Babam eve gelmişti. Dizinde oturmuştum. Aylardan şubat olmalı. Annemle konuşmak istiyor, annem konuşmam die odaya kilitlemiş kendistievde kaos var. Babam diyor ki " bak sayıl, geldim, konuşalım. Şimdi gidersem bir daha hiç gelmem"
Beş yaşındaydım. O yaşa kadar babamı hiç görmemiştim. Sonra işte bir akşam vakti çıkmış gelmiş. Geldiği an filan yok aklımda tek hatırladığım annemle olan bu konuşması ve salondaki tekli koltukta sol dizinde oturuşum. Ne istersin diye sormuştu. Bisiklet ve karpuz istemiştim. 4 martta doğum günümü kutlarken amcamın karısı elinde bir karpuzla çıkıp gelmişti. Nasıl mutlu olmuştum anlatamam. Mart ayı. Daha yazv gelmemiş ama babam bana karpuz göndermiş. Çocuk kafası işte. "O pezevenk bunu neden kendi getirmedi böyle bir günde" diye düşünemiyorsun.
Annemle olan kapı arkası konuşmasından sonra çıktı gitti. Bir daha babamı 18 yaşında anneannemi kaybettiğimizde bizim evde gördüm. Annemin yıllar önce saklandığı odada 3ümüz konuşuyorduk. (Bunu şimdi farkettim) hayat ne garip...
Annem de bir tuhaf hem herifle konuşmak istemiyorsun, hem adamdan 11 sene boyunca boşanmıyorsun. Ayrı bir kafa. Ayh neyse öyle işte. Çok darmadağın anlattım farkındayım. Ama bazı içburkan anılar öyle dümdüz, giriş gelişme sonuç olarak anlatılamıyor maalesef. Vaktiyle içini burkanlar gün gelip içini skiveriyor, şimdi olduğu gibi.
Ne güzel keyifli keyifli seramik yapıyordum lan ben. Nereden gördüm başlığı.
tam bir şeytan yavrusu olduğum icin her türlü manipülasyonla anne babamın içini burum burum burktuğum anılar onlar.

iyi ki büyüyoruz.
rabbim kimseyi kimseye muhtaç etmesin.
Atv anahaberin eskiden guguklu saati olan bir animasyonu vardı.
onu çizgi film sanar sevinirdim, sonra haber görünce üzülürdüm.
Ben çocukken ekmeğin içini çok severdim, hep içlerini yer kenarlarını sofrada bırakır giderdim. Üstelik yoksul bir aileydik, ama çocuk olduğum için israfı falan düşünmezdim. Ne zaman görsem annem ekmeğin kenarlarını kendisi yer, içlerini bana ayırırdı. Çok mutlu olurdum, bir gün annemle babam konuşurken onları duydum ve o günden sonra ekmek içi yemiyorum yiyemiyorum.

Annem hazımsızlık çektiği halde, ben seviyorum diye, ekmek alacak paramız yok diye ekmeğin kenarlarını yiyormuş. Ben dahil hiçbir evlat annesinin hakkını ödeyemez, allah tüm annelere uzun ömürler versin!
12 yaşımdayken 19 yaşında kız tavlamıştım aldatmıştı. çok üzüldüm şimdi hatırlayınca...
ilk okul 5'e gidiyorum, arkadaşım filan yok. Zaten okulda popüler biri değilim ama arkadaşlıkta kuramıyorum, böyle silik bir tipim işte. Okulun ilk gününden beri 6'cı sınıftaki serkandan hoşlanıyorum, ne hoşlanma ama! Koridordan geçince triplere giriyorum, yüz yüze gelince elim ayağıma dolanıyor. Uzaktan seviyorum yani, bi de bu serkan garip çocuktu. Bazen selam verir hatır sorardı, bazen beni farketmeden çekip giderdi. Tüm dengesizliklerine rağmen seviyordum ama, bir gün onun da beni seveceğini düşünüyordum. Neyse efenim, günlerden cuma serkan beni arka bahçeye çağırdı. Baktım yanında benim sıra arkadaşım fahriye var, dedim lan ne iş? Bunlar bana nispet falan mı yapıyor yoksa? Yanlarına varınca, fahriye gülümseyip gitti. iyice ayar olmuştum ki, serkan lafa girdi.

