bugün

geçenlerde samimi bir arkadaşım 4 oda arkadaşımla beraber beni de yağuşuklu sıralamasına tabi tuttu. inanmak istemedim. yok yok ben yağuşukluyum diyesim geldi şimdi. kabullenemiyorum ne yapayım?
gerçeklik payı yadırganmamakla beraber kabullenmesi zor olan durumlar.

görsel
Az önceye bile gidememek. Bu gerçeği kabullenmekte çok zorlanıyorum bazen. Ama böyle.

Zamanın kıymeti aşkına!
Bazen kibirli bir insan olduğum gerçeğini nedense inkar ediyorum, oysa o an kibirlilik yaptığımı kabullensem kendi kendime telkin verebilirim ama bunu yapamıyorum.

Bir şeyi kabullenmek demek onu yenmek, üstesinden gelmek demek aslında ama nefis sahibi aciz olan biz insanlar bunu o an içinde başaramıyoruz maalesef.

Bazen insanların çoğu geri zekalı birer aptal gibi geliyor bana, şaşırıyorum nasıl bu kadar salak olmayı başarabiliyorlar diye. Gerçekten. işte bu durumda dönüp kendime “kibirlenme, sen nesin ki..?“ diyemiyorum.
Hepimiz aynı toprağın altında yatacağız ve hepimiz aynı kumaştan giyiniyoruz neden bu insanları aptal görmen diyemiyorum olay anında.

Kibir kötü bir şey, maalesef ki bununla imtihan ediliyorum.
:(
tüm sevdiklerimizin bir gün ölecek olması ve tüm güzel şeylerin bir gün bitecek olması.
Lisede platonik takılıp kaç yıl sevdiğiniz kişinin sizi sevmemesi.
Bu sabah nedensiz bı sekilde uyanır uyanmaz aklıma geldi, cidden üzücü ve kabullenmesi zor bı gerçek.
Geçmişe yani özlediğim çocukluğuma geri dönememek.
Bence bunu herkes yaşayacak o geçmiş var yaa herkesin kalbinde ayrı bir yerde kalacak.
Boktan ve beklentisiz bir hayat yaşıyorum.
küçük kardeşler evin kölesidir.
ya da evin en küçüğü.
Ölüm. Ben ölümü zaten çok anlayabilen biri değilim. Bir kediyi ölü olarak kabul edebilmem için çok fazla insanın kediyi muayene edip ölü demesi gerekir. Çünkü ben kendi başıma bu kararı veremiyorum.

Hani şu meşhur tren sorusu var. Bir trenin önünde 5 kişi var, sen olayı izliyorsun ve 5 kişiyi kurtarmak için tam önünde duran şişko adamı trenin önüne atıyorsun. Ben mesela adamı atamam. 5 kişi ölsün madem diye düşünürüm. Bana bu kedi ölü diyen her insanın seçimi adamı trenin önüne atıp 5 kişiyi kurtarmaktı. Hepsine sordum. Hepsi adamı zalimce itti. Sanıyorum ölümü anlayabilmek için birini itip kalabalıkları kurtarmak gerekiyor. Ben ölüm ve yaşam arasında karar veren olmak istemiyorum. Belki tanrı kompleksine sahip olmadığım için ölümü anlamıyorum.

Ancak ölümle ilgili bildiğim şeyler var. Bana son derece acımasız geliyor. Çocuğu öldükten kısa zaman sonra ölen insanlar var. Sanıyorum üzüntüden ölüyorlar. Allah korusun, çok büyük acı. Kabullenmesi imkansız. Yine eşi öldükten aylar sonra bile hâlâ her kapı çaldığında o geldi diyip koşan birini biliyorum. Yine eşinin öldüğü odaya senelerce girmeyen var. Annesi öldükten 40 sene sonra anne diye ağlayan koca koca adamlar var. Bana ölmüş yakını ile nasıl iletişim kurabileceğini soran oldu.

Haliyle ben insanların aslında ölümü kabullendiğine inanmıyorum. insanlar ölümün acısını 2 gün yasayıp hayata kaldıkları yerden devam ediyor diyorlar ama yalan. Bence insanlar ölülerini her gittikleri yere götürüyorlar. Bazen insanlara baktığım zaman onların ölülerini, acılarını ve ayrılıklarını peşlerinde sürükleye sürükleye gezdirdiklerini hissediyorum. Bence danalar gibi acı çekiyorlar ama sosyal iletişim denilen şeye zorlandıkları için belli edemiyorlar.

Neyse, ben ölüm diyorum. Çok gerçek ancak kabullenmesi çok zor.
Acıdan darmadağın bile olsan,
Sana kimsenin yeteri kadar yardım etmeyeceği, kendi kendini iyileştirmen ve zorlu koşullardan ancak kendi çabanla çıkman gerektiği;
Kabullenmesi zor olsa da kişiyi ciddi anlamda olgunlaştıran bir gerçektir.
Yalnızlık.
Yalnızlık değil.
Onun olmaması.
bir yıl öncesindeki fotoğraflara bile baktığında zamanın yüzünde bıraktığı izler.
Yaşadığım hayatı kabullenemiyorum. istediklerime ulaşmam çok zor.
Rte kadar donanımsız ve kültürsüz bir insanın 18 yıl bir ülkeyi yönetmesi. Gerçekten katlanılmaz acı bir gerçek.
dünyanın yalnızca çeyreği islam dini mensubu ve bunların yarısından çoğu gelişmemiş ülkelerde, kalan azınlığı da henüz gelişmekte olan bir kaç ülkede bulunmakta.
Seni değil ama bir başkasını seviyor olması...
Böyle bir yeteneği var ama sana harcamıyor git börek ye bari.
Asla değişmeyeceksin değişmeye çalışarak enerjini gereksiz harcama, gerçekte tam olarak busun hayatı yaşa keyfine bak.
hayatın işleyiş mekanizmasının adalet gibi bir kavrama ihtiyacı yoktur , insanların ihtiyacı vardır .
bu sebeple adalet , hayatlarımızda ancak bir insan eliyle zaman zaman vuku bulur .
insan elinden çıkan adalet ise tam anlamıyla gerçek bir adalet değildir .
sonuç olarak adalet denen kavram hiç bir zaman hayatlarımızda saf haliyle olması gerektiği gibi tecelli etmez .
şikayet etmek boşunadır . hayatın bize varoluşundan sunmadığı güzellikleri aramaktan , daha vahimi bizzat hayatın içinde aramaktan vazgeçmek gerekir .
(bkz: Ölüm)
Her saniye biraz daha yaklaşıyoruz ölüme. Yapılmamış hatta yapmaya ömrümüzün yetmeyeceği o kadar çok şey var ki... Ölüm, Çok sık şahit olduğumuz ama Kabullenmesi çok zor bir gerçek.
Coronavirüs karşısında, tüm dünyanın, çaresiz kaldığını, görmek.
Ölümden kaçılamadığı ...
hayatın değiştirilemiyor oluşu.
Sevdiğin birinin hayatında sana yer olmaması.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar