bugün

Çoğunun psikolojisi bozuktur. Bazılarının kendini vice city sokaklarında sandığını, hatta vice city temalı halüsinasyonlar gördüğünü düşünüyorum. Yokuş çıkıyoruz otobüsün altını asfaltta bırakma ihtimalimiz işittiğim çatırtılardan anlaşılıyor. ışıklarda duruyoruz, dünyayı durdursak bu kadar savrulma yaşanmaz. Viraj alıyoruz ayaktaki vatandaşlar komple oturanların üstünde falan.Otobüsten inince kaldırıma kusmak istiyorum, bacaklarım ve belim ağrıdan dökülüyor. Hani biz de biliyoruz az çok otobüs nasıl kullanılır. Babam senelerce uzun kısa farketmez her tür yolda şoförlük yaptı. Ama ben hiçbir müşterisinin isyan ettiğini hatırlamıyorum. Bırakın isyan etmeyi uzun yolda molada anneme "acaba bu şoför beyle mi devam edeceğiz yola, inşallah öyledir. " diyen bile olmuştu. Benim babam çok sakin bir insan değildi. Demek istediğim şudur ki bu tezcanlılıktan vs. böyle olmuyor. iett şoförlerinin yarısı ağır hayvan ondan böyle oluyor. Bizim millet de mal olduğunu kabullenmiş, bir cam bardak kadar değerli görmüyor insanlar kendini. Kafaları kırılsa "yeah baby come on!" diyecekler sanki.
ohhh ne güzel şikayet ettim başka zaman olsa durakta beklemeden basar gaza gider bugün kızın teki akbil doldurup gelicek diye bekledik nedense.
Alayı ibnedir götverendir efendim.
şöyle bir tespitte bulunmuş aşmış.
"iki günde 3g'yi öğrendiniz, bir otomatik kapıyı yıllardır öğrenemediniz!"
(img:#289411)
severim ben iett şoförlerini. bıyıklı, göbekli buram buram yurdum kokan... hitapları "ablacım, abim, yenge"dir. metropolin göbeğinde bile taşralıdır onlar. yurdum otobüslerinde karmaşa hat safhadayken, kaosa inat "şoförle konuşmak yasak"tır. şoför ise muhabbete meyillidir. severim velhasıl şoförleri. ben zaten kuşları böcekleri de severim. bakkalları, kuaförleri de... ayakkabı boyayan çocukları da üstelik... var ya her yerde yakamıza yapışan çingene kızlar, onların bile sempatik bir yanını bulurum. hümanist miyim neyim?
kendisine sorulan sorulara büyük ihtimalle ters cevap veren güruhtur.
hepsi değildir gerçi, aralarında birkaç tane babacan olanı da vardır; lakin büyük kısmı bir soru sorduğunuzda hemen hırlamaya meyilidir, ısırmaya kalkar adamı.
mesela şöyle bir şeydir:

yolcu: pardon falancadan geçiyor musunuz?
ieet kaplanı: bu otobüs filancaya gider.
yolcu: nasıl giderim peki, hangileri gider biliyor musunuz? *
iett kaplanı: yav kardeşim filancaya gider dedik ya, bu gitmez!
yolcu: iyi de ben zaten ... tıpass!

al işte, gördün mü, ne soruldu herife, nasıl hırladı birden.

bir de bilmem ne kadar maaş alırlar; millette 'abi zor adamların işi' der.
ey iett kaplanları, az biraz adam gibi konuşun vatandaşla, zira onun vergisiyle alıyorsun maaşını, insanlara yardım etmek bir yerde senin vazifen. yol iz bilmeyen bir garip yabancıya karşı tek cümlenizi esirgemeyin.
şoför değildir, pilottur en azından o kendini öyle hisseder.

duraklara yanaştığında kendini uzay mekiği kaptanı olarak hissettiğide görülmektedir. sanki yolcu değilde uzaylı alıyor dallama.
fren yapmayı bilmeyen otobüs şoförleridir. ulan bir insan otobüsü neden ralli yaparcasına durdurmak ister anlamış değilim. hele o metrobüs şoförleri! herif asılıyor amk frene. dayıyor ayağını, ileri geri sarsıyor insanları. hadi aniden durması gerekti diyelim, metrobüs lan bu, hattı var yolu var, ak git, durağa yaklaşınca da hafiften durdur otobüsü.
şöförler arasındaki bir tür. fakat en tehlikeli ve değişik türü olabilir.

