bugün

turgut uyar'ın ahd-i atik şiirinin ikinci bölümü.

"uzakta. Kimsenin ölmediği o yerde
Uzakta. Hayvanat Bahçesinde
doğurur kendine aykırı fil
yıkanmaya su dağıtılırdı, herkes,
kendi akşamını çıkarırdı karanlıktan.

Kargış, o güzel bitki, ona tapardık!
Kalabalık ölülere, dirilere bölünürdü
Uzakta. Çok kesilen kağıtlar ülkesinde...

sular o yanlış kökleri çürütürdü.

ve kimsenin hiç görmediği yerde
onun bir kan tadı idi sesinde
benzin ve banka dağıtılırdı, herkes,
göçen, yerleşen bir şey değil
herkes kaçışandı yalnızlıktan
Kadınlar erkeklerle idi, yalnızlıktan
herkes herkesle idi yalnızlıktan...

Kargış, o güzel bitki!

ve sonra duvarları dibinde ölünürdü.
Ölüm idi kolayca yenen kişiyi,
uzakta. Hayvanat Bahçesinde.
bir çocuk, bir öyküde, bir düşü yürütürdü..."
bilinenin aksine, an itibariyle sayıca çoktan aza doğru göç hareket yönleri:

kentten-kente göç
kırdan kente göç
kırdan kıra göç
kentten kıra göç
yazılmış öyküleri unutmalı
kırık bir kuş yolculuğu anlatır
geçmiş ölüler tarlasından kendi yarasıyla
o günden beri
bir fotoğrafın yası tutulur...

sözleriyle giriş yapılır metin kemal karamanın bu muhteşem eserine. bu kez enstrümental müziğin yanına eski bir türkü ekleyerek dahada parçayı dinlenir hale getirir.
(bkz: Kavimler göçü)
bazen göç etmeli, oturduğun yerde...

https://www.youtube.com/w...199C426E7ADD4&index=6
sanırım hesapsız bir figür beni geçici bir süreliğine bu melodi ve sözlere bağımlı yaptı. her gece kendimi aynı şeyi dinlerken buluyorum herhangi bir zaman diliminde.

tanım;nazan öncel'in 95 bandrollü aynı ismi taşıyan albümünün şarkısıdır.
1991'de, Irak'tan Türkiye'ye kürt göçü:

görsel
Kaçıştır.

Türkiye çok boktan, burada mallar var dedin ve kapağı diyelim ki amsterdam'a attın. Oh çok güzel, yeşillikler kibar/medeni insanlar falan, içki ucuz et ucuz. Hatta ne var biliyor musun, Avrupa'da arabalar yol veriyormuş. Evet, favori cümlem.

Gittin çok güzel, ama a ah, o da ne? Ucuz olduğu için (ucuz derken amsterdam şartlarında yani, yoksa senin için pahalı tabii) zar zor taşınabildiğin amsterdam kenar mahallesindeki komşun da orta doğulu, üstelik tam da 3 bin kilometre yol kat etmene neden olan tiplere benziyorlar, gulu gulu konuşuyorlar, 5 çocukları var, pek eğitimli görünmüyorlar falan. Sen tek çocuk yapmıyorsun nasıl yetiştiririm diye, onlar 5 tane toslamış üstelik kadın daha orta yaşlı bile değil, 33-34. Hiç mi düşünmüyorlar dimi?

Taşınma faslı bitti, yerleşme 101 tamam, dedin ki çıkayım bir dolanayım, amsterdam'ın tadını çıkarayım. Aaa, eylem varmış. Ne eylemi? Şeriat isterük diye gak gak garlayan 100-150 kişilik bir kitle var, pek çekici görünmüyorlar, üstelik öfkeliler de. Canım şeriat istiyorsanız ne işiniz var burada, arap ülkelerine gitsenize, dimi yahu?

Oldu canım. Niye gideceklermiş? Para burada özgürlük burada, niye gitsinler? Sen ılık götlülükten geldiysen onlar da rahatlarına düşkünlüklerinden geldi. Serin serin takılıyorlar, rahat yerde solculuk yapıyorlar. Tsk'nın kemalist ülkesinde falan mı şeriat yürüyüşü düzenlemelerini bekliyordun, lol.

