bugün

hatırladıkça iç burkan çocukluk anıları

sene 2004...

abim, ben ve amcamın oğlu bisikletlerle köyde geziyoruz. lakin şöyle bir durum mevcut, iki bisiklet var! haliyle en kucugumuz olan amcazadem abimin arkasına biniyor ve öyle dolaşıyoruz. derken bir yerden esiyor ve hurda toplayıp hurdaları satalım diyoruz.

abim yetenekli idi. bisikleti için arkasına takılan kasa yapmıştı. evden o kasayı aldık. abim ve amcazadem önde, arkalarina bağlı kasa ve en arkada ben köyü turlamaya başladık. böyle demir teneke bira şişesi falan ne bulursak koyuyoruz kasaya. kasa dedimse de öyle kocaman değil. üç beş bira şişesi bir kaç da teneke parçası koyunca doluyor. biz de gidip satalım diyoruz. yine önde abimler gidiyor, arkada da ben. düşen olursa toplayıp kasaya atıyorum.

köy küçük zaten. varıyoruz hurdacı abinin evine. kasadakileri satıyoruz ve toplamda altıyüz bin tl* kazanıyoruz. abimin önderliğinde bakkala gidip bir tane dondurma alıp üçümüz sırayla yemeye başlıyoruz. ve bu arada farkediyoruz ki demirin kilosu çok ucuz, biz bira şişeleri bulalım. aynı şekilde iki defa daha toplayıp satıyoruz ve onlarla da dondurma alıp sırayla birlikte yiyoruz.

kendi emeğimiz ile kazandığımız için de ayrı bir tatlı geliyor tadı. sonra camiye gidip şadırvandan su içiyor ve akşam ezanı okunmadan evlere dağılıyoruz.