Serkan: sen benden mi hoşlanıyorsun?
Ben: kim dedi onu ya!
Serkan: fahriye söyledi, utanıyormuşsun
Ben: şey ya ben işte, yani biraz öyle şey ettim ama sen bakma fahriyeye (öyle özgüvensizim ki sormayın)
Serkan: tamam
Ben: ha işte onu diyorum, zaten senin hoşlandığın tipe uymuyorum unut gitsin
Serkan: ben de hoşlanıyorum
Ben: zaten kızlar sana hasta, benden hoşlanacak halin yok ya (sanki onu duymuyorum, kendi kendime konuşup duruyorum)
Serkan: kızım hoşlanıyorum diyorum!
Ben: ney? Nasıl? Şimdi biz baya sevgilimiyiz? (Sanki rüyadan bir anda tekmelenerek uyandım)
Serkan: evet
Ben: kantinde beraber oturup, yan yana yürüyen, el ele tutuşan çiftlerden mi olduk?
Serkan: onlardan olduk, ver elini.

Hala şoku atlatamamıştım, okulun en havalı çocuğu ile sevgili olmuştum. Çok mutluydum çok, ilk kez sevgilim olmuştu çünkü. Artık okul bile cennet gibi görünüyordu, elimi tutan biri olacaktı! Beni seven biri vardı artık! Ders çıkışı eve koşup yarın için kıyafet seçtim, okula yeni öğrenciler geldiği için forma zorunluluğu yoktu henüz. Saçıma, kıyafetime özen gösterdim, sabahın köründe kalkıp aynanın karşısında saatlerce hazırlandım. Evden çıkıp okula geldiğimde serkanı göremedim, okul çıkışı kapıda beklediğini görünce çok mutlu oldum. Hemen yanına koştum.

Ben: durağa kadar gidelim mi?
Serkan: ayrılmak istiyorum (şerefsiz giriş gelişme yapmadan direkt çat diye söyledi lan)
Ben: yanlış bir şey mi yaptım?
Serkan: galiba hoşlanmıyorum ya (pişkin pişkin yüzüme bakıyor bide)
Ben: o zaman dün neden sevgili olalım dedin?
Serkan: hoşlandığımı sandım, yeni sevgilim var o gelicek
Ben: kim? (Kafasını kopartacak kadar sinirliyken bastırmaya çalıştım)
Serkan: sınıfımıza yeni kız geldi dün, hatice ismi. Onunla çıkıyorum.

Sinirden elim ayağım titredi ama ona sövecek halim bile kalmamıştı, daha o yaşta şiddetli bir acı geldi oturdu kalbimin ortasına. Uzaklaşınca bir ağacın altında oturup dakikalarca ağladım, ulan nasıl görmemişim nasıl körmüşüm diye kendime kızdım. Tarihin en kısa ilişkisini yaşadım resmen, bana sevgili olalım dedikten sonra yeni gelen kızla çıkmaya başlamış. Yani 2 saat sevgili kalmış sayıldık..

Alacağın olsun fahriye! ilk heyecanım gözyaşına dönüştü sayende, çeneni tutamadın! Ben uzaktan seviyordum iyiydi böyle, bazı şeylere fazla yaklaşmak acıdan başka bir şey vermiyor işte. O günden beri travma oluştu bende, hoşlandığımı öldür allah söyleyemiyorum..
Hepsi iç burkan anılardır.
Yoklukla geçen yıllardır.
Bizi o günlerden bu günlere getiren rab'bimize nihayetsiz şükürlr olsun.
12 13 yaşlarındayken gittiğimiz bir cenaze ortamında komiklik olsun diye babamın oturacağı sandalyeyi çekmiştim.

garibim babam yerde kıvranırken ben gülmüştüm, asla ne kızdı nede bir fiske vurdu eve geldiğimizde bile unutmuştu olayı.

onun o yerdeki hali hala içimi burkar. kendimden soğurum.
sene 2004...

abim, ben ve amcamın oğlu bisikletlerle köyde geziyoruz. lakin şöyle bir durum mevcut, iki bisiklet var! haliyle en kucugumuz olan amcazadem abimin arkasına biniyor ve öyle dolaşıyoruz. derken bir yerden esiyor ve hurda toplayıp hurdaları satalım diyoruz.

abim yetenekli idi. bisikleti için arkasına takılan kasa yapmıştı. evden o kasayı aldık. abim ve amcazadem önde, arkalarina bağlı kasa ve en arkada ben köyü turlamaya başladık. böyle demir teneke bira şişesi falan ne bulursak koyuyoruz kasaya. kasa dedimse de öyle kocaman değil. üç beş bira şişesi bir kaç da teneke parçası koyunca doluyor. biz de gidip satalım diyoruz. yine önde abimler gidiyor, arkada da ben. düşen olursa toplayıp kasaya atıyorum.

köy küçük zaten. varıyoruz hurdacı abinin evine. kasadakileri satıyoruz ve toplamda altıyüz bin tl* kazanıyoruz. abimin önderliğinde bakkala gidip bir tane dondurma alıp üçümüz sırayla yemeye başlıyoruz. ve bu arada farkediyoruz ki demirin kilosu çok ucuz, biz bira şişeleri bulalım. aynı şekilde iki defa daha toplayıp satıyoruz ve onlarla da dondurma alıp sırayla birlikte yiyoruz.

kendi emeğimiz ile kazandığımız için de ayrı bir tatlı geliyor tadı. sonra camiye gidip şadırvandan su içiyor ve akşam ezanı okunmadan evlere dağılıyoruz.
Küççükken her kız gibi barbie bebeklere bende meraklıydım hep dergilerini alırdım okurdum en arka sayfasında barbilii bavullar vardı cokkk ucuk fiyatlara satılan.. hep bi tane isterdim annemle babamdan.
Birgün taksici olan babam eve bu bavuldan getirdi ben deli gibi zıplıyorum nasssıl mutluyum ama babama tesekkur ediyorum tam içini accam babam gercegı soyledi meger bunu takside bir kız unutmuş babam içini actırmayı bırak dokundurtmadı bile. Baskası benim hayallerimi yasıyordu bense izliyordum.
Ilkokuldayken Okulun önünde seyyar tatlıcı olurdu. Bütün arkadaşlarım alır yerdi, hijyenik annem ve babam asla izin vermezdi yememe. Nasıl kiskanirdim iştahla yiyenleri. Artık bi gün nasıl yalvardiysam mecbur kaldılar, aldılar bana da. Ertesi gün sarılık oldum. Tıbbi olarak bağlantısı var mı bilmiyorum ama baya da uzun sürmüştü okula gidememistim. Bu da bana ders oldu.
Mahalledeki ablama sevmeyen benden de büyük kızlar vardı. Çişim geldi. Eve gidersem annem eve sokar Bidaha dışarı salmaz beni dedim. Apartmana işe nolcak dediler. Çocuğum uydum. Sonra annemden dünya kadar dayak yediğimi hatırlıyorum hiç unutmam.
B harfine b yerine gözlük demediğim,s harfine s yerine yilan demediğim için ve söylememekte direndigim için ilkokul öğretmeninden birinci sınıfta yediğim azar.
Ben 6-7 yaşlarında dışarda arkadaşlarımla oynarken 17li yaslarda bi çocuk, bileğimden zorla çekip künyemi çalmıştı.bunu hiç unutmuyorum
Baya küçüğüm o zamanlar 5-6 yaşlarındayım. Mahallede o zamanlar beyblade(şu döndürülerek oynanan zımbırtı) akımı var. Bütün arkadaşlarım sırayla beyblade almıstı, herkes en iyi olmaya çalışıyor beyblade'ine isim takiyor falan. Neyse ben de bizimkilerden istedim. O zamanlar durumlar sıkıntı mıydı hatırlamıyorum. Uzun süre istedikten sonra aldırabilsim beyblade'imi. Yani diyebilirim ki o anki çocukluk hevesim kaçtıktan sonra alabildim. Sans bu ya aldigim beybladeyi de begenmemistim. Neyse daha ilk gün ama nasıl sevincliyim. Ben de çıkıcam yarıstırıcam diye. Neyse ilk gün sabah çıktık biraz oynadık. Simdiki en yakin arkadasim adına onat diyeyim. Bana dedi ki 'seref abim (bizddn 5 yaşbüyuk) bu beybladelere bisey takiyo cok hizli dönüyo gel seninkini de yaptiralim" ben de çocukluk sevindim götürdük. Meğer onat dedigim arkadas abisini ayarlamıs. Serefsiz abisi gozümün önünde kırmıstı beyblademi al simdi oyna demisti. Hicbir sey yapamamıstım. O gun yaşadığım üzüntüyü unutamam. Ne var ki şimdi onat da seref abisi de mahalledeki diğer yasıtlarimda sesini çikaramiyor karşımda. Dervis dervisin arkasina sirayla geciyo.
Cocukken haslanmis misir satiyordum. Bi gun hasta oldugum icin tezgahi kuramamistim ve o gun mahallemizi zabitalar basmisti ve herkesin tezgahina icindeki misirlarla birlikte el koymustu. Pacayi kurtarmistim ama tezgahina el koyulan bi arkadasimin uzuntusu, aglamasi aklima geldikce yuregim sizlar.
Hatırladıgım ilk yalanımı söylediğim hikayedir. Daha okula gitmediğim zamanlardı. Annemden para istemiştim marketten bir şeyler almak için. Annem boyle şeylerde beni kırmazdı tabi verdi parayı. Ama cips kola tarzı şeyler almamamı söylemişti. Ben de tabi cips almak istiyordum ama yalan söyleme huyum olmadığı için annemi ikna etmeye çalıştım önce kabul etmeyince tartıştık falan. Neyse ben firladım evden cips almicağıma söz vererek. Firladim ama vicdanımla büyük bir çatışma yaşıyorum. Ilk defa yalan soylicem. Neyse aldim cipsi bi kuytu köşede yedim cipsi. Çok aksiyonlu birseymis gibi. Parmaklarımı da bir güzel yaladım iz bırakmamak adına. Uyduracağım hikayeye kadar herşeyi ayarladım evin ziline bastım. Annem kapıyı açtı gec içeri dedi şevkatle. Neyse geçtim. Oturttu beni dediki " Olum cips almadin di mi" hemen cikistim yok ya almadim dedim ya falan. Neyse bi kere daha sordu " Olum yediysen de soyle kızmıcam merak ediyorum sadece". Ben iyuce dellendim büyük büyük oynuyorum falan. Annem hala gülüyordu. Bütün izleri silmistim ama unuttuğum birsey vardı. Ucuz cipslerin lanet sari tozları kazagıma yapısmıstı. Annem "Peki o zaman bunlarla ne" deyince ilk failimi vermistim. Sağ alta "Wasted" yazısı gelmişti. Adanalı gaspçı çocugun muhabirlere verdigi tepkiyi vermistim:
-Peki o zaman bunlar ney
+Peki o zaman bunlar mı ney?
hala peşimden gelen hatıralardir. ben ygs lys sınavına girmiş dibe çakılmisimdir. seneye hazırlık başlamıştır. sınav yaklaşır babam derki sen istanbul da hukuk kazan sana en iyisinden bir bilgisayar alacam , annem demişki olum beğendiğin saati sana alacaz , neyse hukuk kazanılmış üzerinden 6-7 ay geçmiştir. imkan mi varki verilen sözler yerine getirilsin.
Piçin biri misketlerimi çalmıştı. 18 sene oldu.
6 yaşındaydım ve atları Çok severdim. at yarışları, at bakımı falan bayağı ilgim vardı. bir at arabasının peşinden koşmuş ve evden Çok uzaklaşmışım. gittiğim yerde ise hor görmüşlerdi beni. polis dahi karışmıştı olaya beni bulabilmek iÇin. babamdan temiz bir dayak yedikten sonra da bir daha at arabasının peşinden falan gitmedim.
9-10 yaşların da ya var ya yoktum. Okullar kapandı. annem ve babamın çalışıyor olmasından dolayı beni dedemin yanına gönderdiler. Dedem çiftçilik ve hayvancılık yapan biriydi. Bayılırdım oraya gitmeye..

Benim yaşlarım da olan dayımın kızıyla takılırdım genelde.
Birlikte ahır temizler, çökelek peyniri ve domatesleri ekmeğin arasına koydurup sokakta popomuz donana kadar taşlara oturup bir güzel yerdik. Yayık sallar ayran yapardık. Yalın ayak ağaçlara tırmanır, geriye inemezdik..

Yaşasın… hem özgür hem de pistim.. inek gibi kokuyor olsam da mutluydum. taa ki.. bizimkilerin gelip alacağını öğrenene kadar. Sayılı gün çabuk geçermiş derlerdi de inanmazdım. Nasıl geçti üç ay anlamadım.
Eve geldiğimin ertesi günü, benim sürekli kafamı kaşımam annemin dikkatini çekmiş olacak ki, gel bakalım sen buraya deyip benı kucağına yatırıp saçlarıma bakmasın dan sonra kıyamet koptu.

“Bitlenmiş buuuuu. Kafasına baaaak, Gözün kör olmasın senin..

Hemen annemin en yakın arkadaşı çağrıldı. Birlikte benzine batırdıkları tarakla, sonrada babamın eczaneden aldığı ilaçla bitlerimi temizlediler… Üç gün geçmemişti annem yine çığlık çığlığa bağırmaya başladı. "gözü kör olmayasıca bana da bulaştırmış”…:)))

ahahahaaaa! artık anne kız değil ayrıca bit kardeşiydik * ) Çocuk olupta bitlenmeyen ve annesine bulaştırmayan var mıdır acaba?

Bitlenmek hiçbirşeydir aslolan eğlenmektir..
çok udak bir sokak kedisini annem eve aldırmamıştı. hala daha düşünürüm naptı aceba büyüyebildi mi evlendi mi çocukları oldu mu
Pili ve küçücük bir el radyomuz vardı. Sabahları saat 10 gibi radyoda piyes dinler ve mutlu olurduk annem ve ben. Lakin pil ile biryere bağlı olan kablo kopar ve lehim yaptırmak için birkaç sokak arkadaki Elektirik iye gidip lehim yaptırmak gerekirdi tabii o Elektirik ci açkısa. Ama mutluydum, mutluyduk.
Oyun oynadığımız sırada sevmediğimiz biri gelirken o oynamasın diye gelen oynamıyo diye bağırmamız.