bugün

Tabiki de Türkiyedir. Ayrıyetten fransadan laiklik, ve cumhuriyet, ingiltereden şapka ve harf kanunu ithal etmiştir. Bence bunları konuşmak ayıp olmamalı öyle değil mi sadece sennn?
italya dan "uyarlanan" "rocco kanunlarını" baz alan türk ceza kanunu 2000 li yılların basında toplumuzun ihtiyaçları dolayısı ile revize edilmilştir.

yayımlanma tarihi 26.09.2004 dür.

2005 yılında yürürlüğe girmiştir.

türkiye cumhuriyeti anayasası ise 19.10.1982 tarihinde kabul edilmiştir, keza anayasa, 1980 ihtilali sonrası referandum ile kabul edilen anayasadır.

hakeza isviçre, federal bir devlettir. türkiye cumhuriyeti ise üniter devlettir. üniter bir devletin federal bir devletin anayasasını baz alarak düzenleme yapması mc donalds ın burger king den hamburger siparişi vermesi kadar abestir. uyarlama başka, özümseme başkadır.

bilgi önemlidir.
sadece almakla kalmayıp keşke adam gibi uygulayabilseydi de.

adalet bok gibi, kanun yasa bok gibi, uygulama bok gibi.
Öncesinde de kıta arap dünyasından kanun ve adetler devşirmiştik aslında.. “onlar din hükümleri” denilebilir..

“Recm ve kan davası, kuran’ın ve eski türk inancının neresinde geçiyormuş” diye sormayacağım..

1541 yılındaki bir uygulama ve kökenini sorgulayacağım..

Nisan 1541'de Çok dindar olduğu bilinen sadrazam Lütfi Paşa bekar odalarına baskınlar yaptırtıp burada fuhuş yapan kişilere ağır cezalar vermiştir. Paşa, fuhuş yapan müslüman bir kadının cinsel organını yargılanmadan ve kadı hükmü olmadan dağlatmış, bunu vahşice bulan karısı , yani padişahın kızkardeşi paşa’ya hakaretler etmiş, paşa buna vurmuş, bunu öğrenen padişah da paşayı azletmiştir.

Burada dikkat çektiğim hususlar şunlar:
- yargılansa ve kadı hükmü olsa, kadının cinsel organını dağlatmak kanunlara uygun olacak mıydı? Evet. paşa, 1524 yılı kanunnamesi’ne harfiyen uymuştur. Zaten kızma sebebi de budur “abinin çıkarttığı kanuna göre dağlattım” demiştir. Zaten paşa, mesnetsiz olarak padişahın “malı” olan kişiye işkence ettirip, öldürtseydi idam edilirdi. Padişahın kızkardeşine vurduğu için boşatılıp azledilmiştir.
- islam’da kadın cinsel organı mı dağlatılır? Hayır. islam, o kadın etini elin it kopuğuna satıyorsa, bunda toplumun kusuru vardır, kadının zaafiyetinden yararlanmak yerine toplum olarak destek verip, Müslüman kardeşinizin ırzına yan gözle bakmamalısınız, diye emreder..
- peki, bilmem nereden hangi kanunu getiren atatürk’ün tutumu nedir? 12 Nisan 1930 tarihinde yayınlanan “Fuhuşla Mücadele” hakkındaki genelgeyle Türkiye'nin hiçbir yerinde yeni genelev açılamayacağı ve mevcut olanlara da yeni kadınların alınmayacağı kararlaştırılmıştır.
- aşağıdaki yazıya bir göz atalım:

görsel
Kaynak da verelim: ATATÜRK DÖNEMiNDE FRENGi iLE MÜCADELE, CAHiDE SINMAZ SÖNMEZ* REYHAN ERDENANAR**, Ankara Üniversitesi Türk inkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi/Journal of Atatürk Yolu, 71 (2022), 256-274.

Yazan da, atatürk dönemi iki kadın bilimadamı… şimdi, Atatürk’ün fuhuş ve zührevi hastalık sorununa kafa yorduğu tarihe bakalım, 1922.. ankara hükümeti büyük taarruz ile uğraşırken, insanların haysiyet ve sağlığını düşünmektedir.

- 1915 yılı Polis raporlarına göre, istanbul’da -804’ü Müslüman- 3 bin 104 vesikalı ve binin üzerinde kaçak çalışan kadın vardı. 1915 yılında genelev sayısı 359’a ulaştı. Artık kadına “çalışma vesikası” verilmeye başlandı. Ankara Hükümeti, önce Anadolu ve sonra istanbul’a hakim olmasıyla vahim bir soruna dönüşen fuhuşa karşı savaşa başladı. Başta istanbul olmak üzere ülkedeki genelev sayısını 110’a düşürdü. Peki bu genelev sayısı ve fukara kadınlar nasıl bir mücadeleye konu oldu? Meydanlarda yaktık mı, bu insanları? Hayır, devlet bu kadınlardan, bu yolu terk etmek isteyenlere ufak bir aylık bağladı..

