bugün

türkmenlerin yoğun olduğu kuzey ırak şehri. petrol rezervlerine sahip olan şehir misak-ı milli sınırları içinde olmasına rağmen alınamayan iki şehirden biridir.

diğeri için,

(bkz: kerkük)
allah nasip eder ömrüm vefa ederse musul kerkük ve adaları geri alacağım.

gazi mustafa kemal atatürk

kaynak: 1992 tarih 333 sayılı türk silahlı kuvvetleri dergisi sayfa 26
araplara ve türkmenlere her gün saldırıların yapıldığı;kürt göçünün son raddeye ulaştığı,sonunda halk oylamasıyla kürt federasyonuna bağlanacak petrol zengini şehir.

bizde bu arada teskereleri tartışaduralım;lübnan ı ve filistinlileri düşünelim elbette nasıl olsa türk kardeşlerimiz kahramanca ölürler oracıkta!
musul'un arapca "mavsıl" kelimesinden geldiği söylenir. kavşak anlamındadır. gerçekten tarihte iran'a, kafkaslara, basra körfezi'ne, medine'ye, kudüs'e, anadolu'ya giden ticaret yolları musul'a açılırdı.
ulusal anlamda bir kazanım olarak tarihimize yazdırdığımız lozan anlaşmasında belkide en büyük kaybımız musul olmuştur. lozan'da cemiyet-i akvam'a bırakılan musul konusu, musul'un ingilizlere verilmesiyle son bulmuştur ve misak-ı milli sınırlarımıza dahil olan musul elimizden bir oldu bittiyle gitmiştir.
osmanlı devletinde ilk işgal edilen şehir statüsündedir. *
şimdi ırak'ta olan eski bir osmanlı şehri;

bir dönem yanlış ve eksik bilgiler ve kimi taktikler nedeniyle türkiye cumhuriyeti yönetimleri musul petrollerinden hak iddia etmekteydi; oysa 18 kasım 2007 tarihli taraf gazetesinde ayşe hür, musul meselesinin iç yüzünü ayrıntılarıyla ortaya koyarak, atatürk'ün de ismet inönü'nün de, ingilizlere anlaşma imzaladığını ve birleşmiş milletler'in ilk çekirdeğini oluşturmuş olan cemiyet i akvam'a üyelik karşılığında ve 25 yıl boyunca petrol gelirlerinden %10 pay alıp, esas olarak musul'dan vaz geçtiğini yazıyor.

gerçekler bilinmeden politika değil ancak hamaset yapılabiliyor. en iyi ispatı da musul petrollerindeki hakkımızı durmadan belirtip, işin ardındaki gerçekleri ise yazmayan, yazamayan basınımızın durumu.

taraf iyi ki varsın!
misak-i milli sınırlarımızın icinde olan petrol şehri..

zamanın da mustafa kemal orduları musul & kerkük şehirlerini almak icin doguya sürdü * lakin şeyh sait doguda isyan baslatti, ordu bu isyanı bastırırken ingilizler türk hükümetine bi anlasmayla geldi.
bu anlasmaya göre ;

musul & kerkük petrollerinden türkler 49 sene yararlanabilecek di. * lakin bu hakkımızdan 25o.ooo sterlin karsiliginda vazgecdik *.ve böylece musul ve kerkük misak-i milli sınırlarında bi hülya olarak kaldı.
kendini ülkücü olarak adlandıranların bir türlü müdahil olmak istemediği türk kentidir. (bkz: abd)
musul bizde kalmalı

MUSTAFA Kemal Paşa Milli Mücadele'ye başlarken, Ankara'da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi de, aynen son Osmanlı Meclisi gibi düşünmüş, Musul ve Kerkük bölgesinin bizim sınırlarımız içinde kalmasını, şartların şartı olarak görmüştü. Yeni milletvekillerimiz de, Mustafa Kemal Paşa da, Musul ve Kerkük konusunda son derecede hassas ve kararlı idiler.

Milli Mücadelemiz zaferle neticelenince, Lozan'a hareket edecek heyet başkanına, (ismet inönü'ye) Atatürk kesin kararlılığını bir kere daha ifade etti:

- Musul ve Kerkük bölgesi Misak-ı Milli gereğince, milli sınırlarımız içinde olmalıdır. Niçin? Çünkü o bölge, en az bin yıldan beri bizim hakimiyetimiz altında bulunmuştur. O topraklarda bizim soydaşlarımız yaşamaktadır. Hem çok zengin petrol yatakları dolayısıyla, hem de Doğu ve Güneydoğu Anadolumuzun tabii uzantısı olması yüzünden Musul bölgesi bizde kalmalıdır!

