bugün

Türkçeye Can yücel tarafından kazandırılmış f.scott fitzgerald romanı.
(bkz: muhteşem gatsby)
scott fıtzgerald'ın en cok bilinen ve en guzel eseridir . eserde gatsby) hem amerikanın I. dünya savaşı sonrası yaşadığı düşkırıklığını, hem de para ve mevki tutkunu bir toplumdaki ahlak çöküntüsünü çarpıcı bir biçimde yansıtmakla kalmamış; belli bir zaman ve yerde geçen olayları anlatmakla yetinmemiş; gatsby'nin muhteşem rüyasının peşinden koşmasını adım adım takip ederken ( ki butun omrunu bunun icin harcar) hayal ve gerçek arasındaki büyük farklılığa da güzel bir örnek vermiştir.

roman, anlatıcı nick carrawayin şu sözleri ile son bulur :

bir zamanlar hollanda gemicilerinin canı
için hemen orda çiçeklenen o eski ada gözlerimin
önünde yavaş yavaş belirdi, yeni dünyanın o
körpe, o yemyeşil göğsü... insanoğlu, büyüsü
çabuk bozulan kısa bir an için, bu kıtanın
karşısında soluksuz kalmış, tarihte son defa
olarak hayranlık gücüne eş bir şeyle yüz yüze
gelip, ne anladığı, ne de dilediği bir güzelleme
tutkusuna kapılmış olmalı.

orda oturmuş o eski, o unutulmuş dünyayı
kara kara düşünürken, daisylerin rıhtımının
oradaki yeşil ışığı gatsbynin ilk defa gördüğünde
duyduğu o hayranlık düştü aklıma... onca zaman
ardından koştuğu düş, uzatsa hani elini, tutacak.
ne çare çare bilmiyordu o düşün çoktan gerilerde
kaldığını...

gatsby , her yıl önümüzde biraz daha gerileyen o
yeşil ışığa, o bel-getirici geleceğe inanıyordu.
kaçırdık o vakit elimizden onu , ama ziyanı yok,
yarın daha hızlı koşacak, kollarımızı daha ilerlere
uzatacağız... ve bir sabah, aydınlıklar içinde...

o ümitledir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz bu
akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye,
geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam...
"yeniden, yine zelda'ya.."
1920lerin amerikasını gözler önüne seren bir roman.
başkahramanı ile yazarı arasında büyük benzerlikler bulunan kitap. ikisi de hayatları boyunca ihtişam, zenginlik, başarı meraklısı olan sevdiklerini mutlu etmeye çalışmışlardır.
Bir zamanlar üniversitede ingiliz edebiyatı kısa öykü dersi alarak tecavüzüne uğradığım kısa öyküdür. inanılmaz bir şey hala hatırlıyorum : The west egg, The east egg, Eyes of Doctor Bucklebury
f. scott fitzgerald'ın otobiyografik romanı. hatta fitzgerald algı ve geleceği görme yeteneklerini abartıp yıllar sonra yaşayacağı hazin sonu henüz genç yaşında yazdığı romanda sergilemiştir. can yücel'in mükemmel bir şekirde-kendi deyimiyle- türkçesini yazdığı kitaptır.
What little I've accomplished has been by the most laborious and uphill work, and I wish now I'd never relaxed or looked back - but said at the end of The Great Gatsby: "I've found my line - from now on this comes first. This is my immediate duty - without this I am nothing."
F.Scott Fitzgerald

Great Gatsby is undoubtedly accepted as a masterpiece of American Literature which is a perfect example for American Dream conception. The novel is a fiction and describes social history of 1920s. The problem of American society in that time is money. Money is basically is linked to affection which means that they seem to believe money is the only thing they need to be happy. The only think people care is all about the materiality. This accordingly brings the question of morality. People do not care about morality norms. It is seen that people do not miss the parties Gatsby give but on the other hand they also always create rumors about his wealth which shows the hypocrisy of that society. Gatsby is basically a victim of his American Dream. He believes that he accomplished it, but he fails. This dream brings his tragic end. In reality he does not like the parties he arranges. His only aim is to reach Daisy again who is her big love in his past.

Masculinity is a very deep subject in American Culture. As it is seen Tom looks down on the people who are less wealthy than him. He believes that much money means much dignity. He also thinks that he has to have a distance between him and other people. For Nick Daisy is like a very precious object of the house. She also behaves very childishly.

Parties: are very important because they are simply symbol of American Dream. They give parties to show their wealth, also to socialize with others because they are alone in the world. Nick says to the reader that there are people in the parties who are not invited at all.

Daisy also mentions about it: "Lots of people come who haven't been invited."

In addition, at the beginning of chapter IV the reader learns how many dignified people come to these parties.

The only aim of Gatsby is to reach Daisy. He does all the wealthy he has for Daisy. To earn Daisy's love again is very important for Gatsby. That's why he wants to accomplish this thanks to Jordan and Nick. The greatness of his house and the things of the house are very important for Gatsby too, because in his inner world they symbolize the love of Daisy to him. What this means that Gatsby is actually aware of his situation, why Daisy is married with Tom. So he becomes so rich to take her love back. As Jordon says: "He wants to show his house."

So thanks to Jordan and Nick Gatsby encounters with Daisy again. He has a big desire to show his house. As it is seen Daisy gives so much important to the materiality like the other people. When she sees the house she gets mesmerized and thinks she loves Gatsby again.

"They are such beautiful shirts. It makes me sad because I've never seen such - such beautiful shirts before." (Chapter V) Daisy thinks that she loves Gatsby I believe that it is because Gatsby is richer than Tom. So it is basically seen that in that time women calculates the love according to the wealth of men.

Daisy to Gatsby "I did love him once - but I loved you too." (Chapter VII)

Nick is the only character who is Gatsbys side because he knows the truth of him. Gatsby is a desperate man who followed his love and that brought his tragic end.

Gatsby as Jesus figure. It seems that Fitzgerald chooses him as a victim to sacrifice himself for the American Dream. He sacrifices himself for his great love. Throughout the novel while Nick talks about him as a God-like image. As it is also seen Gatsby behaves like Jesus by sacrificing himself for the sake of the love.

Gatsby means nothing for that society. It is seen that people do not care about Gatsby. When he dies everybody disappear. His father, Henry C. Gatz comes to New York West Egg but even he says he'll try to go to the funeral.

The American Dream in the novel:

* brings tragic end of Gatsby.
* changes the morality understanding of the society.
* makes people care only about the materiality.
can yücel'in zor okunur çevirisiyle dilimize kazandırılmıştır. çevirideki zorlama türkçe kelimeleri okumaya çalışmaktansa ingilizce öğrenmek daha kolaydır.
ilk baskısına büyük para bayıldığım kitaplığımın özel eserlerinden biridir.
cok sevdigim tarzda bır film oldugundan zevkle izleyecegimi düşündüğüm, basrolunde leonarda dicaprio nun oldugu, merakla vizyona girmesini beklediğim film. fragmanı için:

http://www.youtube.com/watch?v=yqxmhJU4nk4
Haruki murakami kitaplarında adı geçen ve etkisi görülen kitaptır.
üniversitede zorla okuduğum için sevmiyorum bu eseri ama filmini bilmem...
fragmanın sağlamlığından güzel bir olacağı belli olan; baş rolünü leonardo di caprio'nun oynadığı, scott fitzgerald'ın aynı adlı kitabından senaryolaştırılmış 3d Baz Luhrmann filmi.

yine fragmandan anlaşıldığı kadarıyla soundtrack'i oldukça iyi. türkiye'de 17 mayıs'ta vizyona girmesi bekleniyor.

aynı kitaptan aynı isimli: 1926, 49, 74 ve 2000 yıllarına ait filmlerde vizyona girmişti.
http://www.youtube.com/watch?v=ozkOhXmijtk

izlemek için soundtrack'i yeterlidir.

1. “100$ bill” – jay z
2. “back to black” – beyoncé x andré 3000
3. “bang bang” – will.i.am
4. “a little party never killed nobody (all we got)” – fergie + q tip + goonrock
5. “young and beautiful” – lana del rey
6. “love is the drug” – bryan ferry with the bryan ferry orchestra
7. “over the love” – florence + the machine
8. “where the wind blows” – coco o. of quadron
9. “crazy in love” – emeli sandé and the bryan ferry orchestra
10. “together” – the xx
11. “hearts a mess” – gotye
12. “love is blindness” – jack white
13. “into the past” – nero
14. “kill and run” – sia
baz lurhmann ın yönetmenliğini yaptığı. leonardo kardeşimizin yeni filmi. ilginç gibi.
heyecanla beklenilen film.
carey mulligan'ı, 'bu kız dönem kıyafetlerini iyi taşıyor; alalım bunu, böyle durur, dramatik falan bakar' diye (mi) casta dahil etmişler şeklinde bir anlamlandırma yoluna gittiysem de ilk göbekten sola dönüp...
17 mayıs'ı bekliyoruz.
(bkz: buralar entry dolacak)
merakla beklenilen 2013 yapımı filmdir. gösterime girmesine çok az kalmıştır.
http://www.youtube.com/watch?v=nUY_tXQEoM0
17 mayıs 2013 cuma günü itibariyle vizyona giren 2 saat 22 dakikalık film.
izlemeyi dört gözle beklediğim film. çalıştığım için akşam seansına gidecektim. kız kardeşim gelecekmiş bugün, maalesef yarına kaldı. fragmanlarına bakıp bakıp duruyorum kaç gündür. dönem filmlerine bayıldığım içinde olabilir. umarım beklentilerimi karşılarsın baz lurhmann.
Biran önce sinemaya gitsem de izlesem diye heyecanlandığım film. Fragmanlardan görülen o ki bayıla bayıla izleyeceğiz, her saniyesinden tat alacağız. Leonardo yine döktürmüş gibi gözüküyor + jazz aşığı olduğumdan müzikleri beni benden alacağa benziyor.
holden caulfiel'in sevdiği romanlardan biridir. (bkz: çavdar tarlasında çocuklar)
Yarım saat olmadı filmden çıkalı. Her Baz Luhrmann filmi gibi bunun da etkisinde kaldım. Şimdi dikkat, spoyler uyarısı. Sonra küfretmeyin. Zaten öyle fazlaca bir spoiler verecek değilim.

--spoiler--
izlediğim üçüncü Baz Luhrmann filmi. Fragmanını ilk izlediğimde Scott Fitzgerald ve Baz Luhrmann'ı görünce "Ben buna gitmezsem götümü keserim!" dedim. Ve tabi ki götümün uğruna gittim. Pişman mıyım? Asla. Sor bana pişman mıyım?

Üç filmin ortak noktası mutsuz sonla bitmesi. Zaten Romeo ve Juliet bildiğimiz tarzda bir şeydi. Shakespeare draması. Ama tabi Radiohead eşliğinde, orası ayrı. 1996 Radiohead'in henüz deneysel zamanlarına geçmediği zamanlar. Saçma bir cümle oldu, ama Radiohead dinleyicileri ne demek istediğimi anlamıştır, umarım. Daha güzeldi sanki o zaman. Neyse.

Leonardo DiCaprio'un performansına diyecek yok. Tobey Maguire'ı Spider Man'den beri sevmiyorum. Keşke gene Ewan McGregor oynasaymış filmde. Sürekli bir yazarlık performansı var filmlerde. Luhrmann, Avusturalya'nın Ah Muhsin Ünlü'sü sanırım. Ya da ben abartıyorum bilmiyorum. Neyse, şimdi filmden dikkat çeken noktalara geçelim:

Florence and the Machine çok yakışmış. Akşamdan kalmalığın ardından dinlenebilecek şarkıyla hem de. Ayrıca Jack White, Beyonce gibi güzellikler de barındırıyor. Hatta bir yerde Lana Del Rey bile çaldı. Onu da beğendim. Ben ki Lana Del Rey'den gıcık kapan bir insanım. Sevmiyorum kadını. O da beni sevmiyordur. Neyse. Partinin bir yerinde fena halde yamulmuyorsam(evet evet eminim bundan) George Gershwin'in Rhapsody in Blue'su çalıyordu. Tabi daha farklı bir versiyonu. Ama gene bildiğimiz Rhapsody in Blue. Gershwin'in olmaması ayıp olurdu orada. Kendisi zaten o dönemlerde etkin bir isimdi. Sevindim. Ayrıca Gershwin'in Summertime adlı eserini en güzel canlandıran isim Ella Fitzgerald'dır bence. Soyad benzerliğinden dolayı, Rhapsody in Blue'yu koymuş olabilirler diye düşünüyorum. (bkz: Scott Fitzgerald)

Carey Mulligan çok zarif bir ablamızmış. Onu anladım. Tanımıyordum kendisini, tanımış oldum.
--spoiler--

Velhasıl-ı kelâm, gidin izleyin efendim. Güzel film, güzel drama.
leanordo di gatsby sey pardon di caprio rolü özümsemis.
Başta okuyup anladığınızı düşündüren fakat derste yorumlar yapılmaya başlandığında aslında hiçbir şey anlamadığınızı fark ettiren hatta kendinizi biraz gerizekalı gibi hissettiren ingiliz Edebiyatı derslerinde okutulup vize ve final sınavlarında ısrarla sorulan romandır.