde Leipzig'de yenik düştü. Düşman kuvvetleri 1814'te Paris kapılarına dayanınca görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Elbe adasına sürgüne gönderildi.

Napolyon'dan sonra Fransa tahtına XVIII. Louis geçirildi. Viyana Kongresi'ne katılan bakanlar ve delegeler, 7 Mart 1815'te Napolyon'un kaçıp Paris'e dönmüş olduğunu, halk tarafından büyük sevgi ile karşılandığını öğrendiler. Hemen bir ordu toplayan Napolyon, Belçika'ya saldırdı. Kazandığı önemsiz birkaç zaferden sonra Wellington'un komutasındaki ingiliz ve Gebhard von Blücher komutasındaki Prusya kuvvetleri tarafından 18 Haziran 1815'te Waterloo'da büyük bir yenilgiye uğratıldı.

Napolyon, Paris'e dönünce ikinci kez tahttan indirildi. Amerika'ya kaçmak istedi, ancak bunu başaramayınca ingilizlere teslim oldu. ingilizler, onu Atlantik'teki St. Helena adasına götürdüler. Napolyon, son yıllarını bu küçük adada geçirdi ve anılarını yazdırdı. Napolyon 5 Mayıs 1821'de öldü, ancak cenazesi 1840 yılında Paris'e getirilebildi ve invalides'e gömüldü. Napolyon'un uşağı tarafından zehirlendiğini ileri sürenler vardır.

Askeri dehaya sahip bir komutan olan Napolyon, siyasi bakımdan da önemliydi. Burjuva ihtilalini kendi istediği doğrultuya yöneltmiş; ne eski rejime dönülmesine, ne de bir halk hükümetinin kurulmasına yol açmıştır. Waterloo yenilgisinden sonra, Paris halkını silahlandırmaya bu yüzden cesaret edememiştir. Halk, Napolyon için silaha sarılabilirdi ama Napolyon, bu hareketten bir halk hükümetinin doğabileceğini düşünmüştü. Orta sınıfın hakim olduğu merkezi bir hükümet biçiminin yaratıcısıydı. Napolyon'un anlayışına uygun olan bu hükümet biçimini daha sonraki yıllarda başka Avrupa devletleri de benimseyerek uyguladılar. Napolyon, milliyetçilik duygularına pek önem vermezdi; ama italya, Polonya, Almanya ve Balkanlarda farkında olmayarak milliyetçilik tohumlarının atılmasına sebep olmuştu.

kaynak : osmanli700
fransız devrimi'nin ilkelerini bütün avrupa'ya yaydı. kanun karşısında yurttaşların eşitliğine ve mülkiyet hakkına dayanan ''medeni kanun''u yaptı.
"insanlari yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. icabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. işte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler" demiş komutan.

(bkz: yiğidi öldür hakkını yeme)
(bkz: napoleon dynamite)
parayı lidyalılar icad etmiş, napoleon reklam etmiş, biz de içine etmişiz.