Bak sen şu işe. Bunlardan kaçtın, yine burnunun dibinde bittiler.

Bitecekler oğlum, bitecekler. Senin güzel bulduğun için gittiğin yerlere onlar da gidecek, üstelik daha kalabalık gidecek. Çünkü sen hedonizm ve aptal bir korku dolayısıyla en temel faaliyetin olan üreme/çoğalmayı dahi gerçekleştirmeden acizsin, onlar patır patır yapıyor.

Nereye gidersen git gelecekler. Peşini bırakmayacaklar. Sen de onların arasında eriyeceksin. Kaçabileceğin cennetler azalarak bitecek.

Niye biliyor musun? Çünkü sen korkaksın, bu untermenschleri bulunduğun yerden kovmadın, kolay olanı, uçağa atlayıp gitmeyi seçtin. Niye, çünkü çocuğun vardı, çünkü bi daha mı gelicez dünyaya falan filan. Hadi ya, emile zola'nın germinali'nde açlıktan öldüğü halde direnen tiplerin de hiç çocuğu yoktu zaten. Dünyaya da bir dahakine kral geleceklerdi, ben demiyorum şurada oturan Hintli bilge diyor, kenarımın bilgesi. Ceren kenar.

Öhöm. Peki neden böyle oldu yhaa offf?? Çünkü montesqieu diye bir adam keşfettim, diyor ki demokrasi korkak insanlarla yürümez. Sen de korkaksın, sana ait olan şeye sahip çıkmak yerine götünü dönüp gitmeyi tercih ettin. Ondan sonra vay efendim laiklik elden gitti falan. Ortamlarda Atatürkçüyüm dersin, kim bilecek.

Monteskü dayıya inanmıyorsan bak 20. Yüzyılda bir siyasetçi keşfettim winston churchill diye, keltoş herif kös kös oturduğu yerden demiş ki sana savaş ve onursuzluk arasında bir seçim hakkı verildi, sen onursuzluğu seçtin savaş kapına geldi.

Ne demek bu? Şu demek, sen değil amsterdam'a, ay'a da gitsen o çirkin untermenschler gelecek ve orayı da elinden alacak. Çünkü senin zihniyetin bozuk olm, sen geleceği inşa etme derdinde değilsin. Sen çocuk yapmıyorsun, ben böyle bir şey yaptım, benim çocuğum da bunun üstüne bir şeyler yapsın diye bir düşünce yok sende. Aa pardon, öyle yaptığımız zaman çocuğa bir şeyler "empoze" etmiş oluyorduk ve bu foşikti değil mi? Unutmuşum özür dilerim .s.s.s.s

Neyse, sen kaçmaya devam et. Bakalım nereye kadar kaçacaksın.
insanın gittiği yeri kendine benzetmesidir.

Buradan Almanya'ya giden Türkler mesela. Wurst yerine sucuk tercih ediyorlar, domuz yemiyorlar. Strudel Türkoya hiçbir şey ifade etmiyor. Katedral görülmesi ve önünde fotoğraf cekinilmesi gereken ihtişamlı bir yapıdan başka bir şey değil Türko için. Goethe de mesela Türkoya pek fazla şey ifade etmez. Türkonun Konrad Adenauer veya fichte hakkında da pek bir fikri yoktur. Almanı alman yapan şeyler Türko için anlamsız.

Aman canım, önemli olan uyum sağlamak diyorlar. Uyum sağlamak dediğin nedir ki? Suç işleme, kimseye zarar verme yeter. Bir zahmet onları da yapmayıverin.

Öyleyse diyebiliriz ki uyum sağlayan bir Türko Almanya'yı Türkiye'ye dönüştürür. Almanya Almanların vatanı demek olduğuna göre, Almanya artık Almanya olmaktan çıkar. Türkiye olur.

Şimdi bu denklemde Almanya yerine Türkiye, Türk yerine de Suriyeli yazabilirsiniz.