bugün
- sözlükte hiç kimseye sulanmayan erkek yazar13
- sokak kazları acilen itlaf edilmelidir12
- hotchner from bau28
- evliliğin gereksiz olması22
- ışıkhızının evrenin hız limiti olması10
- ölümlü dünya 2 sponsorlu
- mirarskaya12
- hotchner from bau silik olsun kampanyası8
- recep tayyip erdoğan16
- döverek seks yapmak8
- 0 0 7 nickli yazarın ne bakıyon la ile derdi12
- pide yapabilen erkek18
- yabancı dillerle özdeşleşen ülkeler10
- erkeklere yaranmak için kadınları gömen erkek10
- selman öğüt11
- fenerbahçe16
- sözlükte kendime uygun bi dişi adayı bulamamam12
- zeki entelektüel ve saygılı erkek11
- zeki trolllere hasret kalmak10
- nervio19
- kaslı bir erkeğe sahip olmanın dayanilmaz hazzı10
- beni seven var mı aranızda8
- lisede hoşlandığınız kişi ile yaşadığınız şeyler16
- insan olmaya ceyrek kala'dan özür diliyorum10
- nervio'ya aşık olmak11
- merhabalar yokluğumda ilgisiz kalan sözlük kızları8
- henry kissinger13
- ölümlü dünya 29
- allah15
- namazi kacirmamak8
- covid aşısı olanlar ölecek mi19
- saraca silsüpüroğlu15
- nervionun kedisi15
- gece tuvalete giderken nervionun kedisini görmek8
- kadınların ilk verdiği erkeği unutamamaları9
- skywell'in türkiye'ye fabrika kurması10
- sözlük kızları an itibariyle korumam altındadır14
- rus kızı vs türk kızı16
- arkadaşlar şöyle bi kıza çakma ihtimalim nedir14
- sözlük tipsizlerinin fotoğrafları15
- iremga25
- arkadaşlar kafanız nasıl13
- sözlük yazarlarının bulunduğu yerin hava durumu11
- saraca14
- üniversitenin beyni köreltmesi8
- canoo9
- manyak olmaya karar verdim aykolik düeti9
- uzun bir yolculuğa başlarken dinlenecek şarkılar8
- grup seks partisinde evlenme teklif eden erkek9
- yapılışı merak edilen şeyler12
- kocanızı 1 milyona kiralar mısınız10


entry'ler (17965)
https://www.youtube.com/shorts/Cib5Tq53XUQ böbrek, kan değerlerinde tutarsızlıklar, mineral kaybı, vs vs sonra ki yıllarda ortaya çıkacak kronik rahatsızlıklarda konuşulacak durum.
ben de bodrum da yanlışlıkla ingiliz kahvaltsında yemiştim. allah'a şükür bir şey olmadı, sıçana kadar azıcık gavur oldun. sıçtıktan sonra sende gavurluk kalmaz, çok da şeyyetmemen lazım eheeheehe.
insanlardan nefret ettiğim için ve de sorumluluğunu hissettiğim insanlar hariç hiçbir insan ve o insanın değerleri düşünceleri kutsalları benim için anlamsız ve değersiz olduğundan kimseye kin duymuyorum.
kin duymak saygı sevgi değer verme gibi nedensellikler yansımasıdır. kaybetme, zarar görme, hayal kırıklığı, haksızlık vb kendinizde olmasa bile çevrenizde olan yaşanmışlıklarla bu kin oluşur.
daha basit örneklemek gerekirse... sokakta bir köpek bana havladığında ona havlamam, beni ısırsa onu ısırmam. benim için bir hayvan, değersiz anlamsız nefret ettiğim bir şey. insanlarda böyle, bana bağıran küfür eden zarar vermeye çalışan benim için bir köpekten farkı yok. bunun için ona kin kızgınlık öç vb. duyguları hisleri taşımam.
oysa nefret bir nedensellik içermeyebilir.
https://www.youtube.com/shorts/xZRK5PWlA2I
bu insanın öngörü muhakeme sorgulama gözlemleme vb yapmadan peşin hükümlü olmasıyla bu insana kızar ve kin duyarsınız. yaşadığı pişmanlığı görüp empati yapar ve kininiz geçer.
oysa görüntüye değil de içeriğine bakmadığı, soyut olmasına karşı nefret duyduğunuzda bu nefret geçmez, hep hatırlanır.
kin duymak saygı sevgi değer verme gibi nedensellikler yansımasıdır. kaybetme, zarar görme, hayal kırıklığı, haksızlık vb kendinizde olmasa bile çevrenizde olan yaşanmışlıklarla bu kin oluşur.
daha basit örneklemek gerekirse... sokakta bir köpek bana havladığında ona havlamam, beni ısırsa onu ısırmam. benim için bir hayvan, değersiz anlamsız nefret ettiğim bir şey. insanlarda böyle, bana bağıran küfür eden zarar vermeye çalışan benim için bir köpekten farkı yok. bunun için ona kin kızgınlık öç vb. duyguları hisleri taşımam.
oysa nefret bir nedensellik içermeyebilir.
https://www.youtube.com/shorts/xZRK5PWlA2I
bu insanın öngörü muhakeme sorgulama gözlemleme vb yapmadan peşin hükümlü olmasıyla bu insana kızar ve kin duyarsınız. yaşadığı pişmanlığı görüp empati yapar ve kininiz geçer.
oysa görüntüye değil de içeriğine bakmadığı, soyut olmasına karşı nefret duyduğunuzda bu nefret geçmez, hep hatırlanır.
çaktırmadan keşişmeler, uzaktan tatlı tebessümler... benden 2 sıra önümde oturuyordu. arkasında oturan kızla kanlı bıçaklı kavgalıydı. ara sıra dönüp bana bakmak için kız ile barışmak konuşmak zorunda kaldı. ders sırasında arkasında ki kıza dönerek bir şeyler der ister gibi yapıp göz ucuyla bana bakıp dudağının kenarında ki şeytani tebessümle yağlarımı eritirdi. onun sayesinde 10 kilo verdim bu sayede eheeheehe.
seviyorsan git konuş bence demeyin. konuşuyoruz tabi ama mutlaka çevresinde arkadaşları ve dev-genç'li olması, söylemesi ayıp benim de ülkücü olmam ile konuşmalar genellikle tartışma oluyordu.
ülkeyi kurtarmak yetmiyor dünyayı kurtarıyorduk ama ideolojiye katılmış din kimlik lanetine hapis olmuş sevgimizi kurtaramıyorduk. daha önce yazmıştım, onunla konuşmak, ona yaklaşmak, cahil sığ bilgisiz görünmemek için kütük gibi karl marx'ın das kapital (karl marx tarafından yazılan 1. cildi, 2 ve 3. cilt engels tarafından yazılmıştır) okumak zorunda kalmış, yetmemiş biraz daha bir kaç kitap okuyunca az daha gomonis(!) olacaktım.
neyse...
genelde okulda gruplar halinde takıldığımız için yavrum benim arkadaşları arasında vahşi kedi gibiydi. 1-2 kankası vardı vardı onlara galiba hoşlandığını söylemiş olmalı ki bazen "bak kız seninki ihiihiihi" kıkırdamaları eşliğinde yavrumu dürterek uyarıyorlardı.
o zamanlar telefon internet bilgisaray mail sosyal medya vs yok. neredeyse telepati veya duman işareti ya da tamtamlarla iletişim kuruyoruz (akp sayesinde bu teknolojiye eriştik diyeyim de sövün bana) grup içinde çatık kaş asık surat ama yalnız olduğunda veya müsait ortamda bakışı tatlı ve kaçamak tipte ben sana bakmıyordum ki masumluğunda kadınsı mimikler...
ilk ona açılmam iletişim kurmam biraz da yaratana sığınıp "isteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci" edasıyla oldu.
beden eğitimi dersimiz var, kızların ve erkeklerin soyunma odaları yan yana. hemen soyunup eşofmanları giyip dışarı çıktım. koridorda oyalanmaya onu beklemeye başladım. arkadaşlarıyla çıktı, bir an göz göze geldik. arkadaşları koşarak bahçeye çıkarken biraz arkada kaldı. canım benim fırsat yarattı, yanına gidip "boyun kaç santim" diye sordum. şaşırıp 1.60 dedi ve "tamam, yarın sana bir mektup vereceğim" deyip uzaklaştım.
akşam a4 kağıdı uzunlamasına kesip 1.60 metre uzunluğunda boyu kadar uç uca bantladım ona mektup yazdım. malumunuz, uzun uzun yazmakta pek zorlanmıyorum. bakınız: bu entry...
neyse, havadan sudan, ideoloji din kimlik vs değinmeden insan olma-humanizm ekseninde duygu arkadaşlık yalnızlık konuşma isteği farklılıkların zenginliği vb yanında 1-2 şiir yazıp padişah fermanı gibi rulo yapıp sabah okula geldiğinde sınıfa girmeden ona verdim.
ertesi gün o'da bana boyun kaç diye sordu. aynı yaklaşımda yazmış. defalarca okudum, gece yastığımın altında sakladım.
el ele tutuşup gezemedik, gizli saklı buluştuk, mektuplaştık.
oturduğu mahalle bile solcuların mahallesiydi. belki camda kapıda sokakta görürüm diye mahallesine gittiğimde 2 defa orada dayak yedim. birisi adam akıllı dayaktı. bir hafta ders sırasında bana bakıp kıkır kıkır güldü.
gerçekten sevginin tanrısal versiyonunu yaşamışız.
seviyorsan git konuş bence demeyin. konuşuyoruz tabi ama mutlaka çevresinde arkadaşları ve dev-genç'li olması, söylemesi ayıp benim de ülkücü olmam ile konuşmalar genellikle tartışma oluyordu.
ülkeyi kurtarmak yetmiyor dünyayı kurtarıyorduk ama ideolojiye katılmış din kimlik lanetine hapis olmuş sevgimizi kurtaramıyorduk. daha önce yazmıştım, onunla konuşmak, ona yaklaşmak, cahil sığ bilgisiz görünmemek için kütük gibi karl marx'ın das kapital (karl marx tarafından yazılan 1. cildi, 2 ve 3. cilt engels tarafından yazılmıştır) okumak zorunda kalmış, yetmemiş biraz daha bir kaç kitap okuyunca az daha gomonis(!) olacaktım.
neyse...
genelde okulda gruplar halinde takıldığımız için yavrum benim arkadaşları arasında vahşi kedi gibiydi. 1-2 kankası vardı vardı onlara galiba hoşlandığını söylemiş olmalı ki bazen "bak kız seninki ihiihiihi" kıkırdamaları eşliğinde yavrumu dürterek uyarıyorlardı.
o zamanlar telefon internet bilgisaray mail sosyal medya vs yok. neredeyse telepati veya duman işareti ya da tamtamlarla iletişim kuruyoruz (akp sayesinde bu teknolojiye eriştik diyeyim de sövün bana) grup içinde çatık kaş asık surat ama yalnız olduğunda veya müsait ortamda bakışı tatlı ve kaçamak tipte ben sana bakmıyordum ki masumluğunda kadınsı mimikler...
ilk ona açılmam iletişim kurmam biraz da yaratana sığınıp "isteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci" edasıyla oldu.
beden eğitimi dersimiz var, kızların ve erkeklerin soyunma odaları yan yana. hemen soyunup eşofmanları giyip dışarı çıktım. koridorda oyalanmaya onu beklemeye başladım. arkadaşlarıyla çıktı, bir an göz göze geldik. arkadaşları koşarak bahçeye çıkarken biraz arkada kaldı. canım benim fırsat yarattı, yanına gidip "boyun kaç santim" diye sordum. şaşırıp 1.60 dedi ve "tamam, yarın sana bir mektup vereceğim" deyip uzaklaştım.
akşam a4 kağıdı uzunlamasına kesip 1.60 metre uzunluğunda boyu kadar uç uca bantladım ona mektup yazdım. malumunuz, uzun uzun yazmakta pek zorlanmıyorum. bakınız: bu entry...
neyse, havadan sudan, ideoloji din kimlik vs değinmeden insan olma-humanizm ekseninde duygu arkadaşlık yalnızlık konuşma isteği farklılıkların zenginliği vb yanında 1-2 şiir yazıp padişah fermanı gibi rulo yapıp sabah okula geldiğinde sınıfa girmeden ona verdim.
ertesi gün o'da bana boyun kaç diye sordu. aynı yaklaşımda yazmış. defalarca okudum, gece yastığımın altında sakladım.
el ele tutuşup gezemedik, gizli saklı buluştuk, mektuplaştık.
oturduğu mahalle bile solcuların mahallesiydi. belki camda kapıda sokakta görürüm diye mahallesine gittiğimde 2 defa orada dayak yedim. birisi adam akıllı dayaktı. bir hafta ders sırasında bana bakıp kıkır kıkır güldü.
gerçekten sevginin tanrısal versiyonunu yaşamışız.
bu ülkede... neyse susayım.
araba yerli, fiyatı yabancı. ücretli çalışan kesimin almak için hayal bile kuramayacağı ama...
neyse, vela havle vela isla bonita diyelim de dilimi tutayım. vatan haini, bölücü, dıj minnak, hain, cehapeli damarım kabarıp ülkenin büyümesini gelişmesini istemeyen olmayayım.
dayanamayacağım...
ağzımızı kapatsak bazı embesiller bizi kıçımızla konuşturur.
- togg yapıyog oğlum, sen ülkenin böyümesi gelişmesini istemeyon nu?
* evet istemeyyon! ben dıj minnağım amk!
bu cahillere nasıl dert anlatacağız?
bir ülkenin gelişmesi büyümesi araba yapmasıyla olmaz. ücretli çalışan vatandaşına yaptığı arabaya binme imkanı vermesiyle o ülke büyümüş gelişmiş olur.
ne bileyim...
ücretli çalışan kalifiye bir eleman ayda 3000-4000 birim para alıp ikinci el 2-3 yıllık bir arabaya ayda 200 birim para ödeyerek veya otomobil markalarının kendi finansman sisteminde ayda 500 birim para ile sıfır araç satmasıyla ücretli çalışan senin hayalini bile kuramayacağın araçlara sahibi oluyorsa-biniyorsa o ülke gelişmiş gelişiyor, büyümüş büyüyor olur.
örn: 2021 model opel mokka. ailede sadece 1 kişi çalıyor olsa, aylık geliri 3000-4000 birim olan bir çalışan ayda 190-200 birim paraya taksitle bu arabaya sahip oluyorsa o ülke gelişmiş-gelişiyor, büyümüz-büyüyor olur.
aylık geliri 30 bin-40 bin birim para olan biri bile şu an bu arabayı almayı bu arabaya binmeyi hayal edemiyorsa o ülke büyüyor gelişiyor diye sevinmek cehaletle bile açıklanamaz.
çevre yollarına, en güzel manzaralı ve en sağlam zeminlere yapılan gökdelen rezidanslara villalara lüks konutlara bakıp, sadece bu lüks konutlara inşaatlar için yapılan otoyol, tramway, metro gibi ulaşım hizmetlerine bakıp ülke büyüyor gelişiyor diye sevinmek...
kendisi deprem bölgesinde uygun olmayan zeminde çürük binalarda oturup, dolmuş otobüs içinde balık istifi eşya yük gibi taşınırken ve de deprem su baskını yangın toprak kayması vb sağlıksız yaşam alanlarında yaşamaya çalışıp ölürken
ülke büyüyor gelişiyor demek cehalet ötesi bir durum.
ben hiç yolda ki kaldırım taşının, asfaltın, toprağın, taşın, kayanın, denizin, nehirin büyüyüp geliştiğini görmedim, duymadım. aksine ggelişmeyi bırak yok olduğunu ggördüm-ggörüyoruz. ülke dediğiniz şey taş toprak kaya değildir.
binalar da değildir.
yaptığın arabalar da değildir.
ürettiğin de değildir.
şirketler holdingler de değildir.
insanın bu değerlere sahip olabiliyor mu? 1000 kişiden 500 kişi bunlara sahip oluyor olsa bile o insanlar için ülke gelişiyor denilemez. bu ülkede 1000 kişiden 10 kişi bile bu üretilen değerlerden pay alamıyor, sahip olamıyor, insan gibi yaşayamıyor.
neyse, vela havle vela isla bonita diyelim de dilimi tutayım. vatan haini, bölücü, dıj minnak, hain, cehapeli damarım kabarıp ülkenin büyümesini gelişmesini istemeyen olmayayım.
dayanamayacağım...
ağzımızı kapatsak bazı embesiller bizi kıçımızla konuşturur.
- togg yapıyog oğlum, sen ülkenin böyümesi gelişmesini istemeyon nu?
* evet istemeyyon! ben dıj minnağım amk!
bu cahillere nasıl dert anlatacağız?
bir ülkenin gelişmesi büyümesi araba yapmasıyla olmaz. ücretli çalışan vatandaşına yaptığı arabaya binme imkanı vermesiyle o ülke büyümüş gelişmiş olur.
ne bileyim...
ücretli çalışan kalifiye bir eleman ayda 3000-4000 birim para alıp ikinci el 2-3 yıllık bir arabaya ayda 200 birim para ödeyerek veya otomobil markalarının kendi finansman sisteminde ayda 500 birim para ile sıfır araç satmasıyla ücretli çalışan senin hayalini bile kuramayacağın araçlara sahibi oluyorsa-biniyorsa o ülke gelişmiş gelişiyor, büyümüş büyüyor olur.
örn: 2021 model opel mokka. ailede sadece 1 kişi çalıyor olsa, aylık geliri 3000-4000 birim olan bir çalışan ayda 190-200 birim paraya taksitle bu arabaya sahip oluyorsa o ülke gelişmiş-gelişiyor, büyümüz-büyüyor olur.
aylık geliri 30 bin-40 bin birim para olan biri bile şu an bu arabayı almayı bu arabaya binmeyi hayal edemiyorsa o ülke büyüyor gelişiyor diye sevinmek cehaletle bile açıklanamaz.
çevre yollarına, en güzel manzaralı ve en sağlam zeminlere yapılan gökdelen rezidanslara villalara lüks konutlara bakıp, sadece bu lüks konutlara inşaatlar için yapılan otoyol, tramway, metro gibi ulaşım hizmetlerine bakıp ülke büyüyor gelişiyor diye sevinmek...
kendisi deprem bölgesinde uygun olmayan zeminde çürük binalarda oturup, dolmuş otobüs içinde balık istifi eşya yük gibi taşınırken ve de deprem su baskını yangın toprak kayması vb sağlıksız yaşam alanlarında yaşamaya çalışıp ölürken
ülke büyüyor gelişiyor demek cehalet ötesi bir durum.
ben hiç yolda ki kaldırım taşının, asfaltın, toprağın, taşın, kayanın, denizin, nehirin büyüyüp geliştiğini görmedim, duymadım. aksine ggelişmeyi bırak yok olduğunu ggördüm-ggörüyoruz. ülke dediğiniz şey taş toprak kaya değildir.
binalar da değildir.
yaptığın arabalar da değildir.
ürettiğin de değildir.
şirketler holdingler de değildir.
insanın bu değerlere sahip olabiliyor mu? 1000 kişiden 500 kişi bunlara sahip oluyor olsa bile o insanlar için ülke gelişiyor denilemez. bu ülkede 1000 kişiden 10 kişi bile bu üretilen değerlerden pay alamıyor, sahip olamıyor, insan gibi yaşayamıyor.
birilerine gönderme yapıyor gibi...anladınız siz onları.
kendinden olan her sakallıya hacı diyen yurdum insanı, gavurun sakallısına da papaz der.
doğru söylemiş, kemalizm bir virüstür.
teşbih de hata olmaz, virüsler gen aktarımı (transdüksyon) işleminde çok başarılıdır. virüslerin doğal yaşamında davranışı ve genetik araştırmaların ilerlemesiyle bilim insanlarının müdahalesi neticesi transdüksyonlarla gen aktarımı yapabiliyor, yeni tedavi metodları yanı sıra genetik rahatsızlara çare üretme, salgınlara karşı koruma amaçlı çalışmaları malumunuz.
kemalizm diye adlandırılan şey (aslında böyle izm atatürk tarafından dillendirilmemiştir ve böyle bir izm-ideoloji dogması var olmamıştır) tamamen muasır medeniyet denen ve kısaca kul olmaktan vatandaş, yurttaş, birey olma aşamasına geçen bir süreçtir. bu süreçte de etkin itici güç olan kemalizm virüse benzetilerek yurttaşlığı vatandaşlığı birey olmayı insanlara aşılayan-geçiren bir transdüksyon durumu olarak örneklenmiş.
https://www.youtube.com/shorts/uqsGhk5NAQw
unutmadan...
izm-ideoloji tıpkı din gibidir. dogmaları ve değişmez tartışılmaz kaideleri vardır. düşüncenin gelişmesine evrilmesine değişimine zamana ve şartlara uyumuna izin vermez. oysa atatürk düşüncelerim-söylemlerim ile bilim çatıştığında bilimi seçin demiştir. böyle bir kişi-anlayış için bir izm-ideoloji yakıştırması yapmak Antarktika da kerguelen adasında buzulların arasında güneşlenmek için bikini seçmeye benzer.
teşbih de hata olmaz, virüsler gen aktarımı (transdüksyon) işleminde çok başarılıdır. virüslerin doğal yaşamında davranışı ve genetik araştırmaların ilerlemesiyle bilim insanlarının müdahalesi neticesi transdüksyonlarla gen aktarımı yapabiliyor, yeni tedavi metodları yanı sıra genetik rahatsızlara çare üretme, salgınlara karşı koruma amaçlı çalışmaları malumunuz.
kemalizm diye adlandırılan şey (aslında böyle izm atatürk tarafından dillendirilmemiştir ve böyle bir izm-ideoloji dogması var olmamıştır) tamamen muasır medeniyet denen ve kısaca kul olmaktan vatandaş, yurttaş, birey olma aşamasına geçen bir süreçtir. bu süreçte de etkin itici güç olan kemalizm virüse benzetilerek yurttaşlığı vatandaşlığı birey olmayı insanlara aşılayan-geçiren bir transdüksyon durumu olarak örneklenmiş.
https://www.youtube.com/shorts/uqsGhk5NAQw
unutmadan...
izm-ideoloji tıpkı din gibidir. dogmaları ve değişmez tartışılmaz kaideleri vardır. düşüncenin gelişmesine evrilmesine değişimine zamana ve şartlara uyumuna izin vermez. oysa atatürk düşüncelerim-söylemlerim ile bilim çatıştığında bilimi seçin demiştir. böyle bir kişi-anlayış için bir izm-ideoloji yakıştırması yapmak Antarktika da kerguelen adasında buzulların arasında güneşlenmek için bikini seçmeye benzer.
son olarak fatih terim fonunda adı geçen kişi.
konudan kişilerden bağımsız olarak...
fatih terim fonu konusu-soruşturması-tartışmalarına bakıyorum da, bazı değişik hukuku olan bir ülkelerde (avrupa, hele ki amerika'da... amiyane tabirle kan alırlar adamdan) bu vb durum yaşansa; kara para, vergi kaçakçılığı suçlamasıyla bu olayda adı geçen herkesin tüm hesap mal varlığına el konulmuş, tutuklanmıştı. sistem dışına çıkarıp vergi maliye finans sistemi denetimde olmayan işlemlerle elde edilen her türlü kazanç kara para kapsamına alınır.
hele ki o ülkelerde savunmalarda geçen kayıt dışı-kara parayı "ben sadece teslim ettim, teslim aldım" diyen mi, ya da "ben az verdim, sonra sistemden çıktım" diyen mi, veya "dolandırıldım" diyen mi vs vs masum rolü yapanlara hakim "zekamızla, yargı sistemiyle dalga geçiyor" diye ekstra ceza verir.
oralarda maliye-vergi-finans sistemi dışına çıkardığınız paranızla kalkıp resmi olmayan ve elden gayri resmi yollarla çantalarla milyon dolarlar alış veriş kazanç işine girip paranızı kaybettiğinizde gidip şikayetçi olamazsınız, mağdur olamazsınız. eğer ben dolandırıldım, şu kadar milyon dolar elden çantada verdim diye şikayetçi olursanız bu suçu ikrar olur. aileniz dostlarınız arkadaşlarınızın bile başını yakarsınız. bu çevrenizde olan insanların mal varlıklarında açıklanamayan-gelire göre orantısız artışlar bile onların da mal varlıklarına el konulmasına neden olur. 7 sülaleniz araştırılır. sadece 3-5 yıllık süreç değil, tüm yaşamınız boyunca gelirleriniz incelenir.
inanın bana öyle bir hale gelirsiniz ki "keşke maliye bakanlığının binasını havaya uçursaydım. daha az çile çekerdim" dedirtirler.
bırakın çantalarda kayıt dışı (kayıt dışı her para kara paradır) milyon dolarların elden ele verilmesini, arkadaşımın yaşadığı; isviçre'den türkiye'ye gelmeden önce barda arkadaşlarıyla eğleniyorlar. 3 ay kalmış olduğu arkadaşının kullanmadığı ikinci evi için ona vereceği kullanım-kira ücreti ve elden almış olduğu borç için, türkiye'ye de gidiş yapacağı (arabayla gelecek, hava atacak ya) üzerinde yüklü miktarda para var. barda hesapları öderken tomarla 1-2 sefer parayı çıkarıp ödeme yapıyor. ne mi oluyor, polisi başında buluyor, alıp karakola götürüyorlar. paranın kaynağı, ne iş yaptığı, ne vergi ödediği vs vs sorgulamalar... sabah olunca serbest kalıyor.
neyse ki özgürlükler ülkesi yurdumda yaşadığımız için çok şanslıyız.
konudan kişilerden bağımsız olarak...
fatih terim fonu konusu-soruşturması-tartışmalarına bakıyorum da, bazı değişik hukuku olan bir ülkelerde (avrupa, hele ki amerika'da... amiyane tabirle kan alırlar adamdan) bu vb durum yaşansa; kara para, vergi kaçakçılığı suçlamasıyla bu olayda adı geçen herkesin tüm hesap mal varlığına el konulmuş, tutuklanmıştı. sistem dışına çıkarıp vergi maliye finans sistemi denetimde olmayan işlemlerle elde edilen her türlü kazanç kara para kapsamına alınır.
hele ki o ülkelerde savunmalarda geçen kayıt dışı-kara parayı "ben sadece teslim ettim, teslim aldım" diyen mi, ya da "ben az verdim, sonra sistemden çıktım" diyen mi, veya "dolandırıldım" diyen mi vs vs masum rolü yapanlara hakim "zekamızla, yargı sistemiyle dalga geçiyor" diye ekstra ceza verir.
oralarda maliye-vergi-finans sistemi dışına çıkardığınız paranızla kalkıp resmi olmayan ve elden gayri resmi yollarla çantalarla milyon dolarlar alış veriş kazanç işine girip paranızı kaybettiğinizde gidip şikayetçi olamazsınız, mağdur olamazsınız. eğer ben dolandırıldım, şu kadar milyon dolar elden çantada verdim diye şikayetçi olursanız bu suçu ikrar olur. aileniz dostlarınız arkadaşlarınızın bile başını yakarsınız. bu çevrenizde olan insanların mal varlıklarında açıklanamayan-gelire göre orantısız artışlar bile onların da mal varlıklarına el konulmasına neden olur. 7 sülaleniz araştırılır. sadece 3-5 yıllık süreç değil, tüm yaşamınız boyunca gelirleriniz incelenir.
inanın bana öyle bir hale gelirsiniz ki "keşke maliye bakanlığının binasını havaya uçursaydım. daha az çile çekerdim" dedirtirler.
bırakın çantalarda kayıt dışı (kayıt dışı her para kara paradır) milyon dolarların elden ele verilmesini, arkadaşımın yaşadığı; isviçre'den türkiye'ye gelmeden önce barda arkadaşlarıyla eğleniyorlar. 3 ay kalmış olduğu arkadaşının kullanmadığı ikinci evi için ona vereceği kullanım-kira ücreti ve elden almış olduğu borç için, türkiye'ye de gidiş yapacağı (arabayla gelecek, hava atacak ya) üzerinde yüklü miktarda para var. barda hesapları öderken tomarla 1-2 sefer parayı çıkarıp ödeme yapıyor. ne mi oluyor, polisi başında buluyor, alıp karakola götürüyorlar. paranın kaynağı, ne iş yaptığı, ne vergi ödediği vs vs sorgulamalar... sabah olunca serbest kalıyor.
neyse ki özgürlükler ülkesi yurdumda yaşadığımız için çok şanslıyız.
yiğidi öldür ama hakkını yeme derler. dürüst olmak gerekirse "iyi koydular bize" dememiz lazım. kıvırmaya gerek yok.
yerli ve milli savaş uçağımız göklerde...
öhm öhm! konu bu değildi. pardon, yanlış başlığa gelmişim.
yine bir kaç kelam edelim de çorbada tuzumuz bulunsun.
şu an bir savaş-saldırı tehlikesi var mı?
yok.
olsa bile şu an elimizde ki uçaklar müdahale için yeterli mi?
evet.
yerli ve milli uçaklar yapıyoruz (valla öyle diyorlar) şu an aciliyet yoksa, yarın bir saldırıya maruz kalmayacak bu acele neden?
üretimi süren, ürettiğimiz savaş uçaklarını bekleyelim. yerli ve insanlı insansız savaş uçaklarını üretiyoruz. azıcık dişimizi sıkalım ve yerli milli 4 mü 5 mi hangi nesilse uçak filolarımıza sahip olalım.
biraz rahat olun ya, bu kadar da kasmayın.
öhm öhm! konu bu değildi. pardon, yanlış başlığa gelmişim.
yine bir kaç kelam edelim de çorbada tuzumuz bulunsun.
şu an bir savaş-saldırı tehlikesi var mı?
yok.
olsa bile şu an elimizde ki uçaklar müdahale için yeterli mi?
evet.
yerli ve milli uçaklar yapıyoruz (valla öyle diyorlar) şu an aciliyet yoksa, yarın bir saldırıya maruz kalmayacak bu acele neden?
üretimi süren, ürettiğimiz savaş uçaklarını bekleyelim. yerli ve insanlı insansız savaş uçaklarını üretiyoruz. azıcık dişimizi sıkalım ve yerli milli 4 mü 5 mi hangi nesilse uçak filolarımıza sahip olalım.
biraz rahat olun ya, bu kadar da kasmayın.
yanlış bilgi.
müslümanım diyen çoğunluğun yaşadığı dine bakıp böyle genelleme yapmamak lazım.
unutmadan... müslümanlık ile islam aynı mana-anlamda değildir. aynı şekilde hristiyan veya yahudiliik ya da budizm vb inanç-dinlerde de bunu görürsünüz. kültürü yaşamak ve o kültüre göre davranmak din değildir.
örn: ben din inancı olmayan veya başka bir din inancı içinde biri olsam da islam dinine geçtim diye cübbe sakal şalvar-entari ile arap-ordoğu halkı gibi giyinmeye, arapça konuşma, selam verme dua etme vs eylemlerle günlük hayatı yaşamı kılık kıyafeti saç sakal şeklini araplar gibi yapsam benim dinimin islam olması değil de benim araplaşmamı gösterir. araplaşmak ve müslümanım demek islam demek değildir ve de sizin dininiz islam olması anlamına da gelmez.
aynı şekilde budist olsam bir budist gibi giyinsem benim asyalılaşmam anlamına gelir. allah tanrı rab buda her ne isimle yaratıcıyı anarsanız anın din denen şey konuştuğun dil değil, giydiğin giysi değil, şekilcilik değil, din evrensel bir olgudur ve kültür kimlik dil vs üstü bir değerdir.
dini kanarya severler cemiyeti olup "sen kanarya sevmiyorsun giremezsin" diyeceğiniz veya Çemişgezek yardımlaşma dayanışma derneği olup "sen çemişgezekli değilsin" diye almayacağın ya da fenerbahçe spor kulübü değildir "sen sarı kırmızı renklerle buraya gelemezsin"diye karşı çıkacağınız bir şey sanmayın .
böyle davranırsanız ve insanları kılığına kıyafetine sakalına diline kültürüne göre yargılar da insanların din inancı-imanı hakkında expertise yapacak kadar kendinizi yaratıcı yerine koyarsanız bu benim için aptallık, yaratıcı için kafirlik olur.
müslümanım diyen çoğunluğun yaşadığı dine bakıp böyle genelleme yapmamak lazım.
unutmadan... müslümanlık ile islam aynı mana-anlamda değildir. aynı şekilde hristiyan veya yahudiliik ya da budizm vb inanç-dinlerde de bunu görürsünüz. kültürü yaşamak ve o kültüre göre davranmak din değildir.
örn: ben din inancı olmayan veya başka bir din inancı içinde biri olsam da islam dinine geçtim diye cübbe sakal şalvar-entari ile arap-ordoğu halkı gibi giyinmeye, arapça konuşma, selam verme dua etme vs eylemlerle günlük hayatı yaşamı kılık kıyafeti saç sakal şeklini araplar gibi yapsam benim dinimin islam olması değil de benim araplaşmamı gösterir. araplaşmak ve müslümanım demek islam demek değildir ve de sizin dininiz islam olması anlamına da gelmez.
aynı şekilde budist olsam bir budist gibi giyinsem benim asyalılaşmam anlamına gelir. allah tanrı rab buda her ne isimle yaratıcıyı anarsanız anın din denen şey konuştuğun dil değil, giydiğin giysi değil, şekilcilik değil, din evrensel bir olgudur ve kültür kimlik dil vs üstü bir değerdir.
dini kanarya severler cemiyeti olup "sen kanarya sevmiyorsun giremezsin" diyeceğiniz veya Çemişgezek yardımlaşma dayanışma derneği olup "sen çemişgezekli değilsin" diye almayacağın ya da fenerbahçe spor kulübü değildir "sen sarı kırmızı renklerle buraya gelemezsin"diye karşı çıkacağınız bir şey sanmayın .
böyle davranırsanız ve insanları kılığına kıyafetine sakalına diline kültürüne göre yargılar da insanların din inancı-imanı hakkında expertise yapacak kadar kendinizi yaratıcı yerine koyarsanız bu benim için aptallık, yaratıcı için kafirlik olur.
uzun yıllar öncesiydi, hatırlamıyorum...
edibüdü: burada "kişisel olarak seks hakkında bir şey bilmiyorum, çünkü; uzun süreden beri evliyim" diyen zsa zsa gabor akla geldi de...
edibüdü: burada "kişisel olarak seks hakkında bir şey bilmiyorum, çünkü; uzun süreden beri evliyim" diyen zsa zsa gabor akla geldi de...
aldanma bunların samimiyetine,
menfaatleri gelir her şeyden önce.
vaat etmeseydi allah cenneti,
o'na bile etmezlerdi secde.
m. a. ersoy.
menfaatleri gelir her şeyden önce.
vaat etmeseydi allah cenneti,
o'na bile etmezlerdi secde.
m. a. ersoy.
arabistan, mekke yağmur ormanları ortasında bir ülke-şehir olduğu için doğru söylem.
doğru söylem, şeriat diye ortaya çıkan (burada bakınız vermeye gerek görmüyorum. açın ekranlara bakın) dini zorbalığa zulüme cinayete tecavüze tacize küfre iftiraya hakarete hırsızlığa makama paraya ticarete siyasete alet edenler cennete girecek, laik seküler veya dinsiz ya da başka inançtan olan cehenneme girecek.
hamas denen insanlık düşmanları bu kan çatışma savaş ile beslenen zorbayı ülkesini koruyan kahraman mağdur yaptı. yaşanan hukuksuzluk yolsuzluk adaletsizlik rüşvetle çalkalanan ülkede, netenyahu tarafından ortaya konulan ama asıl amaç iktidarı kaybederek yargılanma korkusuna karşı tüm diktatörler gibi yargıyı ele geçirecek anayasa ve kanun değişikliğine karşı tüm ülke ayaklanmış ve tepkiler çığ gibi artarken bu fundamentalist zorbayı hamas binlerce israilli masum sivil kadın çocuk gençleri öldüren saldırı yapıp netanyahu'yu kahraman yaptı, iktidarını sağlamlaştırdı.
müslümanım diyenler yüzünden... insanlar allah'tan uzaklaştı. hani derler ya "gavura kızıp oruç bozmak" deyimi var ya... işte böyle, burada bakınız vermeye erek yok; öyleleri var ki bunlar gibi dinim olacağına ateist olurum daha iyi. allah anlayacaktır, eminim sizler de anlamışsınız? bunun için dua ederken "allah, islam dinini müslümanlardan korusun" derim. zaten alllah bunun için "din benim korumamda" diyor. onun için bu duayı ediyorum. islam dinine en büyük kötülüğü isveç büyük elçiliğimiz önünde kur'an yakan yırtan değil, namaz kılan alnı secdeye değen dilinden allah kelamı düşmeyenler yapıyor.
en ucuz kaliteli alayım diyorsan bosch, biraz daha üstüne katayım diyorsan (ankastre olarak kullanacaksanız) siemens (beyaz eşyayı siemens olarak 5-6 yıl önce yeniledik tık demedi, gönlüm Electrolux deydi ama hatun siemens deyince bize laf söylemek düşmedi ) elektrolux samsung teka franke diye devam eder... parana mutfak dekorasyonuna kullanım şekline göre değişir.