bir gün arif hocalarla lokalde oturuyoruz:

tek derdim evime dönmek iken bindiğim o iett'de şöför, akbil basan gence o meşhur soruyu yöneltiyor "akbiline bakabilir miyim?" genç de vermiyor. kardeşinin akbili meğer. bir 100 metra falan tartışma sürdükten sonra şöför otobüsü durdurdu kenara çekti "sen akbili verene kadar gitmiyorum" dedi. bu sırada tabii ki yolculardan homurtular yükseldi "ne olacak canım öğrenci" demeye başladı bir kaç kişi. o arada şöför kalktı. yolculara döndü. "arkadaş başkasının akbilini kullanıyor. dürüstlük mü bu" dedi. aman tanrım ben hayatımda bundan daha güzel bir pas aldığımı hatırlamıyorum. o "dürüst" şöförün gözlerinin içine baka baka "sen ve senin şöför arkadaşların akbilden 20 kuruş daha fazla alıyorsunuz. o dürüstlük tabi değil mi" dedim. yemin ederim daha önce moraran insan görmemiştim. adam bir anda mora döndü. hiç bir şey diyemedi. "tamam bu seferlik böyle olsun" diyerek akbili genç arkadaşa geri uzattı. yola devam ettik. iett ve personelinden hıncımı bir nebze olsun aldığım için mutluyum.
bir kısmı iyidir, güzeldir, aldığı maaşı sonuna kadar hak eder. ama bir kısmı da vardır ki, afedersiniz şerefsizdir. artistlik falan yapar. evlerden ırak olasıdır.
(bkz: otobüste yanlışıkla düğmeye basmak)
inecek yolcu yoksa,bazı duraklardaki yolcuları es geçip,yoluna devam edebilen insanlardır.
ayrıca hepsinin ismi "kaptan" dır.
vites değiştirirken debriyaja basmaya gerek duymayacak kadar ustalaşmış,
dar sokaklarda(2 araba zor sığar) 60 la gidebilecek cesarete sahip,
ikarus kullanıyorsa paso sormayan,
mercedes kullanıyorsa tüm kurallara uyan.
nadide insanlar,istanbul trafiğini güzelleştiren unsurlardır.
yaşadıkları yoğun stresi gösteren kanıt olarak, full dolu 40T hattında yolculardan birisine kafası bozulup gitmiyorum ulan beni götürebilen şerefsizdir diyebilen, çektikleri çileyi sadece onların bildiği ve maaşlarını fazlasıyla hakettiklerini düşündüğüm kişilerdir.
aynı şöför tartıştığı yolcunun otobüsten inmesi şartıyla yoluna devam etmiş, yanındaki bayanla girdiği tartışma sonrası sohbetinde de; ya bayan hayatları bizim elimizde, ben şimdi kırsam şu direksiyonu boğaza uçsak kim ne yapacak söyler misin 150 kişi uçarız denize diyerek bizleri de korkutmuştur...
-edit: neyini kötü oyluyorsun arkadaşım kafanda rahatsızlık mı var, yaşanmış bi olayı anlattık şurda...
-2.edit: bi tane değilmiş bu rahatsızlar, devamı geliyor *
bileti olmayan yolcuya kendi akbilini basması işi ile ek geliri olan şoförler ordusu.. 20 kuruş dan günde 100 tane bassa, 20 tl eder . vergisiz güzel ek kazanç..
aldıkları para yaptıkları işi karşılamayan kişilerdir. istanbul'da bütün gün direksiyon sallamaktadırlar nede olsa ama güzel ülkemde gelir eşitsizliği oldukça fazla olduğundan, iett şoförlerinin maaşı yüksek gibi durmaktadır.
evden alıp eve bırakanları görülmüştür. * * * *
en son hayali f1 pistinde ıkarus kullanmak olan insandır.
genelde birbirine yakın hayat tarzında kişilerden oluşur.
birçoğunun tek eğlencesi, otobüse yetişmeye çalışan yolcuların koşuşlarını, nefes nefese kalmış o hallerini izlemektir. yolcu çoğu zaman yetişemez ve onlar aynadan pis bir sırıtışla bakarlar yola doğru. gözlemlerime göre bundan garip, delice bir haz alıyorlar. hele hele de durağa yetişemeyip durak dışında bir yerde otobüse binmek isteyen yolculara kapıyı açmayışları... o nasıl bir haz unsurudur onlar için ya rabbim! değmeyin keyiflerine..
Şair ruhlu olan kişidir. Otobüs doludur ve duraktaki yolcular binmek için otobüste yer açılmasını beklemektedir.

bu sırada şoförün ağzından aşağıdaki harika mısralar dökülür:

"imkan varsa bir iki adım arkaya yanaşalım
yoksa durakta beklemenin keyfini yaşayalım."
Genel kanı nezaketli olmamalarıdır.

Şöförle yolcu tartışır;
-Yolcu: Seni şikayet edicem çok saygısızsın!
-Şöför: Git babağa söle ni ha ha haaaa..
aylık geliri 2268 ytl'den fazla olan kişidir. zira akbili olmayanlara üzerine kar koyarak akbil satmaktadırlar.
20 metrelik şeyle istanbul'un sktiriboktan trafiğinde ve milyonlarca kratere sahip sokaklarında akşama kadar üstte gömlek, altta kumaş pantolon saatlerce direksiyon sallayan şahıstır. üstüne bir de sarhoşuyla, dangalağıyla, sorunlusuyla uğraşan da kendisidir. aynı işi siz yapın bakalım 2 saatte götünüz yerinden çıkıyor mu çıkmıyor mu görelim.

yok yok asgari ücret bile fazla bunlara. bileti olmayanların yerine bastıkları akbil yeter de artar.