bugün

2005 yapımı bir roberto benigni filmi, 2003 yılında geçiyor.sevdiği kadın uğruna amerikan işgali sırasında bağdata giden bir italyan şairin başından geçenleri komik bir anlatımla ele alıyor.aynı anda aşkı hissedip, savaşın kötü yüzünü görüyoruz.benigniye jean reno ve nicoletta braschi eşlik ediyor.izlenesi bir film..
mehmet ali erbilin yaptığı seslendirmeyle izlediğiniz taktirde bir filmin nasıl rezil edilebileceğini anlayabileceğiniz,fakat özünde iyi bir film
roberto benigni'nin çok güzel bir filmi. türkçeye "kar ve kaplan" olarak çevrilmiştir. aşık olduğu kadının ardından savaş zamanı ırak'a bile giden ve iyileştirmek için bin takla atan "attilio di giovanni" nin maceraları. yalnız performansına hayran olmamak elde değil, izlemenizi tavsiye ederim.

edit: şimdi bi insan niye kötüler ki bunu?
roberto benigni hem yazmış, hem oynamış, hem de yönetmiş filmi, fakat ismini duyar duymaz la vita e bella'den aldığı tada yakın bir beklentiye kapılan sinema izleyicisinin ağzına ancak bir parmak bal çalabilmiş...

aşağıdaki bölüm hafiften spoiler içeriyor, ateşle yaklaşmayınız:

zira filmde anlatılan o hoş aşk hikayesi ve aşkının peşinden giden şair izleyiciyi tatmin etmeye yetmiyor. aslına bakarsak film, la vita e bella'dan tamamen ayrı düşünülürse gayet başarılı, ancak çıta bir defa yükselmeyegörsün insan daha fazlasını bekliyor...
chapter 10

"Al-djumelli*dostum,bana şu gliserini bulun,bulacağına eminim, çünkü bulamazsan ölecek. Eğer o ölürse,bu dönen tüm dünyanın hikayesini yeniden paketleyebilir, sökebilirler, tüm yıldızları indirebilirler, sonra tüm göğü rulo gibi sarıp, römorku olan bir kamyona koyabilirler,herşeyi söndürebilirler,her zaman taptığım güneşinm o muhteşem ışığını söndürebilirler. güneşi neden bu kadar çok seviyorum biliyor musun?Çünkü güneş ışığı Vittoria'yı aydınlattığı zaman ona bayılıyorum. işte böyle gelip herşeyi toplayabilirler, halıları, sütunları, evleri, kumu, rüzgarı, gülleri, kurbağaları, olgun kavunları, dolu yağmurları, akşam üzerlerini, mayısı, haziranı, temmuzu, fesleğeni, arıları, denizi, kabakları...Al-Djumelli, bana şu gliserinin tarifini bul, bul şunu lütfen"

Yalnızca Bağdat'ta geçen bu bölüm için dahi izlenmeye değer bir film Al-Djumelli ise ayrı bir hikaye barındırıyor kendi içinde:

"gençliğinde çok aşık olduğu bir kadınla evlenmiş.Evliliğinin üstünden bir süre geçmiş, kendisi savaştayken bir mektup almış. Karısının çiçek hastalığına yakalandığını ve bir daha düzelmemek üzere şekilsizleştiğini öğrenmiş. haberi aldığı anda Al-Djumelli gözlerinin ağrıdığını söylemiş. sonra da kör oldum demiş. ve 12 yıl sonra, karısı öldüğünde Al-djumelli gözlerini açmış. "
* o kadar nayif bir yaklaşımı var ki her konuda gerçekten aşık olmuş bir erkeğin hafif abartı ağızla anlattığı kulağı gıcırdayan kapı kadar rahatsız edebilecek derecede uslubsuz konularda gevezelik edebilen müthiş bir adam.

sevdiği kadın için sıcak savaş içindeki bir şehre** oniki saatten kısa bir sürede gitmeyi başarabileceğini göstermiş. ardı ardına gelen olumsuzluklara rağmen üzülüp ağlamak, kendini salmak yerinede zorlukların üstesinden gelmiştir.

bence, filmin ne kadar güzel olduğu vurgulamak için daha fazla detaya gerek yok ve fakat, hayatının kadınını kurtara bilmek adına mayın tarlasına dahi koşar adım dalacak kadar şaşkın bir adamın öyküsünü konualan bu filmi kesinlikle kolay kolay hafızanızdan silemeyeceksiniz. *
la vita e bella * filmindeki oyunculuğuyla gönüllere taht kuran Roberto Benigni' nin yazdığı, yönettiği ve de oynadığı 2005- italyan yapımı, 114 dk'lık komedi tadında film.

--spoiler--

" eğer aşıksan gerçekleştiremeyeceğin hiçbir 'imkansızlık' yoktur" mesajı üzerine kurulu olan filmin bitiminde dillere peleseng olacak tek cümle " ı am italian " olmuştur.

filmdeki sahneler fotoğraf tadındadır..özellikle şair Fuad'ın * intihar sahnesi * ve filmin bitiş kareleri tam fotoğraflıktır.

--spoiler--
içinde naif bir aşk bulabileceğiniz nadir filmlerden biri.mehmet ali erbil'in sesi bir süreden sonra çekilmiyor,roberto benigni için katlanılıyor tabii.
--spoiler--
ilaç yapmak için arap adama gittiklerinde, Attilio'nun, vittoria ölürse dünyanın ne hale geleceğini anlattığı sahne için bile defalarca izlenebilir.
--spoiler--
roberto benigni'nin La vita è bella kadar tutulmasa da izlenebilecek güzel bir filmdir.
yer yer gerçek dışı öğeler barındırsa da aşkı için savaşın ortasında savaşan bir adamı gözler önüne seren, damakta hafif tat bırakan film.

her şeyi geçtim kadın günlerce hastanede yatarken hiç mi yakını neyin aramaz, etmez?
bu işler böyle basit mi lan?
--spoiler--
işgalci Amerikalıları gördüğüm filmler midemi ekşitmiştir daima, ancak bu filmde kör göze parmak sokan bir propaganda yok elbet ama alttan alta olabileceğini ben de düşünüyorum. Ama müslümanları da terörist olarak göstermemişler. Örneğin doktor gayet düzgün, iyi ingilizce konuşabilen, sakin ve hümanist bir karakter. Zira Attilio'ya gliserin tarifini veren şair/eczacı da akça pakça temiz yüzlü bir adam. Karısıyla ilgili hikaye de beni oldukça etkiledi. Şair Fuad'sa uzun yıllar Bağdat'tan uzak olmasına rağmen oraya, o savaş döneminde dönebiliyor. Eczacının ve Fuad'ın yaşadığı evlerse oldukça güzel. Romantizm ve drama ve komedinin bir arada olduğu, izlemesi keyifli bir film. Attilio'nun şapşal aşık halleri insanı gülümsetiyor, ama aşık olduğu kadın için yaptığı şeyler, fedakarlıklar insanı düşündürüyor.
--spoiler--

http://unutulmazfilmler.c...e-snow-kar-ve-kaplan.html

izlemek isteyenler için.
italyanca guzel bir film ama o kadar da ahim sahim bir film degil.
roberto benigni'nin muhteşem filmlerinden biri. Karakterler çok samimi, duyguları çok iyi yansıtıyorlar. Bu film kesinlikle orjinal dilinde izlenmelidir. La vita e bella filmiyle bile karşılaştırılabilecek seviyededir bana göre.
açıkçası uzun uzadıya betimleyebilirim bu filmi. entelektüel bir tavırla cümleler kurabilir, ayrıntılandırabilirim. ancak tek söylemek istediğim "çok hoş" bir film. ne bir eksik ne bir fazla.
Sıcak çikolata tadında enfes film.
Öyle bir film ki; savaşın, sefaletin, zorluğun içinde dahi umudunu ve sevgisini tüketmeyen, inancını diri tutan, etrafa saçtığı ümit ve neşe ile tebessümle izlenen, "ulan böyle aşk mı kaldı yeağ" diye sorgulatan çok güzel pek güzel filmdi.

la vita e bella'nın devamı gibiydi sanki. Tek fark 2 kızlarının oluşu ve babanın yaşıyor olması.
Hakaretlerin, küfürlerin, çirkefliklerin gırla olduğu film çöplüğünde böylesi güzelliğe ender rastlanır.

görsel

Roberto ile Nicoletta'ya en sonunda nazar değecek diye korkuyorum ya.
"...sorun bendeydi. hikayemi düzgün anlatamadığım için, hissettiklerimi ona geçiremediğim için hata onda değil bendeydi. çok bozulmuştum.

kendi kendime dedim ki işleri doğru kelimeleri kullanmak olan insanlar olmalı. kelimeleri düzgünce sıralayan, kalpleri titrediğinde başka insanların da kalbini titretebilen insanlar olmalı! işte o gün şair olmaya karar verdim..."

görsel
"Neden savaşlar oluyor biliyor musun? Çünkü dünya insansız başladı ve de onsuz bitecek."

görsel
Ekşi sözlük yazarlarının bok atmaktan bıkmadığı film. Roberto benigni sizin entelektüel kadrajınıza sığdıramamış bu filmi kusura bakmazsınız artık.

Benigni, ne savaş filmi çekmiş, ne savaş karşıtı ne de savaş sonrası. Beyninizi aça aça izlerseniz filmin aşk teması olduğunu, savaşın ortasında bile sevgisinden vazgeçemeyen vefakar adamı anlattığını görürdünüz.
Ama yok. Bilgiçlik yapacaksınız illa.

Canım çekti, izlerim yine. Bok atanlara söve söve izlerim mis gibi. Oh.
Çerezlik diyebiliriz. Güzel bir film, italyan Kemal Sunal Benigni abiyi seviyorsanız izleyebilirsiniz.

Ben daha önce Benigni'nin Tom waits'le birlikte oynadığı bir başka filmi izlemiştim, yönetmeni de Jim jarmusch'tu ama filmin adı aklıma gelmiyor şu an. Hayat güzeldir'i zaten çoğunluk biliyor.

O film daha çok hoşuma gitmişti ama bu film de güzel.
güncel Önemli Başlıklar