bugün

Yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta, velayet.*
(bkz: otoriter)
hocaların evde kuramayıp bari öğrencilere kurayım diyerek ve bunu bak bu dersten kalırsınız ona göre şeklinde bir tehditle basarılabilen bir kavram
Otorite bir yandan trajedi yaratırken bir yandan da komedi yaratır. Mesela bir dergide "anarşizm ne boktandır" temalı bir yazı yayınladığında, mantıklı bir dünyada bu bir fikri tartışmanın parçası olarak görülebilir. Ama otorite dunyasında, mesela Aydinlik'ta böyle bir yazı çıkarsa, bilirsiniz ki bir "örgüt içi hesaplaşma", veya örgüt dışına yönelik bir karalama kampanyası söz konusudur. Yazının kendi içeriğinde anılmayan, özel bir hedefi vardır ve oraya vurmaktadır. Bu nedenle otoritenin merkezindeki için çok mühim olan böylesine bir yazı, hedef gösterilen için trajik, 3. şahıslar için de komik bir yazıdır.
çıplak zor olarak algılandıkça yabancılaşan ancak bir o kadar da içselleşen kavram. halbuki otoritenin kendisi meşruluk düzleminde hayat bulur ve nefes alır. meşruluk olmaksızın otorite güç bulamaz, iktidarı besleyemez. bunun kesildiği anlarda ise otorite varlık zeminini kaybeder ve iktidarı beslemekten öte geriye çeken bir kavram haline gelir.
(bkz: iktidar)
görsel
iktidar ile arasında fark olan kavramdır.

iktidar, yaptırımda bulunur. yapacağını ya da yaptıracağını baskıyla yapar/yaptırır.

iktidar baskısını hissedenler, onun baskısından haberdar olandır. iktidar, yaptığı baskıyı hissedemeyenlerce "otorite" kavramına girmiştir. nitekim otorite o baskıyı bireyin kendi rızasıyla aldığı gerçeğidir. şöyle örnek vereyim:

bir anne süt sevmeyen çocuğuna zorla süt içirir. zorla bardağı ağzına dayar ve der ki bunu içersen sana oyuncak vereceğim. çocuk bundan memnun bir şekilde sütünü içerse bahsini ettiğimiz güç burada "otorite" dir. çünkü otoriter anne bir şekilde çocuğunu "ikna etmiştir". ikna olmayan aynı çocuk annesine karşı geliyorsa ve oyuncak için dahi olsa o sütü içmiyorsa "iktidar" kavramı ortaya çıkar. iktidara karşıdır o çocuk o anda, otoriteye değil. çünkü ortada baskısını açıkça gösteren bir güç vardır. koşulsuz şartsız.

güncellersek, günümüz hükümeti otorite midir iktidar mıdır?

cevap: yüzde elli'nin üstünde otorite. geri kalanı itibariyle iktidar. iktidar olan, otoriterlikte başarılı olanlardır. otoriteye oy verenler iktidarı yaratmış olurlar. ama onlar için o güç hep otoritedir. arka planı görenler içinse iktidar.

açık olabilmişimdir umarım.
bilgiye ulaşma yollarından biridir.
karşı çıkılması gereken, bir tür güc!
şart ama bazen hayır demek gerek.
geleneksel, karizmatik, yasal(ussal) olarak 3'e ayırmak mümkündür. (bkz: max weber)
Güce ve güçlüye karşı tavrımız genellikle güçlüyü kızdırmamak veya güçlünün tarafında olmaya çalışmak şeklinde gerçekleşir. Hele sonsuz isteklerine gem vuramamış ve bunları ihtiyaç addederek çoğalttıkça çoğaltmış kişi, bunları elde edebilmek için çoğu zaman menfaat sağlayacağı muktedirlere yanaşmaya, onların istediklerini yaparak onlar tarafından makbul bir makama ulaşmaya çalışır.

işyerlerinde çok bariz gözlemlenebilir bu durum. Çoğu zaman bir makama ulaşabilmek görünürde hayal bile olsa içindeki bu arzusunu atamayan çalışan, bunun için derecesine göre üst yönetimdekiler ile olan bağını kuvvetlendirme gayreti içerisindedir hep. Düz personel memur, memur uzaman, uzman şef, şef şube müdürü, şube müdürü genel sekreter, genel sekreter genel müdür, genel müdür müsteşar, müsteşar milletvekili, milletvekili bakan olmak ister ve bu silsile böyle uzayıp gider. Herkes himmetine göre bir beklenti içerisine girer bazen de. Kimisi için ulaşılabilecek en yüksek makam şefliktir ve şef olabilmek için dil dökmediği kişi, açmadığı kapı kalmaz. Onun için şeflik ulaşılabilecek en önemli koltuklardan biridir. Lakin şef olunca dolacağını zannettiği içindeki kara delik dolmak bir tarafa daha bir derinleşip genişledikçe o da yeni emellere yeni makam ve mevki beklentilerine yelken açacaktır.

Burada üzerinde durmak istediğim şey aslında iş hayatlarımızdaki hırslarımız ve bizleri sevk ettiği sonu gelmez yollar değil, bizden daha yetkili kişiler karşısında takındığımız acz ve mahcubiyet edasının iş hayatı örneği üzerinden temsillendirilmesidir. Elinde çok az yetki olan kişiler karşısında bile el pençe divan durmamızın sebebi, bizden daha fazla gücünün olması ve bunun neticesinde kendisiyle iyi geçinerek bir menfaat elde edebilme beklentisidir. Karakter yapısına göre bu tavır değişkenlik arz etmekle beraber en onurlu insan bile fıtratı gereği güçlü karşısında kendine çeki düzen verir ve menfaat içinde olmasa bile güçlünün düşmanı olmama dolayısıyla gazabını çekmemeye çalışır.

Etrafımızda midemizi bulandırırcasına tavırlarıyla sürekli çoğalan kişilerin varlığı bu davranış tarzının fıtri olması önünde bir engel değil. Güç arttıkça dışa vurulmasa bile içten, ister hayranlık ister korku ister nefret ister menfaat kaynaklı olsun, bir saygı veya en azından etkilenme herkeste vardır. Bu zaten yerilecek bir şey değil. Yerilmiş olan bu duygunun onur kırıcı bir şekilde dışa vurulmasıdır.

Müdürünün karşısında saygıyla durup ağzından çıkacak cümleleri tek bir kelime kaçırmadan huşu ile dinleyen insanlar; hepimizi, herkesi, her şeyi bütün gücü ve otoritesi ile sarmış, ne uzay ne doğa ne de bizatihi insan üzerindeki gücü yüzde bir bile anlaşılamamış ama varlığı ve gücü nerdeyse herkesçe artık kabul edilmiş en büyük otoriteye karşı niye bu kadar umursamaz duruyor gerçekten anlaşılması zor bir şey. Neleri sevip neleri sevmediğini, nelerin yapılmasını isteyip neleri yasakladığını, kendisine nasıl yaranılacağını hatta ve hatta kendisi ile nasıl dost olunacağını yine erişilmez cömertliği ile bizlere bildiren bu büyük güç karşısında olanca güçsüzlüğümüz, çaresizliğimiz ile birlikte yaptıklarımıza şöyle bir bakarsak dünyadaki küçük beklentiler karşısında takındığımız olağanüstü tavırlar ile karşılaştırıldığında cehaletimiz, ahmaklığımız apaçık ortaya çıkacaktır.

devamı: http://www.genchacilar.or...ageID=KoseDetay&id=51
“Otoritenin tüm uygulamaları alçaltıcıdır ve otoriteye her boyun eğiş, aşağılanmadır.”
— Mihail Bakunin
kafası, kalbi dar kimselere fazla gelen ve çirkefleşip azgın bir zorbaya dönüşmelerine sebep olan şey.
https://24.media.tumblr.c...ngerbsXO1s4kxlno1_500.jpg

Anarşiye Omuz Ver !
Excerpt
"Auctoritate"
Latince kökü, 'emretme hakkı' manasına geliyor. Aynı zamanda kanaat serdetme, karar vermiş olma gibi bir şey.
Anarşist bir bakışla diyebilirim ki otorite iyiye kullanılan bir halt değildir. Doğası gereği imkansızlık barındırır.
Kaos, isyan ve insanca bir düzen vardır gelecekte...
Aydınlanacağız...kimbilir
Buyurma gücü. Otoritenin en temel özelliği rızaya dayalı olmasıdır. Şiddet içeren bir otorite meşru değildir.
TDK Türkçe karşılık olarak yetke buyurmuş.
insanı sindiren, isteklerini kimseye zarar verme amacı gütmese de sırf ben güçlüyüm diye ezen bir kavramdır. genel bir sinirlilik halinde farkında olmadan oraya buraya saldıran vahşi bir hayvan gibidir. kitleleri korkutarak sindirmek ve onları belli bir özel kitlenin hizmetine sunmak dışında da bir işlevi yoktur. ayrıca yasanın koruyucusu olduğunu söyleyen devleşmiş otoriteler her daim içinde yaşayanları aşağı bir varlığa çevirir. bu varlıklar öylesine aşağı hale gelir ki zamanla kendilerini her anlamda bir üst otoriteye teslim ederler. bu otorite silsilesi ise uçsuz bucaksız, takibi güç bir hal aldığı için o otorite içinde ezilen kitlelerin toplam gücü bileşkesinin altında kalır. dolayısıyla kitleler bir araya gelse bile o oluşturulmuş gücü yenemezler. belki de otoritenin her daim var olmasının kaynağı tamamen budur.
ben otoriteden naifçe söylenmiş bir sözün karşısında asık suratlı, duyduğunu kötüye yormaya müsait çatık kaş görüyorum.
ayrıca kitleleri sistematik bir şekilde ortadan kaldırmayı güden fikirlerin duyusal eğilimlerine bakarsak hepsinde var olan ülküye karşı bir teslimiyet görürüz. bu otorite onların kimliklerini yok edip onları değersiz bir et yığınına dönüştürür çünkü.
otoritene soxam!
Otorite ne esrarengiz ne de doğal bir şeydir. Oluşur, ışır, yayılır; bir vasıtadır, zorlayıcılığı haizdir; statü kazanır, zevk ve değer ölçüleri getirir; hak ilân ettiği bazı fikirler ile oluşturup yaydığı ve çoğalttığı teamül, algılayış ve hükümlerden ayrı bir varlığı hemen hemen sezilemez...
Hepsinin de üstünde otorite, tahlil götürür ve edilmelidir de...
Otoritenin bütün bu vasıfları oryantalizm için varittir...

Edward Said.
mecbur kabul ettiğimiz, kesinlikle kabul etmememiz gereken olgudur.
karşı gelmesi makbuldür.
Otoritenin her zaman sorgulanması gerekir fakat karşı gelmek her zaman doğru değildir.