bugün

en iyiler genellikle
intihar ederler
sadece kaçmak için
ve o geride kalanlar
asla tam olarak anlayamazlar
neden biri
onlardan kaçmak istesin ki..!

charles bukowski.
bizi zaman yendiğinde, sadece anılar kaldığında, içimizdeki çoktan öldüğünde kuşandığımız ip.
paulo coelho nun ' veronika ölmek istiyor' adlı kitabını okuduktan sonra daha çok düşündüren eylem. * * *
(bkz: ceylan konuk)
içinde boğulduğun agoniden sıyrılmaya çalışmak. beynine ve ruhuna tecavüz eden, birdaha asla eskisi gibi olmayacak hissi veren, benliğini kanata kanata düzen, anlamlandırmakta güçlük çektiğin hayatı beklediğinin çok dışında ve korkutucu şekilde anlamlandıran dayanılmaz acıyı-işgenceyi kendi yöntemlerinle durdurma durumu. hoşçakal diyecek birilerini arattıran ama bu noktadayken; hepsini ruhunuzdan uzakta tutan, vaz geçirecek sebepler arama eğilimlerine sokan ve hep sahte sebepler bulduran ancak ölümden ve belirsizlikten artık korkmayacak duruma gelen kişiye bunları yaşatmayan, tutsaklıktan kurtulup özgürlüğe kavuşma yada fişi çekme eylemi.
ardından, neden? değer miydi? sorularını ve bunun gibi yüzlerce soru işaretini cevapsız şekilde geride bırakan acı bir eylem. eylemi gerçekleştiren kişinin ardından sadece nutkunuz tutulur çünkü öyle bir son yapmıştır ki size söyleyecek birşey bırakmamıştır. kafanızın içinde soru işaretleri döner dolaşır ama bir türlü cevap bulamazsınız.
intihar: cevap anahtarının imha edilmesidir.
katil ve maktül aynı kişidir; en nihayetinde bir cinayettir.
"sadece,canım isteyince ölmek elimde olduğu için yaşıyorum:intihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum."
cioran
çaresizlik ve dibevurmuşluğun -suçluluk duygusuyla ve birilerini de bu suça ortak ederek cezalandırma amacıyla- eyleme dönüsme hali.
Insanın kendisini öldürmesi. Ne şekilde olursa olsun bir kimsenin kendisini öldürmesine "intihar" denir. Intihar Allah'ın yaratmış olduğu cana kıymaktır. Bu yüzden de büyük günahlardandır. Insana canı veren Allah olduğu gibi, onu almaya yetkili olan da odur.
insanda soğuk bir şey, bir ürperti uyandırır.
adım adım kendi ölümüne yürümektir.
bilinmez, hala yaşayanlar bilemez.
bir mesafe , bir saygı, garip bir önemseme yaratır duyulanda.
geride sorular uçuşur, uçuşur durur. geride kalmak budur.
çaresiz oldugunda ilk akla gelendir..

kaçıştır,yolun sonundaki ışıktır,beynin taa en derinindeki iblistir..

insanın bedenine,aklına ve duygularına değer vermediği anda göz kırpar..

acıdır..acıtır,kanatır..

ruhunu ebedi kılma,magmaya doğru yol almadır..

