bugün

Dışa yolculuk.
görsel
Sana tekrar söyleyeyim: bazı insanlar nasıl felâketle mahvolursa sen de saadet yüzünden mahvolacaksın. Sükût, ekmek, hava gibi yormayan şeylerin gönlümüzde bir acılık bırakması kabil değildir; çünkü onların tadı yoktur; fakat çok lezzetli şeyler arzularımızı kamçılaya kamçılaya yorar sonunda.

iki gelinin hatırları.
görsel
"Sözde bir güvenlik için, temel özgürlüklerini feda edenler ne özgürlüğü ne de güvenliği hak eder."

Benjamin Franklin
görsel
“… baba ben artık bu evde yaşamak istemiyorum yıllardır ruhumuzu öldürdün bu evde hayatında bir roman okumadın bir sinemaya gidip heyecanlanmadın beni ve annemi bu çirkin eşyanın içine hapsettin yemekten ve uyumaktan başka bir şey düşünmedin bende bütün duygular senin bu inatçı duygusuzluğuna karşı gelişti kuru mantığınla içimizi kuruttun sana benzeyen taraflarımdan ellerimden ayaklarımdan utanıyorum ihtiyarlayınca sana benzemekten korkuyorum kötülük edemeyecek kadar kısır kafanda yalnız bizim için yaptıklarının defterini tuttun bana aldığın ilk elbiseden verdiğin son harçlığa kadar hastalığımda uykusuz kaldığın gecelerin hesabına kadar kaydettin bu ağır havalı evin içini güzel bir müzik sesiyle bir kitapla süslememe izin vermedin nasılsa eve giren bütün güzelliklerin birer birer yok oluşunu kayıtsız bir sabırla seyrettin kanaryam öldüğü zaman bir yenisini almadın çiçekler solunca boş saksıları balkona taşıdın hiç duydun mu hediye diye bir sözün olduğunu insanların birbirlerine aldıkları ve genellikle çocukları sevindiren hediye bir gün elinde bir balonla eve döndün mü yaptığım resimler için ağzından çaktığın çivilere dikkat et duvarları berbat ediyorsun sözünden başka bir söz çıktı mı bu evde senden başka varlıkların yaşadığını düşündün mü ben bir kitap okurken ne okuyorsun diye bir soru sordun mu beni elimden tutup bir gün parka götürdün mü sadece o soğuk mantığınla tenkit ettin elektriği açık bırakmışsınız pencereyi kapamamışsınız radyoyu kapatın başım ağrıyor roman okuyup gözlerinizi yormayın boşuna elektrik yanıyor okuduklarınızın hepsi yalan senin bana isyan etmene bu kitaplar sebep oluyor bu yüzden karşıma geçip bacak bacak üstüne atarak sigara içiyorsun yemeğin suyu bitmiş altını kısın ayakkabılarının burnunu eskitmişsin taşlara çarpma sen başka bir söz bilmez misin tuzluğu Fransızca istemekten başka kültürün yok mu ….”

oğuz atay - tutunamayanlar
..şehre bir adam gelir ve tüm güzel şeyler bir anda hiç olmadığı kadar bedbaht bir hal alır. Yeni hikayeler paydah oluverir bi anda. Yeni hikayeler eskisine göre asla daha iyi değildir.
"ah, milena… denize düşmüşüz sanki, elimizde olmadan oradan oraya sürükleniyoruz. boğulmuyorsak, bu da kötülük olsun diyedir."
franz kafka milena'ya mektuplar.
Bugüne kadar okuduğum bir çok kitapta not aldıklarımı sanala dökme zamanı geldi. Bazı alıntıların sahibini ve kitabını hatırlamıyorum. Zaman buldukça ekleme yapacağım.
Edit: Ekleme yapılamayacak kadar çok fazla alıntı birikti. Hepsini tekrardan farklı bir entryde yazmak ümidiyle..

"Evlatlarını kendi ölümüne hazırlamamış baba, babalık görevinde başarısız olmuş demektir."

"Cahile cesaret verirsen, bir gün sana ağanım der"

"Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin” -Martin Luther King

"insanlar kıyafetleri ile karşılanır, bilgileriyle ağırlanır, ahlaklarıyla uğurlanır" - mevlana

"insan olmak kolay değildir, hele ki insanca yaşanabilecek bir toplum düzeni yoksa" - John Steinbeck

"Ya bir yol aç, ya bir yol bul ya da yoldan çekil"

"Sizin tecrübeli bir doktor olduğunuz kadar, bende tecrübeli bir hastayım" Karamazov kardeşler, Dostoyevski

"Tok olan cümle cihanı tok sanır, aç olan alemde ekmek yok sanır"

"küçük bir ağrı, her gün sağlıklı olmanın değerini anlatır.
Küçük bir ihanet, yapanın karakterini ortaya çıkarır ve gelecekte kötü sürprizlere hazırlıklı olmayı öğretir.
Bir dostun ölümü, her an sıranın bize gelebileceğini ve yaşayan dostların değerini hatırlatır"

"bir çocuğa, ilk yılında konuşmasını ve yürümesini, hayatının tüm geri kalanında ise susmasını ve oturmasını söyleriz. Bu işte bir yanlışlık olmalı..."

"şayet yumurta dış bir güçle kırılırsa yaşam sona erer ancak iç güçle kırılırsa yaşam başlar. Büyük şeyler her zaman içerden başlar"

"dertlerimizi avutan akıl ve hikmettir. O engin denizlerin ötesindeki dökülen yerler değil" - Horatius

"Babalar evlatları için mücadele eder, onlara verdikleri sözü tutmak için yaşar" - Ayla(Film)

"Bir kitap okuyan her şeyi bildim zanneder, ikinci kitabı okuyan kuşkuya düşer, üçüncü kitabı okuyan hiçbir şey bilmediğini anlar" - Frederick Pollock

"Bir kişi devlete taş atıyorsa, bu adi bir suç olabilir. Ama bir toplum atıyorsa, bu politik bir eylemdir" - Ulrike Meinhof

"Tüm belalar, yalnız kalma yeteneğimizin olmayışından gelir başımıza" - jean de la bruyere

"Bedelse dünyaya 1 Türk, işte o'dur Atatürk"

"Yazmak aynı zamanda susmak, söylememek, sesini kesmek demektir. Gürültüsüz haykırmaktır" - Marguerite Duras

"hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değildir. Her şey hatırlandığı gibidir" - Barış Bıçakçı

"Korkaklar köle olur, korkmayanlar efendi" - Platon

"Bütün, parçaların toplamından fazladır"

"aklın kirliyse herkesi yanlış, vicdanın kirliyse herkesi kötü, gönlün kirliyse herkesi çirkin görürsün"

"sizi tanıyan son kişi öldüğünde, hikayeniz hiç yaşanmamış olacak"
“ Yapabileceklerinizin bir sınırı yok değil mi ? “
Napoleon Bonaparte’dan Saint Hermiene Kontu’na
Benim paraya ihtiyacım yok, daha doğrusu benim ihtiyaç duyduğum para değil, hatta başkalarına baskı yapacak bir güç de aramıyorum; benim istediğim ancak gücü olanın elde edebileceği, gücü olmayan kişinin ise hiçbir zaman elde edemeyeceği şeylerdir.
Bu da yalnızlık ve sakin sakin kendi gücünün bilincine varma olanağıdır.
işte bütün dünyanın elde etmek için bu kadar uğraşıp didindiği özgürlüğün en kesiksiz tanımlaması budur!
Özgürlük!!!
işte eninde sonunda o yüce sözü yazabildim...
Evet, harika, güzel bir şeydir. Madem elimde güç var, gönlüm rahat!
Jüpiter'in silahı gök gürültüleri ama öyleyken ne yapıyor? Rahat duruyor. Gök gürültüsünü uğuldattığı sık sık işitilir mi?
Aptal biri Jüpiter'in uykuda olduğunu sanır.
Oysa Jüpiter'in yerine bir edebiyatçıyı ya da bir köylü kadınını oturtun bakın neler oluyor, öyle bir gök gürültüsü, öyle bir gök gürültüsü patlar ki!

Delikanlı.
gatsby göz ucuyla kaldırımların dizilişinin, ağaçların üzerindeki gizli bir yere tırmanan bir merdiven oluşturduğunu fark etti -yalnız tırmanabilseydi, tırmanırdı oraya ve bir kez ulaşınca da hayatı kendi kaynağından içer, mucizenin o eşsiz sütünü emerdi.

daisy'nin beyaz yüzü kendisininkine yaklaşırken gatsby kalbinin küt küt atmaya başladığını hissetti. biliyordu ki bu kızı öptüğünde ve kelimelere dökülmesi olanaksız hayallarini onun fani soluğuna bağladığında ruhu tanrı'ya has mucizevi kıvraklığını ebediyen kaybedecekti. bu yüzden bir yıldıza ayarladığı diyapazonu dinleyerek bir süre daha bekledi. sonra onu öptü. dudaklarını dudaklarına değdirdiği anda daisy onun için bir çiçek gibi açmış ve hayallerinin cisim bulması tamamlanmıştı.*
''tanrı, insanı canlı tabiat içinde, yani güzellikler içinde ve mutlu bir hayat sürsün diye yarattığı halde seni dumanlar, pis kokular, hayvan iskeletleri ve ölü kemikleri çevreliyor.''

goethe - faust.
“Ask no questions, and you'll be told no lies.” Charles Dickens, Great Expectations
Kaybetme maceramız daha ana karnından çıktığımızda başlar. Hiç emek harcamadan hüküm sürdüğümüz, dünyanın en güvenli, en yumuşak korunağını, ana rahmini kaybederiz önce. Bizden intikam almak için bekleyen dünya, sanki niye çıktın oradan dercesine, gözlerimizi yakan ışıkları, kulaklarımızı tırmalayan gürültüsü, sıcağı, soğuğu, açlığı, kiri, hastalığıyla saldırır üzerimize.

-Kukla/Ahmet Ümit
"nihayet insanlık da öldü! haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur.

bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, "yahu insanlık öldü mü?" diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır.

gazetelerinde, "insanlık öldü mü?" ya da "insanlık ölür mü?” biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir.

evet, insanlık artık aramızda yok.

‘insanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır’

fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir âlemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeye başlamışlardır. böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir.

insanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir. insanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum.

zavallı insanlık kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve insanlık için bir şeyler yapmaya çalışanları sevgiyle izlerdi. bugün için insanlık ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamaya devam edecektir. insanlıktan paylarını alamayanlar için o zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun yaşamasına şaşılıyordu.

yıllarca önce küçük bir kasabada dünyaya gelen insanlık, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı.

hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan insanlık, önceki gece sabaha karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, insanlıktan ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır.

doğru dürüst bir tahsil görmeyen ve kendi kendini yetiştiren insanlık hiç evlenmemişti. doğru dürüst bir miras da kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca insanlık, başkalarının yardımıyla geçinmeye çalışmıştı."

tehlikeli oyunlar
"hayır, insanları seviyormuş ama, genel anlamda. bunun dışında kimseye tahammülü yokmuş."
Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ancak hayattayım.
Bulduğumu sanmaktan ziyade, umduğumu aramaktayım.

Aynadaki Yalan- NFK
"Bu da," diye veciz bir ifadeyle ekledi Müdür, "mutluluk ve erdemin sırrıdır- yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: insanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek.
“Siz insanlar,” dedim. “Bir şey hakkında konuşurken, hemen şöyle söylemek zorunda hissediyorsunuz kendinizi: ‘bu şöyle aptalca, bu akıllıca, bu iyi, bu kötü!’ Bütün bunların ne anlamı var? Onun niçin olduğu, niçin olması gerektiği şeklindeki sebepleri kesinlikle açıklayabiliyor musunuz? Böyle yapsanız, yargılarınızda bu kadar aceleci olmazdınız.”

Genç werther’in acıları.
Kahramanlık düşü mutsuzların tesellisidir. Zaten bizim gibileri kahramanlık yapayım derken ya birilerini öldürür ya da kendini.

Kar, Orhan Pamuk.
1 mi 2 mi 3 mü ?
"Hayyam sarhoş bir zındıktır."

"Böyle söylemekle Hayyam'a hakaret etmiyor, sarhoşluğu ve zındıklığı övüyorsunuz"

semerkant,amin maalouf
Günlerden bir gün, Cahit Zarifoğlu pankreas kanseri olduğunu öğrenir ve hastaneye yatırılır. Hastane yatağı artık şairin meskeni haline gelmiştir. Onu ziyarete gelen Erdem Beyazıt'ın elini sıkıca kavrar ve şunları söyler; Erdem,"Kırlarda çiçekler artık bensiz açacak". Cahit Zarifoğlu denemeler