Şimdi de randevu kuyruğu var.
yine var aq. suriyelilerden girilmiyor zaten içeri.
rabbim sen beni ölene kadar hasta etme, yolumu hastaneye düşürme, amin.
Evet. Şimdi ise randevu kuyruğu var...

Eee ne demiş atalarımız;

'gülme eski günlere gelir aheste aheste başına'.

Aynen ölee..
şimdi artık yok, zira siyasal islamcı beyni devrede...

bakınız birkaç gün önce randevu alamadığıma dair şunu yazmıştım;
(bkz: #45344211)

mhrs üzerinden randevu alınamıyor, boşluk yok, ama ben yine de boşluk olursa diye talepte bulunmuştum.

bakın bugün bana şu mesajı atmışlar;
görsel

sabah saat 06.22'de sms ile mesaj atmışlar bana, talebime uygun randevu boşluğu var diye, lakin saat 06.37'ye kadar girip randevu almam gerekiyormuş...

sabahın köründe, saat 6'da bana mesaj atıyorlar ve randevu almam için sadece 10 dakika müsade ediyorlar.

tabi ben bu mesajı saat 08.00'den sonra gördüm, zira sabah 06.22'de bana mesaj geldiğinde uyuyordum. dolayısıyla randevu alma şansını kaçırmış oldum...

şimdi yeninden mhrs'ye girip yeni bir randevu talebinde bulunmam gerekiyor.

ne güzel değil mi?

sistem türkiye'de herkesin sabah 06.00'da sabah namazına kalkmış olması gerektiğini düşünerek mesaj atıyor, namaz kılmıyorsan mhrs'den randevu alma şansını kaçırıyorsun...

gerçekten sağlık sisteminde devrim yaptılar...(!)
+benzin 14 lirayı geçmiş
-eskiden hastane kuyruğu vardı
+dolar 14 lira olmuş
-eskiden hastane kuyruğu vardı
+işsizlik %11.7 olmuş
-eskiden hastane kuyruğu vardı.

(#35202317)
30 yıl önce bir erkekte 60 milyon sperm vardı.
günümüzde bu rakam 15 milyona indi.

onlarca inceleme takip sonucunda bu araştırma (en büyük kaynak da tüp bebek çalışmaları verilerinde çocuk sahibi olmak için yapılan başvurularda kişilerin bilgilerinden elde edilen sonuç) verileri çok çarpıcı.

- yetersiz sağlıksız beslenme.
- daha düşük maliyet ile tercih edilen yüksek sar (Specific Absorption Rate) değeri olan elektronik cihazlar (cep telefonu, tv, bilgisaray, kablosuz ağ vb cihazlar)
- stres.
- ucuz olduğu için tercih edilen kalitesiz içki tütün mamülleri.
- satınalma gücü olmayan insanlar veya hükümetlerin sadece vergi istihdam kaygıları ile göz ardı etmiş olduğu zararlı kontrolsüz kullanılan kimyasallar hormonlar anabolik ajanlar ki bu gıda işlemede, raf ömrü uzatmada üretim de tarım ve hayvancılıkta balıkçılıkta kullanılması.

sadece erkekler de sperm sayısı düşüklüğü mü, ya kadınların rahim-yumurtalık sorunları.
kaç kadın 50 yaşına gelmeden mutlaka rahim için operasyon ve rahimin alınmasına neden olacak rahatsızlıklar yaşadığını 30 yıl önce ve şimdi ki verileri biliyor musunuz?

git gide düşen şeker hastalığı yaşı, artık 50 yaş hayal olmaktan çıktı ve çocuklar bile şeker hastası.
kansızlık had safhada.