20 Kasım 1922 tarihinde başlayan Lozan müzakereleri çok çetin oldu. ingiltere, Musul bölgesinin bize bırakılmasını kat'iyen istemiyordu. Lord Gürzon, ismet inönü'ye adeta kök söktürüyordu. ingiltere, Musul bölgesi üzerindeki pençesini kaldırmak istemiyordu. ismet Paşa, durumu Mustafa Kemal Paşa'ya bildirdi, 'Ne yapmamı, nasıl hareket etmemi emredersiniz?' diye sordu. Atatürk dedi ki :

- itilaf devletleriyle orada anlaştığınız hususların altını imzalayınız! Musul mes'elesini daha sonraya bırakınız! Musul bölgesini daha sonraki aylarda veya yıllarda ingiltere ile ikili görüşmeler yaparak halledelim...

Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1924 tarihinde, Musul mes'elesi askıya alınarak, (sonraya bırakılarak) imzalandı. Bu arada, Ankara'da Millet Meclisimizde Musul bölgesi için çok sert tartışmalar oldu. Bir yiğit vatansever olan Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey, Meclis kürsüsünden haykırıyordu:

Yarın hiç vermezler

- Efendiler! Mısır'ı ingilizler'den aldınız mı? Kıbrıs'ı aldınız mı, efendiler? Musul'u bugün sana vermeyen ingilizler yarın niçin versin? ingilizler'in gayesi orada bir Kürt hükümeti teşkil edip, senin memleketini parçalayıp, neticede bir Ermenistan teşkil etmek değil midir?

Bu arada, Genelkurmay Başkanlığımız, Meclis'teki sert tartışmalara bakarak, Atatürk'ün isteklerini de dikkate alarak bir savaş hazırlığına bile başladı. Genelkurmay Başkanımız Fevzi Çakmak Paşa, askeri birliklerimize gönderdiği bir şifre telgrafta, 'Musul'a karşı bir taarruzda bulunabileceğimizi' bildirdi. Meclisimizde, istendi ki Kazım Karabekir Paşa komutasındaki birliklerimiz, Musul bölgesine girsin ve o toprakları ingilizler'e bırakmasın!

Sonra ne oldu? Bu sorunun cevabı çok uzundur. ingilizler, duruma derhal müdahale ettiler. Bizi Musul bölgesi için yeni bir savaştan uzak tutmak amacıyla yerli halkı silahlandırdılar. Şeyh Sait, 13 Şubat 1925'te, Çapakçur'da devlete isyan etti. Biz üç ay, doğuda Şeyh Sait'le ve isyancılarla uğraştık. O arada ingilizler de, dünya kadar dolap çevirerek, Musul Meselesini Milletler Cemiyeti'ne götürdüler. Milletler Cemiyeti de Musul bölgesini Irak'a bağladı. ingilizler elli yıl Musul ve Kerkük petrollerini sömürüp durdular. Olan Türk'e, Kürt'e, Arap'a oldu.

Doğuda isyan bayrağı açanların ellerindeki silahlar ingiliz silahlarıydı. Ben, Diyarbakır Örfi idare Mahkemesi'nin zabıtlarını okudum. Mahkeme başkanı soruyordu:

- Sait Efendi bizim en büyük düşmanımız kimdir?

- ingilizler'dir efendim diyordu Şeyh Sait.

Şeyh Sait ve arkadaşları ingiliz oyununa geldiklerini anladılar ama ne fayda! Bu konuyu neden yazdım? Tarih yine tekerrür ediyor da ondan!

yavuz bülent bakiler
Mondros ateşkes antlaşması uyarınca işgal edilen ilk osmanlı toprağıdır.
lozan gorusmeleri ile seyh sait ayaklanmasının arasında tam 2 sene var. bu arada musul'da savasan bir ordumuz var. fevzi paşa tum diretmelerine ragmen oraya gonderilmek icin hazirlanan orduyu gondertemez. bunu ataturk'un istegi gibi gosterenlere de yuh diyorum. bu ordu için çetin tartismalar sonunda tbmm'den izin cikar ve giden orduyu musul sınırından geri cevirip ne olur ne olmaz deyip bogazlara sevkederler. orda savasan kuvvetlerimizde cephanesizlikten iran uzerinden turkiye'ye gecerler. seyh sait ayaklanması palavra. o gune kadar yapsaydın yapacagını, devrim yapacagına.... *
hatta fevzi pasa dogu kuvvetlerini batıya cekmedigi icin kemal ataturk cok kızıp "softa sen ne bilirsin askerliği" demiştir. hemde kime dunyadaki 3 maresalden birine.
osmanlı'da bir eyalet.
buradaki heterojen kürtler, mütarekeden sonra ingiliz mandası aleyhine isyan etmişlerdi...

ps : tarihçilik okul kitaplarıyla olmaz hemşerim...
2008 yılında dünyanın en tehlikeli şehri seçilmiştir.
maalesef sınırlarımız dışında olan bir garip vatan toprağı tıpkı diğerleri gibi ;

(bkz: selanik)
(bkz: üsküp)
(bkz: kerkük)
(bkz: manastır)
(bkz: halep)
gidip görmeyenlerin hakkında bolca atıp tuttuğu, ama gördükten sonra esaret altında yaşamak ne demek anlayıp utandığı ve kendine yediremediği şehir.
Bir şehir düşünün ki askerine selam vermeden araba kullanamazsınız.
100 metrede bir durdurulup gözden geçirilir yollanırsınız.
Önünüzde askeri araç varsa 10km ile gidiyor bile olsa geçemezsiniz.
Ne olursa olsun sessiz kalmak zorundasınız..
bir şehir düşünün.
insanları sindirilmiş, korkuyla güdülmüş bir şehir.

Kadınlarının sokağa çıkamadığı, caddelerin harap olduğu, her binada bir füze ya da mermi izinin bulundugu bir şehir düşünün.

Saddam'dan geriye sadece sarayları ve ezdiği bir halk kalmış ve bu halk ezilmeye alışmış.
Her gelene eyvallah'ı bu yüzdendir belki.

Direnmeyi istemiyorlar bile.
bugün itibariyle merkeze yakın bir alanda, yeni bir patlama ile kulaklarımızın pasını silmiştir. tam 10 gündür patlama olmayınca şaşırmıştık zaten. amerikan helikopterlerini tepemize toplamışlardır sağolsunlar yine.

lakin işin daha ilginç tarafı; artık insanlar öyle alışmışlardır ki bu patlamalara, kurşunlara... hiç yadırgamadan hatta gülerek devam ederler yaşantılarına, sebebini 30'lu yaşlarının hemen başında olan bir yerel devlet çalışanına sorunca alınan cevap huzursuzluk vericidir;

" daha birkaç yıl önce sokaklarda yanyana onlarca arkadaşımızı, akrabamızı, kardeşimizi kanlar içinde taşıdık. füze değmeyen bina, evi didik didik aranmayan insan kalmadı. herkese her damga vuruldu burda. bombalara da alıştık patlamalara da. mesele bombalar değil artık, mesele kimsenin karşısındakine zerre kadar güveninin kalmamış olmasıdır. bu yaralıyor bizi, bombalar değil. bu duyduğun ses ne ki..."

kısacası: insanı her geçen gün şaşırtan, düşündüren ve üzen şehirdir musul.
ismet paşa sayesinde lozan da kaybettiğimiz toprağımız. ayrıca 12 adayı da zat-ı muhterem(!) nedeniyle kaybetmiştik.
Lozan'la çözemediğimiz sorunlarımızdandır. Orada halen daha kardeşlerimiz yaşamaktadır.
beş deniz havzasında türkiye adlı kitaptan :

ancak gerek türklerin musul'u gönülsüzce ingilizlere bırakması gerikse hatay'ın türk topraklarına dahil edilişi araplar tarafından unutulmamıştır. ilerleyen lıllarda türkiye'nin musul üzerinde planlarının olduğu görüşü arap dünyasına hakim olmuştur. 1984'de türkiye ile ırak arasında imzalanan anlaşmadan yararlanarak türk ordusunun kuzey ırak'ta pkk'ya karşı yaptığı operasyonlar bölgede büyük rahatsızlık uyandırmıştır. ankara, iran ve arap ülkelerine böyle bir niyetinin olmadığı görüşünü savunmuşsa da aslında 1991'de ortaya çıkan mülteci krizinde bazı türk politikacıları musul7un türkiye'den haksız bir şekilde koparıldığını açıkça beyan etmişlerdir. hatta 1995'te, cumhurbaşkanı süleyman demirel de aynı savdan yola çıkarak bu bölgedeki sınırın yeniden düzenlenmesi gerektiğini öne sürmüş, ancak arap dünyasını oldukça endişelendiren bu tartışmalar uygulamaya geçirilmemiştir.
sf 287.

#1452514
şeyh sait sebebiyle elimziden kaçan toprağımız.
allah nasip eder, ömrüm vefa ederse musul, kerkük ve adaları geri alacağım. selanik de dahil, batı trakya yı türkiye hudutları içine katacağım ifadelerini kullanıyor.

(atatürk)
ıraklı türkmenlerle kürtlerin bir türlü paylaşamadığı, şeyh sait denilen insan evladı yüzünden türkiye topraklarıdan çıkan güzel şehir.
misak-ı millinin güney ucundaki toprak parçasıdır. esaret altındaki toprak parçamızdır yani. oradaki türkü, kürtü ayrım yapılmamaksızın bizim vatandaşımızdır. tabir-i caizse işgal edilmiştir o topraklar. topraklar üzerinde hakkımız vardı. haksızlıkla elimizden alındılar. bunu tüm dünya da biliyor. o yüzden gün gelecek o topraklar tekrar vatana katılacaktır. bunu da herkes biliyor. 2012yi merakla bekleyin. çok şeye gebe olacak 2012...
musul ve kerkük bizimdir ve bizim olanı almak için bekliyoruz.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar