echoes, comfortably numb ve hey you gibi eserleri yazıp çalanlar için edilecek her söz yetersiz kalacaktır zaten..yatmadan önce dinlenmesi gereken son grup..
1973 yilinda cikardiklari dark side of the moon albümü 40 milyon satarak gelmis gecmis en cok satilan rock albümü olarak guiness rekorlar kitabina girmistir.
Pink Floyd, bugüne kadar verilmiş olan en muazzam ve en pahalı konsere ( ki bu da "Pulse" konseridir) imza atmış olan, aşmış ingiliz rock efsanesidir...
hayatlarında ilk kez bir Türk'e sarkı vermiş efsanevi grup. (bkz: şener yıldız)
(bkz: the first three singles)
ksk başlığı altında girdiği şu entry'siyle (bkz: ksk/#1476753) derdime derman, dilime tercüman olmuş anında da $ukelayı haketmiş olan karşıyakalı * uuserimiz.
dunyayi nazarimda dorde ayiran grup:bilmeyenler,bilenler.bilip sevmeyenler,sevenler.

bu insanlarin buyuk bir kismi,suphesiz,oburlerinden daha mutlu,dengeli,daha kolay gulumseyebilen varliklar olarak surdureceklerdir hayatlarini.
diger ve kucuk kisim icinse hicbir sey eskisi gibi olmayacaktir artik.onlar ki bu dunyadaki en buyuk hazinelerden birinin haritasini ellerinde tutuyorlardir ve yerini bulmak icin cikacaklari yolculukta,bir daha asla geri donmeyi istemeyeceklerdir.dunya uzerinde bir cogunun anlayamadigi seylerin farkinda olabilmisler ve birilerini sevmenin,bir seyleri sorgulamanin,sorular yaratip cevaplari yasamanin bir zamanlar birileri tarafindan nasil yasandigini,ayni anda hem buyuk umutlara sahip kucuk bir cocuk,hem her seyi elinden kayivermis yasli bir adam,hem ozleyen bir kadin,hem ofke dolu,baskaldiran bir genc olabilmenin nasil bir sey oldugunu biliyorlardir artik.pink floydu sevmek,pink floydu yasamak boyle bir seydir.
(bkz: pink floyd a laf atan birinin çarpılması)
"duyduk ki uzak yerlerde güneşin hiç batmadığı, bulutların hiç görünmediği, sıcak ve huzurlu, kutlu diyarlar varmış..." demiş zamanında birisi, insanı (en azından beni); o kutlu diyarlara götüren yegane araçtır, bu adamların muhtelif yerlerden çıkardıkları seslerin bütünü.
(bkz: 1000 entry)
psychedelic rock öncüsü olan grup. müziklerindeki teknik,altyapı ile o devirlere ait değilmiş gibi duruyorlar. kendi devrinin sınırlarının üstünde bir müzik yaptı daima pink floyd. insan bu yüzden hep dinlerken şaşkınlık hayranlık arasında kalıyor. yalnız müzik olarak da değil tavır ve elemanlarının dış görünüsündeki karizma bile şu anda bizim yaşadığımız devrin bile üstünde. 1972 yılındaki live at pompeii adlı konseri izlendiğinde pink floyd un nasıl bir mucize olduğunu herkes çok daha iyi anlar.
1965-1975 arasında genç olmak istememe neden olan grup.wish you were here hangi psikolojiyle yazılmış hangi ruh haliyle bestelenmiştir ayrı bir merak konusudur.
şimdi haberlerde gördüğüm, roger waters, nick mason, david gilmour, richard wright ve sonradan ayrılacak syd barrett adlı dört değil beş kişiden oluşan bir progresif, biraz da saykodelik rock grubu imiş.[söylenene göre çekirdek kadro syd dışındaki tüm insanlar imiş]

kendileri ingiliz olmalarının yanı sıra grubun syd barrett adlı kurucu üyenin ayrıldığı döneme kadar olan kısmı "saykodelik çağ",ondan sonraki kısmı da "progresif çağ" diye adlandırılır. syd eşliğinde yapılan bilumum albümde adeta lsd trip'ine çıkmış gibi olmanız da grubun güzelliğin bir diğer göstergesidir.

