bugün

ismi:Numan,baba ismi:Sabit,dede ismi:Zuta,Künyesi:Ebu Hanife,Lakabı:imam-ı Azam
Dört hak mezhepten biri olan Hanefiliğin kurucusudur.Tabiindendir.
''iman süreyya yıldızına çıksa,Farisoğullarından biri elbette alıp getirir'' hadisinin kendisi hakkında olduğu bildirilmiş Büyük imam(r.a.)
Tâbiînden. islâm âleminde Eshâb-ı kirâmdan sonra yetişen evliyânın ve âlimlerin en büyüklerinden. Ehl-i sünnetin reisi ve Hanefî mezhebinin kurucusudur. ismi, Nûmân bin Sâbit bin Zûtâ'dır. Ebû Hanîfe künyesiyle ve imâm-ı A'zam lakabıyla meşhûr olmuştur. Kûfe'de doğduğu için Kûfî nisbesiyle bilinir. 699 (H.80) senesinde Kûfe'de doğdu, 767 (H.150) senesinde Bağdât'ta vefât etti. KabriBağdât'ta olup, ziyâret yeridir.

Aslen iran'ın ileri gelenlerinden bir zâtın neslinden olan imâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin dedesi Zûtâ müslüman olup, hazret-i Ali'ye ikrâmlarda bulundu. Onun sohbetinde bulundu. Babası Sâbit de hazret-iAli ile görüşüp sohbetinde bulundu.Hazret-i Ali Sâbit'e ve onun neslinden gelecek kimselere hayır duâda bulundu.

Asîl, ilim sâhibi, sâlih ve kıymetli bir zâtın oğlu olan imâm-ı A'zam'ın çocukluğu doğum yeri olan Kûfe'de geçti. Âilesinden üstün bir terbiye alarak küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Arab lisanının sarf, nahiv, şiir ve edebiyâtını öğrenmeye başladı. Eshâb-ı kirâmdan Enes bin Mâlik, Abdullah bin Ebî Evfâ, Vâsıle bin Eskâ, Sehl bin Sâide ve Ebü't-Tufeyl Âmir bin Vâsile'yi (radıyallahü anhüm) görerek onların sohbetlerinde bulundu. Bu zâtlardan hadîs-i şerîf dinledi.

Enes bin Mâlik hazretlerinin sohbetinde bulunmasını şöyle anlattı: "Küçük yaşlarda babamla berâber bir âlimin meclisinde bulundum. Meclisin orta yerinde oturan âlim zât şöyle diyordu: "Resûlullah'tan sallallahü aleyhi ve sellem işittim, buyurdu ki: "Kardeşinin başına gelen bir musîbetten dolayı sevinme! Allahü teâlânın ona âfiyet verip, seni o musîbete mübtelâ kılması mümkündür." Ben; "Bu zât kimdir?" diye sordum. "Resûlullah'ın hizmetiyle şereflenen Enes bin Mâlik'tir." diye cevap verdiler."

imâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin doğup büyüdüğü Kûfe şehri o devrin önemli ilim merkezlerindendi. Kûfe'de pekçok Eshâb-ı kirâm yaşadı. Ayrıca çeşitli dinlere ve sapık inanışlara mensûb insanlar da Kûfe'yi kendilerine merkez seçmişlerdi.

Îtikâdı bozuk olan Şiî, Mûtezilî ve Hâricîler de Kûfe'de yaşıyorlardı. Eshâb-ı kirâmla görüşüp, onlardan Ehl-i sünnet îtikâdını ve din bilgilerini öğrenip nakleden Tâbiîn'in büyükleri de Kûfe'de bulunuyorlardı. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları böyle bir muhitte geçen imâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri, önce babası gibi ticâretle meşgûl olmaya başladı. Bir taraftan da sık sık âlimlerin meclislerine giderek onları dinledi, ilimlerinden istifâde etmeye çalıştı. Ehl-i sünnet îtikâdının yayılması için gayret eden âlimlerin sapık ve bozuk fırka mensuplarıyla olan mücâdele ve münâzaralarını dinledi. Daha henüz ilim tahsîline başlamadığı halde sapık fırka mensuplarıyla münâzaralarda bulundu. Katıldığı münâzaralardaki iknâ kâbiliyeti ve üstün başarıları zamânının büyük âlimlerinin dikkatini çekti. Bir cevher olduğunu anlayan âlimler, onu ilim öğrenmeye teşvik ettiler.

imâm-ı A'zam Ebû Hanîfe bir gün zamanın âlimlerinden Şa' bî'nin yanından geçiyordu.Şa'bî hazretleri onu yanına çağırıp; "Nereye devâm ediyorsun?" diye sordu. O da; "Çarşıya, pazara devâm ediyorum." dedi. Şa'bî hazretleri; "Hayır, maksadım o değil, âlimlerden kimin dersine devâm ediyorsun?" buyurdu. imâm-ı A'zam; "Hiçbirinin dersinde devamlı bulunmuyorum." dedi. Şa'bî hazretleri sözlerine devâm ederek; "ilim ile uğraşmayı ve âlimlerle görüşmeyi sakın ihmâl etme. Ben senin zekî, akıllı ve kâbiliyetli bir genç olduğunu görüyorum." buyurdu. Şa'bî hazretlerinin sözlerinin tesirinde kalan imâm-ı A'zam, çarşıyı pazarı bırakıp ilim yoluna yöneldi. Kûfe'deki âlimlerin ders halkalarına devâm etmeye başladı. Şa'bî'nin ilim meclisine devâm edip kelâm ilmi (îmân ve îtikâd ilmi) ile münâzara ilmini tahsil etti. Kısa zamanda bu ilimlerde ilerleyip parmakla gösterilecek bir dereceye ulaştı.

Kelâm ilmini öğrenip yüksek dereceye ulaştıktan sonra Hammâd bin Ebî Süleymân'ın ders halkasına katılarak fıkıh ilmini tahsîle başladı.

Fıkıh ilmine nasıl başladığını talebesi Ebû Yûsuf ve diğer talebelerinin bir sorusu üzerine şöyle anlatmıştır: "Bu, Allahü teâlânın tevfik ve inâyeti iledir. O'na dâimâ hamdolsun. Ben ilim öğrenmeye başladığım zaman bütün ilimleri göz önüne aldım. Her birini kısım kısım okudum. Neticesini ve faydalarını düşündüm. Sonra fıkıh ilmine baktım. Onda âlimler ve fakihler ile bir arada bulunmak, onlar gibi ahlâklı olmak var. Aynı zamanda farzları işlemek, dînin emirlerini yerine getirmek, ibâdet etmek de fıkıhı bilmekle oluyor. Dünyâ ve âhiret onunla kâim... ibâdet etmek isteyen onsuz yapamaz. Fıkıh, ilimle ameldir." imâm-ı A'zam, fıkıh ilmini Hammâd bin Ebî Süleymân'dan öğrendi. Onun derslerini tâkib ederken huzûrunda gâyet edepli oturur, söylediği her şeyi ezberlerdi. Hocası talebelerini müzâkere yoluyla yoklama yapınca, onun dersleri ezberlediğini görürdü ve benim yanımda ders halkasının başına Nu'mân'dan başka kimse oturmayacak buyururdu.

imâm-ı A'zam, kelâm, münâzara ve diğer ilimleri öğrenip fıkıh ilmini tahsile başladıktan sonra, îtikâdî meselelerde insanları doğru yoldan ayıran sapık fırkalarla mücâdele etti. Hattâ, bu maksatla Hint, iran ve Arap yarımadasının ticâret yollarının birleştiği Basra'ya da defâlarca gidip, dehrî denilen inkârcılarla, Şîa, Kaderiye ve diğer bozuk fırkalara mensup kimselerle uzun münâzaralar yaparak Ehl-i sünnet îtikâdını yaydı.

http://www.biriz.biz/evliyalar/ea0823.htm
25 yaşında dede olduğu rivayet edilen büyük imam.
99 kere hac ibadeti yaptıktan sonra onun mezhebinin hak mezhebi olduğu rüyasında müjdelenmiş islam alimi.
hanefilik mezhebinin kurucusu büyük alim. hz ali'nin torunu zeynelabidin önderliğinde, artan abbasi baskısına karşı isyan eden alevileri desteklediği için zindana atılmıştır. fikirlerinden dönerse kendisine mevki makam teklif edilmiş fakat o dönmemiştir. türlü işkenceler ile şehit edilmiştir.

emsalleri sayılan ve her biri diğer 3 sunni mezhebinin kurucusu olan imam şafii, hanbeli ve maliki den daha büyük bir alimdir.
büyük adam, Anadille ibadeti savunabilecek kadar büyük.
Ama gel gör ki bizim halk bu adamdan hiçbir şey öğrenmemiştir. öğrendiysek eğer öğrenmemiş halimiz nasıl olurdu kimbilir.

eksi sonrası ek: Al işte yobaz arap rahatsız oldu. Demiştim büyük adam diye.
(bkz: imam ı azam)
türklerin mezhep imamıdır...imam ı azam lakabıyla anılır(büyük imam anlamına gelir)...ehl-i sünnetin kurucusudur...peygamberler ve peygamber ashaplarından(arkadaşlarından) sonra en üstün kimse olduğu umud edilir...800.000.000 kişiyi aşkın müslümanın imamıdır.
2 rekat namazda kuranı hatime den büyük insan.ilk rekatta ilk yarısını,ikinci rekatta kuranın ikinci yarısını okumuş müctehid alim.üstün bi zekası varmış.hanefi mezhebinin kurucusu.mekanı cennet olsun
Hâşâ sümme hâşâ imam değildir. imam-ı vallahi a'zam değildir. imamlık bertaraf islam değildir. kulak asma'n böyle böyle herife.
bir nev'i süper kahramanmış. okuduklarımdan anladığım kadarı ile.

edit: ironi yaptığım zannedilmiş. kürtçü dinsizlere sakız olmayalım. dediğimde sabitim.
Büyük islam alimi, mezhep imamı. Aynı zamanda ticaret erbabıdır ve döneminin en zenginlerinden olduğu söylenir.

Denizaşırı bir memlekete gemilerle mal gönderir. Öğrencileriyle sohbet yaptıkları sırada biri gelip kulağına "gönderdiğin gemilerdeki malların yandı" der. O da derin bir "Elhamdülillah" çeker. Ebu Hanife sohbete devam ettiği sırada aynı zat tekrar gelir ve bu seferde yanan senin gemilerin değilmiş der. O yine "Elhamdülillah" der. Bunun üzerine öğrencileri sorar neden Elhamdülillah dediniz diye. O da: Gönderdiğim gemilerin yandığını söylediklerinde kalbimi yokladım, malları kaybetmiş olmaktan dolayı içimde hiçbir üzüntü hasıl olmadı bunun için Allah'a şükrettim. Yanan gemilerin benim gönderdiğim gemilerin olmadığını söylediklerinde tekrar kalbimi yokladım, mallarımı geri kazanmış olmaktan dolayı içimde bir sevinç doğmayınca, benim kalbime mal mülk sevgisi vermediği için tekrar Allah'a şükrettim" der.

Çok zengin olmasına rağmen bütün malını Müslümanların ihtiyaçları için harcar, kendisine sadece geçimini sağlayacak kadar para ayırırdı ve para biriktirmezdi. Boşuna mezhep imamı olarak kabul edilmemiştir yani.
hicretin 80 tarihinde kûfe'de doğmuş ve 150 tarihinde bağdat'da hakkın rahmetine kavuşmuş imam. sahabe devrinde yetiştiği için tabiin'dendir.
kırk sene yatsı abdestiyle sabah namazı kıldığı, bir rekat namazda kuran-ı kerim'i baştan sona kadar okuduğu rivayet edilir.
imam-ı azam ebu hanife (bkz: rey fukahası)ndandır (bir de vahiy fukahası var)Bu nedenle çok kez eleştirilmiştir.

Bir defasında imam Muhammed Bakır (hz. hüseyin'in torunu) Ebu Hanife'ye "ceddim muhammed (sav) in dinini kıyaslarla değiştiren sen misin? diye sorar. Ebu hanife, imam bakır'a hürmet ve sevgi göstererek buyur eder, kendisi de dizinin dibine oturarak üç soru sorar. neticede kıyaslarla nasları değiştirmediğini gösterince imam bakır kalkarak ebu hanife'yi alnından öper.

ebu hanife, hüküm bulmada belli başlı sıralamayı takip etmiş:

kuran
sünnet
sahabe fetvaları (bir meseleyi halledecek hükmü kuran da ve sünnette bulamazsa sahabenin fiiline bakarmış. sahabenin fiil veya sözlerinde bulursa onu alırmış. şayet o konuda sahabeden iki farklı görüşe rastlarsa, kıyasen birini alır, diğerini almazmış ama yine de sahabenin söylediğinden çıkmazmış)
icma
kıyas
istihsan
örf

ebu hanife'nin bizzat yazdığı bir eseri yoktur. hanefiye genellikle talebeleri tarafından yayıldı. özellikle abbasiler döneminde başkadı olan talebesi (yanlış hatırlamıyorsam ebu yusuf) zamanında resmi olarak desteklenerek kuzey afrikadan anadoluya, pek çok yerde hanefilik yayıldı.

ebu hanife bütün ömrü boyunca ali evladına hürmetli ve taraftar olmuştur. ali zeynelabidin (kerbeladan sağ kurtulan hz hüseyin'in oğlu) in oğlu zeyd (hz hüseyin'in torunu) bayrak açınca, bizzat savaşa katılmamış, özrüyle birlikte bir miktar parayı (malı ile cihata iştirak etmiş yani) hz. zeyd'e yollayarak taraftarlığını resmen de bildirmiştir. bu sebeple gerek emevi gerek abbasi devleti zamanında hapse atılarak işkence görmüştür. kendisine bu devletler tarafından kadılık, başkadılık teklifi yapılması da bu tarafgirliğiin önlenmesi veya onu zorda bırakmak istemeleridir.
hayatını kuran'a adamış ve mezheplere karşı birisi olmasına karşın inatla ismine mezhep uydurulmuş kişi.

yanlış hatırlamıyorsam kendisi aynı zamanda ilsamda alim sınıfına da karşıydı ve kendisini alim olarak tanımlamıyordu.

işin garip tarafı müslüman olduğunu iddia eden topluluklar mezheplere karşı olan bir zata mezhep atfetmişler

veda hutbesinde " ben size bir ip bırakıyorum, kim ki bu ipe sımsıkı sarılırsa kurtuluşa ermiştir, o ip ise kuran'dır" sözünü etmiş bir peygambere milyonlarca hadis ve sünnet uydurmuşlar

kitabında " biz bu kuran'ı ölülere değil dirilere indirdik " diyen allah'a inat, bu ayetin geçtiği sureyi ölülerine okumuşlar.

iyi cesaret valla.

sözün özü; mezhebiyle değil kendi sözleriyle tanınması gereken insan.
Ehl-i sünnet mensupları tarafından yavşaklığa kurban gitmiş büyük islam alimidir.

Bu kişiler hem hadis usulü ve akidede buhari-müslim-imam hanbel-imam şafii gibi alimleri takip etmekte, hem de sırf islam dünyasında isim yaptığı ve güvenildiği için Bu alimlerin kafir ilan ettiği ebu hanife'ye methiyeler düzmektedir! kendi zamanında ehl-i rey ekolünden diye tekfir edilen bu büyük alimini günümüzde ehl-i sünnet'in en büyük alimi olarak göstermektedirler.
hakkında kaynaksız atıp tutanı çok olan büyük imam. ayrıca yer yüzüne tasarruvatı hala devam eden beş büyük alimden birisidir.
babasi sabit, nehir kiyisinda suyun tasidigi bir elmadan bir lokma isirir ve eyvah haram yedim diyerek elma sahibini bulup helallesmek icin nehir boyu yurur. elma bahcesinde calisan yasli birisi elmanin sahibidir. fakat hakkini helal etmez, etmek icin 7 yil yaninda calistirir. sonra da benim kor, sagir, dilsiz ve topal kizim var onunla evlenirsen elmayi helal ederim der. sabit kabul eder gelini gorunce yanlislik oldugunu dusunur, kiz gayet sagliklidir. babasina yanlislik var diyerek gider fakat elma bahcesi sahibi yanlislik yok benim kizim harama gitmez topaldir, harama bakmaz kordur, haram dinlemez sagirdir, haram konusmaz dilsizdir der. bu evlilikten olan cocuk ebu hanife hazretleridir. sonuc: helal yiyenin evladi da insan gibi insandir, haram yiyenin vay haline!
hocası 12 imamlardan imam caferi sadıktır.
hayattayken asla sevilmeyen, öldükten sonra kıymete binen kişi. kendi zamanında bile şimdiki hanefilerden moderndir. ayrıca cumhuriyetin türkçe ezan uygulamasının kaynaklarından biridir.
hanefi mezhebinin kurucusu, büyük islam alemi, Müctehid.
kendisi emevi ve abbasilere baş kaldırmıştır. hilafetin tekrar hz.muhammed (sav) 'in ailesine geçmesi gerektiğini savunmuştur. arapça'nın dışında ibadet yapılabileceğini beyan etmiştir. türk ya da farstır.
Araptır.
E: Farsmış, farketmez.
hiç de öyle kafir falan ilan edilmemiştir. 4 mezhep müctehidi de birbirlerinin hak olduklarını savunurlar ki 4 mezhep ehli sünnet vel cemaat dairesi içindedir. diğer mezhepler bid'attir.

imam Şafi, Bağdad’a girdiği gün, ilk işi Ebu Hanife’nin kabrini ziyaret etmek olmuştu. Sabah namazında o makamda bulunmuş, namazda Kunutları okumamıştı. Halbuki kendisi sabah anamzında kunut duasının okunmasını söylerdi. Neden sabah namazında kunut duası okumadığı sorulduğunda, "Ben imam Ebu Hanife’nin söylemediği şeyi yapmaktan utandım. Bu sebeple böyle davrandım.” demiştir.

kaynak:http://www.sorularlaislam...-ugursuz-demis-midir.html
ehl- i reyin önderlerindendir. ehl- i hadis imamları örneğin imam buhari kendisini eleştirmiştir....

Ama günümüzün cühela modernist ilahiyatçıları kurduğu ekol ve yazdığı kitaplar ortadayken ehl- i hadisten olmamasına dayanarak hanefiliki sünnilikten ayrı gösterme haşa mutezileyi destekliyormuş gibi lanse etmeye adamışlardır kendilerini...

Bu sahtekar ilahiyatçıları imam züfer görse sopayla kovalardı yeminle;)

Sünnilik zaten ehl- i rey, ehl- i hadis ve maturidilik, eşarilik gibi kelam ekollerinin birleştirilmesine verilen blogun adıdır.
Ama Ehl- i Sünnet düşmanları bu gerçeği bildiği halde meseleleri karıştırarak kendi bozuk fikirlerine destekçi çıkmaya pek meraklıdırlar.

Herneyse imam azamın hadislere yaklaşımı modernistlerin anlattığı gibi değil.

Önce hadis ve sünnet kavramını açmamız lazım. Hadis peygamberin söylediği sözler, sünnetse peygamberin yaptığı davranışlardır...

Hadislerin içinde uydurma, geçersiz bulunabilir. Ama sünnet yani peygamberin yaptığı uygulamalar içinde böyle bişey olması mümkün değildir...

kurancılık mezhebinin avaneleri bazı garip gözüken hadisleri göstererek (onuda usul- ü hadis ilminden yoksun yaparlarda neyse) yalan olduğunu kimsenin iddia edemediği peygamber sünneti ve mütevatir hadisleri geçersiz sayarlar.
Zaten çoğunda kuranı sebeb- i nüzulsuz ele almada yaygın olduğu için bu sapık mezhebin üyeleri kurana istediği anlamı verirler.

Bu yaklaşımla ehl- i rey yaklaşımı uzaktan yakından bağdaşmaz. imam azam ne sünneti ne mütevatir hadisleri inkar etmiştir.
Onun kurana uygun gözükmeyen hadislere yaklaşımı hz. Ayşe efendimizin bazı ravileri yalancılıkla itham etmesine dayanarak o ravilerin kurana uygun gözükmeyen hadislerini kabul etmemesine dayanır...

Bu mesele ince mesele olduğu halde modernistler bilerek köpürtüyor olayları.

Bide imam azam selef ulemasındandır. Hiçbir hakiki ehlisünnet bırak hakareti ağzını bile açamazlar. Tabii müçtehitler birbirini ilmi tenkid eder. Buda ilmin ilerlemesi için en büyük şarttır...

Hanefilik daha sonra matüridiliğin geniş bakış açısıyla birleşerek bu ümmetin en yaygın ve hem sünnete hem akla(bu akıl modernistlerin batıcı aklı değil) gerektiği önemi vermesiyle islam ümmetinin üçte ikisinin mezhebi olmuştur.
Onuda Şafii- eşarilik izlemiştir.

Sünnilik içinde her mezhep bulunabilir. Çünkü sünniliğe göre birisi ben müslümanım diyorsa müslümandır.
ister şii, ister mutezili olsun bu görüştekileri tekfir eden kendi dinden çıkmış sayılır...

Bu yüzden sünnilik içinde tasavvufi cemaatlerden tut felsefi akımlara kadar birçok görüş bulunarak zengin bir islam anlayışı oluşturmuştur. Bu zenginliği ve hoşgörülüğü kavrayamayanlar elbette düşmanlık besler...

Son olarak imam Azamı hadis düşmanı lamse eden sahtekarlara gelsin

http://ahmednazif.blogspo...azam-ve-hadis-sunnet.html
güncel Önemli Başlıklar