tüm bu araştırmalar gösteriyor ki hastalıklar yaşam kalitesi ve satınalma gücü ile aynı paralellik gösteriyor.
huzur ve refah seviyesi yüksek toplumlar ile bizim gibi ileri demokrasisi olan bir türlü gelişemeyen eskiden hastanelerde sıra olan(!) toplumlarda yapılan araştırmalar sonunda nüfus oranına hastalıklar ilişkilendirildiği zaman facia ortaya çıkıyor.
dede nene tarafında aile bağında kronik şeker kalp rahatsızlığı olmayan gençler aile bireylerinde şeker kalp hastalıkları oluyor.
sanki annesi babası kardeş de (ensest) doğan çocuk eklem kemik rahatsızlıkları gelişim bozukluğu gösteriyor veya okul da derslerinde başarısız oluyor.
öylelerini görüyorum ki; anne kucağında bebeğiyle hastanede, sanki kadın hamileyken sabaha kadar disco bar gezmiş içki içmiş eğlenmiş veya hamilelikte kilo almayım diye rejim yapmış spadan çıkmamış form tutmuş.
hem anne hem bebek kronik rahatsızlık içinde, alerji ve kansızlık yeterli süt üretememe, immun sistem yetersizliği ilk göze çarpan.

kalkıp insanlar hastane önünde kuyruğu tartışıyor.
kimse bu insanlar nasıl hasta oluyor, yıllara göre bu seyir nasıl işliyor, bu rahatsızlıklar için önleyici hizmetler ne olmalı nasıl bir süreç hangi alanda kademede yapılmalı diye tartışmıyor?
hastalıkları önleyici sağlık hizmeti ve hastalığı tedavi hastanede sağlık ocağında yapılır diyen ya cahil ya da kara cahil veya zır cahildir.
hastalığın tedavisi önlenmesi...
neyse, entry uzun oldu.
basit olarak anlatmak uzun oluyor.

siz eskiden hastanede kuyruk vardı diye tartışın.
tatil köyü otel inşa eder gibi binlerce yataklı devasa hastane yapmakla övünün.
unutmadan, binlerce insanı tek bir amaç ile toplamak için yer inşa edersiniz; eğlendirmek...
konser veya futbol maçı için.
bu hastanelerin de inşa edilmesi (konumu hizmet alanı vb açısından) tam bir trajedi. bu da tartışılması gereken başka bir konu.
Hafriyat araçlarını, vidanjörleri ve sair buna benzer şeylerin çalışmasını ilgiyle izleyen milletin evlatları olarak hastane kuyrukları bana saçma gelmiyor. Şimdiki randevu alamama olayı da saçma değil bence. Asıl saçma olan insanların hâlâ bu iktidardan medet umması.
Bunu yakınımda sokak ropörtajında biri dese keşke…

Ananın amı da vardı demeyi öyle çok istiyorum ki…

Beyinsiz Habeş maymunu ifadesidir.

Saygılar sunuyorum azizim…
şimdi evde aylarca sıra beklediğiniz için, randevu alamadığınız için kuyruk yok.
gavurların yahudilerin dıj minnakların amerika israil almanya bilumum bizi kıskanan vatan düşmanlarının gelişen teknolojisi sayesinde hastane önünde çadır kurmaya, kuyrukta beklemeye, hastanede koridorlarda bahçede yatmıyorsunuz hastanede sıra randevu beklemiyor evde bekliyorsunuz.

düşünün, bu teknoloji bilişim iletişim hizmetleri olmasaydı da evde değil hastane önünde olsaydınız ne olurdu?
nasıl bir görüntü ortaya çıkardı?

bu sırada, hastane de rehin de kalmıyorsunuz.
tüm bilgileriniz alınıyor tüm ödeme prim mali durum göründüğü için evinize gidiyor veya katkı payı vs altında sizlerden bu paralar zaten alınıyor.

eskiden ödeme gücünüz olmasa sigortanız olmasa bile hayati bir müdahale operasyon yapılıyordu.
şimdi yapılmıyor, sigorta ödeme gücünüz yoksa ambulansla hastane hastane gezdiriliyor yerimiz yok uzman hekim yok vb gerekçelerle sizi kabul etmiyorlar ve de kabul edecek yeterli donanımı olan yere de götürmeyip sevk yazmayıp sizi ambulans veya acil serviste bekletilip öldürülüyorlar.

şu an eskiden daha kötü durumda olduğunun farkında olmayan insanlar... karnım doyuyor diye kendini tok sanan, insan gibi yaşam için yeterli dengeli sağlıklı vitamin mineral protein ihtiyacını karşılayamayan insanlar aç olduğunun farkında değil.
sağlık ocaklarında dahiliye de iç hastalıklarında psikiyatri de yazılan vitamin haplarının depresyon ilaçlarının yıllara göre oranlarını biliyor musunuz?
bu yazılan ilaçların çoğu yeterli beslenemeyen insanların rahatsızlıkları (özellikle psikolojik rahatsızlıklarda kansızlık demir eksikliği b ve d vitamini başta olmak üzere) olduğunu biliyor musunuz?

ya öğretim çağında çocukların diplomalı cahiller olarak atıl genç nüfus olarak okullarını bitirmesinde, sınavlarda yabancı dil matematik fen başta olmak üzere çözdüğü-doğru bildiği soru oranının (onbinlerce sıfır çekenlere değinmeye gerek yok) neredeyse beyin özürlü insanlar seviyesinde olmasında sadece eğitimin düşen kalitesi mi sanıyorsunuz?
gençler çocuklar gelişim çağında beyin ve öğrenim kapasitesi için yeterli vitamin mineral protein alımını yapacak gıda tüketimi yapamadığını biliyor musunuz?

eskiden diye bahsedenlere...
neyse, sinirlenmeyeceğim...
sinirlenmeyeceğim...
sinirlenmeyeceğim...
bu biraz itiraf gibi olacak ama gerçek bu.
eskiden hastanedeki kuyrukları benim gibi mallar yapıyordu.

sene 90'lar (SSK)
lise yıllarında okuldan kaça kaça 19,5 günü doldururduk. "Yarım gün yok yazılmayalım, yazılırsak sınıfta kalacağız ama havası da çok güzel lan!" diyerek doğruca hastanenin yolunu tutardık. Bir kaç günlük rapor için sabahtan öğlen sonuna kadar sıra beklerdik. Biri muayehane odasından çıkar, hastanın ismini bağırarak cağırırdı. o esnada da kucak kucağa olduğumuzdan gerçekten hasta olurduk. Yüksek ateşle birlikte evde salya sümük yatardik. Sözde okulu ekip, arkadaşlarla takılacaktık.

sene 2019:
yine devlet hastanesi. Hastaneye kayıt için, girişteki memur hanımlara doğru yöneldim. Birisi rujunu tazeleyip bluzunun omuzlarını düzeltiyor, digeri aynaya bakıyor ve eşarbıyla oynuyor, öbürü de cep telefonuna dalmış.
"hanımefendi..." demem ile koro halinde sert bir ses tonu ile "moladayiz beyefendi..." diyerek terslenmeyle karşılaştım. Mola bitti, kaydımı yaptıramadım. Kağıt kürek derken saat 10:15 gibi kayıt gerçekleşti. akşama kadar sırada bekledim. Bu sefer hasta isimleri bağırarak çağrılmıyordu. Odanın üzerinde dijital bir tabele vardı. Orada hastanın ismi yazıyordu. Kucak kucağa değildik ama oturacak yer de yoktu.
O gün bana sıra gelmedi ve ertesi gün gitmek zorunda kaldım. Öğleden önce içeriye girdim ve çıktım (3 dakika sürmedi). Doktorun muamelesi 90lardakiyle aynıydı.
Ha unutmadan o tabelada ara ara söyle bir yazı geçiyordu "önce emekliler... " Adam emekli olmuş, artık zamanı bol. Çalışan adamın zamanından neden çalıyorsun?

Eskiden kuyruk vardı. Simdi kuyruğun sonu gözükmediği için adının ne oldugunu bilmiyoruz.
bursa'da üç gündür göz randevusu alamıyor musun? ya ben istanbul'da altı aydır cildiye randevusu alamıyorum. alabildiğim diğer randevular da en erken 15 gün sonraya. ağustosta ameliyat başvurusu yaptım aralık ayında ameliyat oldum. mr randevuları gece saat 3'e falan veriliyor. sen bırak istersen tengir ben yapayım hastane muhabbetini.
hastanelerde kuyruk yok...
insanlar hastanelerde rehin kalmıyor...
sağlıkta devrim yaptık...
falan filan...

sevgili arkadaşlar.
ben 45 yaşındayım. 1998'den beri bağkur-sgk primi ödüyorum.
çoktan gün sayımı doldurdum, yani bir yerde eyt'liyim, ama hala sgk primi ödüyorum.

iki senedir gözlük kullanıyorum. dolayısıyla 6 ayda bir, hadi bilemedin senede 1 defa göz muayenesi olmam gerekiyor.
ve son muayenemin üzerinden 1 sene geçti.
ben bursa'da yaşıyorum, yani hastane seçeneğim çok.

buna rağmen 3 günden beri mhrs üzerinden bursa merkezde göz kliniğinde muayene olabileceğim doktor bulamıyor, randevu alamıyorum.

hadi gözü boşver.
şeker ve kanıma baktırmak için dahiliye randevusu alayım dedim.
o da yok.

özel hastanede göz muayenesi 350 lira.
dahiliye keza öyle.
ne etti? 700 lira.
eh dahiliyeci kan tahlili vb isteyecek, özelde bunu yaptırsan en az bir 350 de ona gider, etti mi size 1000 lira.

eyvallah, bunları özelde yaptıracak durumum da var, zaten acil bir şey oldu mu tayyip'in hastanelerine değil, özele gidiyoruz ailecek.
ama şu iki basit şey için özele gidip bir dünya para vermek enayi gibi hissettiriyor bana.

yani sen bunca yıldır onbinlerce lira devlete sigorta primi öde, ama 3 gündür bir dandik muayene randevusu alama.
kullanılmış gibi, kandırılmış gibi, dolandırılmış gibi hissediyor insan.

biz devleti "baba" bildik, ama devlet bizi sağmal inek yerine koydu.
ha bu lafım salt mevcut hükümet-iktidar için değil, ondan önce de böyleydi, ondan sonra da değişen bir şey olmayacak.

bakınız, almanya'da kanser hastası olan bir vatandaş, konsolosluğa başvurmuş, sağlık bakanlığı ambulans uçak gönderip hastayı alıp gata'ya getirip yatırmış. a haber de bunu alıp haber yapmış, türkiye almanya'dan çok ilerde konulu reklam yapıyor;
https://streamable.com/2abvbo

çok gücüme gitti ya...
tamam eyvallah, ihtiyacı olana yardım edelim.
ama ben dünyanın parasını ödüyorum, dünyanın vergisini ödüyorum, tam 23 senedir bu ülke için istihdam sağlıyorum, maruz kaldığım muameleye bak.
almanya'da yaşayan biri için ambulans uçak kaldıran devlet, bana 3 gündür randevu vermiyor.

ne diyeyim ben şimdi?
ödediğim vergiler, sigorta primleri haram zıkkım olsun hepinize...

fırsatını bulup yurtdışına giden gençler çok haklı. böyle boktan bir ülkede yaşamamayı tercih etmekle en doğru kararı veriyorlar, onlara kimsenin en ufak bir söz söyleme hakkı yok.
Hastane yerine evde bekliyoruz bazı bölümlere aylar sonrasına randevu alıyorsunuz.
Tabii ki vardı: bir SGK , bir de devlet hastanesi vardı illerde. Belki 1-2 tane sağlık ocağı. Şimdi her mahallede ailehekimleri, en az 5-6 kişi, bir de özel hastahaneler artı üniversite araştırma hastahaneleri. Bu tür iyileştirmeler bekleme süresini kısalttı. Ayrıca çoğu ilçelerde eskiden hastane yoktu; onların da hastahanelendirilmesi pozitif etkiledi.
2-3 saat önce "oğluşunun" hastanede 1-1,5 saat fazladan bekleyip sonrasında daha uzak bir tarihe randevu verilerek doğru düzgün muayene bile edilmeden eve gönderildiği öğrenen koyu akp li mesai arkadaşımın ağzından " a... koyarım böyle işin ama yaa" cümlelerinin saçılmasına sebep olan doğa olayıdır.

bu gevşeğe 4 saat önce sorsan sağlık sistemini över dururdu. her gün kafamızı skiyor(lar) şirkette reyiz şöyle yabdı reyiz böyle yabdı diye. ama böyle iğnenin ucu kendisine dokununca reyiz falan dinlemeyip koyup geçiyor, geçiyorlar. burada doksanları görmüş, canlı yaşamış insan fazla olmadığından atıp tutuyorlar "hastane kapılarında ölüyorduk" diye gevrek gevrek. ulan doksanlardaki durumdan en fazla yüzde 20 daha iyi şimdiki durum. o da teknolojinin gelişmesi sayesinde oldu büyük ölçekte. her şey bilgisayar üzerinden online yapılıyor artık.
7 yaşındayken sarılık olmuştum ay aman allah'ım annemle sürekli hastaneye gidiyorduk çocuğum daha sıra beklerken fenalık geliyordu. eskiden bankalarda da kuyruk vardı ne zaman ki mobil bankacılık hayatımıza girdi sıra bekleme derdinden kurtulduk ve üstelik bankaya gidip yapacağımız tüm işlemleri mobil bankacılıktan yapabiliyoruz. ziraat mobil yeni bir işlem koymuş mesela kart şifrelerini mobilden değiştirebiliyorsun eskiden bunun için de şubeye giderdik. şimdi her şey o kadar kolaylaşmış ki bence mobil kullanan insanlar şubeye bile gitmiyordur. hastane köşelerinde de bekleme yapmıyoruz eskiden hayat zormuş be. şimdi kolay erişim, kolay elde etme derin bir nefes alıyoruz.
7 yaşındayken sarılık olmuştum ay aman allah'ım annemle sürekli hastaneye gidiyorduk çocuğum daha sıra beklerken fenalık geliyordu. eskiden bankalarda da kuyruk vardı ne zaman ki mobil bankacılık hayatımıza girdi sıra bekleme derdinden kurtulduk ve üstelik bankaya gidip yapacağımız tüm işlemleri mobil bankacılıktan yapabiliyoruz. ziraat mobil yeni bir işlem koymuş mesela kart şifrelerini mobilden değiştirebiliyorsun eskiden bunun için de şubeye giderdik. şimdi her şey o kadar kolaylaşmış ki bence mobil kullanan insanlar şubeye bile gitmiyordur. hastane köşelerinde de bekleme yapmıyoruz eskiden hayat zormuş be. şimdi kolay erişim, kolay elde etme derin bir nefes alıyoruz.
Eski tas eski hamamdır, yani beklemek her daim kaderimizdir.
Tek fark, hastane koridorunda akşama kadar bekleme yoktur lakin evde üç ay beklemek vardır.
Hastane koridorunda akşama dek bekleyip muayene olabilmek çoook daha iyiymiş eyyy Romalılar.
Sancımızla, ağrımızla, kaşıntımızla evde kıvranmayı Ancak çeken bilir, halı motifi izleyenler nerden bilecek?!
O günden bugüne olan güzel şeylerden birisi ilaçları eczaneden alabilmek.
Nasılsa bir imza için tekirdağdan istanbula iki gün üstüste git geli siz yapmadınız ya dalga geçin. inşallah öyle bir iktidar gelir ki o çektiklerimi yaşayarak görürsünüz.
Ne mutlu ki akp interneti, bilgisayarı, işletim sistemlerini falan icat etti.
Şimdi ise eczanelerde kuyruk var. Kanser vakalarındaki artış içler acısı. Sistem düzeldi, sağlığımız gümledi.
aktık randevu sistemi adı altında evde beklenmektedir aynı kuyruk.

cep telefonuna indirebildiğin sikimsonik uygulaması dışında değişen hiçbir şey yok.
Şimdi gdo'dan, fosforlu patatesten, nasıl kesildiği belli olmayan ithal etten, ineklerin yemediği ama bize yedirilen haşlanmış mısırlardan kanser olma kuyruğu var.

Devlet rakamları gizliyor. Kanser rekora koşuyor.
Evde beklemeyi beklemek saymayan üç maymunu oynayan zihniyetin ısrarla tekrar ettiği cümle.