saykodelik çağı kapattığı rivayet edilen david gilmour efendi, gruba yeni bir tarz getirmiş, kayıtları sololarıyla süslemiş, ortaya biraz üflemeli çalgı [ney değil, saksafon, trompettir] koymuş, ortaya progresif bir grup çıkartmıştır. nitekim "dark side of the moon" albümünden sonra yayınlanan bir başarılı "shine on you crazy diamond" adlı şarkının da syd barrett'a yazıldığı rivayet edilir, yani saykodelik çağa bir övgüdür.

bu kısacık tanımlar silsilesinde görüldüğü üzere sadece bir rock grubu olmasının yanı sıra, pek çok müzik tarzına ve gene içinde bulunduğu rock akımına beatles, queen, led zeppelin ve diğer adını bilmediğim, bilsem bile hatırlamadığım rock cemaatlerinle yön vermiştir. bilhassa progresif rock'ın şahı olarak kabul edilirler.

her şeyden sonra gelen not o dur ki, hakkındaki en büyük yanılgılardan biri gördüğüm üzere şudur:
korn'un the wall albümlerindeki "another brick in the wall" adlı asi şarkıyı coverlaması üzerine yapılan "korn bir grubun şarkısını coverlıyorsa, kesin metaldir" tespiti. ki böyle bir aşmış tespit yapan insanların antik kuntik çağdan kalma düz mantık üzerine düşünen arkaik yaratıklar olduğu paleontologlarımız tarafından deneysel olarak kanıtlanmıştır.

özetle, progresif üstüne saykodelik çalıp dört kişiden oluşan çok güzel bir rock. bu kadar da basite indirgedik yani.
huzur gibi birşey, içine girdikçe heryerinizi saran.
shine on you crazy diamond ı dinlemenin, sevmek için yeterli olacağı grup
pink floydun bütün albümleri şaheserdir ve genelde hepsi birbirleri arasında eşleri vardır ki bunlar grubun dönemlerini yansıtır:

grubun ilk albümü olan piper at the gates of dawn grubun 60larda çıkarmış olduğu singlelarle eşleşir ve birbirlerine benzer. grubun psychedelic dönemlerine tekabül eder ve şarkıların melodileri biraz daha çocukçadır ki bu da syd barretin kişiliğini gösterir -çünkü o dönem lider ve söz yazarı odur- ve onun efsane olmasındaki başlıca nedenler arasındadır.

2.albümleri a saucerful of secrets ve 3. albümleri ummagumma benzerlik gösterir. 2. albümde syd barret olsa da lider değildir bu sefer çünkü asid yüzünden hastalığı şiddetlenmiştir ve roger waters sözyazarlığına başlamıştır. gruba yeni katılan ve en genç eleman olan david gilmour ise syd barretten çok iş yapıyormuş gibi görünmek istememekte ve bizi o sololarından az da olsa mahrum bıraksa da albüm çok dinlendirici ve huzur vericidir. bu son iki özellik ummagummada da vardır. fakat syd barret ve çocuksuluk artık belirgin değildir. grup psychdelic alanında aşmışlığını gösterir bu albümde ve kendi şarkılarını da coverlamışlardır yine bu albümde. ve albüm grubun en deli en çılgın en baş döndürücü albümüdür. bu 2 albümde de richard wright klavyeyi konuşturmakta ve ana soloları genelde o atmaktadır. gruba o dönem psychdelic özelliğini katan ana unsurdur wright. roger waters da bass gitarı lead instrument gibi çalmaktadır.

1969 yılındaki more adlı soundtrack albümü eşleşmeyen tek albüm denebilir. ama atom heart motherın sinyallerini verir çünkü grup artık psychedelic olmaktan çıkıyordur. ama yinede ummagumma soundunu veren şarkılar mevcuttur. ayrıca 2 tane erken metal dönemlerinde sayılabilecek şarkısı mevcuttur. bunlar büyük ihtimalle grubun en sert şarkılarıdır.

ardından gelen atom heart mother ve meddle albümleri genel olarak benzerler. ikisinde de 20 küsür dakikalık senfonik rock şarkılar vardır ve son derece başarılıdır ve 2sinde de genel olarak bilinen pink floyd soundundan uzak şarkılar vardır. grup artık daha çok progressive müzik yapmakta ve şarkılara değişik efektler katmaya başlamıştır. ama tamamen psychdelic öğeleri bırakmıştır diyemeyiz. david gilmour gruba ısınmış ve gitarını gerçekten konuşturmaya başlamıştır. meddle albümü pink floydun en iyi olduğu döneme sinyaller vermektedir. ayrıca waters beyninde kurduğu empatiyi sözlerine yansıtmaktadır ilk defa ve grupla bütünleşecek olan sen bensin ben de senim sloganı söz olarak geçmektedir echoes başyapıtında.

meddledan sonra çok da bilinmeyen ama grubun en güzide dönemlerine denk gelen dark side of the moonla benzerlik gösteren albümü vardır sırada. obscured by clouds. grubun zaten beyni olmuş olan roger waters bestekarlığını konuşturmaktadır ve grubun müzikalite açısından en başarılı dönemidir bu dönem. obscured by clouds waters tarafından konsept albümü olarak tasarlanmış ama soundtrack olduğu için gerçekleşememiştir ve yine aynı nedenden çok duyulmayan hakkı en yenen albümüdür. dark side of the moon ise grubun, bütün dünyada dönemin en iyi grupları arasında sayılmasına neden olmuştur ve herkes tanımaya başlamıştır grubu. albümün başarısı şarkıların herkese hitap etmesi melodi bakımından çok geniş ve zengin olmasından kaynaklanmaktadır. bu başarının arkasındaki en büyük mimarlardan birisi de alan parsondır.

wish you were here ve animals müzik olarak çok benzemese de birbirlerine, eşleştirmek gerekirse birbirleriyle eşleşirler ve 2side pink floydun aynı dönemindedir. çünkü 2sinde de grubun söz yazarı roger waters birilerine veya bir şeylere mesaj vermek amaçlı yazmıştır sözleri. ve albümler işledikleri tema açısından kendi içinde bütünlüğe sahiptirler. wish you were here da grup en çok bilinen wish you were here ve shine on you crazy diamond şarkılarını yapmışlardır. özellikle animals albümünde talk box denilen icat kullanılmıştır dünyada ilk defa pink floyd tarafından. bu da grubun progressiveliğini bir kez daha kanıtlamaktadır bize. wish you were here tamamen syd barrettı anlatmasına karşılık animals tamamen politiktir ve roger waters artık iç çatışmalarını daha çok dökmeye başlamıştır.

70lerde grubun başarısı ne kadar arttıysa içindeki tartışmalar da o kadar artmıştır. waters artık tek söz yazarı konumunda görmektedir kendisini ve grubun diğer elemanları da bundan memnun değildirler. roger watersın içindeki çatışmalar çok artmış ve sözlerinde de artık bunu yansıtmaya başlamıştır. işte the wall bunun ürünüdür. albümde ve filminde geçen pink floyd roger waterstır aslında. albüm çok başarılı olmuştur ve yine eğitim sistemine veya 2. dünya savaşına gibi konulara göndermeler vardır albümde. roger waters tamamen içini dökmüş ve bunalımlı dönemlerinin ürününü ortaya koymuştur. grup roger watersın şahsi menfaatlerini gözetmesinden hoşnutsuzdur ve çok başarılı olsa da kavgaların da çok olduğu bir albüm olmuştur the wall. waters grup elemanlarına pek kulak asmamış kendi isteğini yapmaya devam etmiştir çünkü barrett sonrası pink floyd ruhunu kendisinin oluşturduğunun farkındadır ama bu ruhu o kadar çok ön plana çıkarmıştır ki müzikaliteyi arka plana atmaya başlamıştır. diğer grup üyeleri bunu dile getirdiklerinde ise onu kıskandıklarını düşünmüştür. albümden sonra rick wright dayanamayıp gruptan ayrılmıştır. çünkü waters sonraki the final cut albümünde the wall mantığını devam ettirmiştir. gruptaki tek sözsahibi odur. pink floyd ruhu artık ön planda olan tek şeydir ve bu ruh artık roger waters ruhuna dönüşmüştür. sözün müzikten önemli olduğunu düşünen waters müzikaliteyi iyice arka plana atmıştır. albüm ne kadar beğenilmese de çok başarılı bir albümdür normalde. birçok özellik bakımından bu 2 albüm birbirine çok benzemektedir. hatta the final cut, the wallun devamı niteliğindedir.

pink floydun roger watersın kendi projesi olmaya başladığını fark eden gilmour ve nick mason gruptan ayrılarak dağıtmışlardır grubu. fakat richard wrightı da çağırarak albüm yapma kararı almışlardır. watersla kavgalı olan grup elemanları onu almayarak pink floyd adı altında yeni ve gayet başarılı bir albüm yaratmışlardır. albümün piyasadaki başarısı çok iyidir ve müzikalitesi de oldukça yüksektir. a momentary of lapse of reason albümünü yaparken david gilmour, waters olmadan pink floyd ruhunun kaybolacağını fark etmiş bu yüzden o ruhu yakalamaya çalışmıştır. bunu son albümünde de deneyen gilmour o ruhu tam olarak sağlayamamıştır. grup sözlerle değil de etkileyici melodilerle yakalamaya çalışmıştır o ruhu. melodilerle bazı şarkılarında yakalamış olsalar da söz ve genelde besteler de roger waters eksikliği fark edilmektedir.bu eksiklik watersın bass çalışından da kaynaklanıyor olabilir çünkü o zamanki pink floydla çalan bassçının stiliyle watersınki çok farklıdır. yine de gayet başarılı bir albümdür bu albüm ve tabi ki dönem de öyle. çünkü gilmour ne kadar pink floyd ruhunu gitarıyla yakalasada sözlerle tamamen yakalayamamıştır. ardından gelen the division bell bu ruha daha yakındır ve müzikalitesi daha yüksektir. yine de high hopes şarkısı grubun en etkileyici şarkıları arasında sayılmaktadır.

live 8 konserinde tekrar bir araya gelen bu 4 insanüstü varlık ilerleyen yaşlarına rağmen birleşirler mi bilemeyiz ki çok zor bir ihtimal gibi gözüküyor fakat hepimiz dileriz ki birleşsinler...
müzigi her türlü ses ile süsleyen ve her nesilin dinlemesi geren rock ilahı grub..
aşmış müzisyenler topluluğu. syd barrett grubu terkettikren sonra ,david gilmour ile o inanılmaz başarıyı yakalamış efsanevi grup.roger watersın ayrılmasıyla o eski tadı kalmamıştır. ancak yine de the division bell albümü çok iyidir.pulse konseri;dünyanın en fazla para harcanan konseri olmakla beraber,ışık sovları,her şarkının orijinali gibi söylenmesi sayesinde dünyanın en muhteşem konserlerinden biri olmuştur.
rock tarihinin en iyi solosunu da yapmıştır, hüzünlendirmiştir.. 20 dakikalık şarkı da yapmıştır, hiç sıkmamıştır.. bir ineği bile albüm kapağı yapmıştır, tebessüm ettirmiştir.. tabi bunların ne olduğunu söylemek olmaz.. araştırarak bulurken göreceksiniz, buz dağının görünen kısmındayım..
müzik sektöründe ulaştıkları noktanın aşılması çok güç olan psychedelic rock grubu. (bkz: sana grup bana hayat)
dünyanın en iyi grubudur belki biraz iddialı oldu ama öyle. üyelerinin hepsi ki syd barrett da dahil aşmış müzisyenlerdir. progressive psychedelic tarzlarını bir arada götürerek harika eserler vermiştir.the final cut albümünden sonra roger waters ın grubu terketmesi tüm havayı değiştirmiştir efsanevi pink floyd bitmiştir.
psychedelic rock'ın tanrıları. Ne söleyebilirim ki onlar hakkında. Shine on you crazy diamond gibi muhteşem bir parçayı yaratmışlardır. Ayrılık kelimesi nası anlatılır deseler notalarla, Shine on you crazy diamond derim.
entry girerken aklıma gelmeyince "şimdi mor olan deep purple idi; bunlar da pembeli bişeydi ama neydi?" diye düşünüp de her nasılsa adını unutma gafletinde bulunduğum, eğlenceli tek şarkıları the wall olan, geri kalanın genelde dinlerken bıkkınlık verdiği; ancak melodi kalitesini kötülemek bir tarafa, tartışmayacağım müzik grubudur.
çıkılabilecek en yüksek noktaya çeke çeke çıkartıp, orada seni boşluğa bırakan grup. düşmek, uçmanın finali güzel olanıdır.
"muzik" gercek anlamda uretmis olan insanlar toplulugu. tarih...
dünya üzerinde tapılacak müziği yapmış kanımca tek grup. albümlerindeki şarkılarının sırasını bozmadan dinlenildiğinde sakinleştirici etkisi yapabilir ruhunuz üzerine. müziğin kalitesinin ulaşabileceği azami nokta. insanın hayatına farklı pencereler sunabilen tek yaratıklar topluluğu. keşke 10 sene öncesinde doğsaydım denilebilecek sihirbazlar bütünü. shine on you crazy diamond hatta. ve tabi ki comfortably numb. biraz da hey you. olmazsa olmaz echoes...

tapılması gereken dahiler...