en büyük günahtır!
(bkz: cocuklarınızı gercekten seviyorsanız cok sevmeyin)
hayata "benden bu kadar" demek.
hayata karşı savaşma gücünü kaybettiğinde insanın artık tamam diyerek pes etmesi ve ölüme göz kırpmasıdır.
çok sıradan bir şeymiş gibi gelen, kişinin tercihiymiş gibi düşünülen şey. arkada kalanları cezalandırmak amacı taşıyan, lakin gerçekte cezayı kişinin kendisine verdiği eylem. gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde her gün onlarcasına rastladığımız, ana haber bültenlerinden eksik olmayan ölüm. tek anlık. bir kerelik. sadece tek bir hareket. sonra yok. bitti. işte bu kadar. tüm hayat bir anda, kişinin isteğiyle bitiveriyor. geride kalanlar içinse berbat bir dönem başlıyor. illa tanıdığın birinin intiharından üzülmen gerekmez. ki sadece tanıdık kimselere üzülmek, çok bencilce bir davranış. sadece bir kere gördüğün, sadece ismini bilmenin yettiği kişilerin sonlarını duymak da, insanda kalıcı hasarlar bırakıyor. sanki giden bir dostunmuş gibi. kimmiş o, kimmiş? diyor herkes. sanki olan biten heyecanlı bir aksiyon filmi. kimmiş o, kimmiş? sorusu, sonradan çok can acıtıyor. herkesin kişinin kimliğiyle ilgilendiklerini görünce insan olmaktan utanıyorsun. haa, o muymuş.bilmem? tanımıyorum. dediklerini duyunca, kişilerin ne kadar duyarsız olduklarını görüyorsun. eğer tanıdığı biri olsa üzülecekti. diyorsun. oysa ki ne fark eder? giden bir can değil mi? üstelik çok küçük bir can. tanımıyorsun onu. hiç konuşukluğun bile yok. ama geçen hafta kantinde tost alırkenki görüntüsü beliriveriyor gözünün önünde. ya da merdivenlerden inerken ki hali.. bitiyorsun. evet, hiç tanımıyorsun ama geçen hafta sapasağlam karşında duran kişinin, artık olmadığını bilmek çok boktan bir hismiş; bunu anlıyorsun. ne düşünüp yapmış diyorsun. canın acıyor. ama kimse bu kadar kafaya takmıyor bu durumu, görüyorsun. çünkü hiç biri onu tanımıyor. dönüp kendine bakıyorsun. ben niye bu kadar takıyorum? diyorsun. duygusal olduğun için lanet okuyorsun. biraz daha güçlü olmayı diliyorsun. bir anlık bir hareketin nelere mal olacağının farkına varıyorsun. yaşamın ne değerli olduğunu, soluduğun oksijenin bile bir nimet olduğunu ancak o zaman idrak ediyorsun. ama yine de olmuyor, içine oturan o boktan duygu gitmek bilmiyor. canın hiçbir şey yapmak istemiyor. kafandan çıkmıyor. onu tanımıyorsun. hiç konuşukluğun bile yok. ama ağlıyorsun. kalanları, gidenleri ve giden i düşünüyorsun. yaşamın değerini anlıyorsun. ve burada bitiyor her şey, göz yaşları içinde. tek bir an, tek bir hareket...
denemesenizde bilirsiniz... hic yakin olmamissinizdir intihara bu kadar... (yalniz bir opera'dan - murathan mungan)
acılara son vermek maksadıyla yapılan fakat daha fazla arttırmaktan öteye gidemeyen tepki şeklidir.
(bkz: anomik intihar)
bu hayat insanı öldürür, sonra da "niye kendine kıydın" der...*
tanrı'ya "sen beni kovmuyorsun, ben istifa ediyorum" demek.
zaten eninde sonunda teslim olunacak ölüme daha erken teslim olmak. bazen ben bile düşünmüyor değilim bunu. tıpkı sagopa kajmer in nedense de söylediği gibi:

-yaşama hakkımı sonuna dek mi kullanmalı mıyım tanrım?
insanın merakına yenik düşmesidir. acaba şimdi olduğumdan* daha rahat, daha mutlu, daha huzurlu bir yerde olabilir miyim diye düşünmesi sonucu ortaya çıkması muhtemeldir. yapan insanları katil diye itham etmek o insanları ölümlerinde bile anlayamadığmızın, haksız yere* yargıladığımızın, hala daha onların düşüncelerine** saygı gösteremediğimizn en açık kanıtıdır. daha da kötüsü onları bu yola itenin senin benim gibilerin bu kendini bilmezliği bile olabilir.

(bkz: kurt cobain)
(bkz: ernest hemingway)
(bkz: stefan zweig)
(bkz: yavuz çetin)
(bkz: van gogh)

sana bana bu insanları yargılayıp yaptıklarını saçma bulma hakkını kim veriyor ki.
intıharın yalnız bilincin yitirilmesiyle gerceklesmeyecegı bilindiğinden ''havlayan köpek ısırmaz'' felsefesıne çelme takıyorum. şöyle ki;

stefan zweig, 2. dünya savaşında gördükleri karşısında dayanamayarak karısı ile birlikte intihar etmek ister, lakin karısı bunu reddeder ve boşanırlar, sonra stephan zweig evlendiği ikinci karısını ikna eder ve her ikisi de canlarına kıyarlar...
çaresizliğin son noktasıdır.

intiharı deneyenler veya deneyecek olanlar yaşama arzularını kaybedecek denli kötü olaylar yaşamışlardır. dünya onlara boğucu gelmeye başlamıştır. sadece kurtuluş amacıyla yapılan bir denemedir. çoğu zaman başarıya ulaşır.

ama bazı talihsizler ölmeyi bile beceremezler. denedikleri halde ölemezler. hayat o iğrenç kollarıyla öyle bir sarmıştır ki bu insanların soluk ruhlarını; bırakmaz, hem de asla bırakmaz. bu kadar aptaldır o insanlar. hayatın kendilerini bu kadar sarmasına izin verecek kadar aptallardır.

bir an için ölürler; bu duyguyu tadarlar. ama gözlerini tekrar bir hastane odasında açarlar. üzerinden ölüm geçmiş bedenlerinde, hayatta kalmalarına duydukları üzüntüden dolayı ağlayacak kadar bile güç kalmamıştır.

aptal dememe sakın sinirlenmeyin. sadece kendimden örnek veriyorum..

hayat bu batık ruhların ölümün kollarına kaçıp gidişine izin vermez; "bir kez daha, bir daha" der. size eziyet etmek için ölmenize müsade etmez.

ve siz de yaşayabildiğiniz yere kadar yaşamaya devam edersiniz.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar