bugün

güney Avrupa, Afrika derken bugün ani bir kararla gidilmeye karar verilen şehirdir. gitmişken bir de maça gidilesi bir yerdir.
ingiltere'nin kuzeyinde bulunan, kasvetli sanayi şehri...

manchester aslen avrupa'da sanayi devriminin başladığı nokta olduğundan, tarihin kırılma noktalarından birine tanıklık etmiş bir şehirdir. ama gel gör ki şehrin tarihi veya kültürel bir numarası yok.

"peki bu şehrin olayı ne ya ?" diye soracak olursanız cevap tek kelime; futbol.

şehirde hakim olan manchester city - manchester united gerginliğine ayrı bir mevzu. ama onun dışında insanlar pub'larda toplanıp ingiltere üçüncü liginden falan maçları izliyorlar. tamam futbolu seviyorsunuz anlıyorum da giyinip kuşanıp, kızlı erkekli pub'lara toplanarak, totenham - chelsea maçını izlemek.; totenham gol attığında sevinip chelsea'yle dalga geçmek falan ne alaka... size giren yok, çıkan yok... neyse, velhasıl adamlar futbolu çok seviyorlar...

bu arada şehrin ingiliz futbolu üzerindeki etkisini national football museumu gezdikten sonra daha iyi anlıyorsunuz. futbol ingiltere'de baya ingiliz tarihinin bir parçası. bu arada national football museum'a da bir uğrayın gerçekten de. giriş ingiltere'deki bir çok müzede olduğu gibi ücretsiz, ancak içerideki bazı interaktif eventler ve oyunlara dahil olmak için premium ticket gibi bir şey almanız lazım.

dediğim gibi manchester city - manchester unitedçekişmesi apayrı bir kafa. küçük bir örnek vermek gerekirse; daha çok bir manchester united sempatizanı olmama rağmen bir arkadaşımın ricası üzerinde küçük bir hediye almak için şehrin göbeğindeki bir manchester city store'a girdim. tam içeri adım atarken; arkamdan bir kaç manchester united taraftarı içeriye doğru küfür ederek bağırdı ve sonra hiç bir şey olmamış gibi yürüyerek uzaklaştı. maç günü falan değil. ortada gerginlik yaratacak bir durum yok. ama adamlar nasıl bilenmişse "ya bu içeride çalışanlar da ekmeğinin peşinde" demeden ana avrat gittiler. ortada ingiliz asaletinden eser yok... velhasıl aradaki nefret bu seviyede.

manchester city biraz daha şehrin takımı. zaten etihad stadium da şehrin göbeğinde. takım geçmişte işçi sınıfının takımı gibi bir profile sahip olsa da arap parasını bulunca "nooldu lan ?! hani working class hero'ydunuz ?! parayı bulunca g*tünüz, başınız oynadı !!!" diye dalga geçilir olmuş.

manchester united ise, "manchester city, manchester'ın sahibi olabilir. çünkü biz zaten dünyanın en büyük takımıyız." modunda. bunu old trafford'u gezerken çok net hissediyorsunuz. bu arada old trafford şehrin biraz daha dışında, sanayi bölgesinde. yine de mutlaka gidilmesi gerek. 1-2 saatte bir stadın içinde turlar güzenleniyor. tribünlerden, soyunma odalarına ve kupa müzesine kadar her yeri gezdiriyorlar. bu tur da en az national football museum kadar etkileyici.

neyse "futbol falan iyi güzel de şehir de hiç mi gece hayatı yok ?" diyenler için; var. baya var...

barlar ve gece klüpleri şehrin farklı bölgelerine dağılmış. saatler gece 12'ye yaklaştıkça içeride bira içen göbekli amcaların yerini hormonları zıplayan ingiliz gençler alıyor. insanlar sıcak kanlı, her ne kadar üzerinize yapışan "yabancı" etiketini ince ince hissetseniz de ilerleyen saatlerde alkol etkisini gösteriyor. kızlar sokaklarda dans edip yoldan geçen adamlara sardırmaya başlıyorlar. atmosferi yine kişisel bir tecrübe üzerinden tasvir etmek gerekirse; baya alkollü bir şekide bir bardan çıkıp kaldığım eve doğru yürürken kaldırımda dans eden bir hatunun "you wanna get laid ?!" demesi üzerine ne diyeceğimi bilememiş, o kafayla vermem gereken cevabı ingilizceye çevirmeye çalışırken yönümü değiştirmeyi unutup, kıza çarparak düşürmüştüm. (dipnot: öyle yakışıklı, atılgan bir tip falan da değilim ha, bildiğin yurdum insanı). velhasıl "ingiltere'de kızlar teklif ediyomuş" efsansi biraz çaba gösterdiğiniz zaman gerçek olabilir gibi... bilemedim.

bunun dışında; şehiri çok da itin g*tüne sokmak istemiyorum, zira aslen ingilizlerin "kuzey ingiltere'nin londrası" diye adlandırları bir yerden bahsediyoruz ama burası kuzeyde olmasının bir sonucu olarak çok da soğuk be kardeşim. hava her daim yağmurlu, kasvetli. bir de kışın hava erkenden kararıyor. yazları ise neredeyse saat 10'a kadar güneş batmıyor.

özet olarak fırsat bulursanız 2-3 gün gezin derim. daha uzun kalırsanız sıkılırsınız zaten...
londradan sonra ingilterenin en büyük şehirlerinden birisi olmasına rağmen genel itibariyle sıkıcı bir şehirdir.
birmingham liverpool falan daha hareketli şehirler gibi. ama united futbol takımının hatrına sevilir tabii.
(bkz: manchester by the sea)

ayrıca son yıllarda insanları kanallara atan kimliği belirsiz bir seri katilin korku saldığı rivayet edilen şehir.
insan sayısı fazla olmasına rağmen sakin ve sıkıcı kısaca sosyal hayat olmayan büyük britanya şehri. gittiğiniz zaman ünlü müze ve sanat galerilerini gezmenizi tavsiye ederim.
ilk fırsatta görmek istediğim belde.
(bkz: manchester by the sea)
son olaylardan sonra kırmızı değil mavidir.