Osmanlıca okuyabilenler varsa, kaynak da paylaşırım. Açıkçası tatildeyim ve 100 tane kanun sayfasını bulmayA çalışmak istemiyorum.

Velhasıl.. bazı şeyleri cidden konuşalım.. konuşalım da; ilk genelev ne zaman açılmış, 1915’te 300 küsür tane genelev açıkken ve atatürk çanakkaLe’de çamurun içinde savaşıp 50.000 vatan evladının şehit olmasını izlerken, hem padişah-hem halife makamında mı oturuyordu, önceki kanunlar neydi de, ne oldu; herkes bilsin..
araplardan kültür, lidyalılardan para, ruslardan libido, farsça en başta olmak üzere tüm latin dillerinden ve arapçadan pek çok kelimeyi de hazır alan ülkedir aynı zamanda.

Bir şeyleri sürekli ve halen dışarıdan alır, sonra birazcık değiştirir, iki parça bir şeyler ekler, lego mühendisliği yapar, sonra bir de utanmadan ve insanları da salak yerine koyarak: "ben yaptım. bu milli bir ürün ve gururdur." der.

(bkz: hazırcı)
en kötüsü de araptan din alması...
isviçre'den neredeyse birebir tercüme edilmek suretiyle alınan(uyarlanan ifadesi daha hukuki bir ifadedir, evet) kanun türk medeni kanunudur, anayasa değil.

http://www.ilhanhelvacitu...urk-medeni-kanunu#kisilik
Günümüzün geleneklerle çağdaşlığı aynı potada eritip yaşama gerekliliğini ve geçmişin yaşantı, alışkanlık, hükümlerini geçmişte bırakmak gerektiğini bilen ülkedir. Modern dünya düzeninde din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması esastır.
Anayasamız da ceza kanunumuz da gayet Türk halkının ihtiyaçlarına uygun kanunlardır. Bizim esas problemimiz bu kanunların tamamlayıcısı olması gereken ceza muhakemesi kanunu ile diğer özel kanunların bu işlevden uzak olmasıdır.

Müsaadenizle somut örnekler vermek istiyorum;

CMK’da hakkında suç soruşturması olanların, zor kullanılanların ve madde etkisinde olanların doktor raporu alınır denmiş. Çok güzel; ancak burada şöyle bir problem var, kanun burada mağdurun adli sağlık raporu ve tedavisi ile ilgili bir açık hüküm vermemiş. Bu durum tamamen savcının ve mahkemenin vicdanına terkedilmiş. Olayı biraz daha somutlaştırarak anlatmak istiyorum. Diyelim ki kadına karşı şiddet konusu var. Kadın şikayetçi oluyor, iki polis geliyor, benim ablam bunlar her ailede olan şeyler diyerek kadını sakinleştiriyor, kadın ısrarcıysa adamı alıyor götürüyor Dr. Raporunu alıyor, sigarasını ikram ediyor, çayını ikram ediyor, ifadesini alıyor gönderiyor.

Peki ya kadın? Eğer savcı talimat verirse raporu alınacak! Cinsel şiddete uğramışsa bu sefer onun talimatı da yetmiyor, mahkeme karar vermesi lazım, lan Dr. Raporunu geçtim, az empati yapın, trafik kazası yapan insanın bile eli ayağı birbirine karışıyor, kadın orada dövülmüş, sövülmüş kapısına polisler gelmiş, konu komşuya ne derim derdi var, şimdi yuvam mı yıkılacak işim gücüm de yok çocuklara nasıl bakarım derdi var, kadın fiziksel ve psikolojik olarak bitikken öncelikli olarak tedavisinin yapılması ve sağlık durumunun belgelenmesi gerekirken bunu Öngören bir kanun maddesi yok!

6284 diye bir kanun var sözde kadını korumak için ama azıcık kafası çalışan bir kimse bile bilir ki bu kanun bu ülkede kadına karşı şiddetin en büyük sebebi olmuştur. Kanundaki önleyici koruma tedbirleri bu halkın kültürüne uygun değil çünkü. Sen adamı evden uzaklaştıracaksın da o yuva güllük gülistanlık devam edecek he? Geç bunları! Lan adam Suriye’de asker görev silahını almışsınız el bab’da tabancasız geziyor sayenizde! Aferin!

Bir başka husus tüm disiplin kanunlarının anayasaya ve ceza kanununa aykırı olması. Anayasada zina suç değil, ceza kanununda suç değil ama disiplin kanunlarında suç, memur sikişemez mi lan gerizekalılar! Oysa bakınız nerede gönlünce ve özgürce sikişen toplumlar var, orada dünyanın en endorfinli en müreffeh bir toplumu var! Acilen bunun da düzeltilmesi lazım!